Görüş

Maria Ressa’nın Nobel konuşması: “Hakikat uğruna neleri feda etmeyi göze alıyorsunuz?”

Maria Ressa, Nobel konuşmasını yaparken

Journo’nun “Temeller” başlıklı yazı dizisinde gazetecilik tarihi için önemli metinleri ilk kez Türkçe yayımlıyoruz. Bu bölümde, geçen yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Filipinli gazeteci Maria Ressa’nın törende yaptığı konuşma var. Ressa, Türkçe tam metni ilk kez Journo’da yayımlanan bu konuşmasına, İstanbul’da katledilen Suudi köşe yazarı Cemal Kaşıkçı’yı da anarak başlıyor. Otoriter liderlerden, “yalan virüsünü” yayan teknoloji şirketlerine dek demokrasiye ve gazeteciliğe yönelik tehditleri irdeleyen Ressa, “Hakikat uğruna SİZ neleri feda etmeyi göze alıyorsunuz?” diye soruyor. Maria Ressa’nın Nobel konuşması şöyle:

Burada karşınızda, taviz vermemek, değerlerimize ve vazifemize sadık kalabilmek, sizlere hakikati ulaştırabilmek ve iktidar sahiplerinin hesap vermesi uğruna birçok şeyi feda etmek zorunda bırakılan, dünya üzerindeki her bir gazeteciyi temsilen bulunuyorum. Cemal Kaşıkçı’nın acımazsızca parçalara ayrılışı, Daphne Caruana Galizia’nın Malta’da suikaste uğrayışı, Venezuela’da Luz Mely Reyes, Beyaz Rusya’da Roman Protasevic (ki sırf tutuklanabilsin diye, bindiği uçağı kaçırmışlardı), Hong Kong’ta bir hapishanede çürümekte olan Jimmy Lai, 7 yıldan uzun süre hapis yattıktan sonra yeni bir haber kuruluşu kuran ve şimdi Myanmar’ı terk etmek zorunda kalan Sonny Swe aklıma geliyor. Ve benim kendi memleketimde, 23 yaşındaki Frenchie Mae Cumpio neredeyse 2 yıldan beri hapiste ve yalnızca 36 saat önce, eski meslektaşım Jess Malabanan’ın vurularak öldürüldüğü haberini aldım.

Bizim halen güvende ve halen çalışıyor olmamızı sağladığı için şükran duymamız gereken birçok kişi var. Dünya çapında basın özgürlüğünü savunan 80’den fazla grubun oluşturduğu #HoldTheLine (#SafınıSıkıTut) Koalisyonu ve karanlığı aydınlatmamıza yardımcı olan insan hakları kuruluşları. Bunun sizlere de bir bedeli oluyor: Filipinler’de 2016 yılında Devlet Başkanı Rodrigo Duterte yönetime geçtiğinden beri öldürülen 22 gazeteciden daha fazla –en az 63– avukat öldürüldü. Aynı dönemde, #CourageON (#CesaretET) koalisyonumuzun üyelerinden biri olan Karapatan için görev yapan 16 kişi öldürüldü ve Senatör Leia de Lima –hesap verilebilirliği savunduğu için– şu an hapisteki 5. yılını geçiriyor. Bir zamanlar başında bulunduğum, en büyük yayın organımız olan haber merkezi ABC-CBN de geçen sene çalışma ruhsatından oldu.

Eski eşik bekçileri olarak gazeteciler ve yalan virüsünü yayan teknoloji

Günümüz dünyasında yanlış olan ne varsa –21. yüzyıl için bir hukuk ve demokrasi vizyonunun olmayışı– ortalığa seren bir madalyonun, iki yüzünü bir araya getirmeye teşebbüs ettiğimiz “Rappler” adında bir girişimin başlatılmasına –Ocak ayında 10. yaşını dolduracak– katkıda bulunmuştum. Bu madalyon, bizim dünyamızdaki diğer her şeyi belirleyen bilgi edinme ekosistemimizi temsil ediyor. Gazeteciler, eski eşik bekçileri olarak madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü ise, bizi birbirimize düşüren, korkularımızı, kızgınlıklarımızı ve nefretimizi ortaya çıkararak, dünyanın dört bir yanında otorite yanlılarının ve diktatörlerin yükselmesi için zemin hazırlayan bir yalan virüsünün hepimizi ele geçirmesine yol açan tanrısal gücü ile teknoloji.

Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, o nefreti ve şiddeti, nefret yayıp en kötü yönlerimizi ortaya çıkararak kazancını arttıran Amerikan internet şirketlerinin öncelik verdiği, bilgi edinme ekosisteminizde dolaşan o zehirli tortuyu dönüştürmek… bu da demek oluyor ki, çok daha fazla çalışmalıyız. [Elinde tuttuğu tişörtü havaya kaldırarak] İyi olabilmemiz için “Dünyada İyilik Olduğuna İnanmamız” (BElieve THEre Is GOOD In The World) gerekiyor.

35 yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapıyorum: Asya’da ihtilaflı bölgelerde ve savaş bölgelerinde çalıştım, yüzlerce felaket haberi yaptım – ve bir yandan çok fazla kötülüğe tanıklık ederken, diğer yandan hiçbir şeyi olmayan insanların, elinde avucunda neyi varsa onu size ikram ettiğini gördüğümde, birçok iyiliği de kayda geçirmiş oldum. Geçtiğimiz 5 sene boyunca hükûmetin saldırılarına rağmen Rappler’ın hayatta kalması da bir ölçüde tanımadığımız kişilerin iyilikseverliği sayesinde oldu ve –mevcut tehlikeye rağmen– destek olmalarının sebebi de, neredeyse hiçbir karşılık beklemeksizin yardım etmek istemeleriydi. Bu bizim en iyi yönümüz, insanlığın mucizeleri gerçeğe dönüştüren yanı. Korku ve şiddetten ibaret bir dünyada yaşadığımızda kaybettiğimiz şey bu.

Bir zamanlar var olan dünyanın enkazı üzerinde duruyoruz

Bu ödül, çalışmakta olan bir gazeteciye en son verildiğinde, sene 1936’ydı ve Carl Von Ossietzky bir Nazi toplama kampında yaşamını yitirdiği için Oslo’ya hiçbir zaman varamadı. Umuyoruz ki bir adım ilerlemişizdir, zira biz bizzat buradayız!

Bugün Nobel Komitesi bir gazeteciyi bu ödüle layık görerek, benzeri bir tarihi anın, demokrasi için varoluşsal bir meselenin işaretini veriyor.  Dmitriy [Muradov] ve ben şanslıyız çünkü şu anda sizinle konuşabiliyoruz, fakat sesini duyurma imkânından ve destekten yoksun hâlde, gözlerden uzakta zulme uğrayan çok daha fazla gazeteci var ve hükûmetler de dokunulmazlık zırhına sığınarak, onların üzerine gitmeye devam ediyor. Yaratıcı yıkımın yeni bir anlam kazandığı bir dönemde, teknoloji hızlandırıcı rol oynuyor.

Biz bir zamanlar var olan dünyanın enkazı üzerinde duruyoruz ve eğer şimdi harekete geçip olması gerektiği gibi –daha merhametli, daha eşit, daha sürdürülebilir– bir dünya inşa etmezsek, olabilecekleri hayal etmemizi sağlayacak bir öngörü ve cesarete sahip olmalıyız.

Bunu yapabilmek için, ben ve ekibimin 5 yıl önce yüzleşmek zorunda kaldığımız soruyu kendinize sorun: Hakikat uğruna neleri feda etmeyi göze alıyorsunuz?

Bu sorunun yanıtına neler yaşayarak ulaştığımı üç başlıkta anlatacağım: birincisi, içinde bulunduğum bağlam ve bu saldırıların beni nasıl şekillendirdiği; ikincisi, hepimizin yüzleştiği sorun ve son olarak, çözümü buluşum –çünkü bulmaya mecburuz.

10 kez tutuklanmam talep edildi, 10 kez kefalet ödedim

İki yıldan kısa süre içinde, Filipin hükûmeti aleyhime 10 adet tutuklama emri çıkarttırdı. Sırf mesleğimi yapabilmek için 10 kez kefalet ödemek zorunda kaldım. Geçen sene, eski bir meslektaşım ile birlikte, ihlal ettiğimiz iddia edilen kanun dahi ortada yokken, 8 yıl önce yayınladığımız bir haber sebebiyle, dijital yayın yoluyla hakaret suçundan mahkum edildik. Aleyhime yöneltilen suçlamalar, toplamda yaklaşık 100 yıl süreyle hapis yatmama yetiyordu.

Ancak yaptığım gazetecilik sebebiyle saldırıya uğradıkça, daha da azimli oldum. Gücün kötüye kullanılmasını ilk elden tecrübe ettim. Benim ve Rappler’ın gözünü korkutmak için yapılanlar, bizi daha da güçlendirmeye yaradı.

