Görüş

10 maddede: Pandeminin bağımsız medyaya etkisini araştırırken öğrendiklerim

İpek Yezdani, rapor için görüş aldığı gazetecilerden İsmail Saymaz ile

COVID-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden biri medya oldu. Peki Türkiye’de bağımsız medya pandemiden dolayı türlü zorluklarla karşı karşıya kalırken, kimsenin adını bile duymadığı bazı gazeteler nasıl tiraj artırdı? İşte Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)  için Türkiye’de bağımsız medyanın pandemiden nasıl etkilendiğini araştırırken öğrendiğim 10 şey:

COVID-19 pandemisi, Türkiye’de özellikle küçük bütçelerle gazetecilik yapmaya ve ayakta kalmaya çalışan bağımsız medyayı derinden sarstı. Eylül 2020 ile Aralık 2020 arasındaki üç aylık zaman diliminde hazırladığım “Pandeminin Gölgesinde Gazetecilik: Türkiye” başlıklı IPI raporu için Türkiye’deki önde gelen bağımsız medya kuruluşlarının kurucuları, yöneticileri, editörleri ve muhabirleriyle yüz yüze ya da çevrim içi bir dizi röportaj yaptım. Bağımsız gazetecilerin, editörlerin ve medya sahiplerinin pandemi dönemindeki deneyimlerini anlattıkları, birinci el tanıklıklarına dayanan bu araştırma sırasında ben de şunları öğrendim:

1. Adil, dengeli ve tarafsız haberciliğe duyulan ihtiyaç pandemi döneminde hayati hâle geldi

Türkiye’de eskiden “ana akım” diye nitelenen medyanın büyük bir bölümü yıllardır hükûmetin kontrolü altında bulunuyor. Bununla bağlantılı olarak okuyucuların ve izleyicilerin adil, dengeli ve tarafsız haberciliğe olan ihtiyacı, son yıllarda çok arttı ve bu da bağımsız medya kuruluşlarının yaygınlaşmasını beraberinde getirdi.

Ancak görünen o ki bu ihtiyaç, COVID-19 günlerinde hayati bir hâle geldi. Peki, neden? Çünkü haber okuyucusu ya da izleyicisi, doğrudan kendi sağlığını ilgilendiren küresel bir pandemiyle ilgili olarak manipülatif haberlere maruz kalmak istemedi. Gazetecinin yegâne görevi olan “gerçeği iletme” görevi, pandemide konu halk sağlığı olunca çok daha fazla önem kazandı, hatta yaşamsal bir boyut kazandı. Bu da “adil, dengeli ve tarafsız haberciliğin” önemini herkese bir kez daha hatırlattı.

2. Gazeteciler evlere kapandı, gazetecilik ruhunu kaybetti

COVID-19 pandemisinin gazetecilerin çalışma koşulları üzerinde derin etkileri oldu. Bağımsız medya kuruluşlarının birçoğu, ofislerini kapatmak ve evden çalışmak zorunda kaldı. Bu da yapılan gazeteciliğin kalitesini etkiledi.

Örneğin mülakatımız sırasında Cumhuriyet gazetesinin Yazı İşleri Müdürü İpek Özbey, “İyi ve kaliteli gazetecilik için sahada olmanız gerekiyor, yüz yüze yapılan toplantılardaki sinerji meğer bambaşkaymış” dedi. Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz ise “Çarşıda, pazarda, sokakta, insanların içinde, yollarda olmayınca hem haber fikri bulmanın, hem de o fikri uygulamak için gerekli çalışmaların sıkıntısı ve eksikliği kendisini hissettirdi” diye durumu özetledi. T24 Yazı İşleri Müdürü Candan Yıldız’a göre, evden çalışmak, haber yaparken gazetecilerin birbirleriyle olan konuşma ritmini bile etkiledi. Yıldız, “WhatsApp üzerinden haber konuşmaya devam ettik ama bu şekilde çalışmak asla yüz yüze haber konuşmayla kıyaslanmazdı” diye konuştu. Aynı durum, diğer bağımsız medya organları için de geçerliydi.

3. Sahaya çıkan gazeteciler virüse yakalandı

İşlerinin doğası gereği sahaya çıkmak zorunda olan birçok gazeteci virüse yakalandı. Deprem, sel, vs. gibi her türlü afette çalışmak zorunda olan gazeteciler pandemide de çalıştı, ancak COVID-19 karşısında korumasız kaldı.

Örneğin ANKA haber ajansının muhabiri Tamer Arda Erşin, “Vatandaş pandemiden korunsun, önlem alsın diye COVID-19 haberleri yaptık, ancak işimizin doğasından kaynaklı olarak biz hiçbir zaman önlemimizi tam olarak alamadık. Şöyle ki; gazetecilik bir yönüyle sürekli bir hareket halinde olmayı gerektiriyor, sahadayken günde belki onlarca kişiyle temas ediyorsunuz. Bu da sizi oldukça kırılgan bir pozisyonda bırakıyor” dedi.

