Siber-Güvenlik

Sosyal medya linçleri: Troller ve siber zorbalar sansüre yol açabilir

Sosyal medya linçlerinin, trollüğün ve birini rahatsız edici biçimde takip etmek anlamına gelen ‘stalker’lığın iyice yaygınlaştığı bir dönemdeyiz. Türkiye’de siber zorbalığın tanımı belli, yasal çerçevesi değil. Uzmanlara göre gazeteciler siber zorbalık gibi konuların tepkisel ve sansürcü politikalara neden olabileceğini unutmamalı.

Sosyal medya iş, bilgi, arkadaşlık ya da özel ilgi alanlarına ulaşma olanakları yaratırken adeta karşıtıyla gelişiyor. Bilinç, niyet, ruhsal durum ya da sosyolojik koşullar kötü ya da yanlış kullanılan dijital dünya başlıklarını da karşımıza çıkarıyor. “Siber zorbalık” bunların çatı kavramı denebilir. Sosyal medya linçleri özellikle seçim dönemlerinde iyice yoğunlaşıyor, troller her yanı sarıyor. İçinde hakaret, izinsiz takip ya da izinsiz veri kullanımı gibi pek çok başlığı barındıran bir sorunla karşı karşıyayız. Ve işin aslı konunun doğru ve yanlışına dair pek az bilgi sahibiyiz.

Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya bölümünden Dr. Sinan Aşçı, “İnternet Çağında Zorbalık” tezinde sosyal medyanın “kötülüklerini” incelemeye almış. Galatasaray Üniversitesi’nde hazırladığı tez çalışmasında Aşçı, bu şiddet biçiminin sınırlarını, zararlarını, korunma yollarını, önlemleri, tanım ve hukuksal karşılığını açıklamaya çalışıyor.

Hakkında hepimizin çok fikir sahibi olduğu ancak bilgi sahibi olmadığı siber zorbalık “görünmez” ya da “ispatı zor” ön kabulü ile tartışılırken Aşçı, esas eksiğin bu kavramın hukuktaki yeri olduğunu söylüyor. Sanal zorbalık biçimlerinin; gerçekle ilişkisi, toplumsal kaynağı ve sosyolojik ilişkilenmesi ise hâlâ açıklanması en zor yanı.

Sinan Aşçı ile tezini; ebeveynler, gazeteciler, eğitimciler için konuştuk. İnternet çağında hepimiz için es geçilemez bir çalışma!

Siber zorbalık tam olarak nerede başlar? Neye denir?

Siber zorbalık, “bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak bir bireye kasten ve tekrar eden şekilde zarar verme davranışı” olarak tanımlanıyor. Tekrar etmesi özelliği bir geleneksel zorbalık özelliği olarak karşımıza çıkmasına rağmen, siber zorbalık özelinde de tartışılabilir.

‘İnternette mağduriyet sürekli hale geliyor’

Zorbaca davranış tekrar edilmese bile, internet ortamında tek seferde hızla yayılması ve kalıcılığı, mağduriyetin sürekliliğini de beraberinde getiriyor. Herhangi bir durumun siber zorbalık vakası olarak tanımlanmasındaki diğer faktörler ise, kurban ile zorba arasında bir güç dengesizliğinin bulunması ve kurbanın karşılaştığı durumla baş edemiyor olmasıdır.

Yani zorba kimse tekrar etmese bile başkalarının onu çoğaltıp, yayması durumu da bu çerçevede. Peki herhangi birimiz ne tür durumlarda böyle bir vakayla karşılaştığımızı düşünmeliyiz? İnsanlar buna maruz kaldığını kodlayamayabiliyor sonuçta.

Evet elbette böyle bir durum da söz konusu. Birey sosyal medya platformlarında dâhil olduğu grupların dışında bırakıldığında, bireye oyunlar ya da sohbet odalarında hakaret edildiğinde, bireyin profilindeki bilgiler ve ona ait fotoğrafların istemediği ya da izin vermediği şekilde kullanılması durumunda, utandırma ya da incitme amaçlı mesaj ya da fotoğraf paylaşıldığında böyle bir vakayla karşı karşıya kaldığını düşünebilir. Bunlar dışında da hemen her teknolojik aracın bizlere sunduğu iletişim imkanlarına göre farklı şekillerde karşılaşılabilir.

