Kayseri doğumlu Teodor Kasap, ünlü Fransız yazar Dumas’nın Paris’te çevirmenliğini yaptı. İtalya’nın bağımsızlık savaşına katılıp Garibaldi’nin devrimcileriyle aynı saflarda yaralandı. İstanbul’a dönüp Fransızca öğretmenliği yaparken gazeteciliğe atıldı. Okuma yazması olmadığı hâlde kurduğu “Diyojen” dergisiyle haber dilinde çığır açtı. Bir gazete yatırımı için Türkiye’de “kitle fonlama” (crowdfunding) yöntemini ilk o kullandı.
Teodor Kasap, 19. yüzyıl sonunda siyasi mizahıyla sansürcülere kök söktürdü. İran Şahı’nın kortejini eleştirip Osmanlı ekonomisinin iyi yönetilmediğini ima edince “Diyojen” kapatıldı. Kasap yılmayıp “Çıngıraklı Tatar” ve 5 dilde yayımlanan “Hayal” dergilerini çıkardı. Osmanlı anayasasında basın özgürlüğünü sınırlayan maddeyi eleştirdiği için hapse atıldı. Çıkınca Napoli’ye kaçıp “muhalif” gazete İstikbal’i yeniden kurdu. “Osmanlıcı Rum” Teodor Kasap’ın fevkalade hayatına buyurun.
Takvimler 1835’i gösterdiğinde Kayseri’nin Tavlasun kasabasında Türkçe siyasi mizahın öncüsü olacak bir Osmanlı Rum’u dünyaya geldi: Teodor Kasap.
14 kardeşin en büyüğü olan Kasap’ın babası Kayseri’nin tanınmış esnaflarından manifatura tüccarı Serafim Kasapoğlu’ydu. Babasının vefatıyla hayatı ciddi bir değişime uğrayan Teodor Kasap, 1846 yılında İstanbul’a geldi. Kimi kaynaklara göre akrabaları da olan Kayserili bir Rum tüccarın yanında çıraklık yaparken aynı zamanda okuluna devam etti.
Dükkân, Kapalıçarşı’daki Astarcılar Han’ın en alt katındaydı. Birçok kaynağa göre Kırım Savaşı (1853-1856) nedeniyle bölgede bulunan bir Fransız subayın yolu bir gün bu dükkâna düştü. Bu kişi, Monte Kristo Kontu ve Üç Silahşorlar gibi unutulmaz yapıtlara imza atan Fransız yazar Alexandre Dumas’nın kuzeniydi. Tüccarın bu yabancıyı kandırmak istediğini gören genç Teodor, subayı uyardı. Teodor Kasap’ın dürüstlüğünden etkilenen subay, anadili Türkçe olan Osmanlı tebaasından bu Rum çocuğu yanına alıp Fransa’ya götürdü.
Alexandre Dumas’nın anılarında ise bu kısım daha farklı anlatılıyor. Buna girmeden önce bu konudaki kaynakların çeşitliliğinden bahsetmekte yarar var. Kaynaklardan ilki Teodor Kasap’ın Paris’teki yeğeni Lazarides.
Teodor Kasap, Alexandre Dumas’nın kâtibi oluyor
Gazeteci Hikmet Feridun Es, “Tanımadığımız Meşhurlar” başlığıyla derlenen yazılarından birinde, Lazarides’ten aktararak durumu şöyle anlatıyor:
- [Teodor Kasap] orada lise imtihanını verdikten sonra Sorbonne Üniversitesi’ne girmiştir. Burada nihayet çıkış zamanı imtihanları gelmiştir. İşte Teodor Kasap, yetişmesi üzerinde pek büyük tesiri olan meşhur romancı Alexandre Dumas’ya burada rastlamıştır. Alexandre Dumas imtihanlar esnasında da dikkatini çeken bu zeki çocuğun ne milletten olduğunu sormuştur. Kendisine: Bir Türk! cevabı verilince alakası büsbütün artmış, Teodor Kasap’ı tebrik etmiştir. Uzun süren arkadaşlıkları burada başlamıştır. Edebiyata son derecede meraklı olan Teodor Kasap bundan pek memnun olmuştur. Alexandre Dumas mektebi bitirdiği şu anda ne yapmak fikrinde olduğunu kendisine sormuş ve Teodor da şu cevabı vermiştir: “Fransız edebiyatı hakkındaki bilgimi genişletmek istiyorum. Zaten İstanbul’da bir yandan dükkân çıraklığı ederken bir taraftan da çalışırdım. Paris’te de öyle yapacağım. Bir iş bulacağım, bir taraftan da Fransız edebiyatına çalışacağım!” Bu söz üzerine büyük Fransız romancısı, Teodor’a aklından geçmeyen bir teklifte bulunmuştur: “Benim yanımda çalışır mısınız?” Hakikaten Fransız edebiyatını tetkik için bundan daha güzel, bundan daha harikulade bir fırsat olamazdı. Zaten Alexandre Dumas, Teodor’un hamisi olan yeğeninden de bu Türkiyeli genç hakkında birçok şey işitmişti. İşte Alexandre Dumas’nın kâtipliğine Teodor Kasap bu suretle girmiştir. Epey zaman da yanında kalmıştır.
