Türkiye’de dînî cemaatlerin devletle kurduğu ilişkilerle toplumsal ve siyasî yaşam üzerindeki etkileri uzun yıllardır tartışma konusu. Gazeteci İsmail Arı’nın kaleme aldığı Menzil’in Kasası kitabı bu tartışmalara yeni ve çarpıcı bir boyut kazandırıyor.
Kitap, Türkiye’nin en büyük dînî cemaatlerinden biri olan Menzil’in holdingi andıran mâli yapısını, devlet içindeki bağlantılarını ve güç ağını detaylı bir şekilde inceliyor. Yıllar süren bir araştırmaya dayanan ve toplatılıp imha edilmek istenen bu araştırmacı gazetecilik yapıtını, yazarıyla konuştuk.
“Kitap yayımlandıktan sonra haftada iki, üç gün adliyelere, karakollara gitmeye başladım” diyen gazeteci İsmail Arı, “Deyim yerindeyse bir soruşturma yağmuru başladı” diye ekliyor. Cemaat üyeleri tarafından defalarca tehdit edilen Arı’nın şikâyetleri ise sonuçsuz kalmış.
Tekin Yayınevi’nden geçen yıl çıkan Menzil’in Kasası, son dönemin en çok satan araştırma kitaplarından biri. Gazeteci İsmail Arı ilk kitabında sadece bir cemaatin iç işleyişini değil, aynı zamanda Türkiye’de dînî grupların nasıl ekonomik devler hâline gelebildiğini de ortaya koyuyor.
Kitap, Menzil’in milyarlarca liralık sermayeyi nasıl yönettiğini; sağlık sektöründen belediyelere, kamu ihalelerinden emniyet teşkilatına kadar uzanan elini ayrıntılarıyla ele alıyor. Arı’nın ulaştığı belgeler ve üst düzey bir cemaat yöneticisiyle yaptığı görüşmeler, Menzil’in kamu kaynakları üzerindeki nüfuzunu ve devlet içindeki örgütlenme modelini açığa çıkarıyor.
Bu kapsamlı araştırma, yalnızca Menzil’in ekonomik gücünü değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasî alandaki varlığını da mercek altına alıyor. Cemaatin iktidarla olan yakın ilişkisini, kamu kurumlarındaki etkinliğini ve gelecekte nasıl bir yol izleyeceğini sorgulayan kitap, Türkiye’de tarikatların ve cemaatlerin güç dinamiklerine dair kritik sorulara yanıt arıyor.
İsmail Arı ile kitabının yazım sürecini, Menzil Cemaati’ni, karşılaştığı zorlukları ve ortaya çıkardığı çarpıcı bilgileri konuştuk.
“Mensupları, zamanla cemaatin Allah yolunda olmadığını düşünüyor”
Menzil Cemaati’nin içinden bir kaynağın sizinle konuşmayı kabul etmesi büyük bir olay. Sizce bu kişi neden itirafçı oldu? Konuşmasının arkasında sadece vicdani bir hesaplaşma mı vardı, yoksa başka bir motivasyonu olabilir mi?
İnsanlar, genelde Menzil Cemaati gibi yapılarda uzun yıllar yer alıyor ve birçoğu da bu yapılara çok genç yaşlarda katılıyor. Yıllar içerisinde de itiraz ettikleri şeyler, şâhit oldukları haksızlıklar oluyor. En azından kendileri bunu böyle anlatıyor.
Bazı cemaat mensupları için gördükleri ve yaşadıkları birikiyor ve bir noktada patlama yaşıyorlar. “Ben bunları yanlış tanımışım, bir yanlışın içindeymişim” diyor ve cemaatin hep anlattıkları şekilde “Allah yolunda olmadığını” düşünüyorlar. Cemaatin aslında bir holding olduğu, milyarlarca liralık sermayeyi yönettiği ve bazı isimlerin sadece cemaat mensubu oldukları için kamuda önemli yerlere getirildiğine tanık oluyorlar.
