Dosya

Türkiye’deki yabancılar haberleri böyle izliyor: ‘Virüs yaymıyoruz’

Kelvin (solda) ve Roza
Karantinada Haber yazı dizisiyle Türkiye’de farklı kesimlerden vatandaşların koronavirüs günlerinde haberleri nasıl tükettiğini incelemiş, sonrasında dünyadaki okur ve izleyicilerin değişen medya alışkanlıklarına da bakmıştık. Bu kez gözlerimizi Türkiye’de yaşayan dört yabancının haber tüketimine çeviriyoruz. George Floyd’un ölümünün ardından ABD’de ırkçılık karşıtı gösterilerin sürdüğü bugünlerde Türkiye’de yaşayan Nijeryalı Kelvin Olugunna, “Yabancılar virüs yaymıyor” diyor. Annesi Rus asıllı olan Tolie’nin aklında kalan haberlerden biri de “Hrıstiyanlar koronavirüs getiriyor” denilerek İstanbul’da kapısı yakılan kilise…

İstanbul’da yaşayan Nijeryalı bir erkek ile Rus ve Türkmen iki kadın… İzmir’de yaşayan Macar bir kadın… Onlarla geçen ay içerisinde dört gün boyunca WhatsApp üzerinde iletişimde kaldım. Amacım, koronavirüs günlerinde haberleri nereden takip ettiklerini, hangi habere nasıl tepki verdiklerini anlamaktı. Sonuçta şu notlar çıktı ortaya:

Nijeryalı Kelvin: CNN’in Instagram hesabı, TRT, Daily Sabah

Kelvin Olugunna, Nijerya’dan üniversite eğitimi için ülkemize gelen bir ekonomi öğrencisi. Arkadaşlarıyla beraber Beylikdüzü’nde bir evde yaşıyor. Onu memleketimize iten asıl faktör futbol sevgisi olmuş. Şu anda Beşiktaş Spor Kulübü’nün altyapı oyuncularından.

Sosyal izolasyon döneminde 40 gündür evde olduğunu, panik veya endişe hissetmediğini, sadece evde kalmaktan ve aynı şeyi tekrar tekrar yapmaktan sıkıldığını söylüyor. Salgında kaybettiğimiz insan sayısının çok olmasının onu derinden etkilediğini ve geceleri uyuyamadığını belirtiyor. “Kalbime saplanan bir bıçak gibi” diyerek ifade ediyor bu durumu.

Normal hayatında haber okumaktan hiç hoşlanmadığını, ancak içinde bulunduğumuz kriz döneminde dünyanın her yerinde neler olup bittiğini öğrenmek için CNN’in Instagram hesabını, TRT ve Daily Sabah’ı takip ettiğini söylüyor. Koronavirüs onda kaygı bozukluklarına yol açmış. Her saat başı son dakika haberlerini kontrol ediyor.

Türkiye’deki haber bültenlerini ‘üstün’ buluyor

Türk haber kanallarını oldukça beğeniyor. “Burada günlük olarak yeterince haber alıyorum ve diğer ülkelerle karşılaştırıldığında haber bültenleri açısından Türkiye’nin diğerlerinin çok üstünde olduğunu düşünüyorum. Türk basınında yayımlanan haberlerde hiç saçma bir şey bulamadım, bence inanılmazlar” diyor.

Ailesi Nijerya’da olduğu için, koronavirüs öncesi uçuşların iptal olacağını öngörerek bilet almış fakat sınırların kapatılmasından dolayı gidememiş. Bu durumu “Gerçekten şu anda ülkemde olmak istiyorum ve keşke yapabilseydim. Ama ne yapacağımı bilmiyorum. Aslında önümüzdeki ay için planlanan bir bilet daha aldım, umarım havaalanı o zamana kadar açılır da eve gidebilirim” diyerek açıklıyor.

‘Yabancılar için daha açıklayıcı haberler yapılmasını istiyorum’

Özellikle bir haberdeki eksik, Kelvin’in hayatını doğrudan etkilemiş.

