Dosya

Yıl 2020, gazetecilik öğrencileri: Çekinceler ve umutlar

Berke Doğan ve Nataliia Daneliuk
İletişim fakültesi öğrencisi Burak Ütücü, gazetecilik ve radyo-televizyon okuyan gençlerin 2020 itibariyle medyaya, okullarına ve kendilerine yönelik algısını araştırdı. Türkiye medyasının mevcut durumu yabancı öğrencilerin bile çekinmesine neden olsa da, gençler dijitalleşmenin sunduğu olanaklar ve alternatif medyanın yükselişi sayesinde gazeteciliğin geleceğine dair umutlarını koruyor.

Türkiye basınının izleri takip edildiğinde ve haber üretimine bakıldığında, ister istemez iletişim fakültelerindeki öğrencilerin geçirdikleri süreçler de merak konusu hâline geliyor. Yüksek Öğretim Bilgi Sistemi (YÖKSİS) verilerine göre her yıl 5.000 civarında iletişim öğrencisi bu fakültelerden mezun oluyor. Ancak istihdam sorunları, mevcut istihdamda zorlu çalışma şartları, medyadaki tekelleşme ve kurumların tek tip haber yaptırma baskısı; gazetecilik mesleğini yapmak konusunda birçok öğrencinin gözünü korkutuyor.

Türkiye’de medyanın geldiği noktanın tartışmalarla devam ettiği bir yıl daha geride kalırken, iletişim fakültesi öğrencileri açısından nelerin değiştiğini Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğrencileri ile konuştuk. Medyada üretilen içeriklerin tüketimi, üretilirken kullanılan dil, etik ilkeler, iletişim fakültelerindeki geri kalmışlık, gelenekselden kopamamak gibi konular daha çok ön plana çıkıyor.

‘Medya bu sene de çöküşten kurtulamadı’

Öğrencilerin genel algısı şu yönde: Teknolojik olarak medyada ilerlemeler kaydedilmesine rağmen, zihniyet açısından her geçen sene geri gidiliyor. Buna gerekçe olarak da medyada oluşan tekel ve bunun getirdiği tek tip haber üretimi dile getiriliyor.

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın ve Yayın bölümü son sınıf öğrencisi Berke Doğan bu durumdan şikâyetçi olan öğrencilerden biri. Son dönemlerde ortaya çıkan alternatif medyanın daha güvenilir olduğunu düşünen Doğan şunları söylüyor:

“Ana akım medyayı da, alternatif medyayı da takip eden biriyim. Ana akım medya kuruluşlarında birbirinin benzeri haberler yapıldığını görebiliyoruz. Bu kuruluşların birinden servis edilmiş haberin birebir aynısını diğer kuruluşlarda görmemek imkânsız. Öte yandan alternatif medyada ise dosya haberler, toplumun şikâyet ettiği konular hakkında detaylı incelemeler ve derdi olan konulara daha çok değinildiğine görebiliyoruz. Gazetecilik hangi dönemde yapılırsa yapılsın kamuoyunu aydınlatmak görevini üstlenir. Ben de gazetecilik öğrencisi ve medya okuryazarlığı olan bir kişi olarak buradaki ayrımı yaparak, kendimi alt metinleri görmekle yükümlü hissediyorum. Alternatif ve dijital medyada mesafe kat etmiş olmamıza rağmen, tek tip habercilikte ısrar eden medya 2019’da da çöküşten kurtulamadı.”

‘Dışarıdaki eğitim atölyelerine muhtacız’

Fakülte eğitimlerinin güncellenme ve ilerici olmak konusunda eksik kaldığını belirten Doğan, “Pratik eğitimlerimiz mevcut fakat ne yazık ki, teknoloji sizin müfredatları yenilemenizi beklemiyor. Dijital eğitimleri tam yakaladım derken, bambaşka bir dijitalleşme örneği ortaya çıkıyor. Akademisyenlerin de kendisini güncel tutmaları gerektiğini düşünüyorum. Dışarıdaki eğitim atölyelerine muhtacız. Gazetecilik kendisini diri tutması gereken bir meslek ancak fakültelerdeki bu geride kalmış eğitimlerle onu diri ve güncel kalmamız biraz zorlaşıyor” diyor.

Son yıllarda medyadaki dijital dönüşüm iletişim öğrencilerini de etkilemiş gözüküyor. Özellikle beş sene önce fakülteye girdiğinde dijitalden ziyade geleneksel medya ile büyümüş iletişim öğrencileri özellikle geçtiğimiz senenin çok fazla değişiklik yarattığını düşünüyorlar.