Uzun yıllar cemaat içerisinde kalınca ve cemaatin sırlarına da vakıf olunca, cemaatten çıkmak da pek kolay olmuyor. Bununla birlikte, 20-30 yıl boyunca bir cemaatin içerisinde yer aldığınızda tüm sosyal çevreniz de o cemaatin mensuplarından oluşuyor. Cemaatle ilişiğinizi kesip bağlantınızı kopardığınızda da diğer cemaat mensupları size sırtlarını dönüyor ve sizi yalnızlaştırıyorlar. Bu da cemaatten ayrılmak isteyen biri için önemli bir kaygı nedeni. Kaynağımın kimliğini açık etmemek için sorunuza yanıt olarak söyleyebileceklerim bunlardan ibaret sanırım.
Kitapta cemaatin devlet içindeki yapılanmasına dair detaylı bilgiler var. Bununla ilgili olarak devlet içindeki yetkililerle temas kurabildiniz mi? Bu yapılanma hakkında bürokrasiden kimse sizinle konuşmayı kabul etti mi?
Sağlık Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı içerisindeki kaynaklarım bu kurumlarda Menzil Cemaati’nin önemli bir gücü olduğunu ifade ediyor. Biraz araştırdığımda da bunun doğru olduğunu gördüm. Kaynaklarım, ayrıca Milliyetçi Hareket partisi (MHP) veya ülkücü camia ile üniversiteler ve iktidarın yönettiği kimi belediyelerde de Menzil’in önemli bir gücü olduğunu ifade ediyor.
Kitabı yazarken, hayatını kaybeden Menzil şeyhi Abdulbaki Erol’un şeyhliklerini ilan eden çocukları Muhammed Saki, Muhammed Mübarek ve/veya Muhammed Fettah ile de iletişime geçmeyi denediniz mi?
Ölen Menzil lideri Abdulbaki Erol’un (daha sonra soy ismini Elhüseyni olarak değiştirdi) büyük oğlu Muhammed Saki Elhüseyni ile iletişime geçtim. Kitabı yazdığım süreçte babası hayattaydı. Gazeteci olduğumu belirtip kendimi tanıtarak cemaatin o dönemki lideri olan babası ile konuşmak istediğimi söyledim ancak olumlu veya olumsuz bir dönüş yapmadı.
“Cemaatin iş insanları, kitabı toplatıp imha ettirmek istedi”
Kitabın yazımı esnasında veya yayımlandıktan sonra Menzil Cemaati’nden ya da iktidara yakın çevrelerden doğrudan veya dolaylı olarak bir baskı gördünüz mü?
Menzil Cemaati mensupları tarafından daha önce de defalarca tehdit edildim. Genelde sosyal medya üzerinden gelen tehditlerdi bunlar. Tehditleri yargıya taşıdım ancak çok büyük bir kısmı için işlem yapılmadı. Sadece bir veya iki dosya davaya dönüştü ne yazık ki.
Cemaatin iş insanları da kitap yayımlandıktan sonra kitabı toplatıp imha ettirmek istedi. Bunun için savcılık iki veya üç ayrı dosya açtı. Hatta kitabın editörü Ayşegül Çakan ve Tekin Yayınevi’nin Genel Yayın Yönetmeni Elif Akkaya’nın isimleri de bu soruşturmada yer alıyordu. Bir gün yayınevine polis gitti, Elif Akkaya’nın da ifadesi alındı. Kitabı toplatıp imha etseydiler uzun yıllardır yaşanmayan bir şeyi gerçekleştireceklerdi.
Kitap yayımlandıktan sonra haftada iki, üç gün adliyelere, karakollara gitmeye başladım. Deyim yerindeyse bir soruşturma yağmuru başladı. Menzil’in yargıda da çok önemli bir gücü olduğu için de bazen “bunun nedeni Menzil’in Kasası’nı yazmış olmam mı” diye düşünüyorum.
Kitapta Menzil’in hakkında titiz ve kapsamlı bir araştırma yapıldığı çok belli. Bu araştırma süreci ne kadar sürdü ve bu süreçte sizi en çok zorlayan şey ne oldu?