İkinci kaynak, Mithat Cemal Kuntay’ın 3 ciltlik “Namık Kemal” adlı eseri. Kuntay’ın bu bilgileri nereden elde ettiği meçhul olduğundan güvenilirliği sorgulanabilecek aktarımı bu yapıttaki iki ayrı bölümde şöyle:
- Vapurdan İzmir’e çıkan bir Fransız zabiti, bir mağazada bir kumaş beğendi, fakat alamıyordu, mağaza sahibi fazla para istemişti. Mağazada çalışan Rum genci Fransız zabitine aldatılmak istenildiğini fısıldadı. Rum genci, mağaza sahibinin akrabasından Teodor Kasap’tı. Acemistan’da babasını, Arabistan’da da ağabeyini kaybettikten sonra, İzmir’de orta mektebi bitirmiş, akrabasının mağazasında çıraktı. Gencin namusu, Fransız zabitinin tesadüfen hoşuna gitmişti.
- İstanbul’da 1880’de Rumca olarak 15 günde bir çıkan Grafikos Kozmos ismindeki mecmuadan (birinci yıl, s. 203) hülasaten tercüme: “Fransa tarihini romanlarıyla yazan Alexander Dumas pere [baba] İstanbul’da çok tanınan, geniş malumatlı ve iyi gazeteci Teodor Kasap’ı yanına hususi katip olarak aldı. Teodor Kasap Efendi, Dumas perenin yanında 7 yıl çalıştı. O Teodor Kasap Efendi’yi yanına almakla Yunan fikriyatına kıymet vermiş oldu!”
Üçüncü ve son kaynak, doğruluğu da en muhtemel olan… Dumas’nın kendi hatıratındaki şu bölüm:
- Bir gün garip bir elyazısıyla yazılmış bir mektup aldım, Akdeniz kıyılarında konuşulan nev Fransız lehçede kaleme alınmıştı… Bu uzun metni okumaya başlamadan evvel, hemen ilk olarak imzaya göz attım. Yazar kendini Tehodore Cassape olarak tanıtıyordu ve ben bu iki ismi de daha önce hiç görmemiştim. Yazar 18 yaşında olduğunu, Kapadokya’da, Kayseri şehrinde doğduğunu ve Rum doğumlu ama Türk tebaasından olduğunu yazıyordu. Romanım Monte Kristo’yu Yunanca tercümesinden okuyup benim çok zengin ve kibar biri olduğum kanaatine vardığını da ekliyordu. Bu umutlarla aile efradından bir miktar para toplayıp Fransa’ya gelebilmişti. Yunanca ve Türkçe biliyordu ve bu iki lehçeye bir de Fransızca’yı eklemek emelindeydi. Ve eğitimini tamamlayacak bu arzusunu gerçekleştirebilmek için bana müracaat ediyordu. Ona yazdığım cevapta eğitimini kendim tamamlamak için fazla meşgul olduğumu ama beni ziyarete gelirse emellerine nail olmak adına yapabileceklerimi konuşabileceğimizi söyledim. Yunanım ertesi gün kapımda bitiverdi.
Teodor Kasap’ın 15 aylık Fransa macerası
Elbette buradaki “… ertesi gün kapımda bitiverdi” cümlesi pek güven vermese de birinci dereceden tanıklık olarak bu kaynak önemli. Kasap’ı “alabildiğine cahil ama öğrenmeye hevesli” biri olarak betimleyen Dumas, onun Paris’teki Assas Caddesi’nde (Rue d’Assas) o günlerde 5-6 Türk’ün de ikâmet ettiği bir pansiyonda kalış masraflarını karşılar. Pansiyonun sahibi ayda 90 frank karşılığında Kasap’ı ağırlamanın yanında ona bir yılda Fransızca öğretir.
Dumas, Teodor Kasap’ı boş zamanlarında evine yemeğe davet eder. Aradan 15 ay geçer ve kahramanımız artık çok iyi Fransızca konuşmaya başlar. Yine Dumas’ya göre Teodor Kasap bir gün “medeni dünyanın başkentine geliş amacının gerçekleştiğini ve artık Kapadokya’ya (?) dönmesinin önünde bir engel kalmadığını” söyleyerek izin ister. Dumas’nın yapmayı planladığı Yunanistan seyahatini gerçekleştirirse onunla olma sözünü verip Türkiye’ye döner Kasap.
Aradan birkaç yıl geçer. Takvimler 1859 mayısını gösterirken Teodor Kasap tekrar Dumas’nın kapısını çalar. Dumas, bu ânı şöyle anlatır: “O tüyü bitmemiş ergenin bu sefer Gezgin Yahudi’ninki kadar sakalı vardı.”
Bu kez Kasap, Yunanca ve Türkçe tercümanı olarak Dumas için çalışmak ister. Fransız yazar bunu kabul eder.
Teodor Kasap, İtalya’nın ulusal birlik savaşında yaralanıyor
Birkaç ay sonra Teodor Kasap’ın yaşamında bir kırılma daha yaşanır. Dumas, dostu olan devrimci Giuseppe Garibaldi’ye İtalyan bağımsızlık ve ulusal birlik mücadelesinde desteğe giderken yanına Teodor Kasap’ı da alır. Bu dönemle ilgili pek bilgi yok. Ancak Teodor Kasap’ın, Dumas’nın 1860’ta Emma adlı gemiyle çıktığı seyahatte ona tercüman olarak eşlik ettiğini biliyoruz.
