Safsata (İngilizce “fallacy”) ilk bakışta mantıklı gibi görünebilecek bir argümanın aslında geçersiz veya hatalı bir akıl yürütmeye dayanması anlamına geliyor. İletişimin kilit unsurlarından olan safsataları ayrıntılı bir liste olarak derledik. Safsataların başlıca türlerinin ve örneklerinin yanı sıra, birçoğunun Latince özgün ismini de açıkladık. İşte, ‘ad hominem’den “Teksas keskin nişancısı” safsatasına, ‘temel oran yanılgısı’ndan ‘hatalı analoji’lere dek yanlış mantık yürütme yollarının açıklamalı listesi:
Safsataları Batı felsefesinde ilk kez Aristo (M.Ö. 384-322), “Organon” adlı eserinde sistematik olarak ele almıştı. Bu eserin “Sophistikoi Elenchoi” (Sofist Reddiye) başlıklı bölümünde 13 safsatayı listeleyen Aristo‘nun amacı, karşı tarafın tezini çürüterek tartışmayı kazanmanın yollarını göstermekti.
Antik Roma döneminden modern çağa dek, özellikle mantık ve retorik alanında yüzlerce yıldır tartışılan, bu yüzden birçoğu Latince isimlere sahip olan safsatalar, bugün de hukuktan gazeteciliğe, iletişimi temel alan çok sayıda mesleğin temelinde yer alıyor. Dezenformasyon ve komplo teorileri çağında safsataları tanımak ve ayırt etmek her vatandaşın yararına…
Konuşmacının geçerli bir akıl yürütmeye başvurmaktan ziyade, dinleyiciler arasında bir görüş birliği sağlamayı önemsediği durumlarda, safsata kullanımı yaygın olarak görülüyor. Safsataya başvurulduğunda, ortaya konan tez, öncül sağlam bir dayanaktan yoksun kalıyor. Varılan sonuç (yanlış olmasa bile) ispatlanmamış ve ortaya konan argüman ise çürük oluyor.
Safsatalara başvuranlar, karşısındakileri aldatma amacıyla ve kasten manipülasyon yapıyor olabilirler. Ancak dikkatsizlik, bilgisizlik veya bilişsel ve toplumsal yanlılıklar (bias) nedeniyle istemeden safsata yapanlar da var.
Safsataların tanımları, türleri ve örnekleri
İnsanlar arası iletişimin her türü safsata barındırabilir. Haberlerde de safsataların bolca örneğini görüyoruz. Günlük hayatımızda iletişimimizi “safsata geçirmez” hâle getirebilmemiz için önce safsata türlerine hâkim olmamız gerekiyor.
Bu yazıda safsata türlerini, yapıları temelinde “biçimsel safsatalar” ve içerikleri temelinde “serbest safsatalar” ana başlıkları altında ele aldık. Ayrıca safsataları çeşitli alt kategorilere ayırıp yer yer örneklerle açıklamaya çalıştık.
Safsata çeşitleri o kadar fazla ki hepsini listeleyip sınıflandırmak güç. Bir safsatanın, birden çok safsata türüne girebileceğini de vurgulayalım. İngilizce Wikipedia’daki safsatalar listesini temel aldık. Bazı maddelerin Türkçe adlandırmasında ve örneklendirilmesinde Immanuel Tolstoyevski imzasıyla Epsilon Yayınevi’nden çıkan “Safsatalar Ansiklopedisi” adlı kitaptan ve Evrim Ağacı internet sitesinde yayımlanan yazılardan da yararlandık.
İşte türleri, örnekleri ve birçoğunun Latince ve İngilizce karşılıklarıyla geniş bir safsatalar listesi:
İçindekiler
Biçimsel Safsatalar
- “Bir ihtimal” safsatası
- Safsata safsatası (argumentum ad logicam)
- Temel oran yanılgısı
- Çakışma yanılgısı
- “Non sequitur” (takip etmiyor) safsatası
- Maskeli adam safsatası
- Hatalı olumlama
- Neticeyi doğrulamak
- Öncülün reddi
- Varoluşsal safsata
- Hatalı olumsuzluk
- Münhasır öncüller safsatası
- Dört terim hatası (quaternio terminorum)
- Hatalı büyük terim
- Hatalı küçük terim
- Hatalı onaylayıcı
- Dağıtılmamış orta terim (non distributio medii)
- Kipsel safsata
- Kipsel kapsam safsatası
Serbest Safsatalar
- Orta yol safsatası (argumentum ad temperantiam)
- Süreklilik safsatası
- Bağıntı temelli safsatalar
- Tanımcı safsata
- İlahi safsata
- Çift sayım
- Cinaslı safsata
- Ekolojik safsata
- Etimolojik safsata
- Bütünleme safsatası
- Bölünme safsatası
- Hatalı atıf
- Hatalı otorite
- Sahte ikilik
- Sahte eşitlik
- Geribesleme safsatası
- Tarihçi safsatası
- Tarihsel safsata
- Homunculus safsatası
- Anlaşmazlık enflasyonu
- “Eğer viski…” safsatası
- Eksik mukayese
- Kastilik safsatası
- Kafkakapanı
- Kazan mantığı
- Oyun safsatası
- İş yığını safsatası
- McNamara safsatası
- Zihin yansıtma safsatası
- Ahlâkçı safsata
- Yenilen pehlivan safsatası
- Nirvana safsatası
- Paket teklif
- İddia yoluyla ispat
- Savcı safsatası
- Aşırı ispat
- Psikolog safsatası
- Atıf safsatası
- Cisimleştirme
- Geriye dönük belirlenimcilik
- Kaygan zemin safsatası
- Çifte standart safsatası
- Kısırdöngü (petitio principii)
- Dairesel akıl yürütme (circulus in demonstrando)
- Yüklü soru safsatası (plurium interrogationum)
- Katı genelleme
- Cımbızlama
- Hatalı analoji
- Aceleci genelleme (secundum quid)
- Kıssadan hisse
- Yanıltıcı canlılık
- Ezici istisna
- Kafayı durduran klişe
- “Bununla birlikte, öyleyse bundan ötürü” (Cum hoc ergo propter hoc)
- Ters yön safsatası
- Üçüncü neden safsatası
- Tek neden safsatası
- Kaçamak safsata
- Kumarbazın safsatası
- Sihirli düşünme
- Ortalamaya dönüş yanılgısı
- Taşa başvurma (argumentum ad lapidem)
- Yenilmeyen cehalet
- Cehalete başvurma (argumentum ad ignorantiam)
- Ortak doğrular safsatası
- Tekrara başvurma (argumentum ad nauseam)
- Sessizliğe başvurma (argumentum ex silentio)
- Alakasız çıkarım (ignoratio elenchi)
- Ad hominem
- Otoriteye başvurma (argumentum ad verecundiam)
- Sonuçlara başvurma (argumentum ad consequentiam)
- Duygulara başvurma
- Doğaya başvurma
- Yeniliğe başvurma (argumentum novitatis)
- Yoksulluğa başvurma (argumentum ad Lazarum)
- Geleneğe başvurma
- Servete başvurma (argumentum ad crumenam)
- Tehdide başvurma (argumentum ad baculum)
- Çoğunluğa başvurma (argumentum ad populum)
- İlişkilendirme safsatası
- Uyduruk itirazlar
- O böyle buyurdu safsatası (Ipse dixit)
- Psikojenetik safsata
- Kronolojik züppelik
- Göreli yoksunluk safsatası
- Genetik safsata
- “Bu da benim fikrim” safsatası
- Doğacı safsata
- Çöp/saman adam (veya korkuluk) safsatası
- Teksas keskin nişancısı safsatası
- İkiyüzlülüğe başvurma
- İki yanlış bir doğru eder safsatası
- İçi boş gerçek
1. Biçimsel Safsatalar
Biçimsel safsatalar, argümanın biçiminde hata varsa ortaya çıkar. Tür olarak biçimsel safsatalara, “alakasız sebepler” (non sequitur) safsataları da denir. Temel türleri şunlardır:
“Bir ihtimal” safsatası: Bir ihtimalin gerçekleşmesi mümkünse o ihtimalin muhtemelen gerçekleşeceğini varsayan ifadedir. Tipik örneği, “Ters gidebilecek her şey ters gider” diyen Murphy Kanunu’dur.
Safsata safsatası (Latince “argumentum ad logicam”): Sonuca dair argüman bir safsata içeriyorsa sonucun kendisinin de hatalı olduğu varsayımıdır. Ne var ki savunmanın hatalı olması, iddianın doğru olmadığı anlamına gelmez.