Yeni bir koronavirüs türü olan SARS-CoV-2’nin neden olduğu COVID-19 küresel salgını süresince Türkiye’deki ilk vaka 10 Mart’ta görülmüş, 10 Nisan’da gece yarısına iki saat kala açıklanan iki günlük sokağa çıkma yasağı ülke çapında kargaşaya neden olmuştu.

Türkiye medyasında izlediği haberlerden genelde memnun olan Kelvin, o geceyi bir istisna olarak sayıyor. Yasak açıklandığında evinde yiyecek hiçbir şeyi yokmuş ve ertesi gün almayı planlıyormuş. İlk haberlerde ekmek ve su gibi ihtiyaçların nasıl karşılaşanacağının belirtilmediğini, internete baktığınında da açıklayıcı bir bilgi bulamadığını söylüyor.

Komşuları panikle merdivenlerden inince onları takip etmiş ve kendini bir karmaşanın ortasında bulmuş. Deprem oldu sanmış. Sonra insanların markete hücum ettiğini görünce durumu anlamış ama yanında para olmadığı için geri dönmek zorunda kalmış. Sonuçta iki gün boyunca ev arkadaşlarıyla birlikte kek, kurabiye ve yumurta yemek zorunda kalmışlar.

Kelvin bu yüzden medyanın daha açıklayıcı haberler yapmasını, bunu yaparken ülkedeki kimsenin mağdur olmaması için yabancıları da düşünmesini istiyor.

‘Virüs yaydığımız iddiası yıkıcı ve saçma’

Kelvin, Twittter’da okuduğu bazı haberlerin yabancı düşmanlığı nedeniyle onu üzdüğünü ekliyor. Şunları söylüyor:

“Bazı kişilerin virüsün yabancılar tarafından yayıldığını varsayması oldukça yıkıcı. Bence bu çok saçma. İnsanlar dünyanın dört bir yanına hareket ediyor, ama aynı zamanda Suudi Arabistan’a herhangi bir şekilde seyahat eden ve virüsle birlikte gelen bazı insanlar vardı. Hem Türk vatandaşları, hem de yabancılar… Yani bu yabancı uyruklu vatandaşların kasten yaptığı bir şey değil.”

Salgın gibi olağanüstü durumlarda yabancıların suçlanması birçok ülkede yaygın olarak gözlemlenen bir sorun. Kelvin, kendi ülkesi Nijerya’da da, Avrupalıların Afrika’yı sömürmek için virüsü kıtaya getirdiğine inanan insanların olduğunu söylüyor. Bu insanları “irrasyonel canlılar” diye niteliyor.

Macar Melinda: TRT World başka dillere de çevirebilirdi

Melinda ile İzmir Kordon’da çay içerek bu görüşmeyi yapmak isterdim ama maalesef ancak Instagram’da buluşabiliyoruz.

Üniversite yıllarında Macaristan’dan Erasmus için geldiği ve ilk görüşte hayran kaldığı İzmir’e taşınmış. Yüksek lisans eğitimine burada devam etme kararı almış. 12 Mart’tan mayıs başına kadar hep evde kalmış. Sadece bir kez bakkala gitmek için çıktığını söylüyor.

Melinda, Kelvin’in aksine hiç Türkçe bilmiyor. İngilizce’yi ise orta derecede biliyor. Bu nedenle dünya ve Türkiye gündemini takip etmekle oldukça zorlanıyor. Televizyonda ne zaman bir haber görse ev arkadaşlarından tercüme etmesini istiyor. En sonunda pes etmiş. “En azından TRT World’ün internet sitesinde İngilizce’nin yanı sıra diğer dillerde de tercüme yapılabilirdi” diyor. Bu durumdan mağdur olan başka tanıdıklarının da olduğunu söylüyor.

Macaristan’ın resmi verileri ve Worldometers

Neyse ki Erasmus arkadaşları ve ev arkadaşları günlük haber özetlerini onunla paylaşıyor. Bu nedenle son dakika yasaklarından etkilenmemiş. “Onlar olmasa durumum nasıl olurdu hayal dahi edemiyorum” diyor.

