Analiz

Nihat Sırdar ve Sevda Noyan vakaları: RTÜK’ün keyfi denetimi ‘cezasızlık hâli’ yaratıyor

Eleştirel televizyon kanallarına kestiği cezalarla tepkilerin odağında olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), radyocu Nihat Sırdar’ın yayınlarını da “bira” dediği için durdurdu. Sevda Noyan gibi isimlerin iktidar kanallarında savurduğu ölüm tehditlerine ise aynı kuruldan ceza çıkmıyor. Bu çifte standart, bugünün medyasının yaşadığı buhranın bir yönüne de ayna tutuyor. Hukukçulara göre eleştirel isimlere keyfi cezalar verilirken iktidar yanlılarının yayında işlediği suçlara göz yumulması bir “cezasızlık hâli” yaratıyor.

Nihat Sırdar, Kafa Radyo’da program yapıyor. Programının adı “Nihat’la Sivrisinek.” Programın dinleyicilerinden biri Sırdar’a “Evde kendi patates cipsimi yaptım. Yanında bira iyi gider” mesajı yolluyor. Sırdar da, bu mesajı programda okuyor. Sonrasında olanlar oluyor. Türkiye’de radyo ve televizyonların yaptığı yayınları denetleme ve düzenlemekle görevli RTÜK, bu mesajı okudu diye Sırdar’ın programına üç kez yayın durdurma cezası veriyor.

Sırdar, 1 Mayıs’ta radyoya tebliğ edilen bu ceza nedeniyle programını yapamayacağını Twitter adresinden duyurunca RTÜK’ün Türkiye’de nasıl bir cezalandırma yöntemine gittiği tartışmaya açıldı. Bu nasıl bir denetim sistemi? Radyocu, programında dinleyicisinden gelen mesajı okuyamaz mı? Ya da (marka ismi vermeden) bira demenin neresi yanlış?

RTÜK’ün CHP’li üyesi İlhan Taşcı, bu cezalandırma yönteminin anlaşılması için kurulun kendi yasası ve anayasadan kaynaklı iki temel görevi olduğunun hatırlanmasını istiyor: Denetleme ve düzenleme. RTÜK’ün düzenleme görevini yapmadığını, denetimi de genelde cezalandırma yöntemi üzerine kurguladığını anlatan Taşcı, “Bu cezalandırma yönteminin özünde, özgür yayıncılığın sesini kesme anlayışı var” diyor.

Bazı kanallar hiç ceza almıyor

Taşcı, RTÜK’ün son bir buçuk yıl içinde televizyonlara kestiği cezaları raporlaştırarak kamuoyuyla paylaştı. Rapora göre bu dönemde iktidara yakın diye nitelenen A Haber, Kanal 7 ve TV Net’e hiç ceza verilmezken, ATV ve Ülke TV’ye birer uyarı cezası, TGRT Haber’e de bir idari para cezası kesildi.

Aynı dönemde eleştirel habercilikleriyle tanınan Halk TV’ye 10 idari para cezası, 3 yayın durdurma; Tele 1’e 8 idari para cezası, 3 yayın durdurma; Fox TV’ye 7 idari para cezası, 1 yayın durdurma; KRT’ye de 3 idari para cezası ile 1 yayın durdurma cezaları verildi.

Program ve yayın durdurma cezaları televizyonlar için 11 milyon liralık bir maliyete işaret ediyor. Programları ve yayınları durdurularak reklam gelirlerini de kaybetmiş olan televizyonlar, cezalar sonrasında 15 milyon liralık bir faturanın ağırlığı altında kalmış oluyorlar.

Faturanın hemen her zaman eleştirel yayın yapan televizyonlara ve programlara kesilmesi RTÜK’ün ceza yönteminin çarpıcı boyutlarından biri. Taşcı, “Halkın haber alma özgürlüğünün de cezalandırıldığı açıkça ortada” çıkışı yapıyor.

Televizyonlardan güç alan linç kampanyaları

Taşcı’nın raporu RTÜK’ün cezalandırma yönteminde “eşitlik” ilkesine aykırı davrandığını da gözler önüne seriyor.

Yazar Sevda Noyan’ın Ülke TV’de “15 Temmuz kursağımızda kaldı. Bizim aile 50 kişiyi götürür” sözlerine iktidar partisinden bile tepkiler yükselirken, RTÜK’ün bu sözlere uzun süre sessiz kalması dikkat çekti.

Bu sürede, Atatürk aleyhtarlığıyla bilinen Fatih Tezcan’ın kendi YouTube kanalında “Bir daha sokağa çıkarsak, kimleri toplayacağız” açıklaması toplumda RTÜK’e dönük eleştirilerin dozunu artırdı.

