Haber

RTÜK’ün mimik cezası: Basın özgürlüğü ihlallerinde sınırsız keyfilik dönemindeyiz

RTÜK'te sıradan bir gün (temsili)

RTÜK’ün 2022’de Halk TV’ye verdiği 23 ceza arasında en çok tartışma yaratan gerekçe, “terörün mimikle övülmesi” oldu. Programının yayını 3 kez durdurulan gazeteci Ayşenur Arslan, “Şu anda evde aynanın karşısında mimik antrenmanı yapıyorum” dedi. Arslan ve Emin Çapa’nın kararı esprili bir şekilde eleştirdiği maskeli yayına da dün RTÜK ceza kesti.

TGS Başkanı Gökhan Durmuş, “RTÜK’ün verdiği cezaların artık değerlendirilecek bir yanı kalmamıştır. RTÜK’ün özellikle iktidarın muhalif gördüğü kanallara yönelik verdiği cezalarda keyfiliğin de sınırı kalmadı” ifadesini kullandı. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş ise “Seçim öncesi iktidara yakın olmayan medya kuruluşları yine RTÜK aracılığıyla cezalandırılmıştır” dedi.

PEN Türkiye Başkanı Zeynep Oral, “Yeryüzünün en zavallı, en acınası, en berbat, en komik, en acıklı, en akıl almaz kararı” diye konuştu. Avukat Erselan Aktan ise RTÜK’ün keyfi cezalarının basın özgürlüğü üstünde yarattığı “caydırıcı etkiye” dikkat çekti.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) yıl içinde verdiği cezaları ve bu cezaların toplam maliyetlerini içeren ‘RTÜK 2022 Karnesi‘ni açıklayan RTÜK’ün Cumhuriyet Halk Partili (CHP) üyesi İlhan Taşçı’nın paylaştığı veriye göre geçen yıl Halk TV’ye 23, TELE 1’e 16, KRT TV’ye 6, Fox TV’ye 5, Flash TV’ye ise 4 defa olmak üzere toplam 54 ceza verildi.

Gazeteci Ayşenur Arslan’ın Halk TV’de yayımlanan  “Medya Mahallesi” programı RTÜK’ten 3 kez yayın durdurma ve %3 oranında para cezası aldı. Taşçı, cezanın gerekçesinin “terörün mimikle övülmesi” olduğunu belirtti. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise yazılı bir açıklamayla buna itiraz ederek Arslan’ın “Karkamış’ta terör örgütü PKK saldırısını aklamak için kullandığı ifadeler” nedeniyle ceza aldığını iddia etti.

Gazeteci Uğur Dündar RTÜK’ün verdiği cezayla ilgili değerlendirmesinde kararı “saçmalık” olarak niteledi. 23 Aralık 2022 tarihinde Halk TV’de Ayşenur Arslan’ın hazırlayıp sunduğu Medya Mahallesi’ne konuk olan gazeteci Emin Çapa ise kararı maske takarak protesto etti.

İlhan Taşçı’nın paylaştığı bilgiye göre RTÜK bu defa da Ayşenur Arslan ile Emin Çapa’nın RTÜK’ün “mimikle terörü övmekten” verdiği cezayı espri şeklinde eleştirmeleri nedeniyle 11 Ocak 2023 tarihinde oy çokluğuyla aldığı kararla Halk TV’ye %1 idari para cezası verdi.

Ayşenur Arslan: Konunun özü, 13 yıldır “istenmeyen gazeteci” olmam

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ceza gerekçesinin “mimikler” olmadığını söylediğine dikkat çeken gazeteci Ayşenur Arslan şunları dile getiriyor:

  • Kurul üyesi İlhan Taşçı bunun üzerine “gelin müzakere tutanaklarını açıklayalım” dedi. Yanıt alamadı! Anlamak zor değil: Mimiklerim konuşulmuş ama ceza verilirken gerekçeye yazılmamış. Doğrusu mesele, bu açıdan, umurumda değil. Daha önce aynı derecede “tuhaf,” anlaşılması imkânsız nedenlerle o kadar çok ceza aldım ki, “mimik” RTÜK’teki dosyama ancak magazin malzemesi olarak katkıda bulunuyor.
  • Konunun özü benim açımdan —yaklaşık 13 yıldır— Erdoğan’ın “istemediği gazeteciler” listesinde yer almaktan ibaret. Bunun da üzülüp utanılacak bir şey olmadığını eklemeye gerek var mı bilmem!

TGS: Cezaların değerlendirilecek bir yanı kalmadı

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş, RTÜK’ün Ayşenur Arslan’a verdiği cezayı şöyle değerlendirdi:

  • RTÜK’ün verdiği cezaların artık değerlendirilecek bir yanı kalmamıştır. RTÜK’ün özellikle iktidarın muhalif gördüğü kanallara yönelik verdiği cezalarda keyfiliğin de sınırı kalmadı.

Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün yeniden tesis edilebilinmesi için RTÜK ve Basın İlan Kurumu’nun (BİK) mevcut yapılarının tamamen değiştirilmesi gerektiğini söyleyen Durmuş, şöyle devam etti:

  • Siyasetin RTÜK yada Basın İlan Kurumu’nun yapısını belirlediği bir ortamdan basın özgürlüğü asla çıkartamayız. Bu tablo hiç şüphesiz gazetecilerin ve meslek örgütlerinin ortak bir mücadelesi ile değişecektir.

TGC: RTÜK kararlarında tarafsız davranmalı

RTÜK’ün  yayın durdurma ve para cezalarıyla, BİK resmi ilan kesme cezalarıyla bağımsız medya kuruluşlarını ekonomik olarak cezalandırdığını ifade eden Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, şunları söyledi:

  • Gazeteciler yoksulluk sınırındaki maaşlarıyla mesleklerini yapmaya, ayakta durmaya çalışıyor. İktidarın kamu yararına olmayan faaliyetlerini haberleştiren meslektaşlarımızın basın kartları İletişim Başkanlığı tarafından verilmiyor. Kararları demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkelerine uygun olması gereken RTÜK, iktidar adına ceza dağıtmayı sürdürmektedir.
  • Seçim öncesi iktidara yakın olmayan medya kuruluşları yine RTÜK aracılığıyla cezalandırılmıştır. RTÜK aldığı kararlarla Anayasa gereğince resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini kapsayan basın özgürlüğünün önündeki en önemli engellerden biri haline gelmiştir. Seçim öncesi giderek ağırlaştırılan yayın durdurma ve para cezaları televizyonların kapanmasına, basın emekçilerinin yine işsiz kalmasına neden olabilecek boyuttadır. RTÜK kararlarında tarafsız davranmalı ve yurttaşların haber alma hakkını engellememelidir.

“Parlamenter demokrasiye dönüş yapılabilirse olumlu adımlar atılabilir”

Güneş, “Türkiye’de bu cezalarla birlikte gazetecilik mesleğinin geleceği konusundaki düşünceleriniz nelerdir” sorusuna şu yanıtı veriyor:

  • Temel hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı bir ortamda iktidarın ve ortaklarının gazetecileri hedef göstermesi, fiziksel saldırılara zemin hazırlaması, gazetecilere saldıranları cezasızlıkla ödüllendirmesi sürüyor. Gazetecilerin keyfi suçlamalarla, gözaltılarla ve uzun tutukluluk süreleriyle cezaevinde tutulması demokrasi ayıbı olarak devam ediyor. Ağır para cezalarıyla iktidara yakın olmayan medya kuruluşlarının kapattırılması hedefleniyor.
  • Türkiye’de gazetecilik hiçbir zaman kolay yapılan bir meslek olmadığını biliyoruz. Bu cezaların seçime kadar süreceğini düşünüyoruz. Eğer seçimlerden sonra parlamenter demokrasiye dönüş yapılabilir, RTÜK, BİK; İletişim Başkanlığı gibi kurumlar olması gerektiği gibi özerk kurumlar haline getirilebilirse olumlu adımlar atılabilir. Gazeteciliğin terör faaliyeti haberin suç sayılmadığı bir dönemi yaşarız ve cezaevindeki gazeteciler umarım özgür kalırlar.
  • Seçimlerden sonra tüm siyasetçiler için bir ev ödevi dönemi olacak. Bakalım göreve gelen siyasetçiler değişirse verdikleri sözü tutabilecekler mi? Bu ülkenin güçlü bir gazetecilik damarı var. İktidarlar değişir, evrensel ilkelerle görev yapan gazeteciler tüm zorluklara rağmen işini yapmaya devam eder. Yaşanan tüm zorluklarda meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduk, olmaya da devam edeceğiz.

PEN Türkiye: Yeryüzünün en akıl almaz kararı

PEN Dünya Yazarlar Derneği’nin Türkiye merkezinin başkanı Zeynep Oral, RTÜK’ün son cezasını şöyle yorumluyor:

  • Yeryüzünün en zavallı, en acınası, en berbat, en komik, en acıklı, en akıl almaz kararı olarak görüyorum. Yakında gülümsememizi de yasaklarlarsa hiç şaşmayacağım. PEN Yazarlar Derneği, edebiyatı yüceltmek kadar dünya edebiyatında köprüler kurmak, sınırları kaldırmak kadar , düşünce ve ifade özgürlüğünü her daim savunmak ve korumak sorumluluğunu taşıyor.  Bundan böyle düşünce ve ifade özgürlüğü gibi, mimik kullanma özgürlüğümüzü de savunmamız gerekecek.