Temel oran yanılgısı: Önsel olasılıkları hesaba katmaksızın, bir olasılığa dair, koşullu olasılıklar üzerinden yargıda bulunulmasıdır.
Örnek: Trafik polislerinin kullandığı alkolmetre cihazlarının, sürücünün alkollü olduğu durumların %100’ünü saptayabildiğini varsayalım. Ancak aynı cihazlar, sürücünün alkol almadığı durumlarda da %5 oranında hatalı sonuç vererek onu alkollü gösteriyor olsun. Bu durumda rastgele bir trafik çevirmesinde bir sürücünün alkollü olduğu cihazla saptanmışsa, bu kişinin gerçekten alkollü olma olasılığı nedir? Birçok insan bu soruyu %95 diye yanıtlasa da, temel oran yanılgısı nedeniyle gerçek cevap %2 civarındadır. Çünkü ortalama 1.000 çevirmede 1 adet alkollü sürücü yakalanacaktır (gerçek pozitif). Kalan 999 sürücü alkollü olmayacaktır ve bu grubun %5’ini cihaz buna rağmen alkollü gösterecektir (yanlış pozitif). Bu yüzden sorulan ihtimal tam olarak 0.019627’dir.
Çakışma yanılgısı: Birden fazla koşulun aynı anda geçekleşmesinin, bu koşullardan yalnızca birini gerçekleşmesinden daha olası görüldüğü varsayımdır.
Örnek: 1980 yılında yapılan bir deneyde, katılımcılardan, dönemin başarılı tenisçisi Björn Borg’un 1981 Wimbledon turnuvasında finale kaldığını varsaymaları ve bu varsayıma göre, aşağıdaki neticeleri gerçekleşmesi en muhtemel olandan, en düşük ihtimalli olana doğru sıralamaları istenmiştir.
-
- Borg maçı kazanır.
- Borg ilk seti kaybeder.
- Borg ilk seti kaybeder ama maçı kazanır.
- Borg ilk seti kazanır ama maçı kaybeder.
Ortalamada katılımcılar, “Borg ilk seti kaybeder ama maçı kazanır” seçeneğini, “Borg ilk seti kaybeder” seçeneğinden daha muhtemel olarak değerlendirmişlerdir.
Non sequitur (Latince anlamı “takip etmiyor”) safsatası: Sonucun önermeyi mantıksal olarak takip etmemesidir. “Veteriner, köpeğimin ölüm sebebine dair makul bir neden tespit edemedi. Gördün mü? Demek ki köpeğimi sen zehirledin. Bunun başka bir mantıklı açıklaması olamaz!” şeklindeki ifade bu safsataya örnektir.
Maskeli adam safsatası: Doğru bir ifadede, aynı nitelikleri haiz (özdeş) tanımlayıcıların birbirinin yerine geçmesinin yanlış bir çıkarıma yol açmasıdır.
Örnek:
-
- Claus’un kim olduğunu biliyorum.
- Maskeli adamın kim olduğunu bilmiyorum.
- Dolayısıyla Claus maskeli adam değildir.
1.1. Önerme Safsataları
Önerme safsatası, bileşik önermelere dair bir hatadır. Bir bileşik önermenin doğru olabilmesi için önermenin bileşenlerinin doğruluk değerinin, önerme içerisinde oluşan ilgili mantıksal bağlaçlar karşılaması gerekir. Bu bağlamda en yaygın bağlaçlar şunlardır: ve, veya, değil, sadece, ancak ve ancak
Bu tür safsataların içerdiği ilişkilendirmelerin doğruluk değerleri temin edilemediğinden, bu ilişkilendirmelerden doğru sonuçlara ulaşılacağı da garanti edilemez. Önerme safsatalarının alt türleri aşağıda kısaca açıklanmıştır.
Hatalı olumlama: Mantıksal bir ayrımda, alternatiflerden biri doğru olduğundan, diğerinin yanlış olduğu sonucuna varmaktır. Mantıksal olarak şöyle ifade edilebilir: “Ya A ya da B iken, A ise B değildir.”
Örnek: Vogue dergisinin kapağına çıkmak için bir insanın çok ünlü veya çok güzel olması gerekir. Bu ayki dergi kapağında çok ünlü biri var. O hâlde bu ünlü çok güzel değil.
Neticeyi doğrulamak: Sonucun doğru olmasından hareketle, bir koşullu göstergedeki öncülün doğru olduğunun ileri sürülmesidir. Mantıksal olarak şöyle ifade edilebilir: “Önce A, sonra B ise; B olduğuna göre, A’dır.”
Örnek: Bir kişi İstanbul’da yaşıyorsa, Marmara bölgesinde yaşıyor demektir. Ahmet Marmara bölgesinde yaşıyor. O hâlde Ahmet, İstanbul’da yaşıyor.
Öncülün reddi: Öncülün yanlış olmasından hareketle, bir koşullu göstergedeki sonucun yanlış olduğunun ileri sürülmesidir. Mantıksal olarak şöyle ifade edilebilir “Önce A, sonra B ise; A olmadığına göre, B de değildir.”
Örnek: Eğer gazeteciysen bir işin var demektir. Gazeteci değilsin. O hâlde işsizsin.
1.2. Nicelleştirme Safsataları
Öncüllerin niceleyicilerinin, sonucun niceleyicisi ile çelişmesi durumunda karşımıza çıkan mantık hatasıdır. Bu safsatanın bir alt türüne bakalım:
Varoluşsal safsata: Tümel bir öncülden tekil bir sonuca ulaşıldığında karşımıza çıkan safsatadır. Örnek: “İzin almadan içeri giren herkes kovuşturulacaktır. Dolayısıyla kovuşturulanlardan bazıları izinsiz girenlerden oluşacaktır.” Buradaki ilk ifade esasen içeri izinsiz girenlerin varlığını gerektiren bir anlama gelmemektedir (var olmaları hâlinde ne olacağını açıklamaktadır), dolayısıyla onların varlığını ispat eder mahiyette değildir. İzinsiz girenler olsa da olmasa da, verilen örnek safsata niteliğindedir.
1.3. Biçimsel Tasımsal Safsatalar
Doğruluğu kabul edilen iki önermeden, onları kapsayan bir üçüncü önerme çıkarma biçimindeki akıl yürütme yoluna “tasım” (syllogism) adı veriliyor. Örnek olarak en bilinen tasım: “Her insan ölümlüdür. Sokrates bir insandır. O hâlde Sokrates ölümlüdür.”
Tasımsal safsatalar ise tasımlarda meydana gelen mantık hatalarıdır. Bu safsataların bazı türleri şöyle:
Hatalı olumsuzluk: Olumsuz bir öncülden olumlu bir sonuca ulaşılmasıdır. Kategorik bir tasımın olumlu bir sonuca, ancak en az bir adet olumsuz öncüle sahip olması diye de tanımlanabilir.
Örnek: Hiçbir balık köpek değildir. Köpekler uçmaz. O hâlde tüm balıklar uçabilir.
Münhasır öncüller safsatası: Her iki öncülünün de olumsuz olması sebebiyle geçersiz olan bir tasımsal safsatadır.
Örnek: Hiçbir kedi köpek değildir. Bazı köpekler evcil hayvan değildir. O hâlde bazı evcil hayvanlar kedi değildir.
Dört terim hatası (Latincesi “quaternio terminorum”): Kategorik tasımlar üç terimden oluşur. Dört terim veya daha fazla terime sahip kategorik tasımlar geçersizdir.
Örnek: “Tüm balık türlerinin yüzgeci vardır. Hamsi bir balık türüdür. Tüm hamsilerin yüzgeci vardır” tasımı doğrudur ve üç terim (balık, hamsi, yüzgeç) içerir. “Tüm balık türlerinin yüzgeci vardır. Hamsi bir balık türüdür. Tüm insanların yüzgeci vardır” tasımı yanlıştır ve dördüncü terimi (insan) içerir.
Hatalı büyük terim: Büyük terimi büyük öncülde dağıtılmamış, sonuçta dağıtılmış olduğundan geçersiz olan kategorik tasımdır.
Örnek: Tüm köpekler memelidir. Hiçbir kedi köpek değildir. O hâlde hiçbir kedi memeli değildir.
Hatalı küçük terim: Küçük terimi küçük öncülde dağıtılmamış, sonuçta dağıtılmış olduğundan geçersiz olan kategorik tasımdır.
Örnek: Tüm kediler kedigildir. Tüm kediler memelidir. O hâlde tüm memeliler kedigildir.