Kendisine ülkesindeki haberlere nasıl ulaştığını soruyorum. Başlangıçta Macaristan’ın resmi koronavirüs sayfasını ve her gün son dakika haberlerini kontrol ettiğini, ancak artık sadece Worldometers sitesinden her yerde ne kadar vaka olduğuna ve Macaristan’daki ölüm verilerine baktığını ifade ediyor. Zaman zaman Facebook’ta takip ettiği, Macaristan’ın büyük gazetelerinin paylaştığı bazı ilginç makaleleri görüyor ve okuyor.

Roza: Taksim’de endişeyle haberleri izleyen bir Türkmen

Türkmenistan vatandaşı Roza ise dört yıl önce çocuklarını ve eşini memleketinde bırakıp Türkiye’ye çalışmaya gelmiş. İstanbul’un en merkezi ve kalabalık noktalarından Taksim’de bir otelde temizlik işçisi olarak çalışıyor. Otelin çok kalabalık olduğunu söyleyen Roza hijyen açısından oldukça endişeli.

Onunla burada yaşayan yabancıların duygusal durumunu incelemek istiyorum. O, bu durumdaki tek insan değil. Binlerce Türkmen, Özbek, Gürcü; ailelerini ülkelerinde bırakıp çocuklarının masraflarını karşılayabilmek, ülkelerinde başlarını sokabilecekleri tek göz odalı bir ev inşa edebilmek için, Türkiye’deki otellerde temizlik işçisi, evlerde yaşlı veya çocuk bakıcısı olarak çalışıyor.

‘Sanki yetkililer ortadan kaybolmuş gibi’

Türkmenistan’da geçtiğimiz günlerde fırtınalar büyük bir yıkıma yol açtı. RLE muhabiri bu durumu kaotik olarak nitelendirirken orada yaşananları “Sanki yetkililer ortadan kaybolmuş gibi, [hükûmet tarafından] insanlara yardım etmek için hiçbir önlem alınmıyor” sözleriyle kamuoyuna duyurdu. Türkmenistan’ın bir ili olan Lebap’ta yüzlerce insan evsiz kaldı.

Roza bu süreçte ailesiyle görüştüğünü fakat koronavirüs günlerinde arkadaşlarının, tanıdıklarının başına ne geldiklerini bilmediklerini ağlayarak açıklıyor. Son zamanlarda kaygı bozuklukları başlamış. “Hayat Eve Sığar” uygulamasında bir ara enfeksiyon yoğunluğu çok yüksek olarak gösterilen Taksim bölgesinde bulunmaktan endişeli. Bu durum onu devamlı haberlere bakmaya itmiş.

Medyaya güveni kalmadı, doğrudan kurumlara bakıyor

Orta derecede Türkçe bilen Roza, her saat başı son dakika haberlerini televizyondan ve internetten takip edip günde üç defa bu uygulamadan bölgesindeki son durumu inceliyor. Bazı haberler onun moralini bozarken bazı haberler ise ona umut kaynağı oluyor. “Türk basınından ülkede yaşanan son dakika olaylarını verimli bir biçimde alıyoruz fakat koronavirüsle ilgili bilgilendirme haberleri çok zayıf” diyor.

Açık oturumlarda asıl konuşması gereken yetkin kişiler yerine, konuyla dolaylı olarak ilgisi olan kişilerin halka bilgilendirme yaptığını ve bu bilgilerin bazen yanlış olduğunu söylüyor. Bu nedenle basının bireysel olarak doktor veya uzmanlarla konuşup açıkladığı bilgilere artık güveni kalmamış. Onun yerine doğrudan kurumların yaptığı açıklamalara kulak veriyor.

TRT Avaz ve yabancı medyayı izliyor

Ülkesiyle ilgili haberleri en çok TRT Avaz, Özgür Avrupa Radyosu, Azat Habar ve Kırım Haber Ajansı (QHA) aracılığıyla takip ediyor. Ülkesindeki sıkı medya yasakları nedeniyle bağımsız platformları tercih ettiğini açıklıyor.

Özgür Avrupa Radyosu’nun (RFE) Türkmen Servisi, siyasi olarak bağımsız rapor veren tek uluslararası Türkmen dili medyası olduğu için Roza’nın da güvenini kazanmış (Roza’nın yanı sıra, Melinda ve Tolie’nin de gerçek isimlerini kendi talepleri üzerine gizledik).

