Ukrayna’daki Rus işgali başlayalı tam 1.5 yıl oldu. Putin rejiminin bağımsız medyaya baskısı bu süreçte giderek arttı. Ülkesini terk etmek zorunda kalan yüzlerce Rus gazeteciden biri olan Vladimir Sokolov önce Türkiye’ye sığınmıştı. Ödüllü haberci Sokolov, korkusuzca araştırmacı gazetecilik yaptığı için kendisinin ve ailesinin başına gelenleri, geçen yıl sonunda IPI’a anlatmıştı. “Ruslar kendileri için asıl tehdittir” diyen Sokolov, vatandaşların kayıtsızlığının, yetkililerin zulmünden beter olduğunu vurguluyor. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’yi de terk edip Sırbistan’a yerleşen Sokolov’un yazısı, İgor Çelov’un çevirisiyle…
Eşim ve ben, serbest çalışmaya 2017 yılında, bölgemizdeki son bağımsız medya kuruluşunun bağımsızlığını yitirmesiyle başladık. Nasıl geçineceğimizi bilmeden tam bir belirsizliğin içine daldık.
Rusya’da üç çocuklu serbest çalışan bir gazeteci olmak mali intiharla eşdeğerdir. Bölgeler arası çeşitli projelere katılmaya, kendi projelerimizi kurgulamaya ve onlar için hibe almaya başladık. Bir şekilde hayatta kalabildik.
“Ağır” konular üzerinde çalıştık –araştırma dosyaları ve “sakıncalı” röportajlar. Fakat bunların siyasi statükoyu etkileyemeyeceği zaten belliydi. O zamanlar toplumda inanılmaz bir yankı uyandıran Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nın (FBK) “Ona ‘Dimon’ Deme” adlı araştırma belgeselini hatırlamak yeterli. Ne oldu? Hiçbir şey.
Çalışmalarımıza devam etmek için motivasyon bulmak zordu. “Kümülatif etkinin” bir gün başlamasını umuyorduk.
“Dördüncü Sektör” adlı bağımsız bir medya projesi başlattık. Rusya’nın en prestijli gazetecilik ödülü olan Redkollegiya’ya layık görülen bu proje, iktidar tarafından “yabancı ajan” ilan edilip kapatılmaya mahkûm edildi.
Yorulmaya başladık.
Rusya genelindeki meslektaşlarımız, en iyi durumda işlerinden edildiler, en kötüsünde ise hapse atıldılar. Dehşet vericiydi. Issız bir yeraltına inip sürekli korku içinde çalışabilirdik. Fakat iktidar tarafından istenmeyen sitelerin anında engellendiği ve halkın bizi vatan haini olarak gördüğü bir durumda, kim için ve hangi mecralarda yayın yapabilirdik ki?
Bizim gibi insanları bir araya getiren destekleyici, birleştirici bir dijital platform kurmaya karar verdik. Böylece Gribnica doğmuş oldu. Bu platform, Rusya’nın çeşitli bölgelerinde bulunan gazetecilerin güvenliklerini daha iyi sağlamaları, birbiriyle görüşmeleri ve tanışmaları, iş birliği yapmaları ve yeni bilgiler edinmeleri için kuruldu. Ne yazık ki, bu platformdaki profil veri tabanını güvenlik nedeniyle gizlemek zorunda kaldık.
Buna paralel olarak çeşitli bölgeler arası projelerde yer almaya devam ettik.
“Çocuklarımız için korkuyoruz”
Aynı zamanda iktidar tarafından “yabancı ajan” ilan edilme riskimiz vardı ve hâlâ da var (Gribnica, yabancı hibeleri içeren çeşitlendirilmiş bir finansman modeline sahip, ki bu artık Rusya’da “yabancı ajan” ilan edilmek için bir ön koşul bile değil). Örnekler 25 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceğimizi gösteriyor. Korkunç. Çocuklarımız için korkuyoruz. Kendimizi sürekli sorguluyoruz: Yaptığımız tercihler çocuklarımıza karşı bir sorumsuzluk mu?
Evimizin dışında hassas bilgilerle dolu bir önbellek. Dijital sürücülerde şifreli dizinler. Telefonlarda sahte çalışma ekranları, meta verilerin silinmesi, metinlerin içinde metinler ve telefonun hesap makinesi uygulamasında gizli dosyalarımızı açan bir şifre… Anonimleştirme, planlar, şifreler… Bu muazzam tablo, günlük hayatımızı teşkil etmeye başladı.