Aslında Menzil ile alakalı ilk haberimi 2019’da yapmıştım. O zamandan beri araştırıyordum ancak 6 Şubat 2023 tarihindeki deprem felaketiyle bu araştırmama hız verdim. Deprem döneminde, o bölgede Menzil’in çok aktif olduğunu da görünce “bunu kitaplaştırmalıyım” dedim.
Bu süreçte en sıkıntılı olan şey, Menzil’in mâli yapısını araştırmaktı. Çünkü cemaatlerde genelde şirketler cemaat liderlerinin üzerine olmuyor. Örneğin Bank Asya, Zaman gazetesi vs. Fetullah Gülen’in üzerine değildi. Bir şirketin Menzil Cemaati’ne ait olduğunu kanıtlamak hayli zor bir süreç. Çünkü resmiyette sahibi olarak görünen isimler aslında bir emanetçi, şirketin gerçek sahibi değiller.

Gülen yapılanmasına benziyor, sadece şimdilik medyadan geri duruyorlar
Menzil’in iç işleyişine dair en çok şaşırdığınız şey neydi?
Beni en çok şaşırtan, cemaatin en güçlü liderlerinden olan Muhammed Saki Elhüseyni’nin kendi adına bir kuyumcu dükkânı olmasıydı. Genelde bu tür ticari faaliyetleri müritlerin ismini kullanarak yapıyorlar.
Cemaatin iç işleyişine dair de kitapta yer alan kaynağım, “Menzil de Cumhurbaşkanlığı sistemi gibi, yani bakanlık sisteminin yerini tutan heyetler var. En tepedeki heyetlerin altında başka heyetler, o heyetlerin altında başka başka heyetler var” demişti. Bu şekilde bir yönetim sistemi kurmaları da beni şaşırtmıştı. Anlaşılan bu sistemin üzerine epeyce kafa yormuşlar.
Diyanet’in dahi Menzil hakkında olumsuz rapor vermesini ve yetkilileri cemaate karşı uyarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidarın da rapora rağmen cemaate imtiyazlar sağlamayı sürdürmesi hakkında neler düşünüyorsunuz?
O raporda sadece Menzil’den değil, diğer cemaatlerden de bahsediliyor. Bu raporun hazırlanması önemli olsa da bir yandan da kamuoyunda bilinen şeyler yazıyor. Menzil’i bir sayfa ile anlatmak mümkün değil. Ancak o raporda cemaatten kısaca bahsedildiğini, ticari faaliyetleri gibi birçok meseleye değinilmediğini görüyoruz. O raporunda hazırlanmasında, Fetullahçı çetenin darbe girişimiyle iktidar kanadında oluşan travmanın da etkisi var bana kalırsa.
Ayrıca iktidar diğer büyük cemaatlerle de kol kola yürüyor ve bu bilinçli bir tercih. İktidar için cemaatlerin kitlesi büyük bir sivil güç. Müritler, sözde şeyhlerine biat ediyor. Anlatılanları, kendilerine söylenenleri sorgulamıyor, deyim yerindeyse emir kabul ediyor. İktidar bu güce de sahip olmak istiyor.
Cemaatin sağlık sektöründeki gücü, Gülen Cemaati’nin sağlık alanındaki yapılanmasına çok benziyor. Sizce Menzil, Gülen Cemaati’nin yöntemlerini bilinçli olarak mı kopyaladı, yoksa bu süreç doğal olarak mı gelişti?
Bir dönem “Gülen Cemaati” olarak adlandırılan yapının devlet içerisinde örgütlenme biçimi işe yaramış bir yöntem. Bu yüzden de bunun benzerini yapıyorlar. Örneğin, 15 Temmuz 2016’dan sonra Menzil’in üniversite öğrencisi erkekler ve kadınlar için ayrı ayrı bir örgütlenme çabası içine girdiğini, üniversiteler için ciddi bir çaba harcadıklarını görüyoruz.