Böyle söyleyince kategorileri var gibi düşündüm. Siber zorbalık türleri var mıdır? Vrsa onları bize örneklerle anlatmanızı istesem?

Aslında türlere ayırıyoruz. Keza “Siber Zorbalık ve Siber Tehditler” kitabının yazarı Nancy Willard 2007 yılında yayınladığı çalışmada 7 farklı türden söz ediyor ama bunları ayrı ayrı örneklendirmemize rağmen bazı durumlarda sınırları net olarak çizemediğimiz için iç içe geçtiğini gözlemliyoruz. Kısa süreli yaşanan, saldırgan, hakaret ve tehdit içeren tartışmalar “parlama” diye adlandırılan türdür. Bunun yanı sıra, “taciz” sürekli olarak saldırgan ve incitici mesajların gönderilmesi olarak tanımlanabilir. E-posta ya da anlık mesajlaşma kanalları aracılığıyla gönderilen kırıcı mesajlar örnek verilebilir. Bir kişi hakkında itibarını zedelemek için doğru olmayan sözler paylaşma veya dedikodu ya da söylenti çıkarma yoluyla “karalama” davranışı bir diğer örnektir.

Siber zorbalığın türleri

Özellikle sosyal medya platformlarında “başkasının kimliğine bürünme” yoluyla kişiyi kötü gösterecek davranışlarda bulunma bir zorbalık türüdür. Bir kişiye ait özel bilgilerin ya da bir takım sırların herkese açık bir biçimde yayınlanması, izni dâhilinde olmadan başkalarıyla paylaşılması “ifşa” olarak adlandırılırken, bunun yanı sıra “düzenbazlık” yoluyla samimi bir ilişki kurarak elde edilen bilgilerin yayılması da görülen türler arasında. Çevrimiçi gruplardan “dışlama” bir diğer siber zorbalık türü olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak da, kişiye zarar vermek amacıyla süreklilik arz eden davranışların farklı platformlarda ve aşırı derecede rahatsız edici şekilde yapılması da “ısrarlı siber takip” örneğidir.

Türkiye’deki vakaları nasıl konuşmak gerekir? Hiçbirinin kanıtlanamadığı söyleniyor, öyle mi? Yoksa bu şiddetin hukukta bir karşılığı olup olmadığını mı konuşmak gerekir?

Kanıtlanamıyor demek çok doğru değil. Aslında siber zorbalığın literatürdeki tanımı ve hem Türkiye’de hem de dünyada yaşanan örnekleri çok açık ve neyin zorbalık olduğunu, neyin olmadığını ortaya koymak konusunda hiçbir şüphe barındırmıyor. Burada kastettiğiniz şey, kavramın yasal düzenlemeler çerçevesinde tanımlanmamış olması ise, doğru. Siber zorbalık ile ilgili yasal düzenlemeler ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Bu anlamda, Türkiye özelinde düşünecek olursak tek bir madde altında tanımlanamadığı için tehdit, şantaj ve taciz suçlarını içerebilir; çocuk istismarı ile ilgili kanunun detaylarında bulunabilir. Yani, yasalardaki hükümlerin yaşanan olayın tanımlanmasıyla siber zorbalık davranışlarına uygulanması mümkün.

Bu durumda mesela “Mavi Balina” olayı neydi?

Mavi Balina mevzusuna baktığımızda yaşandığına dair yapılan haberler üzerinden düşünecek olursak, sürreal imajlardan oluşan ve sosyal medya üzerinden yayılan bir meydan okuma serisi olduğunu görüyoruz. Hem internet sitesi gibi sabit bir merkezinin olmaması hem de bu meydan okuma serisinin dijital okuryazarlığı düşük ya da olmayan kullanıcıya ulaştırılmasından ötürü tespiti de, engellemesi de zor görünüyor.

Günümüzün en popüler başlığı sokakta ve sanal dünyada linç… Sosyal medya “linçleri” siber zorbalık tanımına girer mi? Ya da trollük?