Savaş başlamadan dört ay önce askerlerin Ukrayna sınırına gönderildiğini biliyorduk. Gerçek olduğuna inanmıyorduk, ta ki 24 Şubat’a kadar… Şok, kafa karışıklığı, inkâr, haber akışları ve uykusuz geceler. Daha sonra gerçekliği kabulleniş. Bu noktada acilen toparlanıp gitme kararını verdik! Neresi olursa olsun. Zira çocuklarımıza karşı sorumsuzluk seviyesi tavan yapmıştı. Yeter dedik.
Uçak seferleri arka arkaya iptal ediliyordu. En yakın vizesiz ülkelere bilet fiyatları birkaç kat artmıştı. Ve biz beş kişiydik. Bu, yaklaşık 500.000 rubleye tekabül ediyor (o günün kuruyla yaklaşık 130.000 lira). Mucizevi bir şekilde Özbekistan, Semerkant’a normal bir fiyata bilet alabildik.
Bundan sonra önümüzde uzun bir yol vardı. Sadece elimizde taşıyabileceğimiz en gerekli şeyleri yanımıza aldık. Rusya’nın güneybatısındaki havaalanları kapalıydı, bu yüzden ilk önce Krasnodar’dan Soçi’ye gitmek zorunda kaldık. Daha sonra Moskova’ya giden bir uçağa bindik. Moskova’dan Semerkant’a, oradan da Taşkent’e uçtuk. Yolculuk iki gün sürdü.
Şimdi İstanbul’dayız. Projelerimiz üzerinde çalışmaya devam ediyoruz. Gribnica’nın profil veri tabanını ne yazık ki kaybettik ve bu yüzden de Glush‘u kurduk. Glush, Rusya’da ve ötesinde bağımsız medya çalışanlarını bulmak için tamamen güvenli bir hizmettir. Popülaritesi de hızla artıyor.
Daha önce sözünü ettiğim ‘Dördüncü Sektör’ü de yeniden canlandırdık.
Tüm bunlar ne için? Rusya’da bağımsız gazetecilik yakılıp yıkıldı. Federal medya muhabirlerinin çoğu yer değiştirdi. Rusya’nın farklı bölgelerde çalışan yerel gazeteciler ise sabit kaldı. Anadır’dan üç kişilik bir yazı işleri ekibi örneğin Almanya’da nasıl bir gazetecilik faaliyeti gösterebilir ki? Daha önce birbirlerinden oldukça izoleydiler (ki biz bunu değiştirmek istemiştik) ve şimdi birçoğu izleyicilerine erişimini de yitirmiş oldu.
Kendimizi kurtarmaya ve yereldeki meslektaşlarımıza yardım etmeye çalışıyoruz. Zira bugünkü felaket bir şekilde sona erince, yerel bölgelerde bir tür hayat belirtisi kalmalı.
Neden Rusya’da bulunamıyoruz?
Mevcut kanunlara göre, daha doğrusu kanunsuzluğa göre, yetkililerin gözleri bize çevrildiği anda “yabancı ajan” olarak damgalanabilir, para ve hapis cezalarıyla karşı karşıya kalabiliriz. “Uyanık vatandaşların” gayretli devlet çalışanlarına artık aktif olarak yardım ettiği düşünülürse, bu sadece bir an meselesidir. Ya da belki iktidarın gözleri çoktan bize çevrilmiştir. Bunu bilemiyoruz, çok uzaktayız.
Yaptırımlar nedeniyle hibe almamız mümkün olmadığı için çalışmalarımıza devam edemeyeceğiz. Paranın bizim için birincil motivasyon kaynağı olmadığını söylememe gerek yok fakat arada yemek yiyebilmek de fena olmaz.
Çocuklarımızı riske atmaya ne hakkımız var, ne de böyle bir isteğimiz. Üstelik şu anda Rusya’daki yaşamları için kabul edilebilir tek seçenek, ülkedeki eğitim sisteminden tamamen izole bir hayat, ki bu absürt ve imkansızdır. Fakat bu bile bizi tehlike altında olmaktan kurtarmaz.