Dumas, arkadaşlarından oluşan grubu Yunanistan’a, İstanbul’a, Anadolu’ya, Lübnan’a, Kutsal Topraklar’a ve Mısır’a götürmek üzere bu seyahate çıkmıştı. Bu yazının sonunda tamamına yer verdiğimiz kaynaklardan bir kısmı, seyahatin bunun yerine İtalya’ya yapıldığını belirtiyor. Dumas bu ülkede Teodor Kasap’ı, Garibaldi ve devrimcileriyle tanıştırdı. Kasap’ın İtalyan devrimcilerle ilişkisi arkadaşlıkla kalmaz, onların mücadelesine uluslararası destek sağlamak için uğraşır ve hatta bu amaçla silah kaçakçılığı yapar. Garibaldi ile devrimciler 1871’de zafer kazanacak ve başkenti Roma olan birleşik İtalya kurulacaktır.
Teodor Kasap’ın İtalya’daki savaş döneminden kalma yarası, Paris’te tanışıp ölene dek yakın dost kaldığı gazeteci, yazar ve şair Namık Kemal’i de fazlasıyla etkilemişti. Kasap, İtalya’dan birlikte döndükleri Dumas’yı Namık Kemal ile tanıştırmıştı. Hatta Dumas’nın Malesherbes Bulvarı’ndaki evinde bir akşam yemeği yediler.
Teodor Kasap’ın 1870 yılında neden Paris’ten İstanbul’a döndüğü bilinmiyor. Bildiğimiz, Paris’te elde ettiği entelektüel birikim sayesinde İstanbul’da da “devrim ricalinin” evlerine girip çıkmaya başlayarak Ziya Paşa, Direktör Ali Bey ve Ebüzziya Tevfik gibi isimlerle tanıştığı. Edindiği bu çevre, Teodor Kasap’ın Tatavla’daki (bugünkü Kurtuluş) Rum Mektebi’nde Fransızca öğretmeni olarak işe girmesine de vesile olur.
Teodor Kasap’ın gazeteciliğe ilk adımı: Diyojen dergisi
Teodor Kasap, İstanbul’daki öğretmenlik yıllarında Lulia adlı bir kadınla evlenir ve iki oğlu olur. Dönemin çok dilli Osmanlı yapısına ayak uydurup kalemiyle bir şeyler yapmak ister. Fransa’da III. Napolyon döneminin (1852-1870) baskıcı siyasi atmosferinde mizahın sansürden kaçmada ne kadar işlevsel olabildiğini görmüştür. Sultan Abdülaziz devri İstanbul’unda gazetecilik yapıp bunu denemeye karar verir.
Teodor Kasap, Yunanca “O Diogenes” (Türkçesi “Diyojen”) adlı dergisini her sayı 4 sayfa olmak üzere 22 Kasım 1870’te yayımlamaya başlar. 22. sayıya kadar haftada bir çıkan dergi, sonrasında 147. sayıya dek salı-cuma ve çarşamba-cumartesi şeklinde değişse de haftada 2 kez yayımlanır. 148. sayıdan itibaren haftalık sayı adedi 3’e yükselir.
Diğer gazete ve dergilerin ağdalı bir Osmanlıca kullandığı, yazılara ve konuşmalara Fransızca kelimeler katılmasının moda olduğu bu dönemde Diyojen, bunları yapanlarla dalga geçmekle kalmaz, kendisi de halkın kolaylıkla anlayabileceği sade bir dil kullanır. Atasözü ve deyimlere de sıkça yer verir.
Menapirzade Nuri, Ebüzziya Tevfik ve Namık Kemal gibi devrin önde gelen kalemleri, yazılarını imzasız olarak ve mizahî bir dille Diyojen‘de yayımlamaya başlar. Bu oldukça riskli bir harekettir, zira Matbuat İdaresi’nin (Basın Müdürlüğü) sansürüne takılmak tehlikesini barındırır. Üstelik Teodor Kasap’ın o dönem hâlâ Türkçe (eski alfabe ile) okuma yazması yoktur.
Haber konuları: Dünya, toplum, kültür, sanat, şehir…
Türk mizah edebiyatının babası Direktör Ali Bey, Diyojen‘in ilk yazarıdır. Dergideki makale ve fıkraların hemen hepsi memleketin siyasî ve sosyal hayatı hakkında mizahî üslupta kaleme alınmış eleştirilerdir. Fıkralarda, işlenen konunun özü kısaca ve esprili bir şekilde verilir. Bu konulardan bazılarını, Şükran Oğuz’un yüksek lisans tezinden aktaralım:
- Konuşmalarında hep Frenkçe kelimeler kullanan sivilize gençler
- Almanlara karşı mağlub olan III. Napolyon
- Rusya’nın Paris Muahedesi’ndeki bazı kayıtları kaldırma isteği ve teklifleri
- Mısır Hidîvi İsmail Paşa’nın Mısır’ı ele geçirme çabalarına şiddetli karşı çıkışlar
- Papa’nın hata etmezliği meselesi
- Bulgar Kilisesi’nin Rum Kilisesi’nden ayrılması
- Türkiye’deki muhtelif Patriklerin birbirlerini afaroz etmeleri
- Ermenilerin Hasonist ve Anti Hasonist diye iki gruba ayrılmaları
- Rumeli Demiryolları
- Tramvay
- Şirket-i Hayriye
- Kolera salgını [İstanbul]
- Alafrangalıklar
- Güllü Agop ve Osmanlı Tiyatrosu
- Altıncı Belediye Dairesi’nin [Beyoğlu] faaliyetleri
- Rasathâne Müdürü Kombari’nin zevâl [öğle] vaktini bildiren topu
- Manzûme-i Efkâr sahibi Panosyan’ın kulağı ve burnu
- Beyoğlu’nda her biri yabancı bir sefaretin himayesi altındaki tatlısu Frenkleri’nin çıkardığı gazetelerin yazıları
- Toplumsal hayattan kesitler
- İşin ehli olmayan kişilerin bulunduğu mevkilerdeki icraatları
- Medeniyete giden yolda neler yapılması gerektiği
- Doğu kültürü ile Batı kültürü arasında kalmış Osmanlı toplumunun Batılılaşma yolundaki durumu
Diyojen bir mizah gazetesi olsa da yayın hayatı boyunca sadece 3 karikatür yayımlar. Ermeni harfleriyle Türkçe yayımlanan Manzûme-i Efkâr gazetesinin sahibi Panosyan Ahbâr’la ilgili karikatür 74. sayıda, atlı tramvayla ilgili karikatür 121. sayıda, hükûmet değişikliyle ilgili karikatür 123. sayıda yer alır.
