76 yıl önce İnönü Stadı’na genç bir kadın girdi. Associated Press ajansının kartını taşıyan bu muhabiri statta Amerikalı sananlar olmuştu. Oysa o, Türkiye’nin ilk kadın foto muhabiri olan Eleni Küreman (Fotiyadu) idi. Aynı zamanda Türkiye’de profesyonel olarak fotoğrafçılık yapan ilk Rum kadın olarak tarihe geçen “Sarı Foto” lakaplı Eleni Fotiyadu Küreman’ın hayatını hatırlayalım.
İstanbul’un Beyoğlu ilçesindeki Rum cemaatinin tanınmış tüccarlarından Stavri Fotiyadu (Fotiadou) ile eşi Sofia Hanım’ın iki çocukları olur: Keti ve ondan bir yaş küçük Eleni. Cihangir’de 1921’de doğan Eleni, babasını küçük yaşta kaybeder. Bu durum Fotiyadu ailesi için ilk kırılma noktasıdır. Varlıklı aile, ölümün ardından geçim sıkıntısına girer. Eleni’nin ablası Keti, 2001 yılında Hürriyet gazetesiyle söyleşisinde bu dönemi şöyle anlatıyor:
- Babam öldüğünde ben 5 [yaşındaydım], Eleni ise 4 yaşındaydı. Annem iki kız çocuğuyla ortada kaldı. Yıl 1927. Bizi okutmak ve ailenin geçimini sağlamak için terzilik yapmaya başladı. Eski mesleğiydi terzilik ve çok da iyi yapardı. Bizi liseye kadar okutmayı başardı.
Eleni Fotiyadu, Beyoğlu’ndaki Sainte Pulchérie Fransız Lisesi’ni tamamladıktan sonra Yoakimyon Kız Lisesi’ne kaydolur. Sofia Hanım, kızlarının iyi yabancı dil öğrenmeleri için özel ders aldırmaya karar verir. Çocuklar eve gelen öğretmeni dinlemek yerine onun köpeğiyle oynamayı tercih eder. Keti’nin ifadesiyle anneleri, “Siz adam olmayacaksınız” diyerek eve özel öğretmen getirmekten vazgeçer.
2402 okul numarasıyla girdiği Yoakimyon Kız Lisesi’nin edebiyat kolundan 1941’de iyi dereceyle mezun olan Eleni, eğitimine devam etmez. Ablası Keti bunu şöyle açıklıyor:
- Ailenin yükünü omuzlamak istedim. Mimarlar Birliği’nde işe başladım. Zeki Sayar’la 40 yıl birlikte çalıştık. Arkitekt dergisini beraber yaptık. O sırada ben evlendim. Ancak 8 yıl sonra eşimi kalp krizi nedeniyle kaybettim. Bir daha da evlenmedim. Eleni ise liseden sonra çalışmadı. O dönem lise mezunları üniversiteyle eş muamele gördüğü için istediği işe girebilirdi aslında.
Gerçekten de Eleni, 3 dil bilen bir lise mezunu olarak rahat iş bulabilecekken 1947 yılına kadar çalışmaz. 34 yaşına kadar evliliğin adını dahi duymak istemez. Bu, dönemin toplumsal reflekslerine bireysel olarak aykırı düştüğü ilk hareketi sayılabilir.
“Benim yerime sen geç ve AP’nin Türkiye temsilcisi ol”
Eleni Fotiyadu‘nu iş hayatına ve gazetecilik mesleğine kazandıran, bir arkadaşı olur. Dünyanın en eski haber ajansı olan Associated Press’in foto muhabiri olarak çalışan “Bay Nok” sayesinde fotoğraf çekmeyi ve film banyo etmeyi öğrenir. Eleni’nin daha sonra evleneceği Kayhan Küreman ile ablası Keti, bu kişinin isminin “Foks” olduğunu belirtiyor ancak soyadını hatırlamıyorlar. Bildiğimiz bir şey var: Bu yabancı gazeteci önemli bir iş için Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldığında Eleni’ye kendi işini teklif eder: “Benim yerime sen geç ve AP’nin Türkiye temsilcisi ol.”