Sosyal medya linçleri, trollük, bir kişiyi sürekli takip anlamına gelen stalkerlık gibi eylemler siber zorbalık tanımına girer. Sonuçta, trollük kavramına baktığımızda en basit şekilde kasıtlı bir şekilde provoke etme davranışlarıyla tanımlandığını görüyoruz. Eğlenmek amaçlı ya da kamuoyu yaratmak için yapılan örnekleri ise bahsettiğiniz sosyal medya linçleri ya da diğer siber zorbalık türlerine kıyasla daha az tehlike arz ettiğini söyleyebiliriz.

Bütün bunları rakamlarla konuşabiliyor muyuz? Siber zorbalık oranlarını gösteren sayısal verilerden bahsetmek mümkün mü?

Farklı çalışmalarda birbirine yakın rakamların ortaya çıktığını görüyoruz. Burada asıl üzerinde durulması gereken ise nasıl bu kadar yaygın olduğudur. Özellikle çocuklar ve ergenler, siber zorbalığa mağdur, zorba ya da tanık olarak dahil olabiliyor. Bu anlamda, tek bir perspektiften ya da münferit bir olaydan yola çıkarak şu kadar oranda zorba, bu kadar oranda mağdur gibi ifadelerin her çalışma ya da örneklem özelinde değişiklik gösterebileceğini düşünüyorum.

İnsanların yüzde 3 ila 1o’u siber zorbalığa maruz kalıyor

Benim yaptığım çalışmaya katılan 393 ortaokul ve lise öğrencisinin kurban, zorba ya da tanık olma şekillerinde ortalama %35.6’sının siber zorbalıkla bir şekilde karşılaştığı ortaya koyuldu. Az önce de dediğim gibi, bu rakam bir siber zorbalık vakası içerisinde olabileceğini tüm rolleri kapsıyor. Bu anlamda, farklı siber zorbalık türleri üzerinden incelendiğinde ise, yüzde 10.4 ile yüzde 3.3 arasında değişen bir oranda siber zorbalığa maruz kaldıklarını ve yüzde 10.9 ile yüzde 5.1 arasında değişen bir oranda ise zorbalık yaptıklarını ifade etmişlerdir. Bu çalışma içerisinde en dikkat çekici nokta ise, tam da bizim gündelik hayatta çok işittiğimiz “Ben değil ama bir arkadaşım yaşadı / gördü…” gibi failinin kim olduğu konusunda ipucu veren ama anlatmak istemedikleri için hayali kahraman ve anonim arkadaşların olduğu açıklamalar. Bu oranlara baktığımızda ise tanıklık ettikleri siber zorbalık türlerinin yüzde 37.2 ile yüzde 22.9 arasında değiştiğini görüyoruz. Tekrar etmekte fayda görüyorum, her bir örneklem ve çalışma amacı kendi rakamlarını ortaya koyacaktır fakat kaba haliyle bütün çalışmaların sonuçlarının birbirine yakın olduğunu da görüyoruz.

Gençlerin sizin ifadenizle “dijital teknolojileri uygun veya uygun olmayan biçimlerde kullandıkları açıkça görülmektedir.” Peki uygun kullanım ne demektir?

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin doğru kullanımı konusunda çok yol kat etmemiz gerektiği aşikar. Gündelik hayatta etik değerlerin ne kadar önemli olduğunu, dijital yurttaşlık ve bilinçli internet kullanımı konusunda da etik değerlerin var olduğunu bilerek kullanmak esastır. Casus yazılımlara karşı güvenlik önlemlerinin alınması, e-posta eklerinin emin olmadan açılmaması, başkaları tarafından tahmin edilemeyecek şifreler oluşturulması ve şifrelerin paylaşılmaması gibi temel önlemler uygun kullanımın temelini oluşturuyor.

Teziniz için sadece gençlerle mi çalıştınız?

Evet. 156 ortaokul öğrencisi, 237 lise öğrencisi olmak üzere 393 kişiyle görüştüm.

Kimler, neden siber zorba olmak ister?

Nedenlerini araştıran bir çalışma yapmadığım için bu soruya cevap vermem pek uygun olmaz.

Bu tür bir zorbalığın, dünyadaki şiddete dönüşümü ile Türkiye’deki dönüşümü arasında nasıl bağlantılar ve ayrılıklardan söz edilebilir? Öte taraftan “Sokakta zorba olan, çevrimiçi ortamlarda da zorba olmaya daha mı meyilli, yoksa bunlar farklı şeyler mi?

