Haber

“Gazetecilere karşı uygulanmayacak” denen Sansür Yasası’nın bilançosu: 2 yılda 65 haberci yargılandı, 13’ü gözaltına alındı

MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş'ın moderatörlüğünde TGS Akademi'de düzenlenen panelde; TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, avukat Enes H. Ermaner ile gazeteciler Candan Yıldız ve Evrim Kepenek Sansür Yasası'nın etkilerini tartıştı.

İktidarın “dezenformasyonla mücadele” gerekçesiyle hazırladığı ve basın meslek örgütlerinin tepkisine rağmen meclisten geçirdiği ‘Sansür Yasası’nda 2 yılın bilançosu belli oldu. Hükûmetin, gazetecilere karşı silah olarak kullanılmayacağını iddia ettiği bu yasa ile, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasından 65 haberci yargılandı, 13’ü gözaltına alındı, 4.590 soruşturma açıldı.

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Barış Altıntaş’a göre bu yasayı mercek altına alan son MLSA raporundaki veriler, yasanın “basını susturduğunu” açıkça ortaya koyuyor. Altıntaş, TGS Akademi’deki panelde, “En fazla davanın deprem ve yolsuzluk haberlerine açılması, yasanın ifade özgürlüğünü açıkça hedef aldığına dair başka bir kanıt” ifadesini kullandı.

“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 2022 ekiminde yasalaşmıştı. Türk Ceza Kanunu’na (TCK) “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu ekleyen yasa, bu suç için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilmesini öngörüyor.

Hükûmet temsilcileri, basın meslek örgütlerinin tepkisine rağmen yasalaştırılan teklifi savunurken, “‘Dezenformasyon Yasası’nın bir uyarı niteliğinde olduğunu, tutuklamaların bu kapsamda uygulanamayacağını, ifade özgürlüğüne zarar vermeyeceğini, tam tersine faydalı olacağını, yanlış bilgiyi ortadan kaldıracağını” iddia etmişti.

Sansür Yasasının Gölgesinde İfade Özgürlüğü” başlıklı MLSA raporu ise ilk iki yıldaki uygulamanın bu sözlerle çeliştiğini ortaya koyuyor. İstanbul’daki Türkiye Gazeteciler Sendikası Basın Akademisi’nde (TGS Akademi) 28 Şubat’ta düzenlenen panelle kamuoyuna duyurulan raporda yer alan verilere göre binlerce kişi ve onlarca gazeteci bu yeni suçtan yargılandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu tutanaklarında yer alan verilere göre, yasanın ilk 2 yılında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 4.590 kişi hakkında soruşturma açıldı.

Toplamda 24 gazeteci-yazar, akademisyen, çevreci ve içerik üreticisinin gözaltına alındığını belirten raporda; 13 kişiye “ev hapsi, karakola imza verme, yurtdışı yasağı” gibi adlî kontrol tedbirlerinin uygulandığı kaydedildi.

Raporda, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu işledikleri gerekçesiyle 67 gazeteci ve yazar, 25 hak savunucusu, avukat, aktivist, siyasî parti yöneticisi, doktor ve akademisyen ile 8 YouTuber ve içerik yöneticisine en az 93 soruşturma açıldığı, 41 kişinin 31 davada yargılandığı vurgulandı.

Banu Tuna: “Bütün bunlar sivil toplumu ve basını susturmak için yapılıyor”

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Sekreteri Banu Tuna, konuşmasına, TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman’ın Ekim 2022’de sarf ettiği sözleri hatırlatarak başladı.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hatay Milletvekili Yayman, düzenlediği basın toplantısında, “Asla bir yasaklama veya sansür yasası getirmiyoruz. Bireysel haklar, aile mahremiyeti ve kişisel veriler gibi mahremiyetleri koruyan; kamu düzeni ile toplumsal barışı güvence altına alan bir arayış içerisindeyiz. Uygulamadan kaynaklanan bir sorun olursa bu düzenlemeleri TBMM’de takip edeceğiz. Biz dünya örneklerine bakarak çalışma yaptık. Tartışmalarda daha çok ‘dezenformasyona kim karar verecek’ sorusu soruluyor. Dezenformasyona yargı karar verecek. Bu çok nettir” demişti.

Tuna, Sansür Yasası’nın bir baskı aracı olarak kullanıldığını ifade ederek, iktidarın, bu tür yasalar için kamuoyunda rıza üretmek için aynı üç argümanı kullandığını hatırlattı:

  • Kimsenin itiraz etmeyeceği haklı bir örnek üzerinden tartışmayı başlatıp “Batı demokrasilerinde de bu tür yasalar var, halkın talebi var” diyerek düzenlemeleri dayatıyorlar. İktidarın yasamayı bir cezalandırma aracı olarak kullanmaktaki başarısı sınırsız. Bütün bunlar sivil toplumu ve basını susturmak için yapılıyor.

Evrim Kepenek: “Saçma sapan şeylerden hâkim karşısında olmaktansa haber başında olmak isterdim”

Haklarında dava ve soruşturma açılan gazetecilere bakıldığında, çoğunun eleştirel yayıncılık yapan bağımsız medya kuruluşlarında çalıştığı göze çarpıyor.