Onaylayıcı öncülden olumsuz sonuç (hatalı evetleyici): Onaylayıcı öncüle sahip olmasına karşın olumsuz sonuca varan kategorik tasımdır.
Örnek: Tüm albaylar subaydır. Tüm subaylar askerdir. O hâlde hiçbir albay asker değildir.
Dağıtılmamış orta terim safsatası (Latincesi “non distributio medii”): Orta terimin dağıtılmamış olduğu kategorik tasımdır.
Örnek: Tüm öğrenciler sırt çantası taşıyor. Dedem sırt çantası taşıyor. O hâlde dedem bir öğrenci.
Kipsel (modal) safsata: Gerekliliği yeterlilikle karıştırmaktır. Y’nin mümkün olması için dahi X gerekli ise, Y için X koşulu gereklidir. X kendiliğinden Y’yi gerçekleştirmez, ancak X yok ise Y de olmayacaktır.
Örnek: Ateş için oksijen gereklidir. Ancak oksijen olan her yerde ateş olduğu varsayılamaz. Eğer X kendiliğinden Y’yi gerçekleştirmeye yetiyorsa, X koşulu Y için yeterlidir. Örneğin otobüse binmek, işe gitmek için yeterli bir ulaşım yöntemidir. Ancak kullanılabilecek başka ulaşım yöntemleri de –arabayla, taksiyle, bisikletle, yürüyerek- vardır.
Kipsel kapsam safsatası: Sonuca mesnetsiz bir gereklilik derecesi atfedilen safsatadır. Eş veya yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasına dayalı söylem yöntemi olan totolojiyle örtüşebilir.
Örnek: Bekârlar gereksiz yere evlenmiyor. Mehmet bekâr. O hâlde Mehmet evlenemez.
2. Serbest Safsatalar
Serbest safsatalar, sağlam temellere dayanan öncüllerden yoksun olmaları sebebiyle mantıken kusurlu olan argümanlardır. Bazı alt türleri şöyle:
Orta yol safsatası (argumentum ad temperantiam): İki sav arasında doğruya her zaman karşılıklı ödün verilmesiyle ulaşılacağı varsayımıdır. Örneğin bir kişi “Gökyüzü mavi” diyor, diğeri ise “Gökyüzü sarı” diyor. Bundan yola çıkararak “Gökyüzü yeşildir” denirse bir orta yol safsatası kullanılmış olur.
Süreklilik safsatası: Belirsiz olan geçersiz olmak zorunda değildir. Ancak bu safsatada “belirsiz” bir iddianın istenen belirginlikte olmaması sebebiyle hatalı olarak reddedilmesi söz konusudur. Durumlar arasında süreklilik bulunması sebebiyle iki durum veya koşulun belirgin hatta mevcut sayılamayacağının iddia edilmesi süreklilik safsatasıdır.
Bağıntı temelli safsatalar: Bu safsatanın başlıca alt türü, “baskılanan bağlaşık” adı verilen safsatadır. Bu, iki bağlaşıktan –bağıntı (korelasyon) yani karşılıklı ilişki içindeki unsurlar–, birinin diğer alternatifi imkânsızlaştıracak şekilde yeniden tanımlanmasıyla ortaya çıkan safsatadır. Bu safsatanın Alexander Bain tarafından verilen basit bir örneği şöyle:
1. kişi: “Bir şey ya gizemlidir ya da gizemli değildir. Bir depremin ne zaman meydana geleceği hâlen gizemini koruyor ancak kanın vücuttaki dolaşımı artık gizemli değildir.”
2. kişi: “Hayır, herşey gizemlidir. Hâlen kan dolaşımıyla ilgili öğreneceğimiz şeyler var.”
İkinci kişinin kan dolaşımıyla ilgili söylediğinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığından bağımsız olarak, “gizemli” kelimesi yeniden tanımlandığında öylesine geniş bir anlamı kapsar hâle geliyor ki depremler ve kan dolaşımı arasındaki bilimsel anlayış seviyesindeki belirgin farkı görmezden geliyor. Bain’in söylediğine göre, eğer evrenin kökenini 3×4=12 gibi basit eşitliklerle aynı derecede gizemli addedersek, ne tür konseptlerin gizemli olmayan tanımına gireceği tasavvur edilemez hâle gelecektir. Yeniden tanımlanma yoluyla, “gizemli” sözcüğü işe yarar her türlü anlamını yitirmektedir.
Tanımcı safsata: Bir argümanda kullanılan terimi peşin hükümlü olacak şekilde tanımlamaktan kaynaklanan safsatadır. Argümanı ortaya atan kişi, sunduğu argümanı reddetmeyi zorlaştırıcı tanımı dinleyicinin kabul edeceğini ummaktadır.
İlahi safsata: Bir şeyin inanılmaz veya hayrete düşürücü olması sebebiyle üstün, ilahi, dünya dışı veya doğa üstü bir varlığın işi olduğunu ileri sürmektir.
Çift sayım: Bu safsata genel olarak, olasılık hesabında veya diğer alanlarda olayları veya durumları sayarken, iki veya daha fazla kez saymak suretiyle, gerçek sonucun üzerinde çıkan hatalı bir sonuca sebebiyet verilmesi şeklinde ifade edilebilir. Bu olası tüm sonuçlar için hesaplanan olasılıklar toplamının %100’ü aşmasıyla sonuçlanır ki bu imkânsızdır.
Örnek: Bir çift zar atıldığında en az birinin 5 gelme olasılığı nedir? Hatalı bir iddia bunu şöyle açıklar: İlk zarın 5 gelme olasılığı 1/6’dır, ikinci zarın da 5 gelme olasılığı 1/6’dır. Dolayısıyla en az bir zarın 5 gelme olasılığı 1/6 + 1/6 = 1/3 = 12/36’dır. Ancak doğru yanıt 11/36’dır, çünkü hatalı iddia her iki zarın 5 geldiği durumu mükerrer şekilde saymıştır.
Cinaslı safsata: Bir beyanda hangi anlamın kastedildiğini belirtmeksizin birden çok anlamı olan bir terim kullanmaktır. Aşağıda açıklanan “Eğer viski…” safsatası da cinaslı safsatanın başlıca alt türlerinden biridir. Diğerlerine birkaç örnek şöyle:
Muallak orta terim: Birden fazla anlamı olan bir orta terim kullanmak.
Tanım değiştirme: İtiraz ile karşılaşıldığında, bir terimin anlamını değiştirmektir. Sıklıkla çıtayı yükseltme tekniğiyle (aşağıda açıklanmıştır) birlikte kullanılır. Bir argümana, içerdiği bir terimin yaygın anlamı kullanılarak karşı çıkıldığında, terimin farklı bir tanımının ileri sürülmesi ve böylelikle argümanın çürütülmesi için farklı kanıtlar talep edilmesidir.
“Motte” ve “bailey” safsatası: İki terim, Avrupa’da 13. yüzyıla kadar kullanılan askeri savunma yöntemine ait. Yüksek bir tepenin üzerinde bulunan başkuleye “motte” denirdi. Bu kulenin ve ona bağlı surların etrafındaki hendek ve kazıklı çitle çevrili avlu ise “bailey” diye adlandırılıyordu. Benzerlikler taşıyan, ancak biri ılımlı (motte), diğeri ise tartışmalı (bailey) olan iki pozisyonun bir arada kullanıldığı argüman ve serbest safsata biçimi bu tarihi terimlerden ismini alıyor.
Örnek: “Ahlâk toplumsal olarak inşa edilmiş bir kavramdır.” Bu örnekte doğru ve yanlış hakkındaki inançlarımızın toplumsal olarak inşa edilmiş olduğu iddiası ‘motte’yi oluşturuyor, “bailey” ise esasen doğru ve yanlış diye bir şeyin olmadığıdır.
Bir başka örnek: Astrolojinin bilimsel kanıta dayanmadığı eleştirisi karşısında, “Ay her gün dünyada denizlerin çekilmesine sebep oluyorken insanları hiç etkilemediğini, insanların doğa olaylarından etkilenmeyen tanrılar olduklarını mı söylüyorsun?” şeklinde bir argüman ileri süren kişi, “insanlar Ay’ın yerçekimi de dâhil doğa olaylarından etkilenir” şeklinde savunması nispeten kolay “motte” iddiasını, “astrolojide gök cisimlerinin konumlarının insanların kişilikleri, karakterleri ve davranışları hakkında çıkarımlarda bulunmak için kullanılması bilimsel açıdan geçerlidir” şeklindeki daha tartışmalı olan “bailey” iddiasının yerine kullanmıştır.
