Röportaj

Sığınmacı paylaşımlarına tutuklamalar: Nefret suçu mu, ifade özgürlüğü mü?

Gazeteci Murat Ağırel'in yayımladığı belgelere göre, ulusal medyada daha önce yayımlanmış birçok habere dava dosyasında delil olarak yer veriliyor.

Aykırı adlı haber sitesinin yayın yönetmeni Batuhan Çolak ile Twitter’dan haber paylaşımları yapan “Ajans Muhbir” ve “Haber Report” adlı hesapların sahiplerinin de aralarında olduğu 8 kişi, “sığınmacı karşıtı” paylaşımlar nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlarından tutuklandı. İfade özgürlüğü ve nefret söylemi ayrımının tartışıldığı bu davayı; hukukçularla, gazetecilerle ve akademisyenlerle konuştuk.

Sanık avukatlarından Taha Numan Tekin, tutuklamaları “haber alma hak ve özgürlüğünü bütünüyle yok etmeye teşebbüs” olarak niteledi. Avukat Şahin Polat, “Benim baktığım dosyada nefret söylemine girecek ifadeler yok” dedi. Faruk Bildirici; gazetecinin bir kusuru olsa bile bunun baskı ve tutuklamalarla değil, habercilerin kendi iç denetimiyle düzeltilebileceğini vurguladı. Siyasetbilimci Dr. Nurettin Kalkan ise siyasî ve ekonomik boyutlara dikkat çekti.

20 Eylül’deki polis operasyonunda “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” ile “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamalarıyla 27 kişi gözaltına alınmış, 17’si tutuklama istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmişti.

Aykırı adlı haber sitesinin sahibi Batuhan Çolak’ın, Twitter’daki (yeni adıyla X) “Ajans Muhbir” hesabının sahibi Süha Çardaklı’nın ve “Haber Report” hesabının sahibi Furkan Güngör’ün tutuklanan 8 kişi arasında bulunduğu haberlere yansıdı. “Karargâh Haber” ve “Mülteci Haberler” adlı Twitter hesaplarının yöneticilerinin ise serbest bırakıldığı bilgisi aynı haberlerde yer aldı.

Gazeteci Murat Ağırel, Çolak’a yönelik suçlamalarla ilgili olarak Emniyet tarafından hazırlanan araştırma raporundan ve şüpheli ifade tutanağından bölümleri Twitter hesabında yayımladı. Dosyada sıralanan “delillerin” çoğunun, ulusal medyada daha önce yayımlanmış haberler olması dikkat çekti.

Hürriyet’in İstanbul Esenyurt’ta bir kişinin bıçaklandığını bildiren haberi, Demirören Haber Ajansı’nın “Yabancı uyrukluların tekme ve sopalı kavgası” başlıklı haberi, İhlas Haber Ajansı’nın Kağıthane’de bir çocuğun cinsel tacize uğramasıyla ilgili haberi bunlar arasında yer alıyor. Sözcü TV’nin Gaziantep’te park yeri tartışmasına dair haberinin, gazeteci Yılmaz Özdil’in sözlerinin, hatta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin bir raporunun aktarılması da suç delili sayıldı.

Dezenformasyon Yasası, gazetecilere karşı silah oldu

“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, gazetecilik örgütlerinin “Sansür Yasası” diyerek eleştirdiği “Dezenformasyon Yasası” ile geçen yıl oluşturulmuştu. Bu yıl başında ise Sinan Aygül bu yasadan ceza alan ilk gazeteci olmuştu.

Son operasyonda gözaltına alınanlar arasında, yabancıları hedef alan dezenformasyon ve nefret söylemi içerikleri yaymakla uzun süredir suçlanan aşırı sağcı siyasi oluşumların yayınlarını yönetenlerin yanı sıra, bunlardan bağımsız paylaşımlar yapan bireyler ve gazeteciler de var.

İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunu Süha Çardaklı ifadesinde şunları söyledi:

  • Soruşturma dosyasında bulunan tüm paylaşımları ben paylaştım. Tüm bu paylaşımları sosyal medya üzerinde paylaşımda bulunan diğer haber kaynakları, gazeteler, televizyonlar üzerinden kamuoyuna yansıyan haber niteliği taşıyan konular kullanmış olduğum hesap üzerinden ben de paylaşmaktayım. Yapmış olduğum paylaşımların geneli siyasi parti liderlerinin ağızlarından çıkan cümleler ya da kamuoyuna yansıyan görüntüler üzerinden iddia edilen konulardan oluşmaktadır. Diğer haber kaynaklarının paylaşmış olduğu konuların kesin olmaması durumunda da iddia olduğunu belirterek paylaşımda bulunmaktayım… Yabancı şahısların veya ülkemizde bulunan sığınmacı şahısların ülkemizin değişik noktalarında Türk vatandaşlarımız ile yaşadıkları olumsuz olayları asla desteklememekteyim. Asla bu tür olayların yaşanmasını istememekteyim. Ben gazeteci olarak bu tür olayların haber niteliği taşıması sebebiyle paylaşımlarda bulunmaktayım.

Avukat Tekin: “Haber alma hak ve özgürlüğünü bütünüyle yok etmeye teşebbüs”

Son davanın avukatlarından biri olan Taha Numan Tekin, göç ve geçici koruma statüsü gibi alanlardaki devlet politikalarıyla ilgili konularda tüm vatandaşların kanaatlerini açıklama ve eleştiri haklarının bulunduğunu belirterek tutuklamalara konu olan paylaşımların nefret söylemi kapsamında değerlendirilmesinin yanlış olduğunu ifade etti.

