Rus gazeteci, yazar ve yönetmen Olga Haldız, 13 yıl önce evlenerek Türkiye’ye yerleşti. Sanat haberlerinden siyasete yöneldiği ve hem Rusya hem de Türkiye’de basına baskının arttığı bir dönemde pek çok gazeteci gibi o da işini kaybetti. Rusya’nın Ukrayna işgali sürerken Türkiye’de kendisini “arafta” hissettiğini söyleyen Haldız, “Eğer gerçekten bir gücünüz varsa Tolstoy’la, Dostoyevski’yle uğraşmak yerine savaşı bitirin” diyor.
Rusya tarihinin en soğuk günlerinden biri yaşanıyor. Termometreler bile donuyor. Neredeyse kimse evden dışarı çıkmıyor, sokaklar bomboş. Pencereden kafayı çıkartmak bile çok zor fakat gazetecilere tatil yok.
Muhabir Olga Haldız toplu taşımayı kullanarak zorlukla ofise ulaşıyor. Neredeyse donmuş hâlde… Ama haber merkezinde hayat durmuyor, günün görev dağılımı yapılıyor. Haldız da uzak bir köye, “inekler soğukta hayatta kalabiliyor mu” diye haber yapmaya gönderiliyor. Gazeteci soğukta hayatta kalabilir mi, bunu düşünen yok.
Köye gidiyor, haberi yapıyor. Ama gazetenin aracı onu unutup merkeze geri dönmüş. Haldız, “Tezek kokuları haftalarca burnumdan gitmedi, o günü hiç unutamıyorum” diyor.
Moskova Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi’nden mezun olan Haldız, aynı zamanda bir yazar ve yönetmen. 2019 yılında ünlü Rus senarist ve yönetmen Arseniy Gonçukov’un senaryo yazarlığı ve yönetmenlik atölyesine katılmış. Kısa filmler ve belgeseller de çeken Haldız’ın, bir Sovyet gazetecinin gözünden 1980’ler Türkiye’sini anlatan “Muhabir” adlı Rusça romanı geçen yıl Rusya ve Türkiye’de yayımlandı.
16 yaşında şehir haberleriyle gazeteciliğe başladı
Geçmişte Moskovski Komsomoletz, Rus Devlet Televizyonu ve Rusya’nın Sesi Radyosu gibi kuruluşlarda muhabir ve editör olarak çalışan Haldız, Ukrayna’daki savaşın sürdüğü bugünlerde, Türkiye’de yaşayan Rus gazetecilerden biri.
Rusya’daki mevcut durum nedeniyle ülkesindeki basına çalışamadığını belirten Haldız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasına, sarı basın kartı taşımasına ve Türkçe bilmesine karşın Türk basınına çalışmak konusunda da oldukça temkinli. Türkiye’deki binlerce işsiz gazeteci gibi o da kendisini arafta kalmış hissediyor.
Moskova’ya yaklaşık 200 kilometre uzaklıktaki Tolstoy’un memleketi Tula’da doğan Haldız, yazma yeteneği nedeniyle küçük yaşta gazeteciliğe yönelmiş. O günleri şöyle anlatıyor:
- Annem öğretmendi. Bir arkadaşının kızı Moskova’da gazetecilik okuyordu, yani yazıyla ilgili bir iş yapıyordu. O yıllarda lisedeyim, bunu duyunca içimde bir merak uyandı. Ben de gazetecilik okumak istiyordum. Rusya’nın en ünlü gazetelerinden biri olan Moskovski Komsomoletz’in Tula’da bölge bürosu vardı. Hangi cesaretle yaptım bilmiyorum fakat güvenliği aşıp genel yayın yönetmeninin odasına çıktım. Gazeteci olmak, haber yazmak istediğimi söyledim. Henüz 16 yaşımdaydım. İsteğimi geri çevirmediler. Şehir haberleri yapmaya başladım. Düşünün, daha lise sıralarında büyük bir gazetenin sayfalarında kendi imzamı görüyorum. Bu beni heyecanlandırdı.