Diyojen’in eleştirel üslubu iktidarı rahatsız etti
Teodor Kasap’ın okumayı ve yazmayı bilmediği bir dilde gazete-dergi çıkarması ilk bakışta tuhaf gelebilir. Ancak Dumas’nın Fransa ve İtalya’daki faaliyetleri sırasında, bizzat okuma yazma bilmesinin şart olmadığını, güçlü yazar ve kâtiplerden oluşan bir ekip kurarak yayıncılık yapabileceğini öğrenmiştir Kasap.
Nitekim İstanbul’daki yayın ekibine “40 beygir gücünde yazı makinesi” diye anılan Ahmet Mithat Efendi gibi isimleri alır. Dahası Türkçe, Teodor Kasap’ın anadilidir. Kendi yazılarını kâtiplerine dikte ettirmesi yeterlidir.
Teodor Kasap, Diyojen‘deki haber ve yorumlarında, gerektiğinde her kesime karşı aynı derecede sert ve iğneleyici bir dil kullanılır. Bir Rum olduğu için kendisini Osmanlı olarak kabul etmeyen muhafazakâr Müslümanları da, anadili Türkçe olduğu için ona mesafeli duran Rum ve Ermenileri de, Osmanlı siyasetine durmaksızın müdahale eden Avrupalıları da eleştirir.
Matbuat İdaresi bu eleştiriler nedeniyle Diyojen‘i defalarca uyarır. Kasap’ın dergisinin buna kulak asmadığını gören yetkililer Diyojen‘i, Tanzimat döneminin diğer gazeteleri gibi birkaç kez kapatır.
Diyojen ilk olarak 4. sayıda, İran Şahı’nın Bağdat’ı ziyaretini konu alan bir yazıda, Şah’ın maiyetinin 10.000 insan ve 20.000 hayvandan ibaret olduğunu ifade ederek “mübalağada bulunmak” suçundan bir buçuk ay kapatılır.
14. sayfada “Dehlîzden Efendi Arab Kölesine” başlıklı yazıda kullanılan “konağın su hazinesinin boşalmış ve farelerin doluşmuş olduğu” ifadesi, Osmanlı devlet hazinesinin ima edildiği şeklinde yorumlanır ve yetkililerin kararıyla Diyojen bu kez 12 gün süreyle yayımlanamaz.
Her iki “zorunlu tatil” kararı da içinde 4 olan dergi sayılarına isabet ettiğinden Diyojen‘in yazı heyeti bu rakamı uğursuz sayar. Bu yüzden Teodor Kasap’ın dergisinin 24. sayısı kapakta “23+1” diye yazılır. Ama uğursuzluk sürer. Cezalar da toplam 4 olduğunda yetkililer Diyojen‘i 10 Ocak 1873 tarihinde basılan 183. sayısından sonra tamamen kapatır.
II. Abdülhamid 1876’da tahta çıkıp Anayasa (Kanun-i Esasi) ve ilk parlamenter sistem (I. Meşrutiyet) ilan edilince basında da bir özgürleşme umudu doğar. Ama bu kısa sürer. ‘Kızıl Sultan’ın “istibdat” devri, Abdülaziz dönemindeki sansürü bile aratacak kadar sert olacaktır.
Abdülhamid, Teodor Kasap’ın tiyatro oyununun ismini değiştirtemedi
Yeni padişah, siyasi mizaha karşı daha da tahammülsüzdür. Öyle ki II. Abdülhamid mizah gazetelerini, 1877’de “Matbuat Nizamnamesi’ (Basın Yönetmeliği) adlı yasal düzenlemeyle yasaklatmayı bile dener ama bunu başaramaz.
“Matbuatın” denetlenmesiyle ilgili tartışmalar meclisi ve kamuoyunu karıştırır. Karikatürler gibi güncel siyasi mizah türlerinin, geçmişteki Karagöz ve meddah gibi halk gülmecelerinden farklı olduğunu, somut ifadeler taşıdıkları için devleti bile yıkabilecek bir etki taşıdıklarını iddia edenler vardır.
Bu tartışmalar sürerken sansürcüler Teodor Kasap’ın kapısına türlü nedenlerle dayanmayı sürdürür. Kasap, Diyojen’in ilk sayılarından itibaren İstanbul’daki tiyatroların yabancı oyunları aynen aktarmasını eleştirmiş, kendi Osmanlıcı görüşü çerçevesinde “yerliliği” vurgulamıştır. Molière, Victor Hugo ve baba/oğul Dumas’ların tiyatro oyunlarını Türkçe’ye uyarlarken de bu yaklaşımı benimser. Bu yüzden örneğin Molière’in Cimri’si, Kasap’ın kaleminde bir Osmanlı halk tiyatrosu oyununa dönüşerek “Pinti Hamit” olur.