Roza’dan, bu dönemde gördüğü haberlerden onda en çok iz bırakanları seçip bana göndermesini rica ediyorum. Aklında kalan haberler ve yaptığı yorumlar şöyle:

  • En kaliteli bilgi aldığı platformun BBC News Türkçe’nin YouTube kanalı olduğunu söylüyor. Aklındaki tüm soru işaretlerine cevap bulmuş. Özellikle Cerrahpaşa belgeselini çok beğenmiş. Koronavirüs ve karantina psikolojisi hakkında ürettikleri içerikler sayesinde kaygısının azaldığını ve kendini güvende hissettiğini belirtiyor.

‘Gazetecilik dediğin böyle olur’

  • Bugün ilk olarak bu kanaldan “Pik, R0, salgın eğrisi, yayılma hızı, ikinci dalga… Koronavirüs grafiklerini nasıl yorumlamalıyız” başlıklı videoyu izlemiş. “ Gazetecilik dediğin böyle olur. Söylentilerle değil bilimsel verilerle belgesel gibi haber yapmışlar” diyerek teşekkür ediyor.
  • Kırım Haber’den Türkmenistan’da koronavirüs kelimesinin yasaklandığını duymuş. Bu haberlerin çevresinden duyduklarıyla örtüştüğünü söylüyor. Sokakta salgınla ilgili konuşanların hapse atıldığına dair duyumlar almış. Bunun yanlış olduğunu, ülkenin vatandaşlarını tehlikeye attığını düşünüyor.

Sözcü’de haber, Twitter’da video

  • Sözcü gazetesinde “Korona korkusuyla çok sayıda hayvan sokaklara terk edildi” haberini okumuş. Veteriner olan arkadaşından ve televizyonda dinlediği birçok uzmanın “evcil hayvanları olanlar koronavirüsten korkmasın” açıklamalarını dinlediğini ve diğer insanların aksine kendi kedisine koronavirüs bulaştırmaktan korktuğu için ondan uzak durduğunu anlatıyor.
  • Meşhur yasak gecesindeki izdihamın görüntülerini Twitter’da görmüş. Haftalardır evde kalan komşularının o gece eldivensiz ve maskesiz sokağa çıktıklarını ve sonradan “ne yaptık biz” diye hayıflandıklarını söylüyor.

Kaygıları artıran haberler

  • CNN Türk’te “Koronavirüs hastası yoğun bakımda nasıl delirdiğini anlattı” haberini ve buna benzer haberleri okuyunca dehşete kapıldığını ve yaşadığı kaygı duygusunun daha çok arttığını söylüyor.
  • Haberlerden sağlık çalışanlarının ölüm haberlerini duydukça çevresindeki insanların hasta olsalar da hastaneye gitmemekte direttiklerini gözlemlemiş.
  • Televizyonda iyileşen koronavirüs hastalarının kanlarının fahiş fiyatlara satıldığını, kolonyanın ve maskenin karaborsaya çıktığını görmüş. Bunun suistimal olduğunu düşünüyor.
  • BBC Türkçe’nin “Koronavirüs: Covid-19’u atlatanların iyileşmesi ne kadar sürüyor” başlıklı haberi aklında kalmış.

Tolie: TV haberleri beslenme alışkanlıklarını değiştirdi

Tolie, Rus vatandaşı olan annesinin evliliği üzerine Türkiye’ye gelmiş ve iki yıldır burada yaşıyor. İletişim fakültesinde okuyor ve günlük hayatta bolca haber tüketen biri. Koronavirüs öncesinde haberleri her gün dört ayrı mecradan takip ettiğini söylüyor: Gazete Duvar English, Daily Sabah, Fox TV ve Russian Press Agency.

Dilimizi yeni yeni öğrendiğinden Türkçe haber kanallarını anlamadığını belirtiyor. Ama arkadaşlarının yardımıyla Fox Ana Haber’i izleyebiliyor.