Siber zorbalık, geleneksel zorbalığa kıyasla daha yaygındır demek yanlış olmaz. Literatürde tanımlarken farklılıklar ve benzerlikleri ortaya koyan tanımlamalar yapılmış ama hemfikir olunan en önemli noktalardan biri, geleneksel zorbalığa teşebbüs edemeyeceğini düşündüğümüz bireylerin çevrimiçi ortamları kullanarak zorbalık yapabildikleri. Bunun sebebi de, hem fiziksel olarak yakınlık gerektirmemesi hem de günün herhangi bir saatinde istedikleri şekilde yapabiliyor olmaları gerçeğidir.

Belli toplumsal kategorilerde daha yoğun gözlendiği gibi bir nesnel sonuç var mı elinizde? Ve siber zorbalığın köklerini nerede buluyorsunuz? Reel hayattan azade olamaz galiba?

Yaş aralığı, cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, dijital beceriler vb. pek çok etken üzerinden tartışılabilir siber zorbalık vakaları. Görülme sebepleri arasında da, gündelik hayattaki öğrenmelerin hepsinin bir etken olduğunu düşünebiliriz.

Nasıl bir inceleme/araştırma metodu kullandınız? Karşılaştığınız zorluklar nelerdi?

Kantitatif bir araştırma yöntemi ile yola çıktım fakat kantitatif çalışmaların kapsamının kendi kendini rapor etme özelliğinin bir sınırlılık yaratacağı düşüncesiyle derinlemesine görüşmelerin de olduğu bölümler vardı. Ben zorluklar ifadesini kullanmayı pek sevmiyorum ama benim ön göremediğim şeyler oldu. Böyle bir çalışmayı ortaokul ve lise düzeyinde yapabilmeniz için psikolojik danışmanlardan oluşan ve araştırma yöntemlerinde uzmanlığı olan bir kurulun sorularınızı onaylaması gerekiyor. Bu süreçte, araştırma amacının dışına çıkmadan soruların uygunluğu onaylanıyor. Reşit olmayan bireylerle yapacağınız bir çalışma olduğu için ebeveyn onayına ihtiyaç duyuyorsunuz ve bazı ebeveynler çocuklarıyla nelerin konuşulacağını sormak için sizinle iletişime geçmek istiyor.

Beklenmedik olaylar yaşanabiliyor

Bunların hepsi, daha siz ortaokul ve lise düzeyindeki öğrenci ile karşı karşıya gelmeden yapmanız gerekenler. Araştırma sırasında aldığınız cevaplar ve ara ara kendini ifade eden ortaokul ve lise çağındaki bireylere karşı yaklaşımınız, aradaki dengeyi nasıl sağlayacağınız vs. tam da çalışma devam ederken deneyimlediğim şeyler oldu. Görüşmeler esnasında da karşılaşılan bir takım beklenmedik olaylar yaşanabiliyor Örneğin bir okulda katılımcılardan biri, herkesin duyabileceği bir şekilde “Bu okuldaki en büyük siber zorba benim!” diyerek yaptıklarını anlatmaya başladı. Bu durum saha çalışması içerisinde hiç beklemediğim bir şeydi.

Nasıl bir eğitim programı gençleri, çocukları, yetişkinleri de tabii, siber zorbalıktan koruyabilir?

Kapsayıcı eğitim programlarının hazırlanması gerekiyor. Genelde şu an yapılan eğitimlerin kapsamı “siber zorbalığın ne olduğu ve nasıl korunulacağı” üzerine. Bunun ötesinde bireylerin her türlü zorbalıktan korunması üzerine, sadece zorba ve kurban olmanın dışında, tanık olarak da karşı tavır almasını sağlayacak eğitsel ve sosyal faaliyetlerin olduğu programlar oluşturulabilir.
Teknolojinin etik ve uygun kullanımı ve uygun olmayan örnekler üzerine merak uyandırmadan bilgilendirme yapılabilir. Dikkat düzeyi çocuk gelişimi uzmanları ve psikologlar tarafından araştırılan ve tartışılan ortaokul ve lise öğrencilerinin dahil olacağı bu eğitimler, hedefe ulaşmak için sadece birer sunum şeklinde değil, kendilerini aktif olarak tartışma gruplarında bulacakları ve belki de bilgi ve iletişim teknolojilerinin yoğun olarak kullanıldığı içeriklerle düzenlenebilir. Bu sayede siber zorbalık gibi bir konuda eğitim alırken kullandıkları ve geleneksel olmayan ortamların özelliklerini de öğrenebilir ve herhangi bir durumda nasıl bir duruş göstermeleri gerektiğine dair onlara sağlanan imkanların farkına varabilirler.