Avukat Erselan Aktan: İfade ve basın hürriyetinin ihlal edildiği açık

Avukat Erselan Aktan, RTÜK’ün ceza veya yaptırım öngören toplantılarının kural olarak gizli yapıldığını belirterek Medya Mahallesi’ne verilen ceza hakkında şunları söylüyor:

  • Arslan’a verilen cezanın gerekçesini tam olarak bilmemiz imkânsız. Ancak her iki ihtimalde de bir basın kuruluşunun ifade ve basın hürriyetinin ihlal edildiği açık. RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın iddiası çarpıcı; bu yüzden medyada geniş yer bulabildi. Ancak bana göre RTÜK başkanı Ebubekir Şahin’in de verilen cezanın gerekçesini açık ettiği açıklaması da en az o kadar çarpıcı.
  • Bu noktada RTÜK’ün muhalif gazetecilere bu kadar kolay ceza verebilmesinin dinamiklerine bakmak gerekiyor. Örgüt üyeliği, destekçiliği ya da örgüt propagandası çok uzun zamandır gazetecilere, gazetecilerin yaptıkları haberlere ya da sosyal medya paylaşımlarına karşı suç isnadı olarak yöneltiliyor. Sorgulama ve yargılama makamları, şahit olduğumuz birçok davada gazetecilerin kullandığı kelimeleri, kavramları sordu, soruyor. Ayşenur Arslan’ın programında sergilediği mimikler ya da kısa konuşması nedeniyle verilen cezanın böyle bir altyapısı var.
  • Bu, ifade özgürlüğü hakkının özünün yok edilmeye çalışıldığı bütünlüklü bir süreç. Sorgulama, yargılama makamları kanunlar ve sözleşmeler açık bir şekilde yasaklamasına rağmen gazetecilerin sözcüklerini, sıfatlandırmalarını ve hatta imalarını veya ne düşünmüş olabileceklerine kadar her ifadeyi bir soruşturmaya veya davaya konu etmeye çalışıyor. Bu noktada da oldukça yıkıcı bir komplikasyonun önü açılıyor: Sansür ve otosansür. Düşünün ki bir gazeteci olarak bir imanız, karşınıza bir suç isnadı olarak çıkıyor. O suçlama bir davaya dönüşsün ya da dönüşmesin, her halükarda sizde caydırıcı bir etki bırakacaktır.

“Avrupa’da RTÜK’e benzer bir filtraj yapan bir kurum görmek imkânsız”

Avukat Aktan, şunları ekliyor:

  • Avrupa ülkelerinde de radyo ve televizyon yayınlarını denetim mekanizmaları var. Hemen her ülkede radyo ve televizyon işletmeleri devlet tekelinden ayrılır ayrılmaz kuruldu bu mekanizmalar. Ancak RTÜK’e benzer bir filtraj yapan bir kurum görmek imkânsızdır orada. Bu ülkelerin birkaçında, yakın zamanlarda olağanüstü hâle de geçildi ve televizyonlar olağanüstü hâl atmosferinde de yayınlar yaptı. Ancak ifade özgürlüğünün öncelenmesi görsel ve işitsel medyada yapılan en sert yayınları, konuşmaları dahi korudu.
  • Bu ülkelerde çok yapılı bir mekanizma kurulmuştur genelde. Mesela Almanya’da “Medya Direktörler Kurulu” ayrı, “Radyo Televizyon Kuruluşu” ayrı faaliyet yürütür. İkisinde de esas alınan hususlar, medya kuruluşlarının frekans alma, reklam ve rekabet kurallarına riayet etmesi veya lisansı geri almaya yöneliktir. Bu kararların çok büyük bir kısmında da yargı yolu açıktır.
  • Yine Fransa’da “Görsel İşitsel Yüksek Konseyi,” başından beri medya kuruluşlarının “çoğulculuk, dürüstlük, eğitime ve kültüre yönelik amaçlar” gibi başlıklarda denetim yapmaktadır. Burada da esasen yayın durdurma yahut para cezaları verilebiliyor ancak bu tasarruflar hep istisna olarak kalmıştır. Türkiye, medya denetimi mekanizmalarını Avrupa’dan kopyalayıp almışsa bile uygulamada, ifade özgürlüğü yönünden artık karşılaştırma kabul etmeyecek derecede uzaklaşmıştır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Gazetecilik örgütlerinden tepki: Yurttaşın haber alma ve gerçeğe ulaşma hakkına yeni bir saldırı

Gökhan Korkmaz

Lisans eğitimini Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümünde tamamladı. Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisansını “Türkiye’de Basın Özgürlüğü (2002-2017)” başlıklı teziyle bitirdi. Akademik çalışmaları kapsamında kitap yazdı. Gazeteci.

Journo E-Bülten