Bu değişimin son sınıfta yaşanmasının üzücü olduğunu dile getiren Basın ve Yayın bölümü son sınıf öğrencisi Taylan Kılıç, dijitale uyumun gecikmesini, iletişim fakültelerinde ısrarla devam ettirilen ağır geleneksel medya eğitimlerine bağlıyor. “Elime gerçekten bir gazete kâğıdı almayalı bir sene olmuştur. Kılıç şunları söylüyor:

“Gazeteler güncelliğini yitirdiği için okuma gereksinimi duymuyorum. İnternete ve bilgisayarlara geçiş yaptık. Özellikle YouTube’un son birkaç senedeki çıkışı, insanları televizyon ekranlarından, bilgisayar ekranlarına yöneltti. Çünkü orada artık haber de yapılıyor, belgesel de çekiliyor, film de çekiliyor. Bizler de herhangi kısıtlama yaşamadan kendi yayınlarımızı yapabiliyor, içerikleri tüketirken de kendi istediğimiz içerikleri seçebiliyoruz.”

‘Kanalda tanıdığa ihtiyacım yok, kendi kanalımı kurabiliyorum’

İletişim öğrencileri olarak staj ve yerel veya ulusal basın kuruluşlarında elde edilen tecrübenin öğrenci özgeçmişleri için mutlak surette önemli olduğunun altını çizen Kılıç, bu kuruluşlarda yer almak için gerekli olduğu düşünülen tanıdık insanlara ihtiyacın azaldığını düşünüyor: “10 sene önceki iletişim fakültesi öğrencisi ‘bir kanala girmemiz lazım, bir tanıdık lazım’ diye düşünüyordu. Ama artık herkes kendi kanalına sahip olabilir. Kanalda bir tanıdığa ihtiyacım yok, kendi kanalımı kurabiliyorum. Kendi markamızı yaratabiliyoruz.

Fakültedeki eğitim hakkında şikâyetlerini de dile getiren Kılıç şunları ekliyor: “Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Türkiye’de bu alanda saygınlığı olan üniversitelerden biri ancak ne yazık ki geleneksel medya pratiğinden kurtulamıyoruz. Gazete ve dergi gibi 30 yıl önce daha kıymetli olan yazılı basın araçlarını kenara atalım demiyoruz, ancak gelişime daha açık olmak için teknoloji hızında hareket edilmesi gerekiyor. Sektörün bizden bu alanlarda da beklentisi olacaktır ama dijitalleşme şu anda kuralları çiziyor. Artık yeni medyaya yönelmemiz gerekiyor. İnternet ve sosyal medyada profesyonelleşmek adına derslerin yaygınlaştırılması gerekiyor.”

‘Dijitalleşme ile gündemin içinde kalıyoruz’

Gazetecilik ve televizyonculuk bilgisinin taze tutulması için günlük haberlerin takip edilmesinin yetmediğini dile getiren Taylan Kılıç, internette ve sosyal medyada içeriğin hem hızla tüketildiğini, hem de hızla üretildiğini vurguluyor: “Gazeteler artık bir günlük bile değil, yarım günlük gazeteler. Sabah 8’de başlanır. Akşam 5’te biter. İnsanlar gündemde kalamıyorlar. Sen gazeteyi okurken gazetedeki haber çoktan bayatlamış oluyor. Dünden haber alıyorsun gazetelerden ancak, dijital medya ile bugünü takip ediyorsun. Dijitalleşme ile gündemin içinde kalıyoruz. Türkiye’de gündem çok hızlı değişebiliyor gün içinde. Sadece Twitter’daki ‘trend topic’ gündemini takip ederek bile bunu görebilirsiniz. İnsanlar gündemde kalmak istiyor. Bu röportaj sırasında bile bir şeyler kaçırıyor olabiliriz. Medyada hızlı üretim devam ettikçe, hızlı tüketmeye devam edeceğiz.”

Taylan Kılıç

İnternet haberciliğinde “clickbait” (tık avcılığı) konusunda iletişim öğrencileri bilinçlenmeden halkın bilinçlenemeyeceğinin altını çizen Kılıç, medya okuryazarlığının önemini vurguluyor: “Biz müstakbel gazeteciler, medyadaki içerikleri tüketirken artık ‘tık tuzağına’ düşmememiz gerekiyor. Bunun için gündemi emin olduğumuz kaynaklardan almalıyız.”

‘Ekmeğimizi aslanın ağzından almamız gerekiyor’

İletişim öğrencilerinin staj imkânlarına sahip olması onları her zaman bir adım öne çıkarıyor. Ancak zorunlu staj uygulayan üniversitelerde öğrenciler, üniversite zaten bir yer ayarlıyor diye rahat davranabiliyorlar. Öğrenci profili açısından iletişim fakültesi öğrencilerinin girişimci olmaları gerektiğini düşünen Kılıç, “Bu bölümde okuyan öğrencilerin nitelikli bir noktaya gelmesi için bazı şeyleri istemesi gerekiyor. Biz iletişim öğrencileri olarak medya sektöründe ekmeğimizi aslanın ağzından almamız gerekiyor. Kendi staj imkânımızı biraz da kendimiz yaratmamız lazım” diyor.

Kılıç dar fakültelerdeki teorik eğitimlerin sayısını fazla buluyor ve uygulamalı stüdyo derslerinin sayısının artırılmasını istiyor. Mevcut durumun bir sonucu olarak öğrencilerin mezun olmaya yakın sektöre girmekten korktuğunu ve akademisyenliğe yönelerek bir “yüksek lisans yığını” oluşturduğunu belirtiyor.