“Bu insanlar ifade ve kanaat özgürlüklerini, düşüncelerini anayasal hakları içerisinde gerek söz ile gerek izinsiz eylem hakkı kapsamında ifade ettiler” diyen Tekin, “Bu suçlamaya maruz bırakılan insanlar; göç sorununa, sınırdan kaçak geçişlere ve geçici koruma statüsündeki insanların topraklarımızdaki varlığına dair politikaya tepki göstermektedir. Gazetecilerin tutuklanması ise direkt olarak haber alma hak ve özgürlüğünü bütünüyle yok etmeye teşebbüstür” ifadesini kullandı.

Faruk Bildirici: Gazetecilik tutuklamayla değil, özdenetimle güçlenir

Hürriyet’te uzun yıllar okur temsilciliği yapan deneyimli gazeteci Faruk Bildirici, gazeteciler arasında da nefret söyleminde bulunanların olabileceğini, ama onları gözaltına alıp baskı altında tutarak sorunun çözülemeyeceğini vurgulayarak özdenetimin önemine dikkat çekti. Bildirici şunları söyledi:

  • Nasıl ki mimar hata yaptığında Mimarlar Odası bunu değerlendiriyorsa, nasıl ki bir doktor tıbbî hata yaptığında bunu Tabipler Odası değerlendiriyor ve yanlışları dile getiriyorsa, biz gazetecilerin de kendi yanlışlarımızı kendi içimizde söyleyip uzlaşmamız gerekir. Aksi takdirde bu gazeteciliğe müdahale olur ve bu da demokrasiye engeldir.

Bildirici’ye göre Türkiye’de güvenlik güçleri zaman zaman bu tür operasyonlar yapıyor. Fikir özgürlüğünü caydırma ve korkutma amaçlı bu operasyonların ardından sosyal medya paylaşımlarında ve iktidara yönelik eleştirilerde bir azalma gözlenebiliyor.

Avukat Polat: Bu haber ve paylaşımlar ifade özgürlüğü sınırları içerisinde

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yargılanan Erdi Can Çelik ve Ömer Yetimoğlu’nun avukatı Şahin Polat’a göre de dosyadaki haber ve paylaşımlar, fikir ve ifade özgürlüğü sınırları içerisinde. “Benim baktığım dosyada nefret söylemine girecek ifadeler yok” diyen Polat, “Nefret söylemi sübjektif değerlendirilen bir olgu. Objektif bir kesinlik bulunmamakta, yani bir kesim için nefret söylemi olan olgu başkası için olmayabilir” ifadesini kullanıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yanı sıra Türkiye’de Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarına göre de basın ve ifade özgürlüğünün kapsamının geniş tutulması gerektiğini vurgulayan Polat, “Bunlarla ilgili kanunlar dar yorumlanırsa birçok insan suç işlemiş olur, insanlar konuşmaya ve haber yapmaya korkarlar” uyarısında bulunuyor.

Siyasetbilimci Kalkan: Tutuklamalar “siyasî ve iktisadî anlamda bir ön alma” çabası

Siyasetbilimci Dr. Nurettin Kalkan, göçmen ve sığınmacı meselesine dair yayınların uzun süredir iktidara yakın medyada da yer bulduğunu belirterek son tutuklamaların “cezaî bir sağlamlaştırmadan ziyade siyasî ve iktisadî anlamda bir ön alma işlemi” olduğunu söyledi.

“Türkiye şu sıralar hiç olmadığı kadar dövize muhtaç ve en kolay kaynağı da Körfez ülkelerinden bulabiliyor” diyen Kalkan, iktidarın “müstakbel kazanımlarına halel gelmemesi adına söz konusu cüretkâr ve keyfi adımı” attığını belirtti.

Kalkan’a göre son tutuklamaların arkasında iç politikadaki gelişmelerin payı da büyük. İktidar ortağı Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli’nin “Sığınmacı sorununu iç karışıklık çıkarmak için kullananlar artık hadlerini aşma noktasına gelmiştir” açıklamasının ardından bu tutuklamaların geldiğini hatırlatan Kalkan, mayıstaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu öncesinde muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren göçmen karşıtı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın etkisine de şöyle dikkat çekti:

  • Kılıçdaroğlu ile yakınlaşma kurmadan önce Özdağ “muhalefete muhalefet etmekle” itham ediliyordu, öyle değil mi? Özdağ sığınmacı karşıtlığının zırhı altında kamusal alanda politikleştirilmemesi gereken birçok meseleyi politik tartışma alanına taşıdı. Özellikle İYİ Parti’ye mensup bazı siyasetçilerin şahıslarını örseleyen itham ve yaftaları kamusal alana taşımaktan geri durmuyordu Özdağ. Hâliyle bu da seçim öncesinde iktidarın işine geliyordu fakat artık iktidarın da öncelikleri değişti. Seçim kazanıldı ve şimdi öncelik ekonomiyi toparlamak. Bunun kestirme yolu da Körfez’den geçiyor.

Kalkan’a göre Türkiye’nin bugünkü ekonomik ve toplumsal şartları içinde göçmenlerle ilgili endişe, “ırkçılıktan ziyade gelecek kaygısı” barındırıyor. “Tutuklanan gazetecileri savunma adına kurulan ‘ama’lı cümleleri de onaylamadığını” belirten Kalkan, “amasız, fakatsız, şerhsiz, dipnotsuz, haşiyesiz, derkenarsız, normatif ve tarafsız bir dille” hukukun savunulması gerektiğini vurguladı.

Twitter ç’alıntı haber kaynıyor: Sorarlarsa “derleme” dersiniz

Rojda Çiçek

1995 Şanlıurfa doğumlu. Atatürk Üniversitesi Lisans Gazetecilik mezunu ve Atatürk Üniversitesi Gazetecilik ana bilim dalında yüksek lisans yapıyor. Serbest gazeteci olarak çalışıyor.

Journo E-Bülten