Haber

‘Bu şehircilik anlayışıyla İstanbul uzun süre yaşamaz’

İstanbullular 10 gün içinde iki kere gerçekleşen şiddetli yağmur ve dolu yağışının beraberinde getirdiği sel felaketiyle sarsıldı. Yollarda mahsur kalanlar, sele kapılan araçlar, devrilen ağaçlar ve çöken vinçler… İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) göre yağış esnasında toplam 372 yıldırım düşerken, Kandilli Rasathanesi yağışlara ‘süper hücre’nin neden olduğunu açıkladı. Peki işin içinden ‘doğal afet’ diyerek sıyrılmak mümkün mü?

Ersin Kiriş – Politeknik Yönetim Kurulu Sekreteri

‘Tüm şehir koca bir beton çölü’

İnşaat mühendisi ve Politeknik Yönetim Kurulu Sekreteri Ersin Kiriş özellikle son 2 seferdir yaşanan ‘felaket’lerin süper hücreyle alakası olmadığını savunuyor. Kentin çok ciddi bir altyapı sorunu olduğunu belirten Kiriş, eski yapılardaki toprak yüzeylerin ve orman havuzlarının aksine kentsel dönüşümle beraber yapılan yeni yapılarda kat sayısının artmasının ve yapıların etrafındaki toprak yüzeylerin yok edilmesinin, betonlaşma ve altyapı sorununu beraberinde getirdiğini belirtiyor.

Kiriş, yağışlarla beraber yaşanan ‘felaket’lerin nedenlerini, “Kentin meydanında, mahallesinde, sokağında yani tamamında tüm toprak yüzeylerin bir şekilde betonla örtülmesi” olarak açıklıyor. Bütün şehrin kocaman bir beton çölü olduğunu ve betonun ısıyı yükseltirken, yağışları düzensizleştirdiğini vurguluyor. Kiriş, “Kentin betonlaşmasıyla dev bir sera yaratılmış oluyor. Diğer yandan düşen her damla, yağış az olsa bile sokakların göl olmasına yol açıyor. Yağış biraz arttığı zaman bu kontrol edilemez hale geliyor” diyor.

“Rant için tanıdık taşerona verilen ihalelerin” şehri böyle zamanlarda keşmekeşe çevirdiğini söyleyen Kiriş, şöyle devam ediyor: “İstiklal caddesini 10 yılda üç kere yenilemek yerine, alt geçitlerin, metro istasyonlarının denetimlerinin yapılması gerekiyor. Son yıllarda yapılan projelere bakın, o projelerin gerekliliği, teknik yeterliliği, şeffaflığı her biri ayrı tartışma konusu. Her seferinde, her mahallesini su basan bir kent ortaya çıkıyor. Bilim ve aklı kenara bırakan bir Belediyeye ve yandaş olduğu için asla hiç kimsenin sorgulayamadığı müteahhitin yaptığı bir alt geçide kim güvenebilir?”

Bu tip yağmurları ve doğuracağı sonuçları daha çok yaşayacağımızın altını çizen Ersin Kiriş, “Kentin betonlaşması ve kentteki toprak yüzeylerin yok edilmesi, diğer yandan kentin altyapısının tamamen yetersiz olması ve İstanbul’un böyle çökmesine sebep oluyor” dedi.

‘Sarıyer ve Beykoz hariç, İstanbul sular altında’

30 Temmuz’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde bir araya gelen Kuzey Ormanları Savunması (KOS) üyeleri, İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın tatmin edici bir açıklama yapmadığını belirterek sorumluları istifaya davet etti. KOS adına konuşma yapan Rüya Kurtuluş, “Pazar günü tatil ama belediyenin önünde toplandık. Zaten burası da binadan ibaret çünkü içinde İstanbulluya hizmet de yok, muhatap da yok. Bunu nereden biliyoruz? En son Perşembe günü İstanbul’da 25 dakikalık yağmur yağdığında denizle kıyının birleştiğini hâlâ ormanlık alan olan Sarıyer ve Beykoz hariç, İstanbul’un tamamının sular altında kaldığını gördük” dedi.

Yaşanan sel felaketinin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önünde bir araya gelen Kuzey Ormanları Savunması üyeleri.

Bu şehircilik anlayışı ve yapılaşma politikasıyla İstanbul’un uzun süre varlığını sürdüremeyeceğini belirten Kurtuluş, “Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e, Kadir Topbaş’a, İstanbul’da belediyecilik yaptığını söyleyenlere bakın. Sel olmuş ve insanları tatmin edici bir açıklama yapma zorunluluğu dahi hissetmemişler” dedi.

‘Ağaçlar betonla çevriliyor’

Emin Turan – Sarıyer Kent Dayanışması ve Kuzey Ormanları Savunması Üyesi

Sarıyer Kent Dayanışması ve Kuzey Ormanları Savunması üyelerinden Emin Turan ise yok edilen ormanlara ve dere yataklarına dikkat çekiyor. Yağmurun bu kadar hasara yol açmasının başlıca nedeninin düzensiz kentleşme ve betonlaşma olduğunu vurgulayan Turan, “Yağmur yağar ve toprağa karışır, İstanbul’un içinde toprak kalmadı, ağaçları bile betonla çeviriyorlar. İstanbul’un çok sayıda deresi vardı, bu dereler yağmur sularını tahliye ederdi. Ama bütün dereler kapatıldı, betonlaştırıldı. Yani suyun akacağı bir yer kalmadı. Bunlar kapanırsa, İstanbul’un kapasitesi üzerinde binalar dikilirse ne altyapı ne kanalizasyon yeter. Doğal olarak su düştüğü yerden akmaya başlar. Düştüğü yerde toprak yoksa, onu emecek bir dere başka bir alan yoksa altgeçitler, metro istasyonlarına ve evlere dolacaktır. Sonuçta olan bu” dedi.

Fırat Cem Karatag

Marmara Üniversitesi Basım Yayın'da okuyor. İstanbul'daki bir dijital yayıncılık şirketinde çalıştı. 2014-2017 yılları arasında aralıklı olarak birkaç dergide muhabirlik ve mizanpaj yaptı. Cumhuriyet Gazetesi Ekonomi servisinde staj yaptı. Şu an iş bulamadığı için evinde oturup haber yapıyor.

Journo E-Bülten