Pinti Hamit ilk defa 6 Nisan 1873’te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda oynanır ve çok beğenilir. Eser çıktığı sırada Abdülhamid henüz şehzadedir ve pintiliği halk arasında konuşulmaktadır. Bu sebeple piyesin adı ve muhtemel göndermesi şehzadeyi rahatsız eder. Oyunun İstanbul’da büyük ilgi çekmesi sorunu büyütür. Namık Kemal ve Ziya Paşa ile dostluğu da düşünülerek Teodor Kasap’ın, taht için birinci sırada olan Şehzade Murad’ı desteklemesi, ikinci sıradaki Şehzade Abdülhamid’in olumsuz kanaatini güçlendirir.
Kasap’ın oğlu, edebiyat tarihçisi İsmail Habib Sevük’e gönderdiği mektupta konuya dair şunları söyler:
- Pinti Hamit piyesi basılıp satıldıktan ve ilanları da yapılarak tiyatro binası baştanbaşa dolduğu sırada, sonradan reji komiseri olan Nuri Bey, Şehzade Abdülhamid namına Teodor Kasap’a gelip bu ismin değiştirilmesini ve değiştirmezse hakkında hayırlı olmayacağını söylemiş. Halbuki basılıp satılmış ve ilanları yapılmış bir piyesin son dakikada isminin değiştirilmesinden bir fayda çıkmayacağı tabii idi.
Teodor Kasap, bizzat desteklediği şehzadenin, Abdülaziz’in devrilmesi sonrasında V. Murad ismiyle 30 Mayıs 1876’da tahta çıkışına sevinmişse de neşesi kısa sürmüş olmalı. Çünkü V. Murad, en kısa süre hüküm süren Osmanlı padişahı oldu. Akli dengesini kaybettiği gerekçesiyle 31 Ağustos 1876’da tahttan indirildi. Yerine, şehzadelik zamanından beri Teodor Kasap’tan hoşlanmayan Abdülhamid geçti ve kısa süre sonra istibdat dönemi başladı.
Bol karikatürlü dergiler: Çıngıraklı Tatar ve Hayal
Diyojen‘in kapatılmasının ardından Teodor Kasap 5 Nisan 1873 tarihinde Yunancası O Kovdovváτos (O Kudunatos), Türkçe sürümü ise Çıngıraklı Tatar adını taşıyan, haftada iki defa yayımlanan resimli mizah dergisini çıkarır. Bu gazetede yine Ebüzziya Tevfik ve ayrıca Yanko Resmi gibi yazarlar görüyoruz.
Çıngıraklı Tatar‘ın Bulgarcası 1873 temmuzunda Zvmçatiy Glumço (Zilli Avanak) ismiyle yayımlanır. Derginin neredeyse tüm sayılarında ahşap baskıcı ve karikatürist Konstantinos Orfanidis’in karikatürleri vardır. Ancak bu dergi de 89 sayı yayımlandıktan sonra kapatılır.
Teodor Kasap yine yılmaz. 30 Ekim 1873’te Türkçe yayın yapan Hayal dergisini kurar. Bu dergi, Yunan mitolojisinde alay ve ironi tanrısının isminden esinlenen O Mauoç’u (O Momos/Alaycı) adıyla Yunanca da çıkarılır. Benzer bir içerikle Fransızca Polichinelle, Ermenice harflerle Türkçe olarak Kheyal (toplamda 10 sayı), Bulgarca Şutos (Şakacı) ve sonrasında Kosturka (Paslı Bıçak) da yayımlanır. Dolayısıyla Hayal 5 farklı dilde yayımlanmış olur.
Filippos Nikolaidis’in karikatürlerini çizdiği Hayal yaklaşık 10 kez “tatil” edilir. 319. sayısında Kanun-i Esasi’deki “Matbuat kanun dairesinde serbesttir” (Basın, yasalar çerçevesinde özgürdür) maddesini eleştiren Hacivat ve Karagöz karikatürü Hayal‘in sonunu getirir. Dergi 368. sayısında tamamen kapatılır. Teodor Kasap da Kanun-i Esasi’yi ihlal etmek suçuyla 4 Nisan 1877’de 3 yıllık hapis cezasına çarptırılır.
Teodor Kasap’ın günlük gazetesi: İstikbal
Teodor Kasap, Hayal’i çıkardığı yıllarda bir yandan da ilk sayısı 9 Ağustos 1875’te okurla buluşan İstikbal adlı günlük bir gazete yayımlar. Gazetenin başlığının altındaki yazıda önceleri “Cuma’dan Başka Her Gün Çıkar” yazılıyken bu yazı 115. sayıdan itibaren değiştirilir. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra çıkan sayılarda “Ebnayı Vatan Ki Cism-i Vahiddir – Siyasetten Taksim Kabul Etmez” (Vatanın evlatları tek vücuttur, siyaseten bölünmeyi kabul etmezler) şekline dönüşür. Ancak bu ibare yetkililerce hoş karşılanmadığı gerekçesiyle 202. sayısında kaldırılarak tekrar eski hâline döner.
Gazetenin başyazarı, adı fazla bilinmeyen fakat İslam birliği ve meşrutiyet gibi o dönemin önemli konularında kaydadeğer yazılar kaleme alan Esad Efendi’dir. Bu gazetede başyazı dâhil yazıların neredeyse tamamının imzasız olması yazarlarını saptamayı zorlaştırıyor. Ancak Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Hayreddin Bey gibi isimlerin yazılarının yayımlandığı kesin.