Vurgulama safsatası: Hangi kelimenin vurgulandığını belirtmeyerek bir ifadenin anlamının değiştirilmesidir. Örneğin Antik Yunanca’da kelimelerin anlamları tonlama ve vurguyla değişebiliyordu.
Örnek: Bu tasım için “Kulübe olmayan şey ev midir? Kulübe olmayan, kulübenin olumsuzudur. O hâlde ev de kendi olumsuzudur” örneğini veren Aristo bu durumdan yararlandı. Zira bu bağlamda “değil” sözcüğünün anlamı tonlamaya göre değişiyor, ilk cümlede bir soru zamiriyken ikincisinde bir bildirim ifadesi olduğu için vurgulama safsatasına neden oluyordu.
İknaya dönük tanım: Bir terimin “gerçek” ya da “genel kabul görmüş” anlamda kullanır görünürken, esasen istisnai veya değiştirilmiş bir anlamda kullanılmasıdır.
Örnek: Ateistlerin, Tanrı’nın varlığını henüz idrak edememiş insanlar olduğunu varsayalım.
Ekolojik safsata: Yalnızca bir bireyin ait olduğu grup hakkında toplanan istatistiksel veri temel alınarak söz konusu bireyin özellikleri hakkında çıkarımda bulunulmasıdır.
Örnek: William S. Robinson 1950’de yayımlanan araştırmasında bu safsataya örnek verirken kullanılabilecek Robinson Paradoksu‘nu ortaya koymuştu. Araştırma, daha çok göçmenin yaşadığı ABD eyaletlerinin okuryazarlık oranının da daha yüksek olduğunu saptamıştı. Ancak ona göre bu veriden yola çıkarak örneğin göçmenlerin daha yüksek okuryazarlığa sahip olduğu iddia edilemezdi. Çünkü göçmenlerin daha büyük bir bölümü ABD’ye gelirken okuryazarlığı daha yüksek (ekonomisi de daha gelişmiş) eyaletlere yerleşmeyi tercih ediyordu.
Etimolojik safsata: Bir kelime veya ifadenin orijinal veya tarihsel anlamının mevcut güncel kullanımıyla benzer olduğu varsayımıdır. Örneğin kelimenin kökündeki “Semites” (Samiler) ifadesinden yola çıkarak antisemitizmin sadece Yahudi düşmanlığı anlamına gelmediğini, Araplar dâhil tüm “Sami halklarına” karşıtlığı içerdiğini bugün savunmak bu tür bir safsatadır. Zira “Sami dilleri” dışında artık bu kelime kullanılmıyor.
Bütünleme safsatası: Bir bütünün bir parçası için doğru olanın, parçanın ait olduğu bütün için de doğru olduğu varsayımıdır.
Bölünme safsatası: Bir bütün için doğru olanın, bütünü oluşturan parçaların tamamı veya bir kısmı için de doğru olduğu varsayımıdır.
Hatalı atıf: Bir argümanı desteklemek amacıyla ilgisiz, yetersiz, belirsiz, taraflı veya uydurma bir kaynağa başvurulmasıdır. Bu safsatanın bir alt türü de şu:
Bağlam dışı alıntı yapma safsatası: Metnin bir bölümünün, kendisine yüklenen anlamdan saptırılacak biçimde metinden koparılarak sunulmasıdır.
Hatalı otorite: Bir ürünün veya düşüncenin sicili şüpheli bir uzmana veya yalnızca tek bir görüşe başvurarak desteklenmesidir. Aşağıda açıklanan “otoriteye başvurma” (argumentum ad verecundiam) adlı safsatayla ilişkilidir.
Sahte ikilik: Gerçekte daha fazla olasılık söz konusu olduğu hâlde, olasılıkların yalnızca iki alternatiften ibaretmiş gibi sunulmasıdır.
Sahte eşitlik: Öyle olmadıkları halde, iki veya daha fazla ifadenin adeta eşitmiş gibi sunulmasıdır.
Geribesleme safsatası: Bir iyileştirmenin dayanağı olarak kullanılacak olan değerlendirmeye ilişkin kaynağın tarafsızlığını teyit etmeksizin, değerlendirmenin nesnel olduğunu varsaymaktır.
Tarihçi safsatası: Geçmişteki karar vericilerin, onlar tarafından verilen kararı sonradan inceleyenlerin sahip olduğu bilginin tümüne sahip olduğu varsayımıdır. Bu safsatayı güncel fikir ve görüşlerin anakronik olarak geçmişe yansıtılması ile karıştırmamaya dikkat edilmelidir.
Tarihsel safsata: Süreçler ile sonuçlar arasında herhangi bir ilişki olmamasına rağmen, bazı sonuçlara, belirli süreçlerden geçildiği için varıldığına inanılmasıdır. Bir alt türü şudur:
Bacon’ımsı safsata: Tekil parçalar hâlindeki tarihsel kanıtlardan hareketle tarihçilerin tüm gerçeği elde edilebileceği şeklindeki varsayımdır. “Tüm gerçek” ise ‘her şeye dair bir şey’in, ‘bir şeye dair her şey’in veya ‘her şey hakkındaki her şey’in öğrenilmesi şeklinde tanımlanır. Esasen, bir tarihçi ancak “bir şeye dair bir şeyi öğrenmeyi umabilir.”
Homunculus safsatası (araya adam sokarak açıklamak): Bir kavramın asıl doğasını açıklamaksızın onun ne olduğunu anlatmaktır. Örneğin düşüncenin, kafamızın içindeki ufak bir “düşünücü” (bir “homunculus”) tarafından üretilen bir şey olduğunu söyleyerek bir aracı tanımlamış, ancak ortaya çıkan ürünü veya düşünme sürecini açıklamamış oluyoruz.
Anlaşmazlık enflasyonu: Bir alanda uzman olan kişilerin o alana dair bir konuda anlaşmazlığa düşmesi hâlinde, bir sonuca varılamayacağının veya bahse konu alanın meşruiyetinin şaibeli olduğunun ileri sürülmesidir.
“Eğer viski…” safsatası: Bir iddiayı ileri sürerken muğlak ve duygusal hassasiyetlere dokunan ifadeler kullanarak iddianın ilişkin olduğu konudaki iki karşıt görüşü de destekler görünmektir. Bu safsata, ismini, ABD’nin Mississippi eyaletinin Temsilciler Meclisi üyesi olan hukukçu Noah Sweat’in 1952’de yaptığı ünlü konuşmadan alır. Sweat eyalette alkollü içkinin hâlâ yasak olduğu dönemde mecliste yaptığı bu konuşmanın ilk bölümünde “Eğer viski şeytanın içkisidir diyorsanız viskiye karşıyım” diyerek içki karşıtı görüşleri, ikinci bölümünde ise “Eğer viski filozofların içeceğidir diyorsanız… viskiden yanayım” diyerek lehte görüşleri seslendirmiştir.
Eksik mukayese: Tam bir mukayeseye imkân vermeyecek şekilde yetersiz bilgi verilmesidir. Reklamcılıkta sıklıkla kullanılan “X ürünü daha iyidir” gibi ifadeler bu safsataya örnektir.
Kastilik safsatası: Bir ifadenin nihai anlamının söz konusu ifadeyi ortaya atanın kastettiğiyle örtüşmesi gerektiğinde ısrar edilmesidir. Örneğin genel kabule göre bariz bir alegori olarak değerlendirilen kurgusal bir eser, bu kasıtla meydana getirilmemişse, bu safsataya göre eserin böyle değerlendirilmemesi gerekir.
Kafkakapanı: Suçlanan kişinin her inkâr edişinin suçluluk duygusunun kanıtı addedildiği sofist bir retorik yöntemidir. “İnkâr ediyor, öyleyse suçlu…”
Kazan mantığı: Bir görüşü savunmak için birbiriyle çelişkili birden çok iddiaya başvurmaktır. Hepsi “kazana” atılıp çorba yapılır ve böylece kafa karıştırılır.
Oyun safsatası: Düzene tâbi olmayan, rastgele meydana çıkan durumların (bilinmeyen bilinmeyenlerin) bir olayın meydana gelişini etkileyebileceğini hesaba katmayı ihmal etmektir.
Örnek: Modern dövüş sporlarını yapanlar, karşılaşmaya odaklanmak için, kurallarda izin verilmeyen durumları göz ardı etmek üzere kendilerini eğitirler. Örneğin judocu, rakibinin bıçak çekmemesini beklemez. Bu yüzden modern dövüş sporlarını yapanların gerçek dünyadaki kavgaları kaybetme ihtimalleri yüksektir, çünkü gerçek dünyada örneğin bıçak da çekilebilir ve onlar buna hazırlıksız yakalanır.