Büyük olasılıkla hazırlıksız okuyucular, ‘tehlike’den ne kastettiğimi anlamayabilirler. Bir zamanlar, Sovyet tarihinin “Büyük Terör” olarak bilinen dönemi hakkında birçok arşiv belgesi incelemiştim. O dönemde ülkede yüz binlerce vatandaş katledildi. Muhtemelen onlarla ne yaptıklarını hayal bile edemezsiniz. Ben de anlatmayacağım. Tek söyleyeceğim, çok şey görmüş yetişkin bir insan olarak o dönemin hapishanelerinde meydana gelen vahşeti okuduktan sonra uzun bir süre uyuyamadığımdır. Ve şimdi bunların hepsi geri döndü. Hayır. Rus devlet propagandasının aşılamaya çalıştığı gibi tehdit ne NATO ne de ABD’dir. Ruslar kendileri için asıl tehdittir. Ben ve eşim tehdit altındayız.
Bir insanı, korkudan titreyen, aşağılanmış bir hayvana dönüştürmenin ne kadar süre aldığını biliyor musunuz? Herhangi bir insanı! Yaklaşık altı saat. Akşam saatlerinde bir insan götürülür, sabaha doğru ise fiziksel olarak sağlıklı görünen fakat eski halinden iz kalmayan bir varlık serbest bırakılır. Bunun zalimlikten zevk alan sadistler tarafından yapıldığını düşünebilirsiniz. Ancak çoğunlukla, bu insanlar empatiden yoksundur. Empati hissetmemek için eğitilirler ve bu onların temel ve en değerli profesyonel nitelikleri haline gelir. Kayıtsızlık zulümden daha kötüdür.
2021’de, Rusya’daki cezai davalarda beraat oranı %0,28 idi. Yani, bir kişiye karşı ceza davası açılırsa, bu kişinin cezaevine girmesi neredeyse kesindir. Zira polis, müfettişler, savcılar vs. “yanılmayı” göze alamaz. Hata yaptıklarında cezalandırılıyorlar. Onlar için bir kişiyi 10 yıl hapis cezasına çarptırmak, iş yerinde azarlanmaktan daha iyidir. Bunu bir projemizde detaylı olarak inceledik.
Neden Türkiye?
Aslına bakarsanız başlangıçta Türkiye’yi, Avrupa yolunda bir geçiş ülkesi olarak değerlendirmiştik. Buraya, Rus turistleri tarafından Rusya’ya getirilen bir dizi önyargılarla geldik. Bu önyargılar, Türkiye’ye varır varmaz dağılmaya başladı. Evet, burasının gazeteciler için en özgür ülke olmadığını biliyoruz. Burada ‘ifade özgürlüğü’nün göreceli bir kavram olduğunu da biliyoruz. Ancak Rusya’dan sonra, buradaki özgürlük –kelimenin genel anlamıyla– bizi etkiledi. Tarif etmesi zor ama eşimle birlikte bir parkta dolaşırken buradaki insanların gerçekten özgür olduğunu gördük ve hissettik. Komplekslerden, geleneklerden, önyargılardan özgür.
Her yerde Türk bayrakları ve Mustafa Kemal Atatürk’ün portrelerini görüyorum. Vatanseverliğin tam olarak böyle olması gerektiğini anlıyorum –dayatmayla değil, içtenlikle. Ülkelerini içtenlikle seviyor, Atatürk’e içtenlikle saygı duyuyorlar. İçinde sığınak bulduğumuz bu harika, laik, özgür ülkeyi yaratmayı başardığı için Atatürk’e minnettarım. Şu anda buradan ayrılmak istemiyoruz. Önümüzdeki iki veya üç ayda ne olur bilemiyoruz ama bu gizemli geleceği burada beklemek isteriz. Bulunduğumuz yer harika, cana yakın, güler yüzlü insanlarla dolu. Kendimizi güvende hissediyoruz. Ve evsiz kedi ve köpeklerin burada ne kadar iyi yaşadıklarına şaşırmaktan asla yorulmuyoruz. Şehrin gerçek efendileri onlar.
Ancak burada alışmanız gereken bazı özellikler de var. Bu özelliklerden bir tanesine “büyük Türk gelişigüzelliği” adını verdik. Bir banka hesabı açmaya çalışırken buna rastlayabilirsiniz. Gittiğiniz ilk şubedeki yetkililer, yabancılara hesap açma sınırına ulaştığını söyler. Peki. Aynı bankanın başka bir şubesi ise oturma izni belgesi ister. Ancak göç idaresi, oturma iznini düzenlenmek için açık bir banka hesabı göstermenizi talep etmiştir. Aynı bankanın üçüncü şubesi, bilmem hangi idarede tasdik edilmesi zorunlu olan kira sözleşmesini sorar. Nihayet, gittiğiniz altıncı şubede size soru sormadan hesap açılır. Bu işi henüz tam olarak çözemedik. Belki de güneş patlamalarına bağlıdır. Gözlemlemeye devam ediyoruz.