Gazeteciliğin özünde bir ahlak kuralları bütünü bulunur. Ve benimki farklı dünyaların şekillendirdiği katmanlardan oluşuyor –yetiştirilme şeklimden;  neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenişimden; üniversiteden ve oradaki ahlak kurallarından ve muhabirlik zamanımdan ve hem öğrendiğim hem de yazılmasına katkıda bulunduğum mesleki standartlar ve ahlak kurallarından. Buna bir de “utang na loob” –manevi minnet– adlı, özetle “birinden gördüğün iyiliği, sen de bir başkasına yap” sistemi olan Filipin öğretisini ekleyin.

Duterte ve Zuckerberg: Sosyal medyada olan, sosyal medyada kalmıyor

Hakikat ve ahlaki doğruluk, bir ok misali nefret, yalan ve bölücülüğün serpildiği bu dönemle kesişiyor. Bu ödüle layık görülen sadece 18’inci kadın olarak, size cinsiyetçi temelli dezenformasyonun dünyanın her tarafındaki kadınlar, genç kızlar, trans ve LGBTQ+ bireyler için yeni bir tehdit oluşturduğunu ve onların gerek zihinsel sağlığına, gerekse fiziksel güvenliğine ciddi şekilde zarar verdiğini söylemem gerekiyor. Riskin odak noktasında ise, kadın gazeteciler bulunuyor. Bu kadın düşmanlığı ve nefretinin çaresine bakılmalı, şimdi. Bu durum bile güçlenmemize vesile olabilir. Ne de olsa, onun için savaş vermek zorunda kalmadıkça, gerçekten kim olduğunuzu bilemezsiniz.

Şimdi müsaadenizle, hepimizin yüzleşmekte olduğu sorunun ne olduğunu ve buraya nasıl geldiğimizi açıklığa kavuşturduğumuzu söyleyebilirim.

Rappler’de bize karşı yapılan saldırılar 5 yıl önce, iki cephede dokunulmazlığa son verilmesini talep ettiğimizde başladı: Duterte’nin uyuşturucu savaşı ve Mark Zuckerberg’in Facebook’u. Bugün işler sadece daha kötüye gitti- ve Silikon Vadisi’nin günahları 6 Ocak’ta Capitol Hill’deki güruhun yaşattığı şiddet ile evine dönüp Amerika Birleşik Devletleri’ne tünedi.

Sosyal medyada olan, sosyal medyada kalmıyor.

Çevrimiçi şiddet, gerçek dünyada şiddet demektir.

Gözetleme kapitalizmi: Bu Amerikan şirketleri, gazetecilerin aleyhine taraf tutuyor

Sosyal medya, Shoshana Zuboff’un gözetleme kapitalizmi olarak adlandırdığı şey, devasa kurumsal kazanımlar uğruna özel hayatlarımızın özünü çekip çıkarma, güç ve para uğruna ölümcül bir oyun. Kişisel tecrübelerimiz bir veritabanına çekiliyor, yapay zeka tarafından düzenleniyor ve sonra en yüksek teklifi verene satılıyor. Yüksek kâr getiren mikro hedefli operasyonlar, yapısal olarak insan iradesini zayıflatacak şekilde tasarlanıyor –deneyin gerçek zamanlı olarak yürütüldüğü ve bizlerin Pavlov’un köpekleri olduğumuz, gerek benim ülkemde gerekse Myanmar, Hindistan, Sri Lanka gibi birçok ülkede feci sonuçlar doğuran bir davranış değiştirme sistemi. Bu yıkıcı kurumlar haber kuruluşlarından para hortumladılar ve şimdi piyasalar ve seçimler açısından temel bir tehdit oluşturuyorlar.

Facebook, dünyanın en geniş haber dağıtım ağı konumunda ve yapılan çalışmalar, sosyal öfke ve nefret barındıran yalanların, medyada gerçeklerden daha hızlı ve daha fazla yayıldığını gösteriyor.

Küresel bilgi edinme ekosistemimizi kontrol eden bu Amerikan şirketleri, gerçekler aleyhine, gazeteciler aleyhine taraf tutar hâldeler. Onlar –tasarımları gereği– bizleri bölüyor ve radikalleştiriyorlar.

Gerçekler olmadan hakikate ulaşamazsınız, hakikat olmadan güven duyamazsınız, güven olmadan paylaşılan bir gerçekliğimiz, demokrasimiz olmaz ve dünyamızın varoluşsal problemleri (iklim değişikliği, koronavirus, hakikat uğruna mücadele) ile baş etmek imkânsızlaşır.