İş yığını safsatası: Bir ekonomide yapılacak belirli miktarda işin mevcut olduğu ve bu işlerin dağıtılmasıyla daha fazla veya az iş yaratılabileceği yönündeki yanlış algıdır. Örneğin birçok ülkede göçmenlere karşı sıkça seslendirilen “İşlerimizi çalışıyorlar” tezi böyle bir safsatadır.
McNamara safsatası (niceliksel safsata): Bir iddia savunulurken yalnızca niceliksel gözlemlerin (ölçümler, istatistiksel veya sayısal değerler) kullanılması ve nitel bilginin (karakter özellikleri, diğer nitelikler veya ilişkiler) görmezden gelinmesidir. İsmini, Vietnam Savaşı döneminde ABD Savunma Bakanı olan Robert McNamara’dan alır. McNamara sadece ölçülebilen nicel verileri dikkate alıp diğerlerini umursamadığı için savaşın kaybedilmesinde önemli rol oynamakla suçlanmıştı.
Zihin yansıtma safsatası: Bir nesne hakkındaki beyanın, söz konusu nesne hakkında şahsi bir görüşten ziyade, nesnenin tabiatına özgü bir niteliği tanımladığını varsaymaktır.
Ahlâkçı safsata: Değerlendirmeye tabi önermelerden olgusal gerçeğe dair sonuç (örneğin, “öyle olmalı” önermesinden “öyledir” sonucu) çıkarmaktır. Ahlâkçı safsata, doğacı safsatanın aksidir.
Örnek: Savaş yıkıcı ve trajiktir, bu yüzden insan doğasının parçası olamaz.
Yenilen pehlivan safsatası (“çıtayı hep yükseltme” safsatası da denir): Belirli bir iddia karşısında gösterilen kanıtların görmezden gelinmesi ve başkaca (sıklıkla daha kesin) kanıtların talep edilmesidir. İngilizce “moving the goalposts” (kalenin yerini değiştirmek) ifadesi de kullanılır.
Nirvana safsatası (“kusursuz çözüm” safsatası da denir): Bir probleme dair sunulan çözümlerin kusursuz olmadıkları gerekçesiyle reddedilmesidir.
Paket teklif: Özünde benzer olmayan kavramlara, özünde benzermiş gibi muamele etmektir.
Örnek: “John sürprizleri sever, öyleyse uyku tulumunda bir yılan bulmak onun hoşuna gidecektir.” Bu cümleyi kuran kimse, sürprizin her hâlükarda iyi bir şey olduğunu varsayıp olayın asıl bağlamını hesaba katmamaktadır.
İddia yoluyla ispat: Bir önermenin çelişkiye aldırmaksızın tekrar tekrar ileri sürülmesidir. Kimi zaman “tekrara başvurma” (argumentum ad infinitum veya argumentum ad nauseam) ile karıştırılır.
Savcı safsatası: Özellikle hukuki meselelerde, istatistiksel olarak hatalı eşleşme olasılığının düşük olması, bir hatalı eşleşmeye rastgelme olasılığının da düşük olacağı anlamına gelmez.
Aşırı ispat: Bir iddia üzerinden fazlasıyla genellemeye dönük bir sonuca varılmasıdır. Örneğin bazı durumlarda eşe veya çocuğa şiddet uygulamaya yol açması gerekçesiyle içki içmenin kötü olduğunun iddia edilmesi.
Psikolog safsatası: Davranışsal bir vakayı analiz eden bir gözlemcinin kendi bakış açısının tarafsızlığı ön kabulüyle hareket etmesidir.
Atıf safsatası: Sözcüklerin gerçek olmayan nesnelere (örneğin “pegasus”) atıf yapması veya anlamlarının kullanılış şekillerine bağlı olması (örneğin “burada kimse var mı?”) ihtimallerine karşın, tüm sözcüklerin var olan şeylere matuf olduğunu ve sözcüklerin anlamlarının matuf oldukları şeylerde yattığını varsaymaktır.
Cisimleştirme: Soyut bir inanç veya farazi bir kurguya somut, gerçek bir olay veya fizikî bir varlık muamelesi yapılması. Örneğin hangi özelliklerin sonraki nesillere aktarılacağının evrim tarafından belirlendiğinin söylenmesi; oysa evrim irade sahibi olan bilinçli bir varlık değildir.
Geriye dönük belirlenimcilik (determinizm): Bir olayın birtakım şartlar altında gerçekleşmesi sebebiyle, bu şartların söz konusu olayın gerçekleşmesini kaçınılmaz hâle getirdiğine inanmaktır. Örneğin şanslı çoraplarını giyen birinin piyangoyu kazanması sebebiyle, söz konusu çorapları giymesinin piyangoyu kazanmasını kaçınılmaz kıldığına inanmak.
Kaygan zemin safsatası: Önerilen nispeten ufak bir ilk adımın, kaçınılmaz olarak belirli bir olumsuz sonuca varacak olan olaylar zincirine yol açacağından bahisle, söz konusu adıma izin verilmemesi gerektiğinin ileri sürülmesidir. İngilizce’de “kaygan yokuş”ve “deve burnu” da denir. Almanca konuşulan ülkelerde ise “baraj patlaması” benzetmesi kullanılıyor. Örneğin “Hırsızlığın cezasını hafifletirsek daha fazla hırsızlık yapılır, bu daha fazla soyguna ve ardından daha fazla cinayete ve hatta katliamlara yol açar.”
Çifte standart safsatası: Bu savunmayı kullanan kimse, iddiasını genel kabul gören kuralın veya prensibin istisnası olarak adlandırmakta, ancak anılan istisnanın haklılığını ortaya koymamaktadır. Örneğin ailesini katleden sanığın, yetim kalması sebebiyle hoşgörü beklemesi…
2.1. Uygun Olmayan Önerme
Kısırdöngü (petitio principii): Bir argüman ile varılan sonucun, öncülü içinde o argümanı desteklemek için kullanılmasıdır. Sigara içmenin öldürücü olduğunu, çünkü sigara içmenin ölümünüze sebep olabileceğini söylemek buna örnektir; zira ölüme sebep olan şey öldürücüdür.
Örtmece: Özü itibariyle safsata niteliğinde olmamakla birlikte, bir sonucun desteklenmesinde gerçek anlamı dışındaki anlamları çağrıştıran kelimeler kullanılması da bir çeşit kısırdöngü safsatası olarak değerlendirilir. Safsata mahiyetinde kullanıldığında, söz konusu ifadenin çağrıştırdığı anlamların argümanı belirli bir sonuca yönlendireceği ümit edilmektedir. Örneğin, bir organik yiyecek reklamında “Organik yiyecekler, hiçbir böcek ilacı veya herhangi başka sağlıksız katkı maddesi olmaksızın yetiştirilmiş güvenilir ve sağlıklı yiyeceklerdir” dendiğinde, “sağlıksız katkı maddesi” ifadesi, söz konusu ürünün güvenilir olduğu fikrini desteklemek için kullanılmaktadır.
Dairesel akıl yürütme (circulus in demonstrando): Bir argümanı desteklemek için kullanılan öncüllerin de varılan sonuç kadar ispata muhtaç olmasıdır.
Örnek:
Kostas: “Tanrı var olmalıdır.”
Yorgi: “Olabilir. Ama Tanrı’nın var olduğunu nereden biliyorsun?”
Kostas: “Çünkü İncil öyle söylüyor.”
Yorgi: “Hmm, anladım. Peki İncil’e neden inanmamız gerekiyor, ya yanlışsa?”
Kostas: “Çünkü İncil, Tanrı’nın eseridir ve Tanrı’nın var olduğunu söylemektedir.”
Yüklü soru safsatası (plurium interrogationum): Bir soru sorarken ispatlanmamış veya ilgililerin kabul etmediği bir şeyin gerçekleştiğinin varsayılmasıdır. Bu safsata genellikle hitabet esnasında, bir soruya verilecek cevapların, soruyu soran kişinin niyetine ulaşmasını sağlayacak şekilde sınırlandırılması için kullanılır. Örneğin, “seni benden başka seven var mı?”
2.2. Hatalı Genellemeler
Hatalı genelleme, zayıf öncüllerden yola çıkarak bir sonuca varmaktır. Hatalı genellemelerin türleri şöyle özetlenebilir:
Katı genelleme: Bir genellemenin istisnasının görmezden gelinmesidir.
Örnek:
– İnsanları bıçakla kesmek suçtur.