Ancak bizim için asıl çözülemeyen sorun buradaki internet hizmetidir. Bunu Rusya’daki yollara benzetiyorum. Gerçekten de ciddi bir sorun. İyi, hızlı ve güvenilir internet işimizde kritik öneme sahiptir. Burada bunun altyapısı yok. Yani hiçbir para karşılığında satın alınamıyor. Buradaki internet, 10 yıl önce Rusya’da olanı andırıyor. Ancak aynı sorunlar İsrail, Almanya, İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Fransa ve ABD’de de var. Birçok meslektaşımız bundan bahsediyor ve bu bizi şaşırtıyor. Ülkenin yüzölçümü, Gagarin, 1945’te Almanya’ya karşı kazandığı zafer ve nükleer bomba sayısı dışında Rusya’nın gerçekten övünecek bir şeyi var mı? Tahmin ediyorum ki burada gördüğümüz çevrimiçi hizmetlerin Rusya’dakilerle karşılaştırıldığında sönük kalmasının ana nedeni budur. Er ya da geç, iyi bir modern internet operatörünün geleceğine ve her şeyin yoluna gireceğine inanıyorum. Rusya’daki yollarla ilgili ise aynı umuda tutunmak anlamsız…
Sırada ne var?
Bilmiyoruz. Türkiye’de kalmamıza izin verileceğini umuyoruz. Rusya’ya dönüş, seçeneklerimiz arasında değil. Artık geri dönmek de istemiyoruz. Bu ülke için elimizden gelen her şeyi yaptık, karşılığında halk düşmanı ilan edildik. Bu kadar. Daha parlak bir geleceğe olan inancımızın limitine ulaştık. Geri dönmek fazla tehlikeli ve anlamsız.
Son zamanlarda pek yazmıyoruz. Şu anda hedef kitlemizin kim olduğunu ve hangi konuların gündem ile alakalı olduğunu anlamak çok zor. Bugünlerde yapılabilecek ilginç şeylerden biri şu olabilirdi örneğin: Rusya’daki askeri eğitim üslerine ve askerlik şubelerine gitmek ve canlı yayın yaparak oradaki işlerin gerçekte nasıl olduğunu göstermek. Ama bu imkânsız. Ne yazık ki ben bir Rusya vatandaşıyım. Rusya’ya adım atar atmaz askere alınırım. Oradaki otoriteler mesleki faaliyetlerim hakkında bilgi edinme zahmetine girip Facebook hesabıma göz atarlarsa, beni bir de uzun süre hapse atarlar.
Bu nedenlerle Rusya’da kalan veya bizim gibi ülkeyi terk eden gazetecilere yardım sağlamaya odaklanmaya karar verdik. Hedef kitlemiz hem Rusya’da hem de yurtdışında. Aklımda herkesin beğendiği bir fikir var. Ayrıntılara girmeden bahsetmek gerekirse; bu fikir, bilmediği bir şehre veya ülkeye yeni gelmiş olanlar için bir destek mekanizması oluşturmakla ilgili. Yakın gelecekte bu fikri bir projeye dönüştürüp fon bulmak istiyorum. Bu proje, içinde kişisel hikayeler barındıran gazetecilik etrafında dönecek ancak projenin ana odak noktası yer değiştiren gazetecilere yardım sağlanması olacak.
Bunların dışında, Türkçe öğreniyoruz. Biz bu ülkeye fayda sağlamaya hazırız. Büyük olasılıkla, artık asla bir anavatanımız olmayacak. Olsun. En azından şimdilik bir sığınağımız var. Ve nasıl şükredeceğimizi biliyoruz.
- Bu makale ilk olarak Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) “Turkey Dispatches” başlıklı özel makale dizisinde, 28 Aralık 2022 tarihinde Türkçe ve İngilizce yayımlandı. Çeviren: İgor Çelov
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Savaşı masa başından izlemek: Dış haberciler için 7 püf noktası
Seçmen ve medya 20 yılda nasıl böyle değişti? Nobel ödüllü Rus gazeteciye sordum
Gülin Çavuş yazdı: Dezenformasyon yasasının yerine eleştirel dijital okuryazarlığı koymalıyız