İstikbal gazetesi yayın hayatı boyunca 5 kez kapatılır. Bu cezalardan birinin nedeni ilginçtir. İstikbal, İstanbul’daki İngilizler’in yayımladığı Levant Herald gazetesinden bir yazıyı 24 Aralık 1875’te aynen aktarır. Hemen ertesinde yetkililer İstikbal‘e kapatma cezasını tebliğ eder. Özgün yazının yer aldığı Levant Herald’a ise herhangi bir ceza verilmemiştir. İstikbal yöneticileri bu durumu yetkililere sorar ve yanıtı şöyle aktarırlar:
- … Levand Herald’ın cezasız kalmasına taaccüb ederek [merak ederek] sebebini suale mecbur olduk. Bu gazete Fransızca olup halkımız dahi okumadığından ehemmiyeti [önemi] olmadığı cevabını aldık.
Türkiye’de bir ilk: Gazete yatırımı için okurlardan borç istedi
Matbuat İdaresi, yabancı medyaya anlayışlı davranıp Türkçe gazeteleri ağır bir baskı altında tutmaktadır. Sultan Abdülaziz’in son günlerinde İstikbal gazetesi ikinci kez kapatılınca bardak taşar. Türkiye’de gazeteciler arasındaki ilk basın özgürlüğü dayanışma eylemlerinden biri tetiklenmiştir. İstikbal gazetesine verilen cezayı protesto etmek için Basiret gazetesi 3 boş sayfa ve 1 sayfa ilanla çıkar.
Teodor Kasap da çok öfkelendiğini gösteren bir hamle yapar ve İstikbal gazetesini satışa çıkarır. Bununla da yetinmez, ilginç bir ilana imza atar: Gazetenin idaresi ve içeriğine artık müdahale etmeyeceğini belirttikten sonra okuyucularından masraflara destek olmalarını rica eder.
Kasap, bugün “kitle fonlama” (crowdfunding) diye de nitelenebilecek bu yöntemi Çıngıraklı Tatar‘a yatırım yaparken de kullanmıştır. Derginin 3. sayısında bir matbaa almak için okurlardan 800 lira borç ister. 400 lira toplamayı başarır. Bununla yurt dışından Türkçe, Fransızca ve Rumca hurufat (baskı harfleri) ve baskı tezgâhı satın alır. Geriye kalan para da toplanırsa İngiltere’den makineli tezgâh ile matbaa için gerekli donanımı getirtecektir.
Borç verenler %12 faizin yanı sıra 2 yıl içinde para geri ödenene kadar İstikbal gazetesinin bir nüshasını her gün bedava alabilecektir. Teodor Kasap bu yatırımların şeffaf bir şekilde yapılacağını, muhasebe kayıtlarının yayımlanacağını ve alınacak donanımın borca karşılık teminat olacağını da vurgular. Ona göre gazetesi kendi matbaasına sahip olunca artık başkalarına başvurararak zaman ve para kaybetmeyecek, daha güzel bir iş meydana çıkarabilecektir.
Teodor Kasap’ın, şartlara bakmaksızın 400 lirayı sırf destek için hemen veren en sadık okurlarına minnettarlığını, İstikbal‘de bu dönemde çıkan şu satırlarda görüyoruz:
- Yukarıda dört yüz lira borç verdiklerini yazdığımız kişiler, kendilerine sunulan yarar çok az bir şey olduğu hâlde gazetemizin düzenli bir surette çıkmasını istediklerinden bu girişimimizi desteklediler. Umarız ki saygıdeğer okuyuculardan bu düşüncemizi olumlu bulanlar da gerekli borcu vermek için desteklerini esirgemezler.
Fakat anlaşılan borç vermeyi taahhüt eden bazı okurlar sonuçta bu sözlerini tutmamış ve kalan para toplanamamıştı. Çıngıraklı Tatar‘ın 6. sayısının ilk sayfasında, en üstte yayımlanan “İhtar” başlıklı yazıda, günümüzün söyleşiyle şöyle denir:
- Çıngıraklı Tatar matbaasının kuruluşu için borç vereceğini daha önce bildirmiş olanların bugünlerde gelip kayıt yaptırmaları uyarısında bulunuyoruz.
Teodor Kasap’ın Avrupa’daki sürgün yılları
Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi üzerine hakkındaki kapatma kararı kaldırılıp 29 Mayıs 1876’da yeniden çıkan İstikbal, destek verdiği V. Murad’ın 3 aylık saltanatının sona ermesiyle 3. kez kapatılır. Gazeteye 4. ve 5. yayın yasakları da Matbuat İdaresi’nin kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle verilir.
İstikbal gazetesinin başlığının hemen altında bir süre yayımlanan o sloganda da görüldüğü gibi Teodor Kasap; özgürlük, adalet ve meşrutiyet [anayasal monarşi] kavramlarını vurgulayarak Osmanlı’nın birliğini savunur. Özgürlük karşıtı fikirlere yer veren diğer gazeteleri II. Abdülhamid’in istibdat devrinde bile yüksek sesle eleştirir.
1877’te sansürü hicveden bir karikatür nedeniyle gazetesi kapatılıp Teodor Kasap 3 yıl hapsedilince durum Avrupa basınının ilgisini çeker. Kasap, Avrupa değerlerinin bir savuncusu olarak dünya kamuoyuna sunulur.
