Görüş

Avrupa yalan haberle nasıl baş ediyor?

Avrupa yalan haberlerin ve çevrimiçi nefreti teşvik eden sitelerin yükselmesi nedeniyle teyakkuzda. Fransa gibi ülkeler soruna yabancı değil; medya uzmanları 2015 Paris saldırılarından bu yana sorunun katlanarak büyümekte olduğunu söylüyor. Ancak 2017’de Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve Hollanda’da yapılacak genel seçimler yaklaşırken, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin hızla yayılması ve gerginlik gözle görülür biçimde artıyor.

Fransa’daki Leo Burnett’te başkan yardımcısı ve yaratıcı yönetmen olan Kurt Novack, “Mayıs ayında yapılacak seçimlerde hepimiz yalanlar fırtınasına kapılıyoruz” diyor. “Seçime giden yolda bir sürü paranoya var. İngiltere’de ve ABD’de olduğu gibi bir saçmalık fırtınası bekliyoruz ve herkes antenlerini açmış durumda.”

Sahte haberler birkaç farklı yoldan geliyor: Gerçekleri manipüle eden web sitelerinden, sahte görsellerden ve bağlamın tamamen dışına çekilmiş videolardan…

Fransız Dijital Ajansı Darewin’in Sosyal Ağ Yöneticisi Sened Dhab bir tarafta sahte haberler üzerine yapılanan sahte web siteleri olduğunu, öte yanda da çoğu aşırı sağdan olan sosyal medya troll ordusunun bulunduğunu, bunların Twitter ve Facebook gibi platformları sahte haberler ve resimlerle bezediklerini belirtirken; müşterilerin savaşa sürüklenmemesinin kendisinin bir savaş olduğunu söylüyor.

Le Monde gibi anaakım medya şirketleri yorulmaksızın sahte ve yanıltıcı bilgi yayılımını azaltmak için çalışırken Almanya Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Thomas Oppermann ise, Facebook gibi şirketlerin 7/24 yalan haber ve nefret söylemiyle baş edecek bir ofis kurmalarını isteyen yeni bir yasa çağrısında bulundu.

Reklamveren duruşu

Yalan haber yayan sitelerin para kazanıyor oluşu, özellikle Almanya’da öfkeye neden oluyor. Tamamen sahte haberler yayınlayan veya gerçeği çarpıtan birçok site, otomatik reklamlar sayesinde para kazanabiliyor. Reklamverenlerse bu tür sitelerde göründüklerinin farkında değil. Bu, ABD’de de dile getirilen bir sorun; örneğin Kellogg’s, reklamlarını Breitbart gibi ‘alt-sağ’, milliyetçi, ırkçı ve anti-Semitik duyguları tetikleyen makaleleri düzenli olarak yayınlayan sitelerden çekiyor. Almanya’nın iki büyük reklamvereninin de (BMW ve Deutsche Telekom) Breitbart’ta reklamların görüntülenmesini engellemeye başlaması dikkat çekti.

Deutsche Telekom sözcüsü, “Şirketimiz hoşgörü ve açıklık gibi değerleri ifade ediyor ve herhangi bir ayırımcı fiil ya da yorumda bulunmaktan hoşlanmıyoruz. Şirketler, reklam verdikleri yere kendileri karar verebilir ve vermelidir. Bu, bir özgürlüğünü herhangi bir şekilde ihlâl anlamına gelmiyor” diyerek duruşlarını ifade etti.

Bilinci arttırmak

Ve yine de, bu tür sitelere karşı güçlü bir duruş sergilemek ciddi sonuçlar doğurabilir. BMW ve Deutsche Telekom’un Breitbart’daki reklamlarını açıkça bloke ettiği bir dönemde, KeinGeldFürRechts ‘Sağa para yok’ olarak tercüme edilen hashtag Twitter’da trend olmuştu. Büyük Alman reklamcılık şirketi Scholz and Friends’te bir strateji direktörü olan Yazar Gerald Hensel’e göre hashtag’ın amacı, bu tür sitelerin boykot edilmesi değil, reklamverenler arasında yanlışlıkla onları finanse ettikleri konusunda farkındalık yaratmaktı.

Hensel, “Otomatik banner reklamcılığının temelini oluşturan mekanizmaların, markaların artık banner’larının yerlerini kontrol edememesi gibi temel bir sorun var” dedi.

İlk hashtag viral hale geldikten bir hafta sonra, Hensel hem kendisini hem de işvereni hedef alan bir ölüm tehditleri dalgası ile karşılaştı. O günden beri tepki arttığı için ajanstaki görevinden istifa eden Hensel, “Bunun bir boykot anlamına gelmediğini anlamak önemli. Bu, tamamen pazarlama ve medya bölümleri arasında farkındalık yaratmanın bir yolu olarak tasarlanmıştı. Hiç kimse programatik reklamlar başkalarını markanızdan sorumlu kılar mı sorusunu sormadı” diye konuştu.

Pek çok insan ise, markaların bir tavır alması ve yanlış bilgilendirmenin gerçek temelli yaratıcılıkla yayılmasını engellemenin yollarını bulması gerektiğine inanıyor. Novack, “Markalar ayakta durmalı” diyor: “Orada çok sayıda insan, onlarla birlikte yankılanan şeyleri ve temas kurdukları markaları arıyor ve reklamverenler olarak, insanları kandırmamak gibi bir sorumluluğumuz var.”

Le Monde’nun gerçek kontrol birimi Les Décodeurs’un yöneticisi Saumel Laurent, “Henüz sahte haberler ölçeğinde ABD’yle eşleşmiyoruz, ancak aynı yoldayız” dedi. “Sağ kanat bir dergide kısa bir süre önce, medyanın yalan olduğunu söyleyen bir kapak yayınladı. Bu, medyanın hepsinin liberallerden oluştuğu ve hepsinin yalan söylediği fikrini yayan bir makaleydi. Tüm medyanın yalan söylediği fikrini sürdürmeye devam ederseniz, sahte haberler için yolu açarsınız, gerçekleri ikincilleştirirsiniz.”


Display’da yayınlanan bu yazı Journo okuyucuları için Sarphan Uzunoğlu tarafından çevrildi.

Jessica Davies

Digiday Birleşik Krallık editörü.

Journo E-Bülten