Bir de soruyu şöyle sorayım: Çocuğunuzu zorba olmaktan korumak için ne yapmalısınız?

Genelde ebeveynler ya da eğitmenlerin üzerinde durduğu nokta, zorbalığa uğrayanın nasıl korunacağı ya da buna tanık olanın yapması gerekenler. Bir diğer pencereden bakacak olursak, zorbalığı yapan bireylerin ebeveynleri ya da eğitmenlerinin neler yapması gerektiği de en az nasıl korunulacağı içerikleri kadar önemlidir.

Ebeveynlere ve medyaya düşen görevler

Farkındalık çalışmalarının bu doğrultuda da hazırlanması gerekiyor. Bunların yanı sıra, ebeveynlere düşen en büyük görev ise, bilinçli internet kullanımı konusunda örnek oluşturmaları.

Zorbalığa maruz kalan çocukta ne gibi dışa dönük izler olur? Nasıl anlarız?

Siber zorbalığa maruz kalan çocuklarda dışa dönük ve farkedilebilecek en temel şeyler psikolojik sorunlar yaşaması, kendilerini değersiz ve bulundukları ortamda yetersiz hissetmeleri, okul ortamında buna dair yaşantılar varsa okula karşı isteksizlik gibi etkileri görülebilir.

Ebeveynler, siber zorbalıktan çocuklarını nasıl koruyabilir, nasıl önlemler alabilir?

Ebeveynler, aile içerisinde internet kullanımı konusunda belirli kurallar belirleyebilirler. İnterneti güvenli ve bilinçli kullanmak üzere örnek davranışlar sergileyebilir. Birlikte vakit geçirmek üzere belirlenen internet tabanlı aktiviteler üzerine konuşabilirler. Bu nedenle, bilgi ve iletişim teknolojilerinden gelebilecek negatif etkiler değil, elde edecekleri faydaları göz önünde bulundurarak bu süreci en sağlıklı şekilde nasıl geçirecekleri üzerine odaklanmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.

Son olarak bu konuda medya mensuplarına/gazetecilere nasıl bir sorumluluk düşüyor sizce?

Medya mensuplarının ahlaki paniği körüklememesi ve bir korku ortamı oluşturmaması gerekiyor. Okuduğumuz ya da dinlediğimiz içeriklerde psikolojik ve sosyolojik olarak konunun ele alındığını ve uzman görüşleriyle korunma yöntemlerine değinildiğini görüyoruz. Burada, siber zorbalık vakalarından korunmanın yollarını ebeveynlere ve eğitimcilere yükledikleri dikkat çekiyor. Halbuki, bu çerçevede hukuki yetersizlik üzerinde durularak ve internet ortamındaki güvenlik açıklarına ilişkin bilgiler verilerek bireylere dijital okuryazarlığın önemini de anlatan içerikler hazırlanabilir. Medya mensuplarının dikkat etmesi gereken bir diğer nokta ise siber zorbalık ve benzeri konuların tepkisel ve sansürcü bir politikaya neden olabileceğini göz önünde bulundurarak, toplumsal bağlamda ve yüzeysel olmayan bir tematik çerçeve ile sunulması gerekiyor.

Etiketler

Ayşen Güven

Gazeteciliğe 2007 yılında Hayat Televizyonu ve Evrensel gazetesinde başladı. Evrensel Kültür dergisinin yayın kurulunda yer aldı. Muhabirlik, politika-bölge editörlüğü, kültür-sanat programı yapımcılığı ve sunuculuğu görevlerinde bulundu. Bir dönem Radikal Kitap ve Gazete Müstehak'ta yazdı. Posta Kitap, Evrensel ve NewsLabTurkey'de yazı ve röportajları yayımlanıyor.

Journo E-Bülten