Eleni’nin teklifi heyecanla kabul etmesi sonrası Bay Nok, ajansın yetkilisi Donna Hanım’a Eleni’yi tanıtır ve kendisi dönünceye kadar bu kuruluşta çalışmasını önerir.
AP’nin temsilciğiyle birlikte basın dünyasına adım atar Eleni Fotiyadu. Hemen kendisine bir fotoğraf makinası alır. Hem de bir Leica. Eski gazeteciler yanında devasa flaşlar taşırken o karanlık havalarda flaşsız fotoğraf çekebilmektedir. Hayatının bu kısmını Eleni şöyle anlatıyor:
- O günlerde Türkiye’de sendikal faaliyetler yeni başlamıştı. Amerikalı sendikacılar da Türkiye’ye gelecek ve temaslar yapacaktı. Ajans beni bu heyeti takiple görevlendirdi ve böylece 1947 yılının 15 Mayıs’ında foto muhabirliğine başlamış oldum. O yılın 19 Mayıs törenlerini takip için İnönü Stadı’na AP ajansının kartıyla giderken beni Amerikalı gazeteci sanmışlardı.
“Onun kadar iyi birine bir daha hiç rastlamadım”
Eleni Fotiyadu, hayatının ikinci kırılma noktasını bir haber yaparken lisede Türkçe öğretmeni olan Rasim Us’a rastlamasıyla yaşadı. Rasim Us, ünlü gazeteci Hakkı Tarık Us’un kardeşiydi. Us ailesi, Vakit ve Haber gazetelerinin sahipleriydiler. Rasim Us, Eleni’ye Vakit gazetesinde iş teklif etti. Eleni de bunu kabul etti.
Eleni, Vakit’te iş disiplini ve mesleki bağlılığıyla hemen dikkat çekti. Bu güzel genç kadının gazetenin yazı işleri müdürü Kayhan Küreman ile başlayan arkadaşlığı ise sonunda aşka dönüştü. Kayhan Küreman eşinin ölümünden sonra “Eleni Hanım’ın güzelliğinden mi etkilendiniz” sorusuna şöyle cevap veriyor:
- Evet, çok güzel bir kadındı. Ama inanın güzelliğinden de önce, çok iyi bir insandı. Eleni’nin günün her saati birinin derdi ya da sorunu için koşturmakla geçerdi. Onun kadar iyi birine bir daha hiç rastlamadım biliyor musunuz?
Eleni Küreman kısa sürede Türkiye’de gazeteciliğin kadın öncülerinden biri oldu. 1974’te Basın Şeref Kartı ile onurlandırıldı. Babıali’nin eril tekeline bir mızrak gibi çarpmıştı. Siyasi temaslardan diplomasi trafiğine, futbol maçlarından polisiye vakalara kadar her alanda haber yaptı. Sabahattin Ali’nin öldürülmesi ve katili olarak gösterilen Ali Erten’in duruşmaları, Sütlüce’deki patlama, Veliefendi Hipodromu yangını gibi olayları çalıştığı kurumlar için takip etti.
Eleni Küreman, az ışıklı ortamlarda flaşsız fotoğraf çekebilmenin yanında mesleki becerilere de sahipti. Örneğin AP’de öğrendiği, fotoğraf kâğıdı yüzeyinde uygulanan parlatma tekniğini Babıali’ye ilk kez taşıyan oydu. Spor fotoğrafçılığına da yepyeni bir bakış açısı getirmiş, erkek meslektaşlarını defalarca ters köşe yapmıştı. Kayhan Küreman anlatıyor:
- Eleni spor muhabirliği yaparken herkes ünlü kalecilerin karşısındaki kalede beklerdi. O ise gol yeme ihtimali daha az olan kalecinin arkasında dururdu. Erkek foto muhabirleri onunla dalga geçerdi. Ama en iyi fotoğrafları hep o yakalardı. Çünkü iyi kaleci gol yediğinde bir tek Eleni fotoğrafı çekmiş olurdu.