4. İktidarın yeni bir baskı mekanizmasına ihtiyacı olmadı

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü raporunda onlarca somut örnekle gösterildiği gibi, basın özgürlüğü ihlalleri pandemi boyunca tüm hızıyla sürdü. Bu ortamda iktidarın, pandemiye özel bir baskı mekanizması geliştirme ihtiyacı olmadı. Rapor için röportaj yaptığım haber kuruluşlarının birçoğu da, pandemi döneminde ekstra bir hükûmet baskısıyla karşı karşıya kalmadıklarını bildirdi.

Öte yandan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sıradışı bir açıklıkla bağımsız medya da dâhil olmak üzere tüm yayın kuruluşlarını, pandemiyle ilgili düzenlediği ilk basın toplantılarına davet etmesi, gazetecileri şaşırttı. Hacı Bişkin, “Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın basın açıklamalarına bağımsız medyadan da birçok arkadaşımız katılmıştı. Bu uzun yıllardır göremediğimiz bir durumdu” dedi. Ancak Koca sonraki aylarda bu uygulamadan vazgeçti.

5. Salgınla ilgili sayılar manipüle edildi

Bununla birlikte, Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan pandemiye dair verilerin manipüle edilmiş olduğu Eylül 2020’de ortaya çıktı. Hastaneye yatan hasta sayısının tüm vakaların sayısı gibi açıklandığı ve bu şekilde COVID-19’un yayılımının ve etkisinin belirgin bir şekilde eksik gösterildiği belli oldu. T24’ün Yazı İşleri Müdürü Candan Yıldız, bu durumu “Burada bir manipülasyon ve sansürün olduğu çok açıktı” diye anlatıyor.

6. Merkez medyada yeterince yer bulamayan sağlık çalışanlarının açıklamaları, bağımsız medya için temel haber kaynağı oldu

Bağımsız medyanın salgına dair gerçek verilere erişimde yaşadığı zorluklar nedeniyle muhabirler, elde ettikleri resmi bilgilerin teyit edilmesi için sağlık çalışanlarına başvurmak zorunda kaldılar. Türk Tabipler Birliği (TTB), İstanbul Tabip Odası ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) gibi tıp sektörü çalışanlarının bağlı bulunduğu meslek odaları ve sendikalar, gazetecilerin temel haber kaynakları haline geldi. T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın “Ana akım medyada sağlık çalışanlarının açıklamalarını esirgeyen bir medya yapısı var. Ancak bizim en büyük imkânımız sağlık çalışanları oldu. Hem de bizim bilgiye ihtiyacımız var. Dolayısıyla doktorlarla ve sağlık çalışanlarıyla daima çok iyi bir iletişimimiz oldu” diyor.

7. Hükûmet yanlısı medyanın tirajlarıyla oynadı

Pandeminin ilk döneminde sokağa çıkma yasakları, dağıtımdaki zorluklar ve okurların kâğıda dokunmak istememesi gibi nedenlerle tüm gazetelerin tirajlarında sert düşüşler oldu. Ancak hükûmet yanlısı medyaya bağlı gazetelerin bu dönemde tirajlarını artırdığına dair iddiası, rakamlarla oynandığına dair şüpheleri daha da güçlendirdi. Örneğin Sözcü gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, raporda bu iddiayı şöyle dile getirdi:

  • Biz sokağa çıkma yasağı nedeniyle gazetemizi dağıtamadık ve satamadık. Tirajımız bir günde 230 binden 70 bine düştü. Öte yandan hükûmet yanlısı gazeteler tirajlarını yükseltmiş gözüküyor. Bu nasıl mümkün olabilir, nasıl tiraj alabilirler? Bizim satışlarımız gerçek satışlar. Ancak hükûmet yanlısı olan Turkuvaz Medya’nın dağıtım şirketinin rakamlarına göre adını duymadığınız, kimsenin görmediği gazetelerin tirajları 59 bin, 60 bin, 70 bin gözüküyor. Ama tirajı 50 bin gösterilen gazetenin gerçek satışı 500 tane bile değil. Yani burada büyük bir aldatmaca ve kandırmaca var.

Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz ise bu durumu şu şekilde dile getirdi:

  • Cumhuriyet’i alanların neredeyse dörtte üçü yaşlı olduğu için pandemi döneminde alamadılar gazeteyi. Tirajı 10 binin altına düştü. BirGün 5 binin altına düştü. Bu dönemde tiraj kaybetmeyenlere bak: Sabah, Takvim, Akşam! Ya Diriliş Postası diye bir gazetenin adını memleket duymamış, tiraj kaybetmedi, tiraj kazandı, nasıl olabiliyor bu? Bayiler kapalı, marketler kapalı, gazete dağıtılamıyor, okur evinden çıkamıyor, sen nasıl tiraj arttırdın? Nasıl arttırabildin? Seni zaten şu hâlde bilen bile yok yani. Yeni Birlik nasıl tiraj arttırdı? Akşam nasıl tiraj arttırdı? Şöyle bir test oldu bu, bu gazetelerin hiçbiri reel bir satışa sahip değil.