Ukraynalı bir gazetecilik öğrencisi perspektifinden Türkiye medyası

Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS) ile 2014 yılında Ukrayna’dan Türkiye’ye gelen Nataliia Daneliuk, Basın ve Yayın bölümünde son sınıf öğrencisi. Akıcı olarak Türkçe, İngilizce ve iyi seviyede İspanyolca konuşabilen Ukraynalı öğrenci, Türkiye’deki medya yapılanmasından çekindiğini dile getiriyor. Türkiye’ye geldiği ilk zamanlarda güçlü ve daha özgür bir medya olduğunu düşünen Nataliia, 2019 yılı sonuna gelinirken bu düşüncelerinden fazlasıyla uzaklaşmış.

‘Medya sahibinin söylediği kadar özgürsün’

Ukrayna ve Türkiye’deki medyanın işleyişini karşılaştıran Daneliuk, iki ülkede de ağır bir propaganda uygulandığına vurgu yapıyor. Aynı şekilde Ukrayna’da da basın özgürlüğü konusunda kısıtlamaların çok fazla olduğunu ve medyadaki tekelleşmenin Türkiye ile benzeştiğini belirten Nataliia’ya göre kendi ülkesi 2020 itibariyle ülkemize kıyasla ifade özgürlüğünde az da olsa önde. Yine de ona göre “her halükârda Ukrayna’da da medya sahibinin söylediği kadar özgürsün.”

‘Habere yaklaşım iyi niyetli değil’

Gazeteciliğin kamu yararını gözetmesi gerektiğinin ve dilinin en tarafsız şekilde kullanılması gerektiğini söyleyen Nataliia şu ifadeleri kullanıyor:

“Ana akım medyada kullanılan dilin ayrıştırıcı ve zaman zaman nefret söylemi içerdiğine şahit oluyoruz. Gazete ve televizyonlarda yapılan haberlerin suç unsuru içerdiğinde özellikle suça teşvik edici başlık ve metinlerle içinin doldurulduğunu görüyoruz. Bunun yanı sıra, insanların zayıf noktalarına dokunarak manipülasyon üzerine kurulu habercilikle karşı karşıya kalıyoruz.  2019 yılının özellikle son dönemleri Türkiye’de yaşanan kadın cinayetlerinde medyanın üstlendiği rolün hem olumlu, hem de olumsuz etkileri oldu. Alternatif medya açısından ciddi bir dayanışma sağlandı. Dava takipleri, duruşmalar, mahkeme kararları, zanlı ifadeleri bunların hepsinin detaylarına sosyal medya ve alternatif medya kanallarından ulaştık. Ana akımın detayları üzerinde yoğunlaşmadığı, işin ideolojik kısmını incelemediği noktada alternatif medya ve özellikle Twitter, örgütlenme ve dayanışma açısından oynadığı rol ve kitleleri hareket geçirme potansiyeli ile ne kadar önemli olduğunu bize hatırlattı.”

‘Dijital bana tercih etme seçeneği sunuyor’

Dijitalin getirdiği avantajlardan birinin ise “seçebilmek” olduğunu vurgulayan Nataliia, ana akım medyadaki tek yönlü ve dayatılmaya çalışılan içeriklere karşın buna “kısmen özgürlük” diyor: “Seçebiliyorum. Dijital bana tercih etme seçeneği sunuyor. Ve bunu sonuna kadar kullanıyorum. Televizyonda hangi kanalı açsam hep aynı şeyler. Kendi istek ve meraklarıma uygun içeriklere ulaşıyor olmam bana belli ölçüde özgürlük sağlıyor. Kendi filtremden geçirebiliyorum.”

Dijital medya ile artık ülke medyasının sınırlarının genişlemesi gerektiğine değinen Nataliia, dışa dönük olmayan bir medya toplumunun içinde yer aldığımızı düşünüyor. Yabancı dilde daha fazla haber içeriklerinin üretilmesi gerektiğinin ve fakültede yabancı kaynaklardan örneklerle eğitimlerin beslenmesi ihtiyacının altını çiziyor: “Fakültede aldığım derslerden ziyade kantinde oturduğumda dijitale dair arkadaşlarımdan daha çok şey öğreniyorum. Bu biraz üzücü olabiliyor. Arkadaşlarımızla, hem dijital anlamda hem de uluslararası haber kaynaklarının takibi konusunda birbirimizle daha çok bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Hatta çoğu zaman hocalarımızı biz güncellemek zorunda kalabiliyoruz.”


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – İLETİŞİM FAKÜLTELERİNDE EN YÜKSEK PUANLI BÖLÜMLER

Burak Ütücü

Serbest gazeteci. 2015 yılında Hürriyet gazetesinde stajyer olarak çalıştı. Anadolu Üniversitesi muhabirliğinin ardından Londra’da bir prodüksiyon şirketinde stajyer editör olarak görev yaptı. Anadolu Üniversitesi Basın Yayın son sınıf öğrencisi.

Journo E-Bülten