Bu yüzden, örneğin Fenerbahçe’nin efsane kalecisi Cihat Arman’ın kurtarışlarının ve yediği gollerin fotoğraflarının çoğunda Eleni Küreman‘ın imzası vardır. Sarı-lacivertli takımın taraftarları Eleni’yi saha kenarına inerken alkışlıyordu. Ama Arman gol yiyince statta “Uğursuz kadın, çekil kalenin arkasından” gibi tepkiler de duyuluyordu.
“Fotoğrafın, fotoğrafçısı üzerinden bir cinsiyeti vardır”
Doğan Nail’in 1948’te Büyük Doğu dergisinde yayımlanan bir yazısında; o günlerde terzi çırağından devlet memuruna, siyasetçisinden tüccarına İstanbul’u “imtiyazsız sınıfsız” kuşatan futbol iptilasından bahsedilirken Eleni Küreman‘ın da adı geçiyor:
- Sarı-lacivert renkle sarı-kırmızı rengin çarpışacağı günler, heyecan barometresi en yüksek noktaya kadar çıkar. Bu renklerin taraftarları çok bağlıdırlar kulüplerine… Sahaya, bağlı oldukları rengin bir oyuncusu, tanınmış bir idarecisi girdiği zaman şiddetle alkışlarlar. Yalnız bir kişi, o da bir kadın, bütün seyirciler tarafından müştereken alkışlanır: Gazete foto muhabirlerinden Eleni!.. Sahanın bir ucundan öteki ucuna kadar, hangi tribün önünden geçse, hemen alkış başlar. Adeta bu, bir anane hâlini almıştır.
O tarihlerde kadın foto muhabirlerin varlığı, hiçbir yerde alışıldık bir durum değildi. Yazar Zahir Güvemli anılarında, bir gün Vakit gazetesine yolu düştüğünde Eleni Küreman ile karşılaştığından bahsediyor ve genç kadını “levent endamlı, erkek tavırlı, gayet güzel gülen bir hatun” olarak tasvir ediyordu.
Kadınların fotoğrafçılık yapmasından “rahatsız” olanlar için Türkiye’nin ilk dijital fotoğraf stüdyosunu kuran, reklamcı ve fotoğrafçı Laleper Aytek ise şöyle diyor:
- “Fotoğrafın cinsiyeti yoktur,” “fotoğrafın kadını erkeği olmaz, bakışın cinsiyeti yoktur” demektesinizdir. Oysa fotoğrafın, fotoğrafçısı üzerinden bir cinsiyeti vardır ve bu cinsiyet fotoğraf olanı öznelleştiren, sadece o fotoğrafçıya ait kılan pek çok değişkenle birlikte fotoğrafçının, bakışının cinsiyeti; o cinsiyeti nasıl algılayıp, kurguladığı, yaşadığı ve yansıttığı ile doğrudan ilintilidir.
Müstakbel eşi Kayhan Küreman ile aşklarına rağmen Eleni Fotiyadu‘nun evlilik sürecinin kolay olmadığını da anımsayalım. Küreman için ilk sorun Eleni’yi evliliğe, ikincisi ise kendi ailesini bir Rum kızını gelin olarak kucaklamaya ikna etmekti. İkisi de zor oldu. Ama daha büyük zorluğu Trabzonlu aile çıkardı. Oğullarının Müslüman olmayan bir kadınla hayatını birleştirmesine sıcak bakmıyorlardı. Bu yüzden Kayhan ve Eleni kimseye haber vermeden evlendi. Abla Keti o günleri şöyle anlatıyor:
- (Eleni, Kayhan’ı) peşinden çok koşturdu. Ama sonradan onu çok mutlu etti. Evlendiklerinde kimsenin haberi yoktu. Zaten evlenmeye de aniden karar verdiler. İki şahit ve ikisi… Tabii bir de ben. Annem bile nikahtan sonra haberdar oldu. Belki güç evlendiler ama kumrular gibi bir ömür geçirdiler. Annem öldükten sonra yaz aylarında yanlarında kalırdım. Kayhan eve geldiğinde balkonda sabahlara kadar konuşurlardı. Uyur, uyanır, hâlâ onları oturur bulurdum. Yıllarca bu kadar ne konuştuklarını bilmiyorum.