Hapisteyken kendisini ziyaret eden ve Hammer Tarihi başta olmak üzere önemli eserlerin çevirmeni olan Ata Bey’den Türkçe okuma yazma öğrenen Teodor Kasap için bir süre sonra bir fırsat doğar. II. Abdülhamid, Nâşir adlı bir dergi çıkarmasını isteyerek Teodor Kasap’ı maaşa bağlayıp etkisiz hâle getirmeyi planlar. Kasap sultanın önerisini kabul edip kefaletle salıverilir. Ama hapisten çıkar çıkmaz Avrupa’ya kaçar.
Teodor Kasap, Ali Şefkati’yle birlikte 1881 yılına kadar Napoli’de İstikbal gazetesini yeniden çıkararak Abdülhamid’e muhalif bir yayın faaliyeti sürdürür. Gazete birçok Avrupa başkentinde yayımlanır. 1879-1899 tarihli Osmanlı resmi belgeleri, Sultan Abdülhamid’in de bu gazeteyi yakından izlediğini gösteriyor.
Mısır Hidivi’nin desteği ve Abdülhamid’in af kararı
Bu dönemde İstikbal gazetesinin Türkiye’ye girişi yasaklanmıştı. Padişah, telgraf ve posta bakanlıklarına sürekli emirler yağdırarak kararının uygulanmasını sağlamaya çalışıyordu. Ancak arşiv belgeleri, bu yasağın ilginç yöntemlerle delinmeye çalıştığına işaret ediyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Paris Maslahatgüzarlığı’ndan gelen bir yazıda “İstikbal gazetesinin ticaret salnameleri gibi bazı kitapların kenarlarını bırakarak [ve sayfaların iç kısımlarını keserek] boş yerlerine yerleştirerek göndermekte oldukları” bildiriliyor. Yeni gazetelerin tarihinin değiştirilip eskiymiş gibi gösterilerek Türkiye’ye sokulmaya çalışıldığı da ifade ediliyor.
Teodor Kasap’ın bu dönemdeki yayıncılık faaliyetlerini, Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan etmeye çalışan Mısır’daki Hidiv İsmail Paşa finanse ediyordu. Kasap hâlâ Osmanlıcılık’a bağlı olsa da, ayrılıkçı faaliyetleri nedeniyle geçmişte eleştirdiği Hidiv İsmail Paşa ile şimdi maddi olarak zorlandığından işbirliği yapmak durumunda kalmıştı.
Sultan Abdülhamid bir süre sonra muhalif basından bazı isimlerle barışarak cepheyi küçültmek istedi. Teodor Kasap’ın karısının kendisine bir af talebinde bulunmasını sağladı. Ebüzziya Tevfik aracılığıyla gelen bu talebi kabul etti ve böylece Teodor Kasap 1881’de Türkiye’ye dönebildi.
Teodor Kasap bu dönemde önce padişahın esvapçıbaşısı İsmet Bey’in odasında muavin, ardından saray kütüphanecisi olarak çalıştı. Kasap’ın görevleri arasında polisiye edebiyata çok meraklı Abdülhamid için bu türde eserleri tercüme etmek de vardı.
Dostu Alexandre Dumas’nın başyapıtlarından Monte Kristo Kontu’nun ilk Türkçe çevirisini de Teodor Kasap’ın yaptığını unutmamak gerekir. Bu romanın Diyojen‘de 1 Kasım 1872-1 Mayıs 1873 yılları arasında yayımlanan tefrikası yarım kalır. Eser daha sonra Ahmet Mithat Efendi’nin matbaasında 6 cilt olarak basılır. Ahmet Mithat’ın “Hasan Mellah” adlı romanına da bu yapıt esin kaynağı olur.
Teodor Kasap “bağımsız medya” için elinden geleni yaptı
5 Haziran 1897’de İstanbul’da hayata gözlerini yuman Teodor Kasap, son birkaç yılı bir kenara bırakılırsa, “bağımsız medya” uğruna kavgayla geçen 62 yıllık bir ömür sürdü.
Kasap’ın Osmanlı basınına yönelik en temel eleştirisi de devlet hazinesinden yardım alan gazetelerin bağımlı ve taraflı hâle gelmesiydi. Okurlarından borç istemesi, gazetecilik için editöryel bağımsızlığı elde etme çabasının bir sonucuydu.
Teodor Kasap basın özgürlüğünü cesurca savunurken büyük riskler aldı. Örneğin devletin yazı yazmayacağına dair güvence aldıktan sonra ülkeye girişine izin verdiği Namık Kemal’e, Teodor Kasap’ın Diyojen‘i kucak açtı ve yazılarını imzasız yayımladı.
Bununla birlikte Teodor Kasap, yabancı sermayeli gazetelere karşı çıkıyordu. Osmanlıcı bakış açısıyla bu yayınların devleti kötülemekten başka bir şey yapmadığına inanıyordu. Osmanlı yönetiminin yabancı gazetelere göz yumup Türkiye menşeili gazetelere hiç acımaması da Kasap’ı kızdırıyordu.
Haksız rekabet yaratan bir başka olgu da, sansürden dolayı yayınına “ara verilen” yabancı gazetelerin maddi zararlarının ilgili devletler tarafından karşılanmasıydı. Kasap, bunu bilen yabancı gazetecilerin kasten kendilerini kapattıracak yazılar yayımladıklarını savunuyordu.
Ne olursa olsun Teodor Kasap, Türkiye’de basın tarihi deyince mutlaka hatırlanması gereken bir isim. Teodor Kasap’ın neredeyse tamamen unutulduğu bugünlerde istos yayın’dan çıkan “Çıngıraklı Tatar – Bütün Sayılar” kitabı bu yüzden teşekkürü hak ediyor.