– Cerrahlar insanları bıçakla keserler.
– Cerrahlar suçludur.
Gerçek İskoçyalı safsatası: Hatalı olduğu ortaya çıkarılan genellemeden vazgeçmek yerine, genellemeye uymayan örneği hariç tutacak şekilde genellemenin biraz değiştirilmesidir.
Örnek:
1. kişi: Hiçbir İskoçyalı yulaf lapasına şeker koymaz.
2. kişi: Amcam Angus İskoçyalı ve o yulaf lapasına şeker koyar.
1. kişi: Hiçbir GERÇEK İskoçyalı yulaf lapasına şeker koymaz.
Cımbızlama safsatası: Eldeki verilerin sadece bir kısmını dikkate alıp diğerlerini gözardı etmeye dayanan safsatadır. İngilizce’de cımbızlama safsatasının iki ana türü var. “Cherry picking” (kiraz toplama) denilen safsatada, bir argümanı desteklemek için, bu argümanın lehine olan münferit verilere başvurulup aleyhte olanlar görmezden gelinir. “Nut-picking” (yemiş toplama) denilen türde ise taraflı delil seçimi, bir argümanı çürütmek için yapılır. Cımbızlamanın bir alt türü daha var:
Sağ kalan yanlılığı: Bir sürece dair az sayıdaki başarı öne çıkarılırken, çok sayıdaki başarısızlığın tamamen göz ardı edilmesidir. 1987 yılında yapılan bir araştırmada, altıncı katın altındaki katlardan düşüp hayatta kalan kedilerin, daha yüksek katlardan düşen kedilere nazaran daha ciddi yaralandığı belirlenmiştir. 1996 tarihli bir köşe yazısında ise, yüksekten düşüp ölen kedilerin veterinere getirilme olasılığının, yaralanan kedilerden daha az olduğu, dolayısıyla yüksek binalardan düşüp ölen kedilerin ilgili çalışmaya konu raporlara girmediğinden bahisle, araştırma sonucunun sağ kalma eğilimi ile açıklanabileceği belirtilmiştir.
Hatalı analoji: Bir argümanın desteklenmesinde, söz konusu argüman için yetersiz kalan/uygun düşmeyen bir analojinin kullanılmasıdır.
Aceleci genelleme (secundum quid): Emsal alınmaya uygun olmayan veya ufak bir örneklem üzerinden yaygın bir sonuca varılmasıdır.
Kıssadan hisse: Herhangi bir destekleyici kanıta veya akıl yürütmeye başvurulmaksızın, dayanağını bir hikâyeden alan kanıtların argüman olarak ileri sürülmesidir.
Yanıltıcı canlılık: Bir olayın (bu olay nadiren gerçekleşmekte ise dahi) karşı taraf nezdinde gerçekte olduğundan daha önemli kılınması için tüm canlılığıyla detaylı şekilde aktarılmasıdır. Burada duygulara başvurma safsatasından da faydalanılmaktadır.
Ezici istisna: İddia esasen gerçeği yansıtsa dahi, getirilen istisnaların çok fazla olması sebebiyle iddianın kapsamının aşırı daraltıldığı ve ilk etkisini büyük ölçüde yitirdiği genellemelerdir. İngiliz komedi grubu Monty Python’ın meşhur filmi Life of Brian’dan şu replik, bu tür safsatalara bir örnek: “Tamam da temizlik, tıp, eğitim, şarap, kamu düzeni, sulama, yollar, temiz su sistemi ve kamu sağlığı dışında Romalılar bizim için ne yapmıştır ki?”
Kafayı durduran klişe: Halk arasında değer atfedilebilen, bilişsel uyumsuzluğu bastırmaya, öngörüsüzlüğü gizlemeye, konuyu değiştirmeye vs. her hâlükarda tartışmayı bir fikirle değil, klişe ile sonlandırmaya yarayan yaygın ifadelerdir. Buna örnek gösterilebilecek “sıkıntı yok” ifadesi herhangi bir kanıt göstermeksizin, konunun kapandığını ima ederek olası her türlü tartışmayı geçersiz kılmaktadır.
2.3. Tartışmalı Gerekçe
Tartışmalı gerekçe, birçok çeşidi olan genel bir hatadır. Temel nedeni, uygun olmadığı hâlde nedensellik sonucuna varılması (veya nedenselliğin reddi) ya da gözlemlenen etkiye dair sebebin gereğince araştırılmaması dolayısıyla birliktelik ile nedenselliğin birbirine karıştırılmasıdır.
Cum hoc ergo propter hoc (Latince “Bununla birlikte, öyleyse bundan ötürü”): İki değişken arasında bağıntı (korelasyon) olması sebebiyle, birinin diğerine sebep olduğu yönündeki hatalı varsayımdır. Oysa bilimsel kanıya göre “bir bağıntı, mutlaka nedenselliğe işaret etmez.”
Post hoc ergo propter hoc (Latince “Bundan sonra, öyleyse bundan ötürü”): Önce X oldu, sonra Y oldu; öyleyse Y’nin sebebi X’tir.
Ters yön (tersine nedensellik) safsatası: Neden ve sonuç ters çevrilmiştir. Nedenin sonuç olduğu ileri sürülür, olayın sonucunun onun kök nedeni olduğu iddia edilir.
Üçüncü neden safsatası: Sahte bir ilişkinin nedensellikle karıştırıldığı mantık hatasıdır. X’in Y’ye sebep olduğu ileri sürülürken, esasında hem X’in, hem de Y’nin sebebi Z’dir.
Tek neden safsatası: Bir sonucun tek bir basit sebepten kaynaklandığı varsayılırken, esasında bu sonuç ancak birden fazla sebebin bir araya gelmesiyle gerçekleşmiş de olabilir.
Kaçamak safsata: Ortaya çıkan sonuçların, karar vericilerin görevlerini kötüye kullanmalarından kaynaklandığının ileri sürülmesidir.
Kumarbazın safsatası: Birbirinden ayrı, bağımsız olayların başka bir rastgele olayın meydana gelme olasılığını etkileyebileceğine dair yanlış inanıştır. Bir bozuk paranın 10 kez üst üste tura gelmiş olmasının, öncesinde kaç kez yazı geldiğiyle bağlantılı olduğuna dair inanış yanlıştır.
Ters kumarbaz safsatası: Kumarbazın safsatasının tersine çevrilmişidir. Beklenmeyen bir sonuç ile karşılaşıldığında, sürecin daha önce de birçok kez böyle işlemiş olduğuna dair yanlış inanıştır.
Sihirli düşünme: Eylemler ve olaylar arasındaki gelişigüzel ilişkiler arasında hatalı olarak bağ kurmaktır. Antropolojideki başlıca yansıması birtakım ritüellerin, duaların, kurban vermenin ve tabuların belirli doğaüstü sonuçlara yol açacağına dair kültürel inançlardır. Psikolojideki yansıması ise, mantığa aykırı olarak, düşüncelerin kendi başlarına dünyayı etkileyebileceğine ya da bir şeyi düşünmenin yapmakla eş olduğuna inanmaktır.
Ortalamaya dönüş yanılgısı: Ortada bir neden bulunmadığı halde, neden atfetmektir. Burada yapılan hata; doğal iniş çıkışları, dalgalanmaları, değişimleri hesaba katmayı ihmal etmekten ileri gelir. Sıklıkla “post hoc” safsatasının özel bir türü olarak karşımıza çıkar.
2.4. Bağıntı Safsataları
Taşa başvurma (argumentum ad lapidem): Bir iddianın saçmalığına dair herhangi bir kanıt sunmaksızın, saçma olduğunu ileri sürerek, o iddiayı görmezden gelmektir. Bulaşıcı hastalıkların gözle görülmeyen organizmalardan kaynaklanıyor olabileceği tezine karşı çıkan ve bunun nedeni sorulduğunda “Çünkü bu kulağa saçmalık gibi geliyor” diyen bir kişinin başvurduğu safsata budur.
Yenilmeyen cehalet: Bir iddiayı destekleyen tüm kanıtları görmezden gelerek o iddiayı reddetmeyi sürdürmektir.
Cehalete başvurma (argumentum ad ignorantiam): Bir iddianın yanlışlan(a)mamasından hareketle, o iddianın doğru (ya da tam tersi) olduğunu varsaymaktır. Örneğin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Irak’ın kitle imha silahına sahip olmadığı ortaya çıktığında Washington’ın politikasını böyle savunmuştu: “Bir şeyin var olduğunu kanıtlayan delil olmaması, yok olduğunu kanıtlayan delil olduğu anlamına gelmez.”