Hakikatin güvenliğini sağlayamıyorsanız, seçim güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?

İlk kez 2019 yılında tutuklandığımda, memur bana “Hanımefendi ben yalnızca işimi yapıyorum” demişti. Sonra neredeyse bir fısıltı hâline getirdiği kısık sesiyle bana yasal haklarımı sıraladı. Huzursuz olduğu açıkça görülüyordu ve ben neredeyse ona acıyacaktım. Ancak o esnada, gazeteci olmam sebebiyle beni tutuklamaktaydı!

Bu memur, iktidarın bir aygıtıydı ve iyi bir adamın nasıl kötüye dönüşebileceğinin ve büyük zulümlerin nasıl gerçekleşebileceğinin bir örneğiydi. Hannah Arendt, Hitler’in emirlerini yerine getiren adamları, kariyer odaklı bürokratların yalnızca emirleri uyguladıkları gerekçesiyle kendilerini temize çıkarıp nasıl vicdandan yoksun bir şekilde davranabileceklerini tarif ederken, kötülüğün sıradanlığını yazmaktaydı.

Bu bir ulusun –ve dünyanın– ruhunu kaybetmesinin yoludur.

Hangi değerler için savaştığınızı bilmeli ve sınırlarınızı gecikmeden çizmelisiniz –fakat bunu yapmadıysanız, şimdi yapın: hangi taraftayken iyi, hangi taraftayken kötü olunacağını belirleyin. Bazı hükûmetler ümitsiz vaka olabilir ve eğer teknoloji sektöründe çalışıyorsanız sizlere sesleniyorum.

Hakikatin güvenliğini sağlayamıyorsanız, seçim güvenliğini nasıl sağlayacaksınız?

Dezenformasyon hem yerel hem de küresel bir sorun

Gelecek yıl seçim olan ülkelerin karşı karşıya olduğu sorun bu: Brezilya, Macaristan, Fransa, Birleşik Devletler ve –9 Mayıs tarihindeki başkanlık seçimlerinin bizler için bir ölümkalım meselesi olduğu– ülkem Filipinler bu ülkeler arasında “Halkın Gücü” (People Power) isyanının Ferdinand Marcos’u  makamından edip ailesini sürgüne göndermesinden 35 yıl sonra, oğlu Ferdinand Marcos Jr. seçimi önde götürüyor ve Rappler’ın 2019’da ifşa ettiği üzere, sosyal medyada geniş çaplı bir dezenformasyon ağı inşa etmiş durumda. Bunun anlamı, tarihi değişimlerin gözlerimizin önünde gerçekleştiğidir.

Dezenformasyonun hem yerel hem de küresel bir sorun olduğunu göstermek için Eylül 2020’de Facebook tarafından alaşağı edilen, Çin’in bilgi operasyonlarının ele alalım: Bunlar ABD seçimleri için yapay zekâ tarafından üretilmiş fotoğraflar kullanan sahte hesaplar yaratıyor, Marcos’un imajını parlatıyor ve Duterte’nin kızı için kampanya düzenleyip bana ve Rappler’a saldırıyordu.

Öyleyse ne yapacağız?

Bilgi ekosistemimizde görünmez bir atom bombası patladı ve dünyanın Hiroşima sonrasında verdiği tepkiyi vermesi gerekiyor. İnsanlığın kötüye gitmesini önlemek için o zamanki gibi, Birleşmiş Milletler benzeri yeni kurumlar yaratmalı ve insan hakları evrensel beyannamesi gibi değerlerimizi yansıtan yeni düzenlemeler yapmalıyız. Bilgi ekosisteminde bir silahlanma yarışı söz konusu. Bunu durdurabilmemiz, her birimizin bir parçası olduğu çok taraflı bir yaklaşımı gerektiriyor. Bu da gerçekleri geri getirmekle başlıyor.

Çözüm: Gazeteciliği yeniden kurmak ve gözetleme ekonomisini yasadışı ilan etmek

Gerçeklerle  yaşayan ve gerçeklerle ölen bir bilgi ekosistemine ihtiyacımız var. Bunu yapmamızın yolu, bir yandan gazeteciliği 21. yüzyıl için yeniden inşa etmek adına toplumsal önceliklerimizi değiştirirken, diğer yandan da nefret ve yalanlardan kazanç sağlayan gözetleme ekonomisini yasadışı ilan etmekten geçiyor.

