“Sansür Yasası” bir kez daha Meclis gündeminde. Gazeteciler bugün 6 kentte protesto için sokağa çıktı. Meslek örgütleri, Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguladıkları teklifin geri çekilmesini talep ediyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) geçen yasama yılında sunduğu “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı teklifi Türkiye‘nin ve dünyanın önde gelen gazetecilik meslek örgütleri kınamıştı. Gazeteciler bu kanun teklifinin, “dezenformasyon ve yalan haberle mücadele bahanesiyle sansür düzenini güçlendireceği” uyarısında bulunmuştu.
Tepkiler sürerken komisyonlardan geçen fakat sonunda beklemeye alınan kanun teklifi, 3 aylık aranın ardından TBMM’nin dün yeni yasama yılı için mesaiye başlamasıyla bir kez daha gündeme getirildi. Daha önce Ankara’da siyasi partilere teklifle ilgili endişelerini aktaran ve kamuoyunda farkındalığı artırmak için sosyal medya profillerini karartan gazeteciler, bugün 6 kentte sokağa çıkıp TBMM’deki 5 siyasi partinin grup başkanvekillerine faks çekerek teklifin geri çekilmesini istedi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), DİSK Basın İş, PEN Yazarlar Derneği ve TÜRKYAYBİR temsilcileri de bugün İstanbul’da düzenledikleri basın toplantısında, yarın TBMM Genel Kurulu’na sunulması beklenen kanun teklifinin “basın meslek örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlandığına” bir kez daha dikkat çekti. Meslek örgütleri, bu kanunla iktidarın “seçim öncesi korku iklimini canlı tutmak” amacını taşıdığını, Türkiye’de “sansürü ve otosansürü ağırlaştırmak için tek sesli bir toplum yaratılmak” istendiğini vurguladı.
Sibel Güneş (TGC): “İktidar sansürü yaşam biçimi hâline getirmeye çalışıyor”
Toplantıda konuşan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, iktidarın göreve geldiğinden bu yana sansürü yaşam biçimi hâline getirmeye çalıştığına, bunun için de ilk hedef olarak gazetecileri, yazarları ve yayıncıları hedef seçtiğine dikkat çekerek şöyle devam etti:
- İktidarın istediği gibi haber yapmayan gazeteciler sözlü ve fiziksel saldırılarla baskı altında tutulmaya çalışılmakta, saldırganlar cezasızlıkla ödüllendirilmektedir. Sansür, otosansür olağan hâle gelmiştir. 38 gazeteci şu anda cezaevindedir. İktidar döneminde tutuklu gazeteci sayısı 1000’e yaklaşmıştır. Tüm bunlar iktidar için yeterli olmamıştır. Sansür Yasası gazetecileri çok yakından ilgilendirmektedir. Ama seçim öncesi yurttaş için, ülkenin geleceği için, demokrasinin yeniden yeşermesi için yaşamsal önem taşımaktadır. Sosyal medyayı kontrol altına almayı hedefleyen sansür yasası geçerse, gazetecilik faaliyeti tamamen yasaklanacaktır. Gazetecileri haber kaynaklarını açıklamaya zorlayacaktır. MİT ile ilgili hiçbir haber yapılamayacaktır. Basın İlan Kurumu (BİK) aracılığıyla iktidarın istediği gibi haber yapmayan internet siteleri kapatılacaktır. Gazetecilerin basın kartı iptal edilecektir. Sosyal medya için BİK yeni bir denetim organı hâline getirilmiş olacaktır. İnternet sitelerine verilen ilanlar da gazetelere verilecek ilanlardan kesileceği için 1000’e yakın gazetenin kapanacağı ileri sürülmektedir. Dezenformasyonu gazeteciler değil siyasetçiler yapmaktadır. Bu nedenle internete erişimin ve anonimliğin bir hak olduğunu, gazeteciliğin terör faaliyeti, haberin suç olmadığı unutulmadan bu yasa geri çekilmelidir.