Ortak doğrular safsatası: “Bunun doğru olduğunu tasavvur dahi edemiyorum, demek ki bu yanlış.”
Tekrara başvurma (argumentum ad nauseam veya argumentum ad infinitum): Bir argümanın artık kimsenin tartışacak takati kalmayana kadar tekrar edilmesi ve itiraz eden kalmamasını da varılan sonucun doğruluğuna delil olarak gösterilmesidir. Kimi zaman “iddia yoluyla ispat” ile karıştırılır.
Sessiz kalmaya başvurma (argumentum ex silentio): Bir otorite tarafından ortaya konmuş yazılı veya sözlü delil bulunmayışından ötürü bir iddianın doğru olduğunu (veya tam tersini) varsaymaktır.
Alakasız çıkarım (ignoratio elenchi): Kendi başına geçerli olan bir argümanın mevzubahis meseleye dair olmamasıdır.
2.5. Kırmızı Ringa Balığı Safsataları
Kırmızı ringa balığı safsatası, bağıntı safsatalarının başlıca alt türlerinden biri olup ileri sürülen önermelerin ilgisiz veya hatalı çıkarımlara yönelttiği veya bunu amaçladığı mantık hatalarıdır. Gerçek argüman yokluğunun veya mutlak surette tartışma konusunun yerine geçmeyi amaçlayan sahte argümanlara dayalı tüm mantıksal çıkarımlar buna dâhildir.
İlk argümana karşılık olarak, ilgisiz ve dikkati asıl konudan uzaklaştıran ikinci bir argüman ileri sürülmesidir. Örneğin, “Evyede bıraktığım bulaşıklardan şikâyet etmek istiyorsan, senin banyoda bıraktığın kirli çamaşırlara ne demeli?”
Bu tür safsataların ismi, İngiliz polemikçi William Cobbett’in 1807’de kaleme aldığı satırlarla yaygınlaştı. İngiliz basınının, Napoleon’un yenildiğini iddia eden yanlış haberler yapmasını eleştiren Cobbett, bunun “siyasi bir kırmızı ringa” olduğunu savunuyordu. Açıklamasına göre eskiden avcılar, özel bir şekilde salamura edildiği için kıpkırmızı olan ve çok kötü kokan ringa balığını kullanarak av partileri sırasında gerektiğinde tazıların dikkatini dağıtır ve tavşanları kovalamalarını engellerdi.
Jürili yargılamada bu safsata türü “Chewbacca Savunması” diye, siyasi stratejide ise “Ölü Kedi Stratejisi” olarak adlandırılıyor.
Ad hominem: En bilinen safsatalardan biridir. Bir tezi çürütmeye çalışmak yerine, bu tezi savunan kişiye saldırmaktır. “Ad hominem” ile karşınızdakinin taahhütleri temelinde tartışma yürütülen diyalektik strateji de kastediliyor olabilir. Bu tür “ad hominem” bir safsata olarak adlandırılmaz.
Koşula bağlı ad hominem: İddiada bulunan kimsenin şahsî durumunun veya varacağı sonuçtan beklediği faydanın, bahse konu sonucun yanlış olduğuna işaret ettiğini ileri sürmektir. Basit bir örnek: Bir baba, kızına sağlığının bozulmasını istemiyorsa sigara kullanmaması gerektiğini söylediğinde, kızın babasına “sen de sigara içiyorsun” dediğini varsayalım. Babanın sigara içiyor olması, sigara kullanmanın çeşitli hastalıklara sebep olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Babasının tutarsızlığı, söylemini reddetmek için uygun bir gerekçe değildir.
Önalımsal saldırı: Bir kimsenin tüm söylediklerini itibarsızlaştırmak amacıyla, hedef kimse aleyhinde bilgi yayılması anlamına gelen alt tür bir ad hominem’dir. İngilizce “kuyuyu zehirlemek” (poisoning the well) adı da verilir.
Saike başvurma: Bir fikri ortaya atan kişinin saikini sorgulamak suretiyle o fikri reddetmektir.
Ton polisliği: Bir mesajın kendisindense, mesajın ardındaki (veya yarattığı) duyguya odaklanılan itibarsızlaştırma yöntemidir. “Çok kızgınsın, demek ki haksızsın…”
Hain eleştirmen safsatası (veya “ergo decedo,” Latince’de “öyleyse terk ediyorum”): Bir eleştirmenin yakınlık duyduğuna dair algının eleştirinin altında yatan sebepmiş gibi resmedildiği ve eleştirmenin mevzubahis meseleden topyekûn uzak durmasının salık verildiği safsatadır. Aşağıda açıklanan “ilişkiler üstünden saldırı” ile karıştırılması olasıdır.
Örnek:
1. kişi: Bence ülke olarak eğitime yeterince bütçe ayırmıyoruz.
2. kişi: Beğenmiyorsan defol git, istediğin eğitimi alabileceğin bir ülke bul.
Otoriteye başvurma (argumentum ad verecundiam): Bir iddiayı ileri süren kişinin konumu veya otoritesi dolayısıyla o iddianın doğru kabul edilmesidir. “Einstein bu tezi savunmuş, demek ki doğru…” Ayrıca altta bkz. “ipse dixit”
Başarıya başvurma: Bir iddianın, iddiayı ileri süren kişinin başardıklarına bağlı olarak doğru veya yanlış kabul edilmesidir. Buna sıklıkla duygulara başvurmanın (aşağıda açıklanmıştır) unsurları da eşlik eder.
Nedimin yanıtı: Eleştirmenin mevzubahis meseleyi yorumlamak için yeterli bilgiye, itibara veya eğitime sahip olmadığını ileri sürerek, yapılan eleştirinin reddedilmesidir.
Sonuçlara başvurma (argumentum ad consequentiam): Bir öncülün yol açtığı sonuçların arzu edilip edilmediğine bakılarak bir hipotezin (genellikle bir inancın) doğru veya yanlış kabul edilmesidir.
Örnek: Emlak fiyatları bu yıl yükselmeye devam edecek. Yani ev sahipleri çok kâr edecek.
Duygulara başvurma: Karşılıklı uzlaşıya varmak için geçerli akıl yürütmelere başvurmak yerine, dinleyicinin duygularının manipüle edilmesidir.
Korkuya başvurma: Bir tartışma sırasında rakipte gerginlik, kaygı, şüphe veya önyargı yaratılmasıdır.
Övgüye başvurma: Karşılıklı uzlaşıya varmak için aşırı veya samimiyetsiz övgüler kullanılmasıdır.
Merhamete başvurma (argumentum ad misericordiam): Karşılıklı uzlaşıya varmak için dinleyici nezdinde sempati ve acıma duygusu yaratılmasıdır.
Yergiye başvurma (reductio ad ridiculum, reductio ad absurdum, ad absurdum): Dikkati rakibinin argümanının geçerliliğinden farklı bir yöne çekmek için rakiple dalga geçmek veya rakibin konumunun gülünç olduğunu ifade etmektir. “Reductio ad absurdum” ifadesiyle, aksi senaryonun abes veya çelişkili olacağını göstermek suretiyle bir iddianın tesis edildiği klasik argüman oluşturma şekli de kastediliyor olabilir.
Gareze başvurma: Bir tartışma sırasında dinleyici nezdinde rakibe karşı hoşnutsuzluk veya husumet yaratmaktır.
Peşin hükümlü dil: Bir tartışma sırasında aşağılayıcı veya küçültücü dil kullanmaktır.
Eften püften: Rakibin argümanının üzerinde düşünmeye dahi değmediğini ifade etmektir.
Suret özden evladır: Etkili bir dille donatılarak, bir argümanın estetik nitelikleri hakkındaki önyargıdan istifade edilmesidir.
Örnek: Bir deneyde katılımcılardan birtakım deyişlerin kafiyeli ve kafiyesiz hâllerini değerlendirmeleri istenmiştir. Sonuçta katılımcıların, aynı deyişleri kafiyeli olmaları hâlinde gerçeğe daha uygun bulduğu gözlenmiştir. Bu safsata İngilizce’de yaygın olarak “style over substance” (içerikten önce biçim) şeklinde adlandırılır.
Gönülden geçene meyletme: İspat vasıtaları veya akıl yürütmeden yararlanmak yerine, dinleyicinin hoşuna gidecek bir eylem planı doğrultusunda argüman oluşturup onu savunmaktır. Safsatanın adı “wishful thinking” şeklindeki İngilizce söz kalıbından gelir. “X’in doğru olmasını diliyorum, öyleyse X doğrudur…”
Doğaya başvurma: Mevzubahis meselenin yalnızca “doğal” veya “doğaya aykırı” oluşu üzerinden hükme varılmasıdır.