Gülen yapılanması birçok alanda faaliyet yürütüyordu ve Menzil de aynısını yapıyor. Para hangi alandaysa ve devlet gücü neredeyse oraya yoğunlaşıyorlar. Gülen yapılanması ile Menzil’in yaptıkları arasında özellikle 15 Temmuz sonrasında büyük bir benzerlik olduğunu çok açık bir şekilde söylemek mümkün. Sadece şimdilik medya alanında biraz geri duruyorlar. Onun dışında çok benzerler, hatta bazı noktalarda öndeler.
“Menzil’in sermayesi tahmin ettiğimizden çok daha büyük”
Kitapta cemaatin en büyük kuruluşlarından Beşir Derneği’nin 2022 yılı itibarıyla yönettiği paranın 241 milyon TL olduğunu belirtiyorsunuz. Derneğin başkanı Ferhat Danışman’a ait bir sağlık şirketinin de 2011-2022 yılları arasında 665 milyon TL değerinde 76 ihale aldığını kaydediyorsunuz. Cemaatin yalnızca bir kolunun bu kadar büyük bir bütçeye sahip olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beşir Derneği’nin 2022 yılında topladığı milyonlarca liraya kitapta yer verdiğim için artık mâli tablolarını açıklamıyorlar. Ferhat Danışman da şirketi bir başkasına devretti. Yani bir şey ortaya çıkınca ya hemen şekil değiştiriyorlar ya da bir daha açık vermemeye çalışıyorlar.
Sorunuza dair şunu ısrarla vurgulamak istiyorum: Evet, Menzil Cemaati’nin emanetçisi Ferhat Danışman’ın şirketi 2011-2022 yılları arasında 665 milyon TL değerinde 76 ihale aldı ama peki ya bilmediklerimiz? Şirketler hep farklı farklı müritlerin üzerine. Ferhat Danışman gibi kaç isim var? Bu devasa yapının ne kadarına ulaşıp kitabımda anlatabildiğimi bilmiyorum… Menzil’in sermayesi tahmin ettiğimizden çok daha büyük, şirket sayısı da ortaya çıkardığımızdan kat ve kat fazla bana kalırsa.
Cemaat, 2015 yılından bu yana, Cumhurbaşkanlığı’nın desteğiyle Arapça Kitap ve Kültür Günleri düzenliyor. Cumhurbaşkanlığı’nın bir cemaatle açıkça ortaklık yapması hakkında düşünceleriniz neler?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ölen Menzil lideri Abdulbaki Elhüseyni için gazetelere tam sayfa başsağlığı ilanı da verdi. Menzil’in müritlerinden Recep Akdağ ile Taner Yıldız’ı da bakan yapmıştı. Cemaatlerle kol kola yürüdüklerini gizlemiyorlar, aksine bunu daha çok gösteriyorlar.
Menzil’in üçe bölünmesi sizce bir güç kaybı mı yaşatacak, yoksa bu tam tersine üç farklı koldan genişleyerek büyümelerini mi sağlayacak?
İsmailağa’da da Süleymancılar’da da lider ölünce bir kırılma, bölünme yaşandı. Türkiye’de genelde bu durum yaşanıyor. Menzil’de de daha önce bir kırılma yaşanmıştı ve şimdi yine yaşanıyor. Çünkü öne çıkan herkes tahta oturup lider olmak istiyor. Hepsi bu muazzam gücü de sermayeyi de yönetmek istiyor.
Şimdi bu taht kavgalarından kaynaklanan bölünmelerden dolayı ülkenin üç büyük cemaati olan Menzil, İsmailağa ve Süleymancılar’da ciddi bir kavga var. Kendi kavgalarından pek fazla başlarını kaldıramıyorlar. Üç cemaat içinde yaşanan kriz kamuda güçlenmelerini biraz yavaşlatıyor, ticarî faaliyetlerini sekteye uğratıyor.
Bu kavgaların sonucunda güç mü kaybedecekler yoksa daha da mı güçlenecekler sorusunun yanıtını bize zaman gösterecek.
“Fetullahçı çetenin bu alanlara hâkim olduklarında neler yaptıklarını hatırlayın”
Menzil’in siyasetteki etkisi büyük ama sizce asıl uzun vadeli hedefleri ne? Devlette derin bir kadrolaşma mı, yoksa ekonomik bağımsızlık mı?