İlkay Akkaya (TGS): “Yasa için oldu-bitti yaklaşımının, telafisi zor sonuçları olacaktır”
TGS Genel Sekreteri İlkay Akkaya yaptığı konuşmada şu görüşlere yer verdi:
- Teklif 2022 boyunca yaptığımız tüm itirazlara rağmen, yasama yılı başlar başlamaz Meclis gündemine geliyor. Basın örgütlerinin, basın mensuplarının itirazları dinlenmeden yapılan çalışmaların sonuçları ortadadır. Üstelik sadece basın mensuplarını değil toplumun tüm kesimlerini etkileyecek bir yasa için oldu-bitti yaklaşımının telafisi zor sonuçları olacaktır. Özellikle hapis cezası getiren 29. Madde öznel yorumlara, keyfiliğe açık bir durum oluşturmaktadır. Bu en çok da halka ve demokrasiye zarardır. Dezenformasyon elbette bütün dünyanın problemidir. Ancak böylesine muğlak ve amacının ne olduğu belli olmayan hazırlıklar daha fazla dezenformasyona neden olacaktır. Halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak gibi yeni suç tanımları oluşturmak soru işaretlerine neden olmaktadır. Öte yandan zaten işsizlik gibi dertlerle boğuşan medya yeni bir kan kaybı yaşayacaktır. Her ne kadar internet sitelerinin Basın İlan Kurumu gelirlerine dahil edilmesi olumlu gibi gözükse de ilan pastasında hiçbir artış yapılmadan yapılacak bu düzenlemede yerel medyanın kapanmasına ve işsizler ordusunun büyümesine neden olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir” Bu yasa bu hâliyle kalırsa hem medya hem basın mensupları hem de haber alma hakkına sahip olan toplum ciddi zarar görecektir.
Adnan Özyalçıner (TYS): “Bütün bu baskı ve yasakları pekiştirecek bir yasa”
TYS Genel Başkanı Adnan Özyalçıner “Anayasal hakkımız olan her türlü söz ve yazı özgürlüğümüz baskı altındayken temel hak ve özgürlüklerimizle yaşam hakkımız da engelleniyor” diye başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
- Gün geçmiyor ki siyasal, ekonomik, toplumsal baskılarla gazeteler, gazeteciler engellenmesin. Mahkemeler, tutuklamalar, hapse atılmalarla susturulmasın. Müzik yapmak, kısıtlanarak, konserler iptal edilmesin. Protesto yürüyüşlerini, tiyatroyu, sinemayı, kitapları kısacası sanat-edebiyatı, giyim kuşamı, yiyecek içeceğimizi engelleyecek yasaklar getirilmesin. Yarın Meclis’ten geçirilmek istenen yasa, bütün bu baskı ve yasakları pekiştirecek bir yasadır. Dezenformasyonu önleme bahanesiyle getirilmek istenen bu yasa düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamış olmakla kalmıyor, toplumsal yaşam içinde bireyler arasında serbestçe iletişim kurma ve konuşma özgürlüklerini de engelliyor. Yasaklamanın getireceği korku ve çekimserliklerle, haksızlıklar, yolsuzluklar, adaletsizlikler konuşulamayacağından sansür, otosansür uygulamaları aratacak, her türlü bireysel ve toplumsal muhalefet yalan haberi önleme bahanesiyle tümden susturulacak.”
Faruk Eren (DİSK Basın İş): “Sansür Yasası’na karşı ortak mücadele edilmesi gerekiyor”
DİSK Basın İş Sendikası Genel Başkanı Faruk Eren yaptığı konuşmada şunları söyledi:
- İnternet ortamını düzenlemek amacıyla oluşturulduğu ileri sürülen bu yasa tasarısında internet medyasında çalışan meslektaşlarımız gazeteci bile sayılmıyor. İnternet medya sektörünün birçok sorunları var. Bunlar için elbette bir düzenleme gerekiyor ama o düzenleme tabii ki bu değil. Dezenformasyon yasası diye bize yutturdukları seçime giden süreçte tamamen susmuş bir medya hedefliyor…
- Örneğin bu teklif yasalaşırsa işte halkı yanıltıcı bilgi yayınlamak bir suç hâline gelecek. Ucunda hapis cezası da var üç yıla kadar. Şimdi Süleyman Soylu’nun veya herhangi bir hükûmet yetkilisinin yaptığı her açıklamayı yayımlamak bence halkı yanıltıcı bilgi. Buna verecekler mi bu cezayı? İktidar yetkilileri bir gün söylediklerinin ertesi gün tersini söylüyor. Hangisi doğru, hangisi yalan? Halkın haber alma hakkını sağlayacak olan gazeteciler değil sadece. Bu bir demokrasi sorunu: Demokrasiden yana tüm güçlerin topyekûn ortak mücadele edip bu alanı genişletmesi gerekiyor. Sosyal medya kullanan tüm yurttaşları ilgilendiriyor. Örneğin Twitter’dan paylaştığınız bir haber için bile mahkeme karşısına çıkabilecek, hatta tutuklanabileceksiniz. İktidarın sayısal gücü var, kararlı da bu teklifi yasalaştırmada. Bundan sonrası için tüm yurttaşları, demokratik kitle örgütlerini, demokrasiden yana siyasi partileri, Sansür Yasası’na karşı ortak mücadeleye davet ediyorum.