Haber fotoğrafı çalınmaya çalışınca mesleğe veda etti
Eleni Küreman, Vakit’in dışında Son Dakika, Son Posta ve Yeni Şafak gazetelerinde de çalıştı. Polis ve spor muhabirliği yaptı. İsmet İnönü, İstanbul’a her gelişinde, kendisini karşılayan gazeteciler arasında Eleni’yi görmek ister, görünce de mutlaka ayaküstü birkaç laf ederdi.
Yeni Gün gazetesinden 1964’te emekli olan Eleni Küreman‘ın vedasını eşi şöyle anlatıyor:
- Bir gün Veliefendi Hipodromu’nun tribünlerinde büyük bir yangın çıktı. Bu yangın ve panik fotoğraflarını da bir tek Eleni çekebildi. Bir ara fotoğraf stüdyosundan ayrılmış. Geri döndüğünde karanlık odasının talan edildiğini ve içeride arkadaşlarının film aradığını görmüş. Bu olay onu çok kötü etkiledi. Arkadaşlarını hiç affetmedi. O gün mesleğe veda etti. Bir daha da asla fotoğraf makinesini eline almadı. Bir tek kare resim çekmedi. Leica marka makinası ise hâlâ durur.
Eleni Küreman ise fotoğraf tarihçisi Ali Ak’a yazdığı biyografik notta, evlendikten bir süre sonra fotoğraf çekmeyi bırakmaya karar verdiğini belirtiyor. Hangisinin doğru olduğunu muhtemelen hiç bilemeyeceğiz ancak hafızanın yaşanılan olayın üzerinden geçen zaman uzadıkça kişiye oyun yapıp yanlış anımsatmalar yaptırmasının yanında, olayı yaşayan kişinin de “bunu böyle bilsinler” mantığıyla bazı şeyleri gizleme ihtiyacı duyması durumu gayet anlaşılabilir.
Emekliliğin ardından bir daha gazeteciliğe dönmeyen Eleni Küreman, bütün ilgisini mutfağa yöneltti. Bir gün evinde geçirdiği kazanın ardından hastaneye kaldırıldı. Bütün girişimlere rağmen bir daha sağlığına kavuşamadı. Tedavi gördüğü SSK Göztepe Hastanesi’nde 16 Temmuz 2001’de hayata veda etti.
Kayhan Küreman, Eleni’nin kamerasını ve bazı eşyalarını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi’ne bağışladı. UNESCO’nun 2020-2021 yılları için anılmasını önerdiği önemli şahsiyetler arasında Eleni Küreman da vardı.
Bu satırların yazılması için çok önemli bir kaynak olan Kültür A.Ş. Yayınları tarafından basılan Sevecen Tunç’un “Memleket Sporundan Öncü Portreler: Sana Hikaye Geliyor” kitabını tarafıma temin eden Hermes Sahaf’ın sahibi Ümit Nar’a çok teşekkür ederim.
Diğer kaynaklar:
Ak, Seyit Ali. “Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Fotoğrafçılığı (1923- 1960)” Remzi Kitabevi, Ankara, 2001.
Alaçam, Sabih İzzet. “Bab-ı Ali (I. Kısım)” Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği, Taha Toros Arşivi, no: TT- 513610
Gezgin, Prof. Dr. Suat. “Basında Fotoğrafçılık”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, İstanbul, 2002.
Güvemli, Zahir,”90’a Bir Kala”, İstanbul, 2002.
“Türk Basınında Kim Kimdir”, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Ankara, 1977.
“Eleni Fotiadou Küreman”, İstanbul Kadın Müzesi, http://www.istanbulkadinmuzesi.org/eleni- kureman,
Tunç S., “Memleket Sporundan Öncü Portreler: Sana Hikaye Geliyor”, Kültür A.Ş Yayınları, 2022
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ilk-kadin-foto-muhabiri-8209
https://www.istdergi.com/tarih-belge/kucuk-kirmizi-valiz
İLGİLİ: KADIN GAZETECİLER