Tolie koronavirüs sürecinde mayısa kadar yaklaşık bir buçuk ay evde kalmış. Zamanın geçmediğini ve vakit öldürmeye çalıştığını söylüyor. Günün yarısını sosyal medya hesaplarında geçiriyor. Özellikle Twitter’da çok sayıda Rus ve Türk haber hesapları ile gazetecilerin kişisel hesaplarıyla etkileşim içinde.

‘Haber izlemeyi bıraktım, hep aynı konular’

Haber izlemeyi bıraktığını çünkü devamlı aynı konuların ısıtılıp önüne getirildiğini söylüyor Tolie. Profesyonel gazetecilerin hazırladığı haberlerde bile yanlış bilgiler görünce herşeyi kendisi teyit etmeye başlamış.

Televizyona çıkan uzmanların dediklerini ise neredeyse harfiyen uygulamış. Canan Karatay’ın tavsiyesi üzerine beslenme alışkanlıklarını değiştirmiş. Artık sebze ağırlıklı besleniyor.

Gördüğü başka haberler üzerine Adana’da bulunan arkadaşından sumak istemiş, tuzlu suyla gargara yapmış, koronavirüsü öldürür diye sıcak içecekler içmiş (İlk günlerde kendisini uzman olarak tanıtan bazı isimlerin de öne sürdüğü bu önerilerin virüsü engellemediğini alanın uzmanları açıklamıştı).

Tolie’den o günlerde onu en çok etkileyen beş haberi seçip yorumlamasını istiyorum. Şunları hatırlıyor:

  • “Bakırköy’de kapısı yakılan Ermeni kilisesi” haberini Duvar English’ten almış. Kendisi de Ortodoks Hristiyan olan Tolie bu haber karşısında hem üzülmüş, hem sinirlenmiş. Şüphelinin “Kiliseyi yaktım çünkü onlar (Hristiyanlar) koronayı ülkemize getirdiler” cümlesi hakkında tek bir cümle çıkıyor ağzından: “İçinde bulunduğumuz çağda yapılan bu hareketler aslında ilerlemek yerine gerilediğimizin göstergesi.”

Rusya’dan haberleri takip ediyor

  • Daily Sabah’tan “Rusya’nın koronavirüs vakaları 200.000’e yaklaştı, 1.800’den fazla ölüm” haberini okuduğunu söyleyen Tolie, ülkesindeki akrabaları için endişelendiğini, ama güzel günlerin geleceğine dair inancının tam olduğunu ifade ediyor.
  • “Rusya’nın Nazi işgaline karşı zafer kazanışının 75. yılı” haberlerini Russian Press Agency’den gün boyunca takip etmiş. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Bu bizim için en değerli ve en önemli bayram” sözüne katılıyor. Ülkesinde yapılan bu gösterişli kutlamalarda fiziksel olarak yer alamadığı için üzülmüş. Haberini bu mecradan gördüğü İkinci Dünya Savaşı kahramanlarının anıldığı “Ölümsüz Alay” yürüyüşüne çevrim içi ortamda katılmış.

Çevre katliamı haberleri üzüyor

  • Türkiye’deki yetkililerin Kaz Dağları madenini protesto eden çevrecilere 8.000 dolar para cezası verdiği haberini Duvar English’ten okumuş. Rusya’da doğanın çok iyi korunduğunu, doğal güzelliklerin nefes kestiğini ve bu bilinçle büyütüldüklerini anlatıyor. Kaz Dağları’na da geçen yıl gitmiş. Son haberler karşısında çok üzüldüğünü ve çevrecilere hak vererek bu doğa katliamına tamamen son verilmesini istediğini söylüyor.
  • DW Türkçe’den “Kadınlar değil festival evde kaldı” haberini okumuş. Koronavirüs günlerinde internette yapılan sosyal aktiviteleri eskisinden daha fazla takip ettiğini ve bunların kendisini “boş duvarlarla konuşmaktan kurtardığını” ifade ediyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – TÜRKİYE KARANTİNADA HABERLERİ NASIL İZLEDİ?

Melissa Feza Katlar

1999, İstanbul doğumlu. Çocukluk hayali olan gazetecilik mesleğini birçok kuruluş için freelance olarak; araştırma, söyleşi gibi içerikler üreterek sürdürüyor.

Journo E-Bülten