Yeniliğe başvurma (argumentum novitatis veya argumentum ad antiquitatis): Sadece yeni veya modern oluşundan ötürü bir önermenin daha üstün veya iyi olduğunun varsayılmasıdır. Geleneğe başvurmanın zıddıdır.
Yoksulluğa başvurma (argumentum ad Lazarum): Bir görüşün, sırf yoksul bir kimse tarafından savunulduğu için desteklenmesidir (veya sırf varlıklı bir kimse tarafından savunulduğu için bir görüşe karşı çıkılmasıdır). Servete başvurmanın zıddıdır. Latince ismi, Luka İncili’nde anlatılan Lazarus adlı dilenciden gelir.
Geleneğe başvurma: Bir görüşün, sırf uzun süredir doğru kabul edildiği için desteklenmesidir.
Servete başvurma (argumentum ad crumenam): Bir görüşün, sırf varlıklı bir kimse tarafından savunulması sebebiyle desteklenmesidir (veya sırf yoksul bir kimse tarafından savunulması sebebiyle karşı çıkılmasıdır). Yoksulluğa başvurmanın zıddıdır.
Tehdide başvurma (argumentum ad baculum): Desteklenen görüşü savunmak için baskı veya güç kullanma tehdidinde bulunulmasıdır.
Çoğunluğa başvurma (argumentum ad populum): Bir önermenin, sırf çoğunluk veya pek çok kimse öyle düşündüğü için doğru veya iyi kabul edilmesidir. “Çoğunluk böyle düşünüyor, öyleyse doğrudur…”
İlişkilendirme safsatası: Ortak bir nitelik taşıyan (veya taşıdıkları imâ edilen) iki şeyin aynı olduklarının iddia edilmesidir.
Örnek: Erdi sahtekârdır. Erdi sarışındır. Tüm sarışınlar sahtekârdır.
Uyduruk itirazlar: Bir iddianın ana fikri yerine önemsiz detaylarına odaklanılmasıdır. İngilizce “bit ayıklamak” da (nitpicking) denir.
Ipse dixit (Latince “O böyle buyurdu”): Bir iddianın, herhangi bir desteğe başvurulmaksızın, aşikâr veya dogmatik olarak doğru olduğunun ileri sürülmesidir. Bu safsatada konuşmacının uzman olduğu imâsına veya iddianın doğruluğunun izahtan vareste oluşuna dayanılmaktadır. Örneğin sayısız düşünür yüzlerce yıl boyunca “Çünkü Aristo böyle demiştir” ifadesiyle tezlerini savunmaya çalıştı. Burada “o böyle buyurdu” derken alanın bir yetkilisine atıfta bulunduğumuz için bu aynı zamanda, üstte açıklanan otoriteye başvurma (argumentum ad Verecundiam) örneğidir.
Psikojenetik safsata: Bir argümanın neden ileri sürüldüğüne dair bir çıkarımda bulunup bunu psikolojik bir sebebe bağlayarak sonuçta argümanı geçersiz addetmektir. “Fikrin çıkış noktası taraflı bir zihin ise fikrin kendisi de hatalıdır” varsayımından ileri gelir.
Kronolojik züppelik: Aynı dönemde genel kabul görmüş iki tezden birinin hatalı olduğunun anlaşılmasından ötürü, diğer tezin de hatalı addedilmesidir. “Ortaçağ” kelimesini mutlaka “geri kalmış” anlamında kullanmak buna örnektir.
Göreli yoksunluk safsatası: Daha önemli görülen sorunlar sebebiyle bir sorunun veya şikâyetin reddedilmesidir. “Dünyada bu kadar aç insan varken hayvan beslemek doğru mu?” ifadesi bu safsataya örnek gösterilebilir.
Genetik safsata: Bir şeyin veya birinin hâlihazırdaki anlamı veya bağlamı yerine, salt menşeine istinaden bir çıkarımda bulunulmasıdır. Üstte açıklanan etimolojik safsata, genetik safsatanın doğal dil özelindeki bir alt türü olarak görülebilir.
Örnek: Evlilik yüzüğü, geçmişte kadınların kocalarından kaçmasını engelleyen prangaların bir simgesi olarak ortaya çıkmıştı. Bu yüzden bugün evlilik yüzüğü takmak, cinsiyetçi bir eylemdir.
“Bu da benim fikrim” safsatası: “Bu benim fikrim ve kimse buna karışamaz” iddiasıyla, her türlü karşıt görüşün savuşturulmasıdır.
Doğacı safsata: Olgu-değer ayrımına aykırı olarak, olgusal gerçeğe dair önermelerden değerlendirmeye tâbi sonuç çıkarmaktır. Doğacı safsata (kimi zaman doğaya başvurma ile karıştırılabilir) ahlâkçı safsatanın aksidir. “Bu doğal bir şey, öyleyse doğrudur” gibi ifadelerde kendisini bulan doğacı safsatanın bir alt türü de şudur:
Olgu-değer safsatası: ‘Olan’a istinaden, “olması gereken” hakkında çıkarımda bulunulmasıdır. İngilizce “is-ought problem” diye bilinir. Tanımlayıcı ve pozitif ifadeler ‘olan‘ı anlatırken kuralcı ve hüküm veren (normatif) ifadeler ‘olması gereken‘i belirtir. Bu iki tür ifade arasındaki geçişler, olgu-değer safsatasına yol açabilir. Filozof David Hume bu sorunu irdelemiştir. Hume Kanunu veya Hume Giyotini denilen kavram söz konusu ikileme dikkat çeker.
Çöp/saman adam (veya korkuluk) safsatası: Rakibin argümanına dair önkabulün kapsamını genişleterek veya daraltarak ya da argümanın daha zayıf bir versiyonuna karşı çıkarak argümanı olduğundan farklı yansıtmaktır. Örneğin, “Hayvanları öldürmek yanlıştır, çünkü biz de hayvanız” dendiğinde, “İnsanların ahlâken değersiz olduğu doğru değil” şeklinde verilen karşılık bu safsataya girer. Zira ilk cümlede kastedilen şey, ikinci cümlede karşı çıkılan şey değildir. İngilizce özgün ismi “straw man,” çerçöp veya samandan yapılan korkuluğa işaret eder. İnsanın önce kolayca yenebileceği bir düşmanı kendi eliyle yaratıp sonra onunla mücadele etmesi anlamında bu isim verilmiştir.
Teksas keskin nişancısı safsatası: Bir veri içerisindeki farklılıklar görmezden gelinip de benzerliklerin gereğinden fazla vurgulanması hâlinde bu safsata söz konusu olur. Bu şekilde akıl yürütüldüğünde, hatalı bir sonuca varılacaktır. Bu safsata, insanların herhangi bir örüntü bulunmayan hallerde örüntü algılama eğilimi şeklinde adlandırılabilecek “kümeleme yanılsaması” ile ilişkilidir. Safsatanın ismi ise ABD’de anlatılan şu fıkradan gelir: Teksaslı bir çiftçi ahırının duvarına silahla gelişigüzel ateş edip kurşun deliklerinin birbirine en yakın olduğu noktayı merkeze alan bir hedef tahtası çizmiş. Böylece çok iyi nişan aldığını kanıtlayan bir delili olmuş!
İkiyüzlülüğe başvurma: Bir görüşün savunucusunun davranışlarının görüşüyle tutarlı olmadığını ve bu sebeple görüşünün yanlış veya hatalı olduğunu ya da dikkate değer olmadığını ileri sürmektir. “Tu quoque” (Latince’de “sen de dâhil”) safsatasının bir alt türü olan ve İngilizce “whataboutism” (“peki ama şu da var…”) adı verilen safsatada da ikiyüzlülüğe başvurma yöntemi kullanılabilir.
İki yanlış bir doğru eder: Bir yanlış yapıldığında, yapılacak ikinci yanlışın, ilk yanlışı düzelteceğini varsaymaktır.
İçi boş gerçek: Teknik olarak doğru olan, ancak herhangi bir anlam ifade etmeyen iddiadır. Örneğin bir odada hiç cep telefonu bulunmuyorken, odada açık olan bir cep telefonu bulunmadığını ifade etmektir.
Bilişsel önyargılar: Psikoloji biliminden öğreneceklerimiz var
Kişisel gelişim tartışması: Safsata mı, mutluluk reçetesi mi?
Doğrulama El Kitabı’nın üçüncüsü artık Türkçe: Manipülasyona ve dezenformasyona karşı ipuçları