Panelde konuşan Evrim Kepenek Dezenformasyon Yasası ile yargılanan gazetecilerden biri. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu görece yeni olsa bile, daha eski yasa maddeleri de benzer nedenlerle gazetecilerin yargılanmasına neden olmayı sürdürüyor. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla da hakkında soruşturma açıldığını hatırlatan Kepenek şu ifadeleri kullandı:

  • Biz bunun bir davaya dönüşeceğini hiç düşünmemiştik. Cumhurbaşkanı’nın açıklaması üzerine haber yaptım. Açıklamayı yalanladınız diyelim, açıklamanın videosu var. Halkı kin ve düşmanlığa tahrikten yargıladıkları tweet sadece 5 tane retweet almıştı. Kimse gidip bir yerlere saldırmadı, cam çerçeve indirmedi. Beraat ettim ama başka arkadaşlarımız içeride, sevinemedim bile. Saçma sapan şeylerden hâkim karşısında olmaktansa haber başında olmak isterdim.

En çok dava, deprem konulu paylaşım ve haberlere açıldı

Kepenek’e Dezenformasyon Yasası davası, 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle ilgili bir paylaşımı nedeniyle açılmıştı. MLSA’nın sunduğu rapor, son iki yılda bu maddeden gazetecilere en fazla soruşturma açılan konunun 6 Şubat depremleri olduğunu gösteriyor.

Deprem bölgesindeki ihmalleri, kamu kurumlarının depremdeki afet yönetimini, yardım süreçlerindeki aksaklıkları dile getiren haber ve paylaşımlar, “yanıltıcı bilgi” olarak değerlendirilerek 14’ü gazeteci olmak üzere 19 kişi hakkında soruşturma açıldı, 12 kişi yargılandı, kimileri hakkında yurtdışı yasağı getirildi.

Deprem haberlerini 12 soruşturmayla “Diğer” başlığı altındaki haberler,  11 soruşturma ile “yolsuzluk” haberleri, 7 soruşturmayla “seçim” ile ilgili haberler takip etti.

Sanal devriye AYM’nin kararına rağmen devam ediyor

Rapora göre kolluk güçlerinin internet ortamında yürüttüğü “sanal devriye” faaliyeti sonucunda “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla 23 soruşturma ve 10 dava açıldı.

Anayasa Mahkemesi (AYM), 2020 yılında bu uygulamayı, özel hayatın gizliliğine ve kişisel verilerin korunmasına yönelik ölçüsüz bir müdahalede bulunduğu ve kolluğun değil savcılığın soruşturma yetkisine sahip olduğu gerekçesiyle iptal etmişti.

AYM kararına rağmen polisin dijital ortamdaki “sanal devriye” uygulaması fiilen sürüyor. Kolluk güçleri, internette takip ettiği hesaplarla ilgili raporlar hazırlayarak savcılıklara ihbarda bulunuyor, böylece yeni soruşturmalar açılıyor.

İnsan haklarına ve uluslararası hukuka aykırı bir uygulama

Raporda, anayasal haklar ve uluslararası hukuk bağlamında şu gelişmelere dikkat çekildi:

  • “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu, 7418 sayılı yasayla TCK Madde 217/A olarak 18 Ekim 2022’de yürürlüğe girdi. Çoğunluğu medya mensubu olmak üzere birçok meslek örgütü suç tanımının belirsiz olduğunu, hukukun temel ilkelerini taşımadığını, basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacağını ifade ederek yasa teklifinin geri çekilmesi çağrısında bulundu.
  • Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi, kanunun iptal edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması için AYM’ye başvurdu. Ancak yüksek mahkeme, başvuruyu yaklaşık 1 yıl sonra oy çokluğuyla reddetti.
  • Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu, düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu, bunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahale olduğu açıklamasını yaptı.
  • Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ise yasanın; gazetecilerle insan hakları savunucularına baskı uygulamak ve otosansürü teşvik etmek için yeni yolların kapısını açma tehlikesini barındırdığını, bunun Türkiye’nin de taraf olduğu BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesine aykırı olduğunu vurguladı.

MLSA, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuyla ilgili dava ve soruşturmalara dair verileri raporda alıntılamak için Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi üzerinden Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne başvurduğunu, ancak kurumun talep edilen verilerin analiz, inceleme ve çalışma gerektirdiği gerekçesiyle bilgi paylaşmayı reddettiğini vurguladı.

Raporun tam metni:

İLGİLİ:

2024’ün basın özgürlüğü özeti: Baskı, tehdit ve hukuksuzluk

İktidarın gazeteciliğe saldırısı tüm hızıyla sürüyor: 3 gazeteci daha tutuklandı

Levent Özalp

H. Levent Özalp, İstanbul Üniversitesi’nde Gazetecilik bölümü öğrencisi. Uluslararası medya kuruşlarının yanı sıra Türkiye'de çeşitli haber mecraları için serbest gazeteci olarak çalışıyor.

Journo E-Bülten