RTÜK’ün linç kampanyalarına zemin hazırlamakla suçlandığı bu tepkiler bitmek bilmeyince RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, “Noyan’ın sözleri kabul edilemez. Gereği yapılacak” mesajı veren yazılı bir açıklama yapmak durumunda kaldı.

Ancak Şahin’in bu açıklaması da RTÜK’e dönük tepkileri dindirmeye yetmedi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, RTÜK’ün iktidara yakın durmak için televizyonlardan katliam çağrısı yapan yayınları sürekli görmezden geldiğini, tepkileri ciddiye almadığını söylüyor.

Gülseven ve Kulaçoğlu olayı

“Katliam çağrıları hakkında bırakın işlem yapmayı onu unutturmak amacıyla operasyonlar yapılıyor” çıkışında bulunan Eren, gazeteci Hakan Gülseven ile aktivist Taylan Kulaçoğlu’nun sosyal medya paylaşımlarından ötürü gözaltına alındığını vurguluyor. Kulaçoğlu serbest bırakıldıktan sonra tekrar gözaltına alındı ve bugün tutuklandı.

Eren, Sevda Noyan’ın sözlerine tepkiler karşısında RTÜK Başkanı Şahin’in “Büyütülmemeli” yönündeki açıklamasını da hatırlatıyor ve “İktidar, elindeki kurumlar ve troller aracılığıyla linç kampanyaları düzenliyor. RTÜK de bu kurumlar arasında. Artık bunu gizleme gereği bile duymuyorlar. Tıpkı silahlandıklarını, komşularını fişlediklerini, katliam listeleri yaptıklarını gizlemedikleri gibi” diyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – SOSYAL MEDYA LİNÇLERİ: TROLLERLE SANSÜR

Peki, RTÜK’ün radyo ve televizyonların yayınlarına yaklaşımı, cezalandırma yöntemi hukukla ne kadar bağdaşıyor? Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı da olan hâkim Orhan Gazi Ertekin, RTÜK’ün temel hukuk kurallarının bütünüyle tersine hareket ettiği görüşünü savunuyor.

Ertekin, RTÜK’ün böyle davranmasının arkasında Türkiye’de bir demokrasi krizinin yaşanmasının yattığını dile getirerek şöyle diyor: “15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye’de tüm hukuki standartlar ve demokratik kurallar ortadan kalktı. Ahlaki bir zemin de yok. Muhalif olanın normal davranması bile kabahat haline geldi. RTÜK de dâhil Türkiye’nin her düzeydeki yönetim aygıtları temel kuralları bile hiçe sayıyorlar ve kendilerini tıpkı eski Roma’daki gibi her şeyi yapmaya hakkı olan bir ‘aile babası’ sanıyorlar.”

‘Muğlak ifadeler keyfiyet doğuruyor’

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Hukuk Birimi’nden Avukat Ülkü Şahin, RTÜK’ün 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinde bir denetim yaptığını hatırlatıyor. Şahin’e göre Sırdar’ın programına kesilen ceza da, bu maddedeki muğlaklıklara dayanıyor.

Söz konusu maddede “Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte yayın olamaz” deniyor. Avukat Şahin durumu şöyle açıklıyor:

“Özenen kimdir, özenecek kitle neye göre belirlenmektedir, tamamen belirsiz. Görüldüğü gibi muğlak maddeler RTÜK’e geniş bir manevra alanı sağlıyor, bu da keyfiyet doğuruyor. Bu keyfiyette de bir kanalda öldüreceği komşularının listesini yapan kişi ve bunu destekleyen sunucu denetlenmezken, yayında ‘bira’ kelimesi geçtiğinde, yayında Elazığ depremi veya koronavirüs sürecindeki ihmallerin tartışılması geçtiğinde denetlenebiliyor ve son derece ağır para cezası ve yayın durdurma cezaları verilebiliyor.”

Şahin, RTÜK’ün “asıl denetlemesi gerekeni denetlememesinin” bir “cezasızlık hâli” yarattığını da söylüyor: “Televizyon kanallarından yapılan katliam çağrıları ve hedef göstermeler bu cezasızlık hâlinde artıyor. Bu cezasızlık ise linç kültürünü, linç faillerini besleyen en temel unsurdur. Somut olaya göre ilgili madde değişebiliyor.”


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – RTÜK HUZURSUZLUĞU: EVDE KAYDEDİLEN PODCAST DE Mİ SANSÜRLENECEK?

Seda Taşkın

Gazeteciliğe 2015 yılında başladı. Dicle Haber Ajansı (DİHA), Dicle Medya Haber Ajansı (dihaber) ve Mezopotamya Haber Ajansı'nda (MA) muhabir olarak çalıştı. Gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılandığı dava sürecinde 360 gün Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde kaldı. Mesleğini Ankara'da serbest gazeteci olarak sürdürüyor.

Journo E-Bülten