8. Bağımsız medya finansal zorluklarla karşı karşıya

Hükûmet ya da hükûmete yakın işadamları tarafından finansal açıdan sübvanse edilen ana akım medyanın aksine, bağımsız medya pandeminin ortaya çıkardığı finansal zorluklarla baş başa kaldı. Bağımsız medya kuruluşlarının çoğu genellikle küçük bütçelerle ayakta duruyordu. Ancak pandemi, finansal zorlukları akut hale getirdi. Zaten COVID-19 pandemisinin sebep olduğu türden bir ekonomik kriz baş gösterdiğinde, şirketlerin ilk kestikleri bütçe kalemi reklam oluyor. Bu durum pandemi döneminde de bağımsız medya kuruluşlarının reklam gelirlerinin anında kesilmesine neden oldu. Çevrim içi trafikteki büyümeler, reklam gelirindeki ve tirajlardaki düşüşü telafi edemedi.

Bağımsız medya kuruluşları, pandemide yaşadığı tüm yeni zorlukların yanı sıra, aynı zamanda gelir seviyelerinde de yıkıcı bir çöküşle baş etmek zorunda kaldı. Bu dönemde yazılı basın için bir diğer temel gelir kaynağı olan tirajlar da çöküşe geçti. Okuyucular, virüsün bulaşması korkusuyla gazetelere dokunmaya korktular, hâlâ gazetelere rağbet eden okuyucular için ise karantina ve sokağa çıkma kısıtlamaları, gazetelerin fiziksel olarak dağıtımına engel teşkil etti. Dağıtım mekanizmaları tekrar eskiye döndüğünde bile, yazılı basın için talep artık gazetelerin toparlanamayacağı kadar düşmüştü.

9. Bağımsız medyanın ayakta kalması için okur desteğine ihtiyaç var

Konuştuğum gazeteciler ve editörler, bağımsız medyanın ayakta kalabilmesi için okurlar ve izleyiciler tarafından desteklenmesi gerektiğini söyledi. Halkın, haber alma ihtiyacı için nitelikli haber yapan gazeteleri satın alması ya da haber sitelerine abone olması gerekiyor. Kamuoyuna; gerçeklere ve kamu yararına dayalı adil, dengeli ve tarafsız haberin öneminin tekrar hatırlatılması gerekiyor.

Önümüzde Cumhuriyet gazetesi örneği var. Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, kendileri için en önemli destek kaynağının okur sadakati olduğunu söyledi. Küçükkaya, “Okur sadakati çok önemli, okur sadakatini biz bu süreçte gördük, bu da bizim için çok büyük bir mutluluk oldu” dedi.

Hürriyet gazetesinin eski okur temsilcisi, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ise ücretli dijital aboneliklerin geliştirilmesini önerdi. Bildirici, “Eğer medya gerçekten düşük bir üyelik ücretiyle dijital abonelikler alanında başarılı olabilirse, oradan gelecek gelirle baskı maliyetlerini de kurtarabilirler” diye konuştu.

10. Merkez medyanın başarısızlığı, bağımsız gazeteciliğin yükselişi için fırsat olabilir

Daha objektif, dengeli ve adil bir haberciliğin yapıldığı bağımsız bir medya için duyulan ihtiyaç, tabii ki pandemiden çok daha evvel de ortadaydı. Söyleşi yaptığım bağımsız gazetecilerin çoğu ana akım medyanın COVID-19’a ilişkin haberleri iletmekteki başarısızlığının —finansal problemlerini çözebildikleri takdirde— bağımsız medyanın yükselişi için bir fırsat olabileceğine inandıklarını söyledi.

Cumhuriyet’in Yazı İşleri Müdürü İpek Özbey’in dediği gibi, “ana akım” olarak tanımlanan medyanın yüzde 90’ı hükûmet taraftarı olan medya organları. Okuyucular ve izleyiciler “ana akım” medyaya olan güvenlerini çok uzun zaman önce kaybettiler. “AK Parti’nin kendi tabanı bile bu medya kuruluşlarını okumayı ya da izlemeyi bıraktı.”

Medyascope’un Genel Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır ise ana akım medyanın başarısızlığının bağımsız medya açısından bir fırsat olduğunu söyledi ve ekledi: “Ancak daha fazla büyümek ve kendimizi geliştirmek için finansal desteğe, gelire ihtiyacımız var.”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – TGS BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ RAPORU 2021

İpek Yezdani

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü mezunu. İngiliz Hükümeti’nin verdiği Chevening Bursu’nu kazanarak London City University’de uluslararası gazetecilik yüksek lisansı yaptı. Gazeteciliğe Cumhuriyet'te muhabir olarak başladı. Associated Press, BBC, Milliyet, TRT Türk, HDN ve Hürriyet'te çalıştı. IŞİD tarafından kaçırılıp köleleştirilen Ezidi kadınlarla yaptığı röportajlarla TGC Gazetecilik Başarı Ödülü’ne layık görüldü.

Journo E-Bülten