Liseyi bitirince Haldız’ın hayali Moskova Devlet Üniversitesi’nde gazetecilik okumakmış. Koşullar oldukça zorlu, ailenin maddi imkânları yetersiz… Haldız yaşadıklarını şu sözlerle aktarıyor:
- Moskova’ya gidişimde insanların ayakkabılarının ne denli temiz olduğunu fark ettim. Benimkisi çamur içerisindeydi. Çünkü taşrada yaşıyorduk yollar bozuktu. Oysa 200 km ötemizde hayat çok farklıydı. Üniversiteye girişim öyle kolay olmadı. Çünkü rüşvet gerekiyordu. 1998 yılında ülkede yaşanan kriz ailemi derinden etkiledi, dolayısıyla beni destekleme imkânları yoktu. Zor oldu fakat ikinci girişimde sınavı kazandım. 16 yaşımda yaptığım gibi güvenliği aşıp yerel bir yayın organının genel yayın yönetmenine gittim. İşe kabul edildim. Bir yandan çalışıp diğer yandan okudum. Sonrasında Rus Devlet Televizyonu’nda işe başladım, yine cesaretim sayesinde…
O günlerde Rusya’da pek çok faili meçhul cinayet işleniyor, gazeteciler öldürülüyordu. Haldız sanat haberlerine yöneldi, tâ ki Türkiye’ye gelene kadar… “Rusya gibi politik olarak oldukça hararetli bir ülkede yaşayıp sanat haberleri yapmak sizi bir gazeteci olarak tatmin etti mi” sorusuna Haldız şu yanıtı veriyor:
- Siyaset yazmadım, sanat yazdım. Fakat yaşananların farkındaydım. Zaten 2011 yılında evlenip Rusya’dan ayrıldım. Sonrasında ülkemde işler ne yazık ki daha da karmaşık bir hâle geldi.
“Motivasyonum kırıldı”
Haldız evlilik yoluyla vatandaşlık kazanıp Türkiye’ye yerleşmişti. Ülkeyi yeterince tanımıyordu. Dolayısıyla ilk etapta Türkiye’yi yakından tanıyabileceği kaynakları Rusya’dan satın aldı. Türkçe öğrenmeye başladı. Şansı yaver gitmişti çünkü Türkiye’ye yerleştiği yıllarda Rusya’nın Sesi Radyosu İstanbul’dan yayına başlamıştı. Haldız böylece yeniden basına döndü. 2011-2014 yılları arasında bu kuruluşta çalıştı. Bu arada sarı basın kartına başvurup oldu.
Haldız gazeteci olarak Türkiye’de sanattan siyasi meselelere yöneldi ancak vatandaşı olduğu iki ülkede de haberciler için zorlu bir süreç başlıyordu. 2013’te Gezi protestoları Türkiye’yi sarstı. Ukrayna’daki Maidan protestolarının ardından 2014’te Moskova yanlısı Yanukoviç Yönetimi devrildi ve Rusya Kırım’ı ilhak ederek bu ülkeyi işgale başladı. Sonrası yokuş aşağı…
İşini kaybettiği o günleri “Kendimi arada kalmış gibi hissediyorum” diye hatırlayan Haldız şunları ekliyor:
- Türkiye gibi Rusya’da da işini kaybeden çok sayıda gazeteci var. Yaşayabilmek adına farklı mesleklere yöneldiler. Pek çok yayın organı kapandı. Rusya’daki bazı meslektaşlarım yaşamlarını sürdürmek adına sürecin farkında olmalarına karşın uyum sağlamak zorunda kaldılar. Çünkü geçindirmek zorunda oldukları aileleri var, kimseyi suçlayamam…
2014’te başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, 2022 şubatında Moskova’nın “özel askerî operasyon” diye nitelediği geniş çaplı işgalle sürüyor. Son 2 yılda iki ülkeden binlerce asker ve Ukraynalı sivil savaşta öldü. Hem Rusya hem de Ukrayna’dan çok sayıda gazeteci, aralarında Türkiye’nin de olduğu çevre ülkelere sığındı. Haldız’a bir gazeteci olarak yaşanan savaşla ilgili düşüncelerini sorduk. Sorumuzu şöyle yanıtladı:
- Bir Rus olarak savaş konusunda fikir beyan etmek zor bir konu. Şu kadarını söyleyebilirim ki yaşananlar oldukça hayal kırıcı. Motivasyonumu kaybettim. Kimi Türk arkadaşlarım savaşın başladığı zamanlarda bana bir sürü sorular soruyordu. Savaşı başlatan ben değildim. Sosyal medya sayfalarımda farklı görüşlerden hem Rus hem de Ukraynalı arkadaşlarım var. Kimseyi takipten çıkartmıyorum, sadece yaşanan acılarla empati kurmaya çalışıyorum.
Bu savaş nedeniyle Batı’da bazı ülkelerde Rus kültürüne dair genel bir boykot başlatılmasını, hatta Tolstoy ve Dostoyevski gibi dev yazarların eserlerinin bile hedef alınmasını da eleştiren Haldız, “Eğer gerçekten bir gücünüz varsa Tolstoy’la, Dostoyevski’yle uğraşmak yerine savaşı bitirin” dedi.
İLGİLİ HABERLER:
Bilgi savaşı kızıştı: Ukrayna’da en çok kullanılan mobil uygulamalar
Ukrayna haberleri: Rusya’nın işgali, ödeme duvarlarını yıkıyor