Haber

LGBTİ+ karşıtı “Büyük Aile Buluşması”: RTÜK’ün kamu spotu, yayıncılık ilkelerine aykırı

Fotoğraf: Divya Jain

LGBTİ+ bireyleri hedef alan ve “nefret gösterisi” olarak nitelenen “Büyük Aile Buluşması” etkinliğine katılım çağrısı yapan videoyu RTÜK, kamu spotu olarak onayladı. Bir dönem RTÜK üyeliği yapan gazeteci Faruk Bildirici’ye göre bu karar, kurumun bağımsız yayıncılık ilkelerine aykırı. Kaos GL Hukuk Koordinatörü avukat Kerem Dikmen ise başka ülkelerde kamu spotlarının tam aksine nefret söylemiyle mücadele çağrısı yaptığını vurguluyor.

Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği’nin çağrısıyla bugün İstanbul’un Saraçhane semtinde LGBTİ+ bireyleri hedef alan ve #LGBTdayatması etiketini kullanan “Büyük Aile Buluşması” adlı bir gösteri yapıldı.

Onur Yürüyüşü’nün yıllardır yetkililerce engellendiği bir ortamda İstanbul Valiliği’nin “nefret gösterisi” olarak nitelenen bu kitlesel etkinliğe izin vermesinin yanı sıra, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) bu etkinliği tanıtan videoyu “kamu spotu” olarak onaylaması da tepki çekti.

Hürriyet gazetesinde yaklaşık 10 yıl Okur Temsilciliği görevini sürdüren ve ardından RTÜK üyeliği yapan gazeteci Faruk Bildirici, bu kararı şöyle değerlendirdi:

  • Yasaya göre kamu spotlarının ‘kamu hizmeti duyuruları’na yönelik olması gerek. RTÜK’ün kendi yönergesine göre de kamu spotlarında “kamu yararı taşıması, bilgilendirici ve eğitici nitelikte olması” gerekli. Oysa RTÜK’ün kamu spotu olarak kabul ettiği bir kamu hizmeti olmayı bırakın, LGBTİ+ karşıtı bir mitingin tanıtımı! RTÜK, yasa ve yönergeye aykırı bir karar almış. Üstelik de RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın açıkladığına göre Üst Kurul’da görüşülmeden doğrudan başkan Ebubekir Şahin tarafından uygulamaya konuluyor. Bu kamu spotu, RTÜK eliyle ayrımcı, cinsiyetçi, nefret söylemi içeren görüşlerin sergileneceği bir mitingin tanıtımı anlamına geliyor. RTÜK, eşcinsellere karşıtı bir kampanyaya destek vermiş oluyor.

Kâğıt üstünde tavsiye kararı, uygulamada zorunluluk

Televizyon yayıncılığının denetlenmesinden ve düzenlenmesinden sorumlu bir kamu kuruluşunun ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve nefret söylemine destek vermesinin endişe verici olduğunu söyleyen Bildirici, şunları ekledi:

  • Kamu spotları, görünürde zorla yayımlatılmıyor. Yasa ve yönergeye göre “kamu spotları” tavsiye niteliğinde. Ama RTÜK’ün başta iktidar kanalları olmak üzere radyo ve televizyonlar üzerindeki etkisi o kadar güçlü ki tavsiye ettikleri, fiiliyatta zorunlu hâle geliyor; radyo ve televizyonlar çoğunlukla RTÜK’ün bu tavsiye kararlarını ister istemez uyguluyor. Ama RTÜK, kamu spotlarının gönüllü biçimde yayımlandığı havası vermeye gayret ediyor. Şurası açık: RTÜK’ün “tavsiye” ettiği kamu spotları da ‘öncelikli yayın’lar da siyasi iktidarın icraatlarının tanıtımı ve iktidara yakın sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin duyuruları işlevi görüyor.
  • RTÜK üyesi olduğum dönemde bu tür yayınlarda ekranın üst köşesindeki “Zorunlu yayın” ya da “Kamu spotu” yazısını kaldırdılar, onun yerine kimsenin anlamayacağı semboller koydular. Yani yaptıkları ayıbı sembollerle örtmeye kalktılar. Zaten günümüzde “Öncelikli yayın” denilen yayınların da adı eskiden “Zorunlu yayın” idi; onu da sevimlileştirmek amacıyla “Öncelikli yayın” yaptılar. Oysa yasal dayanağı olmayan bu kararların uygulanması zorunlu tutuluyor.
  • RTÜK üyesi olduğum dönemde Bursa Şehir Hastaneleri’nin açılışı töreni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’nın üç duyurusu bile kamu spotu olarak kabul edilmişti. Bu kararların tümüne karşı oy kullanmış ve görüşlerimi kamuoyuna açıklamıştım.
LGBTİ+ bireyleri hedef gösteren kamu spotu, video ve ses dosyası olarak RTÜK’ün sitesinde yer alıyor.