Hasan Erkul (PEN): Halk daha fazla bilsin istemiyorlar
PEN Yazarlar Derneği yönetimi adına söz alan Hasan Erkul konuşmasında sansürle birlikte şemsiye kavramlara işaret etti:
- Beka, terörist cezalandırma, hedef gösterme, tehdit, korkutma, engelleme, saldırı, ötekileştirme gündemde. Tüm bunlar, iktidardan çıkarı olanlar tarafından devlet kurumlarıyla, dini kurumlarla, mahalli yapılarla sistematik olarak sürdürülüyor. Yolsuzluk, yasak ve yoksulluğa karşı olduklarını söyleyerek iktidar olan Başkanlık sistemini yaratanlara artık 3 Y’den bahsedilmesi çok fazla geliyor. Sansürü genişleterek iktidardan gitme korkularını azaltmaya, belli etmemeye çalışıyorlar. Oysa ifade özgürlüğü sadece siyasete dair gerçeklerle ilgili değil, basın özgürlüğü ve insan haklarıyla, sanat ve edebiyatla doğrudan ilgili. Dünyalı ve evrensel olmakla ilgili. Niye bu kadar çok korkuyorlar ve sansüre sığınıyorlar. Çünkü o kadar çok saklanmasını istedikleri kapkara yüzleri var ki halk daha fazla bilsin istemiyorlar. Sansür, kara banttır. Sanatsal ifade serbestliği ve demokrasi bir özgürleşme pratiğidir.
Kenan Kocatürk (TYB): “Bilgiye erişimin önünde fiili engeller oluşturacak”
TYB Başkanı Kenan Kocatürk toplantıda şu ifadeleri kullandı:
- Derneğimiz, 1995 yılından bu yana her yıl, Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödül Törenleri sırasında Yayınlama Özgürlüğü Raporu’nu basın ve yayıncılık dünyasıyla paylaşmaktadır. Raporlarımızda kitapların içerikleri nedeniyle yayınevlerine, yazarlara, çevirmenlere, matbaacılara açılan soruşturma ve davalar, kitap toplatma ve yasaklama kararları ve yayınlara uygulanan fiili sansürlerin yanı sıra; yayına hazırlık, dağıtım, tanıtım gibi süreçlerde yapılan engellemeler, hapishanelerde, okul ve üniversitelerde yayınlara erişimin, okuma ve yazmanın engellenmesi, basın ve internet üzerindeki baskılar ile konuyla ilgili yasa değişiklikleri ve uluslararası rapor ve AİHM kararlarına yer verilmektedir. Kamuoyunda Yeni Sosyal Medya Yasası olarak bilinen yasa teklifinin, temel insan haklarından düşünce ve ifade özgürlüğü ile bilgiye erişimin önünde fiili engeller oluşturacağından kaygı duyuyoruz. Düşünce, ifade ve yayımlama özgürlüğünün her zaman savunucusu olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz.
Gazetecilik örgütlerinin ortak bildirisi: #SansürYasasınaHayır
6 basın meslek örgütünün ortak bildirisi ise şöyle:
- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası, DİSK Basın İş, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Yayıncılar Birliği’nden oluşan meslek örgütleri olarak #SansürYasasınaHayır demek için bir aradayız.
- 4 Ekim 2022 Salı günü TBMM’ye gelmesi beklenen Sosyal Medya Yasa Tasarısı meslek örgütlerinin görüşü alınmadan hazırlanmıştır. TBMM’deki komisyon toplantılarında meslek örgütü temsilcilerine yeterli süre verilmemiş, öneriler de dikkate alınmamıştır.
- Yasa teklifinin tüm itirazlara rağmen yasama yılında TBMM gündemine yeniden getirilmesi “ben yaptım, oldu” anlayışını taşımaktadır.
- Tüm toplumu etkileyecek bu yasa tasarısı, hazırlanış biçimiyle katılımcılıktan ve demokrasi kültürünü geliştirmekten uzaktır. Tek sesli bir toplum yaratmak, korku iklimini canlı tutmak, sansürü ve otosansürü ağırlaştırmak amacını taşımaktadır. Tutuklu gazeteci sayısını artıracaktır.
- Seçim öncesi gazetecilerin haber yapmasını, yurttaşın habere erişimini ve haberin serbest dolaşımını engelleyecek olan yasa, ayrıca toplumsal muhalefeti de susturmayı hedeflemektedir.
- Bu nedenlerle basın meslek örgütleri olarak açık çağrı yapıyor, TBMM’yi acil göreve davet ediyor, tüm yurttaşların haberleşme özgürlüğüne, haberin serbest dolaşımına engel olacak, tutuklu gazeteci sayısını artıracak Sansür Yasası’nın geri çekilmesini istiyoruz.
EFJ Başkan Yardımcısı Mustafa Kuleli: “Siyasallaşmış yargının elinde sansür sopası olur”
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Başkan Yardımcısı Mustafa Kuleli ise yaptığı açıklamada, “Amaçları dezenformasyonu değil, gerçek haberciliği ve fikir özgürlüğünü bitirmek” sözleriyle kanun teklifini kınadı.