Daha önce Recep Akdağ ile Sağlık Bakanlığı, Taner Yıldız ile de Enerji Bakanlığı deyim yerindeyse Menzil’e teslim edilmişti. Aslında teslim edilen sadece iki bakanlık değil, aynı zamanda milyarlarca liranın döndüğü sağlık ve enerji alanıydı. Hedeflerini anlamak için buraya bakmak bile yeterli.
Menzil de diğer cemaatler de hem sermayelerini ve servetlerini büyütmek hem de devlet içerisindeki kritik noktaları, makamları ellerinde tutmak istiyor. Menzil de diğerleri de yargıya, emniyet ve jandarmaya hâkim olmak istiyor. Aynı zamanda ticarî alanda da güçlerine güç katmak istiyorlar.
Sadece yargı ve kolluğa, yani emniyet ve jandarmaya hâkim olduğunuzda bile bu ülkede neler yapabileceğinizi bir düşünün… Hatta düşünmeyi de bırakın, Fetullahçı çetenin bu alanlara hâkim olduklarında neler yaptıklarını hatırlayın.
Bunların yanında son zamanlarda Menzil’in önemli hedefleri arasında yurtdışı yapılanması da var. Fetullahçıların kovulduğu ülkelerde, Orta Asya’da, Avrupa ve Afrika’da önemli bir noktaya geliyorlar.
Sizce bir iktidar değişikliği olursa Menzil’in gücü azalır mı, yoksa devlete kök saldığı için iktidarlardan bağımsız şekilde de varlığını sürdürebilir mi?
Bir iktidar değişikliğinden söz edecek olursak Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) karşısında en güçlü partinin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olduğunu söylemek yanlış olmaz. Son yerel seçim de bunu gösterdi. Ancak CHP’nin “Tarikat ve cemaatleri kapatacağız, denetleyeceğiz veya kamuda örgütlenmelerine izin vermeyeceğiz” gibi açık bir söylemi yok. Oy hesabına düşüp “bir kesimin tepkisini çekmeyelim” diye düşünürlerse Menzil de diğer cemaatler de ciddi bir güç kaybetmez.
Daha önce bir CHP’li ilçe belediye başkanının bir Menzil şeyhinin elini öptüğü ortaya çıkmıştı. Bir başka CHP’li büyükşehir belediye başkanının da önceki yıllarda, makamında Menzil Cemaati’ne bağlı Semerkant Vakfı’nın temsilcileri ağırlayıp onlarla görüştüğünü biliyorum. Bu şekilde davranırlarsa Menzil güç kaybetmez.
Size göre Menzil hikâyesi nasıl sonlanacak? Bu kadar güçlü bir yapı içeriden parçalanabilir mi, yoksa dışarıdan bir siyasî güç müdahale etmediği sürece varlığını sürdürür mü?
Menzil de diğer cemaatler de AKP iktidarı boyunca güçlenmeye devam eder. Çünkü yanlarında ne isterlerse veren bir iktidar var. Bu iktidar, cemaatlerin şirketlerine ihaleler verip kamuda örgütlenmelerine olanak sağlamaya devam edecek. Ancak Menzil Cemaati içerisindeki miras ve taht kavgasının kısa sürede sonuçlanması pek mümkün görünmüyor. Uzun bir süre bu kavgaya dair gelişmeleri izleyip okumaya devam edeceğiz.
İLGİLİ – GAZETECİLİK KİTAPLARI
Gazeteci Furkan Karabay ile ilk kitabı Gurban’ı konuştuk: Düşenin yenildiği bir “Yeni Türkiye” özeti
En zor şartlarda nasıl gazetecilik yapılır? PKK’nın tam 30 yıl önce kaçırdığı Kadri Gürsel anlatıyor
İsmail Saymaz öneriyor: En iyi araştırmacı gazetecilik kitapları
Önemli olan zamanında yazmak: Gazetecilik kitaplara mı göç ediyor?