Teodor Kasap’ın Diyojen’inden bir haber ve bir hiciv
Teodor Kasap ile ilgili bu yazıyı ona yakışır şekilde bitirmek için önce Diyojen’in ceza almasına neden olan 14 Aralık 1870 tarihli fıkrasından bir bölümü hatırlayalım:
- Bağdat’a teşrif eden İran şahının maiyetinde kırk bin can varmış… Ancak bu nüfusun hepsi insan olmayıp otuz bini at, deve ve eşek gibi hayvan olduğundan muşarunileyhin maiyeti halkı topu on bin kişiden ibaret demek olur… Bu miktar nüfustan yalnız rub’u (dörtte biri) iki ayaklı hesap edilmek şartıyla bir takımı çıplak, bir takımı nallı, bir miktarı da adet üzre kundura ve çizmeli temam yüz kırk bin ayak hasıl olur. Baş mikdar-ı nüfusa muadil olmak lazım gelirse de kaffesi bir cürm ve siklette olmayıp çünkü içlerinde eşek başı, deve başı, at başı gibi muhtelif cesamette başlar olduğu gibi insan başlarının dahi elli dirhemlikten bin dirhemliğe kadar bulunacağında bunların taksimi halinde salifü’l-beyan yüz kırk bin ayak nisbetinde insan başı hasıl olacağı bedihidir. Kulaklar dahi baş gibi büzülüp düzülmeğe muhtaçtır. Çünkü her ne kadar kırk bin nüfusta seksen bin kulak varsa da uzunlu kısalı olduğundan yüz kırk bin ayaklık kulak vücuda getirilmek için taksimi icab eder. Kuyruk bahsine gelince yalnız otuz bin kuyruk olup bu ise heman bir boyda bulunduğundan taksime sığar yeri yok gibidir. Binaenaleyh Diyojen insan ile hayvanı fârik bir alamet olmak üzre kuyruğu haliyle yerinde bırakır.
Yabancı bir devletin temsilcisi olan Nasreddin Şah’ı bu yazıyla küçük düşürdüğüne hükmedilince Diyojen okurlarına her zamanki iğneleyici üslubuyla şöyle seslenmişti:
- Keyfiniz iyi mi? Beni sorarsanız alâdan alâyım. Hele iki ay ruhsatla ahirete sıla edileliden beri o kadar semirdim ki bütün vücudumun derileri çatladı. Lakin işsizlikten güç bela bir buçuk ay kadar turha bulup avdet eyledim. Ahirette işsiz bulunmak ne fena! Canımın sıkıntısından bütün gün kitap okudum yattım. Hele Nadir Şah tarihini birkaç kere hatim eyledim. Çok büyük adam imiş!
Akşit, Ahmet, “Teodor Kasap, Katip Salih ve Ahmed Mithat Nev-İcad Karagöz’ün Doğuşu, “Toplumsal Tarih, sayı 289, Ocak 2018, s 44-57.
Çakır, Hamza, Tarihimizin İlk mizah dergisi Diyojen’in Kapatma Cezalarına Yine Mizahi Yoldan Gösterdiği Tepkiler, Erciyes Üniversitesi
Efe, Peri, “Teodor Kasab, Namık Kemal ve Haşmet’in Geleneksel Seyirlikler – Batı Tiyatrosu Tartışmaları, “Toplumsal Tarih, sayı 181, Ocak 2009, s 80 – 5.
Hugo’-dan Türkçeye Yapılan Tercümeler Üzerinde Bir Araştırma, İstanbul 1978, s. 357,
İbret Abdülhamid’e Verilen Jurnaller ve Jurnalciler, İstanbul 1961,1, 124-125;
İz, Fahir, “Kaşâb, Teodor”, El2 (Ing.), IV, 681-682.
Nâmık Kemal’in Husûsî Mektupları (haz. Fevziye Abdullah Tan-sel), Ankara 1967-69, 1-11, tür.yer.; Ebüzziyâ Mehmed Tevfik,
Oğuz, Şükran, Tanzimat Döneminde Mizah ve Diyojen Gazetesi, Yüksek Lisans Tezi, Balıkesir, 1998
Özdiş, Hamdi, Teodor Kasab ve İstikbal Gazetesine Dair Notlar
Seval Şahin, Alp Eren Topal, Stefo Benlisoy “ Çıngıraklı Tatar – Bütün sayılar” İstanbul, 2022
Selim Nüzhet [Gerçek], Türk Gazeteciliği, İstanbul 1931, s. 52, 60-61, 70-71; N. 1897″, Megali Elliniki Engiklopedla, Atina 1930, XIII, 931; Köprülü.
Sungu, İhsan, “Teodor Kasab” Müteferrika, sayı 14, 1999, s 40-49.
Üyepazarcı, Erol “Türk Basınının İlk Mizah Dergilerinden ‘Çıngıraklı Tatar,” Müteferrika, sayı 21, Yaz 2002 -1, s. 27-44.
Yeni Osmanlılar Tarihi (haz. Ziyad Ebüzziyâ), İstanbul 1974, |||, 45, 243; Zeynep Ker-man, 1862-1910 Yılları Arasında Victor
” (trc. Ayten Sönmez], Kritik, sy. 2, İstanbul 2008, s. 132-138); Erol Üyepazarcı,
“Türk Basınının İlk Mizah Dergisi: Çıngıraklı Tatar”, Müteferrika, sy. 21, İstanbul 2001, s. 27-44; a.mlf,
(Devrinin insanları ve Olaylan Arasında), İstanbul 1944,1, 586-596;
İLGİLİ: