Görüş

Haber değeri ve temel kriterleri: Adam köpeği ısırırsa haber midir?

"Adam köpeği ısırırsa haberdir" komutunu kullanarak Photosonic'in yapay zekâ modeline ürettirdiğimiz görsel

Gazetecilik mesleği “haber değeri” ile ilgili olarak birtakım kriterler öngörmüştür. Bu kriterler, haberin içinde yer alan “zamanlılık, yakınlık, önemlilik, sonuç, insanın ilgisini çekme” gibi temel öğelerdir. Ancak bu kriterler haber değerini belirlemeye yetmediği gibi insanın değerini de harcayabiliyor.

İletişim fakültelerinde, gazeteci adaylarına haber değeri, New York Sun Gazetesi editörü John Bogart’ın hemen herkes tarafından bilinen ve sıkça kullanılan şu sözleriyle anlatılmaya çalışılır: “Bir köpek bir adamı ısırırsa bu haber değildir, bir adam köpeği ısırırsa bu haberdir.”

Bogart’ın 1880 yılında verdiği bu örnek, gazeteci için şu anlama gelmektedir: İnsanın ilgisini çeken, olağandışı olaylardır ve dolayısıyla “olağandışılık” haber değeri taşır. Yani haber değeri, olağandışılığa atfedilmiş olur. Bu durumda da şöyle bir sonuç ortaya çıkar: Örneğin, televizyon ekranlarından naklen izlediğimiz savaş ve çatışma haberlerinin cazibesi karşısında, “uzun soluklu, sabır gerektiren, çoğu zaman iğneyle kuyu kazar gibi kazanımlarla ilerleyen barış çabaları” çoğu zaman haber olmaz (Alankuş, 2013, s. 108). Dolayısıyla haber değerini belirlediği öngörülen kriterler, aslında habere değer biçmekte ya da değer atfetmektedir.

Haber değerinde “güncellik” ölçütü

Tıpkı “olağandışılık” gibi habere değer biçen haber değeri kriterlerinden biri de haberin “güncel” olmasıdır. Haberin güncel olması elbette önemlidir, ancak güncellik taşımasa da, örneğin açlık grevi nedeniyle sağlığını yitiren insanların veya bir depremden sağ kurtulan insanların bugünkü durumu da haber değeri taşır. Ya da “kadın intiharları” veya “çocuk istismarı” ile ilgili kapsamlı bir haber hazırlamak için yeni bir intiharın, yeni bir istismarın yaşanmasını beklemek gerekmez.

Gazetecilikte “fikri takip” önemlidir. Fikri takip yaparken de gazetecinin, o insanların bugünkü durumunu, geçmişiyle, geçmişteki bağlamıyla birlikte ortaya koyması gerekir. Çünkü gazeteci, Kapuściński’nin de altını çizdiği üzere bir tarihçi önsezisine sahip olmalıdır. Bu önsezi, iyi ve kötü gazeteciliğin de ayırt edici özelliklerinden biridir: “İyi gazetecilikte olayların aktarılmasının yanısıra onların niçin meydana geldikleri de açıklanır; kötü gazetecilikte ise sadece olaylar aktarılır, arkasında yer alan herhangi bir tarihsel ilişkiye ya da bağlama yer verilmez. Olayların bir dökümü vardır, ancak ne sebeplerinden ne de geçmişteki benzer örneklerinden haberdar oluruz. Bu türden bir haberde her şey basit açıklamalarla geçiştirilmeye çalışılır (Kapuściński, 2019, s. 50). Öyle ki kimileyin tarih, gazeteciler/gazeteler/kitle iletişim araçları tarafından değiştirilir ya da silinir, hatta yeniden yazılmaya bile girişilir. Böylece tıpkı Orwell’in 1984 romanında olduğu gibi geçmiş silinmekle kalmaz, silindiği de unutulur ve sonunda yalan, “doğru” olup çıkar.

Haber değerinde “önemlilik” ölçütü

Bir diğer haber değeri kriteri olan “önemlilik” ise, çoğu zaman sıradan insanın/yurttaşın haber kaynağı olmasına engeldir. Tokgöz, “önemlilik” ile ilgili şunları söyler: “Önemli kişiler, sayılar, garip olaylar ve zıtlıklar haberi önemli yapan etkenlerden bazılarıdır. İnsanlar doğaları gereği tanınmış kişiler hakkındaki haberleri zevkle, merakla izlerler” (Tokgöz, 2017, s. 271). Bu durumda da gazetecinin birincil haber kaynakları “ekonomik, siyasal, kültürel seçkinler” ya da “askerî, bürokratik, siyasal otoriteler” (Alankuş, 2013, s. 110) oluyor. Dolayısıyla mağdurlar, failler ve onların yakınları haber kaynağı olarak görülmemekte ya da “reyting” yaptıracak bir olağandışılık söz konusuysa, haber kaynağı sayılmaktadır. Öte yandan medyada şiddet, kan ve gözyaşı içeren olumsuz haberlere daha çok yer verildiği görülmektedir. Dursun, bunun nedeninin olumsuz haberin “daha fazla ilgi çektiğine” dair meslekî uzlaşı olduğunu belirtir ve olumsuz haberlere daha çok “değer biçildiğine” dikkat çeker (Dursun, 2007, s. 113).

Haber değerinde “ilgili çekme” ölçütü

Çeşitli olaylar haber haline getirilirken göz önüne alınan ve “haber değeri” adı verilen kriterler, dikkatle bakıldığında görülecektir ki, daha çok ilgi çeken haberlerin özelliklerine işaret etmektedir. Bir başka ifadeyle bu kriterler, öncelikli olarak okurun ilgisini çekmek isteyen gazetecinin ‘habere değer biçme ölçütleri’dir denebilir. Bu değer biçme ölçütlerine göre önemli olan, ‘reyting’dir. Dolayısıyla bu kriterler, gazeteciliğin amacına ve işlevine uygun yapılması için yeterli olmadığı gibi, kimi zaman hakları ihlal edilenlerin sesinin duyulmasının önünde bir engel de teşkil etmektedir. Hangi olayın haberleştirileceğinin seçiminde daha çok haberi yapan/yaptıran gazetecilerin −genel yayın yönetmeni, medya patronları, iktidarlar da dâhil olmak üzere− farklı dünya görüşleri/ideolojileri, değer yargıları, önyargıları, ezberleri ya da değer sandıkları kimi kurallar belirleyici olmaktadır. Haber seçimi veya haberin değeri yalnızca bu kriterlerle belirlendiğinde çok sayıda haber, kamuya ya çarpıtılarak (manipüle edilerek) ulaştırılmakta ya da hiç ulaştırılmayıp, kamusal gündeme sokulmamaktadır.

İşte kimi zaman medya gündeminde kendine hiç yer bulamayan bazı haberler, asıl haber değerine sahip olan haberlerdir. Kapuściński’nin dile getirdiği gibi “Basın, kamuoyu oluşturma adına çok büyük bir silahtır. Bir olay basında yer almıyorsa, aslında hiç olmamış demektir” (Kapuściński, 2019, s. 51). Bu durumda medya kendi dünyasını yaratmakta ve bu sahte dünya, gerçektekinden daha gerçek ve önemli hâle gelmektedir. Gazeteci Belma Akçura da bir söyleşisinde, habercilikteki bu etik soruna dikkat çeker ve şöyle der: “Bir sorunu görünmez kılmak ahlâki açıdan nasıl bir sorun yaratırsa, görüneni çarpıtmak da o kadar problemlidir. Dürüst ol, herkese eşit mesafede dur, herkesin sesi ol, süzgeçten geçirmeden asla yazma” (Akçura, 24.07.2014). Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan acıları görmemenin, yok saymanın, medyanın “etik” açıdan en çok sorgulandığı alan olduğunu vurgulayan Akçura, gazetecinin haberi nasıl gördüğünden çok, niçin görmediğinin de okur açısından önem kazandığına dikkat çeker. Ancak gazetecinin yalnızca haber değeri kriterlerine uygun haber yapması ya da ideolojiler ve değer yargılarıyla hareket etmesi, dolayısıyla doğru değerlendirme yapamaması sonucu, çoğu olayın haber değeri görülmemekte veya görmezden gelinmektedir. Bu durumda da kamunun bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkı ihlal edilmiş olmaktadır.

Habercilikte aracılık ve tarafsızlık

Kuçuradi’ye göre, ortaya koyduğu haberlerle kişinin kendi kanaatinin oluşmasına katkıda bulunan gazetecinin asıl işi ‘aracılık etmek’tir: “Ondan beklenen, bizim kendi başımıza tanıklık edemediğimiz, ama bizi ilgilendiren şeyleri bilmemizi olanaklı kılması, böylece de çoğunlukla çeşitli propaganda ve reklamların psikolojik etkileriyle biçimlenen kamuoyunun olabildiğince kandırılmamış bir şekilde oluşmasına katkıda bulunmasıdır” (Kuçuradi, 2015, s. 40). Kamuoyunun kandırılmadan oluşabilmesi ya da bir başka deyişle “gazetecinin işini gazeteciliğin amaçlarına uygun yapmasının ana koşulu, onun doğru değerlendirme yapabilmesi −en başta da olayları doğru değerlendirebilmesi−dir” (Kuçuradi, 2015, s. 40). Dolayısıyla şu iddia edilebilir: Gazetecinin tarafsızlığı ya da nesnelliği, olayları doğru değerlendirebilmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, ideolojilerinin, ezberlerinin, önyargılarının, değer yargılarının ötesine geçip doğru değerlendirme yapmayı başarabilen gazeteci, zaten tarafsız ve nesnel bir bakış açısıyla haber üretebilecektir. Elbette zor iştir, ama ‘insan’dan yana taraf tutan gazeteci için imkânsız değildir. Alankuş’un şu sözleri de gazetecinin bir taraf belirleme zorunluluğuna işaret etmektedir:

  • (…) diğer meslekler gibi, gazetecilik de her şeyden önce dünyayı görme ve bu dünyada kendisine bir konum/yer/taraf belirleme, sonra da bu konum içinden baktığımızda gördüklerimizi sözle, yazıyla, fotoğrafla ya da diğer görsel malzemelerle yeniden-kurmaca işi. Dolayısıyla nereden ve nasıl baktığınız, neyi görüp neyi göstermek isteyeceğinizi, sonra da bunları göstermek üzere nasıl yeniden-kuracağınızı belirliyor (Alankuş, 2005, s. 29).

Haberi “doğru değerlendirme”

Bu bağlamda gazeteci, ancak insandan ve insan haklarından, sesini duyuramayan, yok sayılanlardan, hakları ihlal edilenlerden yana taraf olabilir. Aksi takdirde kendisine bir taraf ya da konum seçen gazeteci, neyin haber olup neyin olmayacağına karar verirken, kendisi için belirleyici olan çoğunlukla değer yargıları, değer biçmeler, değer atfetmeler, ezberler, ideolojiler olacaktır. Haber seçimini ve dolayısıyla değerini belirleyen bunlar olduğunda ise, tarafsızlıktan bahsedilemeyeceği gibi, doğru değerlendirmeden ve kamuoyunun kandırılmadığından da söz edilemeyecektir. Ayrıca doğru değerlendirme yapamayan ve tarafsızlığını koruyamayan gazeteci, bazı toplumsal sorunların/olayların fazlasıyla abartılmasına ya da hiç önemsenmeyip görmezden gelinmesine neden olacaktır. Nermi Uygur, ‘iyi gazeteci’den bahsederken tarafsızlığın zorluğuna da dikkat çeker: “İyi bir gazeteciysen: günün olaylarını yazınsal anlamlara dönüştürürken, şişirmediğin gibi budayacaksın da. Kolay görünse de, çeşit çeşit nesnel-öznel nedenlerden dolayı, çok zor bir işin üstesinden gelmeyi gerektirir gazetecilik” (Uygur, 2017, s. 2215).

İşte bu zor işin üstesinden gelebilmek Kuçuradi’nin “doğru değerlendirme” dediği değerlendirme biçimiyle mümkündür. Çünkü haber konusunu ya da hangi olayın haber olacağını tespit ederken, haber kaynaklarını belirleyip onlardan bilgi alırken, ilgili kişilere soru sorarken, haberi yazarken, gazetecinin tarafsızlık ilkesiyle hareket edebilmesinin önemli yollarından biri, doğru değerlendirme yapabilmektir. Haber değeri kriterleri “gerçekten önemli” haberi ortaya koymaya yetmediği gibi, insan haklarının ihlal edilmesinin önünü de açmaktadır. Dolayısıyla bir haberi önemli kılan, o haberin insan haklarını temel alması ve haber değeri için insanın değerini harcamamasıdır denilebilir.

Bir insan hakları meselesi olarak haber değeri

Haber seçiminde daha çok ideolojilerin belirleyici olduğuna dikkat çeken Dedeoğlu’nun şu sözleri de, haber değeri kriterlerinin, bir haberin sahip olduğu değeri ölçmede yeterli olmadığını göstermektedir:

  • Gazetecilik mesleği ‘haber değeri’ne yönelik belirli kıstasları öngörmektedir. Ancak günümüzün, gündemi çok dolu ve çok çabuk değişen yüksek hızdaki dünyasında olanbitenler içinden hangi olayın haberleşeceği seçimi, profesyonel birikim süzgecinden geçen bir işlev olmasından belki çok daha fazla, ideolojik olduğu iddia edilebilecek kıstaslara tabi tutulmakta, bireysel seçimlerin yanında, ancak bundan önce, kurumsal belirlemeler söz konusu olmaktadır (Dedeoğlu, 2014, s. 89).

Günümüz medyasındaki çoğu haberin de açıkça gösterdiği gibi haber değeri “Haberi yapan gazetecilerin seçimleri; profesyonel birikimleri, dünyayı nasıl anladıkları ve yorumladıklarıyla ilgili dünya görüşleri yani ideolojileri ve kültürleri ve yine bunlarla ilgili olarak önemli-önemsiz gördükleri, ilkeleri ve amaçları” (Dedeoğlu, 2014, s. 90-91) tarafından belirlenmektedir. Öte yandan gazeteci bir de ‘bağlı olduğu medya kurumu ve bu kurumda görevli karar verici pozisyonundaki kişiler’in (Dedeoğlu, 2014, s. 90-91) ideolojileri ve çıkarları doğrultusunda habere değer biçmektedir. Bununla birlikte “kavramların içini boşaltma-dilsel oyunlarla anlamı çarpıtma ya da yönlendirme-görsel düzenlemeler-kullanılan fotoğraflar gibi çok sayıda unsur nedeniyle haberin etkisi zayıflatılabilmekte veya güçlendirilebilmekte ya da istenilen yönde etki oluşturulabilmektedir” (Dedeoğlu, 2014, s. 91-92). Hâl böyle olunca da “değerli bir haber” üretmek mümkün olmayacağı gibi, gazetecilik yoluyla insan hakları ihlali yapılmış olacaktır. Oysa gazetecinin, her seferinde insanın değerini koruyacak şekilde haber yapması gerektiği söylenebilir.

Kaynaklar
Akçura, Belma (24.07.2014), Ombudsmanlığın Meselesi Adil Gazetecilik, 05.07.2017, http://m.bianet.org/bianet/medya/157404-akcura-ombudsmanligin-meselesi-adil-gazetecilik

Alankuş, Sevda (2005), “BİA ve BİA Eğitim Çalışmaları Üzerine”, Gazetecilik ve Habercilik, derleyen: Sevda Alankuş, IPS İletişim Vakfı Yayınları, ikinci baskı.
Alankuş, Sevda (2013), “Yeni Habercilik Arayışları: Hak Odaklı Habercilik, Yurttaş Gazeteciliği, Barış Gazeteciliği”, Gazeteciliğe Başlarken/Okuldan Haber Odasına, derleyen: Sevda Alankuş, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları, ikinci baskı.
Dedeoğlu, Gözde (2014), Demokrasi, Basın ve Haber Etiği, Bursa: Sentez Yayıncılık. 
 

Dursun, Çiler (2007), “Hak Haberciliğinin Doğası ve Olanağı”, İnsan Hakları Gazeteciliği, derleyen: Sevda Alankuş, İstanbul: IPS İletişim Vakfı Yayınları. 

 
Kapuściński, Ryszard (2019), Bu İş Siniklere Göre Değil/İyi Gazetecilik Üzerine Konuşmalar, çeviren: Berk Cankurt, İzmir: Delidolu Yayınları.
Kuçuradi, İoanna (2015), “Felsefî Etik ve ‘Meslek Etikleri’”, yayına hazırlayan: Harun Tepe, Etik ve Meslek Etikleri, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, üçüncü baskı.
Tokgöz, Oya (2017), Temel Gazetecilik, Ankara: İmge Kitabevi, onikinci baskı.
Uygur, Nermi (2017), Bütün Eserleri II (2. Cilt), Gazete, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Elif N. Hamidi‘nin kaleme aldığı ve Türkiye Felsefe Kurumu (TFK) tarafından “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” adıyla bu yıl basılan kitaptan bu bölümü yazarının izniyle yayımladık. Vurgular ve arabaşlıklar Journo’ya ait.

Elif N. Hamidi

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden 2004 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı. 2018 yılında Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı-İnsan Hakları Yüksek Lisans Programı'nı tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Bu tez çalışması, "İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi" başlığıyla, Mart 2024’te kitap olarak yayımlandı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev alıyor.
Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberleri farklı mecralarda yayımlanmaya devam ediyor. "Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi" başlıklı armağan kitabı da Mart 2024’te yayımlandı.

Journo E-Bülten