Hiçbir demokratik ülkede böyle bir uygulama yok

Bildirici, Batılı ülkelerdeki RTÜK’e benzer kuruluşların LGBTİ+ bireyleri ve LGBT+ örgütlerini hedef alan kamu spotlarını yayımlayıp yayımlamadıkları sorusuna şu yanıtı veriyor:

  • Görünürde, Türkiye’de bu konudaki mevzuatın temel dayanağı, Avrupa Birliği’nin 2018’de yürürlüğe giren Görsel-işitsel Medya Hizmetleri Direktifi’nin “Gerekçeler” kısmındaki “kamu hizmeti duyuruları” ile ilgili madde. ABD ve Birleşik Krallık’ta zorunlu yayın veya kamu spotuna ilişkin açık bir düzenleme yok. ABD’de radyo ve TV’ler kamu hizmeti duyurularını “kamu yararına olması koşuluyla” yayımlıyor. Bu da ABD düzenleyici otoritesi olan FCC (Federal Communications Commission-Federal İletişim Komisyonu) tarafından denetleniyor. Ama nelerin yayınlanacağını FCC kararlaştırmıyor. Daha önemlisi, oralarda “Zorunlu/Öncelikli yayın” diye bir yayın türü yok ve “kamu spotları’nı da düzenleyici kurullar belirlemiyor. Kaldı ki hiçbir demokratik ülkede bu kadar yoğun ve siyasi iktidarın icraatlarının tanıtımı niteliğinde bir “kamu spotu” uygulaması yok.

Kerem Dikmen: Hukuka aykırı bir durum

Dijital ve analog yayınları denetleyen RTÜK önceki yıllarda LGBTİ+ görünürlüğünün söz konusu olduğu yayınlarla ilgili yaptırımlar uygulamıştı.

Kaos GL Hukuk Koordinatörü avukat Kerem Dikmen, RTÜK’ün medyada düzenleyici bir kurum olduğu hatırlatıyor ve “Avrupa Konseyi standartlarına göre bu tür düzenleyici kurumlara verilen asli görev medyada nefret söylemlerinin yaygınlaşmasını engellemek” diyor. Bu bağlamda yanlızca RTÜK’ün kuruluş mevzuatından yola çıkılamayacağının altını çizen Dikmen, şunları söylüyor:

  • Bunun Anayasa boyutu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi boyutu var. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin tavsiye kararları da buna bağlı. Asli görevi zaten nefret söyleminin medyada yaygınlaşmasını engellemek olan bir kurumun nefret söylemi üzerinden çağrı yapan bir topluluğun mitingini kamu spotu olarak yaygınlaştırmaya çalışması, görevini ihlal etmesi ve ona verilen görevi tam tersi istikamette ifade etmesi gibi bir durum. Dolayısıyla kesinlikle ifade özgürlüğü hakkından yararlanamayan nefret söylemini yaygınlaştırıyor. Bu anlamda hukuka aykırı bir durum.

Dikmen, demokratik ülkelerdeki durumu ise şöyle değerlendiriyor:

  • Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin tavsiye kararları zaten açık bu konuda. Orada da bu tür kuruluşlara nefret söyleminin yaygınlaşmasını önleme konusunda bir misyon verilmiş. Bu açıklıktan hareket edersek özellikle Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerdeki durumu tahmin etmek zor değil. Başka ülkelerde bu tarz kuruluşlar, LGBTİ+’ları ortadan kaldırmaya dönük nefret söylemini yaygınlaştıran kamu spotlarını tavsiye etmek yerine, tam aksine nefret söylemiyle mücadele edilmesi çağrısı yapan kamu spotlarını yaygınlaştırıyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

“RTÜK 2021’de iktidarın eleştirildiği TV kanallarına 21,5 milyon lira ceza kesti”

 

 

Gökhan Korkmaz

Lisans eğitimini Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümünde tamamladı. Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansını “Türkiye’de Basın Özgürlüğü (2002-2017)” başlıklı teziyle bitirdi. Akademik çalışmaları kapsamında kitap yazdı. Gazeteci.

Journo E-Bülten