Öncelikle gazetecilerin güvenliğinin arttırılmasını sağlayarak ve gazetecileri hedef alan devletlere karşı çıkarak, bağımsız gazeteciliğin hayatta kalmasına yardım etmemiz gerekiyor. Sonrasında, gazeteciliğin reklam modelinin çöktüğünü gündeme getirmemiz gerekiyor. Denizaşırı kalkınma yardım fonlarından para toplamak için yeni yollar deneyen Uluslararası Kamu Yararına Medya Fonu’nun (The International Fund For Public Interest Media: IFPIM) eşbaşkanı ile aynı fikirde olmamın bir sebebi de bu. Gazetecilik tüm cephelerden saldırı altındayken şu anda Resmi Kalkınma Yardımı’nın (Official Development Assistance: ODA) yalnızca %0,3’ü gazeteciliğe harcanıyor. Eğer bunu %1’e yuvarlayabilirsek yeni organizasyonlar için yıllık 1 milyar dolara ulaşabiliriz. Bu güney yarım küredeki ülkeler açısından hayati bir gelişme olacaktır.

Gazetecilerin teknolojiyi benimsemesi gerekiyor. Bu yüzden Google Haberler İnisiyatifi’nin (Google News Initiative) de desteğiyle Rappler iki hafta önce eylem toplulukları oluşturmak üzere tasarlanmış yeni bir platform ortaya çıkardı. Gazetecilerin ellerinde teknoloji viralleşmeyecek; ancak tıpkı sebzeler gibi, bizim için daha yararlı olacaktır, çünkü tek yol göstericimiz kâr değil, bilakis gerçekler, hakikat ve güvendir.

Regülasyon: Dijital platformların dokunulmazlığına son verilmeli

Şimdi gelelim hukuki düzenlemelere. Demokrasi Eylem Planı (Democracy Action Plan)  ile liderlik gösterdiği için AB’ye teşekkür ediyorum. ABD’de ise, sosyal medya platformlarına kamu hizmet kuruluşu muamelesi yapan kanun olan “Bölüm 230” yenilenmeli veya yürürlükten kaldırılmalı. Kapsamlı bir çözüm değil ama bu da bir başlangıç sayılır. Zira bu platformlar dağıtım alanında haksız bir avantaja sahipler. Dolayısıyla, toplumsal tartışmalar içeriklerin yumuşatılmasına odaklanıp aşağı yönlü ilerlerken asıl hokkabazlık, dağıtım algoritmalarının insanlar tarafından kodlarına belirli önyargılar yerleştirilerek programlandığı yukarı tarafta yapılıyor. Yayın gündemleri kâr odaklı ve büyük ölçüde makineler tarafından yürütülüyor. Dünyanın en az 81 ülkesinde demokrasiyi yerle bir eden ucuz sosyal medya orduları eliyle yaratılan etki ise küresel boyutta. Bu dokunulmazlığa bir son verilmeli.

Demokrasi, değerlerimizin kadın kadına, adam adama savunmasına dönüştü. Şu an, üzerinde olduğumuz yolu takip edip faşizme doğru daha da derinlere inebileceğimiz ya da daha iyi bir dünya için savaşmayı seçebileceğimiz bir yol ayrımı anındayız.

Bunu yapabilmek için kendinize şu soruyu sormalısınız: Hakikat uğruna SİZ neleri feda etmeyi göze alıyorsunuz?

Burada olabilmeyi başarıp başaramayacağımı bilmiyordum. Her günümü, sırf gazeteci olmam sebebiyle hayatımın geri kalanını hapiste geçirme tehdidi altında yaşıyorum. Eve döndüğümde, gelecekte beni nelerin beklediği ile ilgili bir fikrim olmuyor, ama bu riske değer.

Yıkım gerçekleşti. Şimdi inşa etme –arzu ettiğimiz dünyayı yaratma– zamanı.

Şimdi lütfen, benimle birlikte gözlerinizi kapatın. Ve dünyayı olması gerektiği gibi hayal edin. Barış, güven ve empati dolu, olabileceğimiz en iyi hâlimizi ortaya çıkaran bir dünya.

Şimdi gidip bunu gerçekleştirelim. Saflarımızı sıkı tutalım. Hep birlikte.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Efsanevi gazeteci Hunter S. Thompson’ın mektubu: “Biz insanı değil, amacı anlamanın peşindeyiz”

Journo

Yeni nesil medya ve gazetecilik sitesi. Gazetecilere yönelik bağımsız bir dijital platform olan Journo; medyanın gelir modellerine, yeni haber üretim teknolojilerine ve medya çalışanlarının yaşamına odaklanıyor, sürdürülebilir bir sektör için çözümler öneriyor.

Journo E-Bülten