“Dezenformasyon” ve “niyet” gibi muğlak kavramların kanun tasarısında tanımlanmadığını ve bu yüzden Türkiye’de milyonlarca internet kullanıcısını hapis riskiyle karşı karşıya bırakacağını belirten Kuleli, “Bu yasa Türkiye’nin zaten son derece siyasallaşmış yargısının elinde bir sansür sopası olur” diye konuştu.
Tasarının Avrupa Birliği Dijital Hizmetler Yasası ile uyumlu olmadığının da altına çizen EFJ yöneticisi, “Kapalı kapılar ardında hazırlanan bu teklif ,iktidar içinde bile tartışma yarattı. İstişare etmeden, aceleyle yasa geçirme telaşı, amacın medyaya baskıyı artırmak üzere seçim ayarlı bir düzenleme yapmak olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Dezenformasyonla mücadele edilmesi gerektiğini, ancak bunun kamuoyunun haber alma ve ifade özgürlüğünü kısıtlayarak gerçekleştirilemeyeceğini belirten Kuleli, “Hükûmetler karar alma süreçlerinde ceberut ve intikamcı değil katılımcı olmalı. Demokrasiye, ifade ve basın özgürlüğüne inanan tüm milletvekillerini bu tasarıyı reddetmeye çağırıyoruz” dedi.
TGS bildirisi: Teklif yasalaşırsa hayatımızda neler değişecek
Teklifin yasalaşması hâlinde vatandaşların hayatında neler değişeceği, TGS’nin bildirisinde, madde madde şöyle özetleniyor:
-
- Sosyal medya cendereye alınacak, anlık mesajlaşma uygulamaları bundan sonra görüşmelere ilişkin bilgileri BTK’ya verecek.
- Gazetecilerin basın kartı taşımasının hiçbir anlamı kalmayacak, çünkü dernek ve vakıf yöneticilerinin basın kartı alabilmesi için medya alanında faaliyet göstermesi yeterli olacak. Basın İlân Kurumu, gazetelere ve internet haber sitelerine hem para hem ceza veren bir kurum olarak geniş yetkilerle donatılacak. Tıpkı, televizyon ve radyolar üzerinde kılıcını sallayan RTÜK gibi yazılı ve dijital medyanın eli sopalı polisi hâline gelecek.
- BTK ile BİK, basılı ve dijital medyanın yanı sıra sosyal medya ile Whatsapp gibi haberleşme uygulamalarını da çok sıkı bir denetim ve ceza tehdidi altına alacak. Kullanıcı bilgilerini vermek ya da suç işlediği öne sürülen hesaplarla ilgili işlem yapmak gibi ağır yükümlülükleri kabul etmeyen sosyal medya şirketlerinin bant genişliği yüzde 95 oranında daraltılacak, böyle olunca hepimizin her gün kullandığı bu uygulamalar çalışmayacak.
- Yerel gazetelerin ana yaşam kaynağı olan resmi ilân gelirinin yüzde 75’i buharlaşacak, matbaalar çalışamaz hâle gelecek.
TGS bildirisi şu ifadelerle sonlanıyor:
- Kısacası yaklaşan seçimler öncesinde, devlet kurumları halkın tüm haber kaynaklarını bir ahtapot gibi saracak, isterse sıkıştırıp boğacak, isterse gevşetecek.
- Biz gazeteciler yasa teklifinin her maddesini didik didik inceledik. Topluma karşı sorumluluğumuz gereği bir kez daha hem yasa yapıcıları hem kamuoyunu uyarıyoruz. Bu yasa bu hâliyle geçerse ülkemizde basın, ifade ve haberleşme özgürlüğü kalmayacak. İtirazlarımızı Meclis’te dile getirirken “Tartışmalı bu maddeleri muğlaklıktan uzak olacak şekilde yeniden düzenleyelim” dedik, dinlemediler.
- Şimdi tarihimizde görülmemiş düzeyde ağır bir ifade özgürlüğü engeliyle karşı karşıyayız. Bu yasa tüm topluma ve bu toplumun bir parçası olan gazeteci ve yayıncılara çok ağır otosansür, sansür, ceza, denetim ve işini yapamama tehdidi getirmektedir.
- Bu sansürü kabul etmeyeceğiz, okurlarımızla, sektörle ve meslektaşlarımızla bu yasanın geri çekilmesi için mücadele edeceğiz. Bugün buradan TBMM’de grubu bulunan partilerin grup başkanvekillerine kanun teklifini geri çekmeleri için son kez çağrı yapıyoruz.
- Sansüre değil daha fazla demokrasiye ihtiyacımız var!