Haber siteleri bu hafta sonu için yapılan hava tahminlerini yayımladı. Birçok haber başlığı ve kapağı, “Meteorolojiden yağmur uyarısı” ve “Son dakika… Vatandaşlar dikkat” gibi ifadeler içeriyordu. Haberlerin içine girildiğinde ise sağanak yağış uyarısının Doğu Karadeniz için olduğu anlaşılıyordu. Peki, hava durumu haberlerinde yapılan bu “tık avcılığı” sitelere trafik getiriyor mu? Getiriyorsa, cep telefonunun kilit ekranında dahi hava tahminini öğrenebilecek vatandaşlar neden meteoroloji haberleri için hâlâ gazete sitelerini tercih ediyor? Bu soruları dijital haber editörlerinin yanı sıra meteoroloji profesörü Mikdat Kadıoğlu ve psikiyatrist Elif Mutlu’ya sorduk.
Kimi zaman milyonlarca kullanıcıyı çekebilen mevsimsel haberler sonbahar ve ilkbaharda genelde sağanak yağışları, kışın ise kar yağışını konu alır. Bazen dolu, hortum gibi başka meteolojik vakalar da haber malzemesi olur. Öncesinde meteorolojinin uyarıları paylaşılır, eğer yağış günlük hayatı etkilemişse sonrasında da devam haberleri yapılır.
Dünyanın en yaygın arama motoru Google’da “hava durumu” yazıp arattığımız zaman ilk olarak Weather.com uygulamasının beş günlük tahmini karşımıza çıkıyor. Onun hemen altında haber sitelerinin hava durumu manşetleri ile karşılaşıyoruz. Hepsinin ortak noktası ise haberi “flaş” bir şekilde, “son dakika” olarak, “uyarı” diye vermesi. Ve bu haberlerin birçoğu daha fazla tık alabilmek adına galeri şeklinde servis ediliyor.
Google arama sonuçları sıralamasında gazetelerin haberlerinden daha aşağıda yer alan Meteoroloji Genel Müdürlüğünün sitesi ise ironik bir şekilde ondan daha fazla tık alan gazete sitelerinin haber kaynağı olarak gösteriliyor. Yani insanlar bu şok uyarılara, flaş ve önemli gözüken cümlelere bilginin özünden daha çok rağbet ediyorlar.
Bu hafta sonu da birçok haber sitesinde benzer manşetler vardı. Sağanak yağış kullanıcıların ezici çoğunluğunun yaşadığı İstanbul, Ankara ve İzmir’i değil, Doğu Karadeniz’i etkileyecek olsa da “Meteorolojiden son dakika yağış uyarısı” kapaklara taşındı. Peki, bu duruma rağmen okurlar neden doğrudan ve daha hızlı bir şekilde veriye ulaşmak yerine, haber sitelerine yönelmeyi sürdürüyorlar?
‘İnsanları bu kalıplara alıştırdık, çıkaramıyoruz’
Dijital haber editörlerinin görüşleri şöyle:
Hakan Alkan (akşam.com.tr anasayfa haber şefi): “Burada suçu vatandaşa değil, Google ve dijital gazetecilere atmak lazım. Kendi mecralarımızı ‘tık’latmak ve aramalarda daha önde çıkarmak için insanları bu kalıplara o kadar çok alıştırdık ki, şimdi ne yaparsak yapalım bu kalıplardan çıkaramıyoruz. Buna sadece meteoroloji haberleri olarak da bakmamak lazım. Hangi haber konusu olursa olsun, insanlar artık ‘şoksuz, flaşsız, uyarısız ve son dakika’sız haber okumaz hale geldi. Dijital editörleri bu başlıklara iten ise sadece vatandaş değil aynı zamanda günümüzde en büyük medya tekeli haline gelen Google. Bu sistem Google tarafından değiştirilmediği sürece, pastadan pay almak isteyen mecralar, daha çok bu tarz başlıklar kullanmaya devam edecek.”
Süleyman Barbaros Görgü (BloombergHT dijital içerik ve sosyal medya direktörü): “Ben bunu biraz eski alışkanlıklara ve güvene bağlıyorum. Eskiden insanlar sabah gazete okuyarak gündemden ve hava durumundan haberdar olmak isterlerdi. Artık gazetelerin yerini haber siteleri almış olsa da okuyucunun kendine uygun marka güvenilirliği devam etmekte. Bu yüzden insanlar ne kadar dijital kaynakları kullanırsa kullansınlar, teyit için bir haberin editöryel açıdan sunulmasını tercih ediyorlar. Meteoroloji haberleri için de bu geçerli. Ayrıca hava uygulamalarının birbirinden farklı sonuçlar vermesi ve haber sitelerinin süslü manşetleri okuyucuları yine editöryel içeriklere yöneltmekte.”
Cüneyt Muharremoğlu (Cumhuriyet internet sitesinin eski genel yayın yönetmeni): “Türkiye’de internet kullanıcılarının davranış biçimleri dünyadakilere benzemiyor. Dünyada insanlar hava durumunu akıllı cihazlarından öğrenirken Türkiye’de genellikle eğer özel bir durum yoksa hava durumunu takip etmiyor. Buna karşın haber siteleri için değişik bir durum söz konusu. Sosyal medyanın güçlü olması, Twitter ve Facebook’tan haberlerin çok takip edilmesi büyük siteleri bu konuda besliyor. Hava durumuyla ilgisi bulunmayanlar bile başlıktaki bilgiden, daha doğrusu bilgi verilmemesinden dolayı haberi merak ediyorlar. Hava durumuyla ilgili bir haber gördüklerinde yaşamlarını etkileyecek bir durum olduğunu fark ediyorlar. Ayrıca büyük haber portallarının Google’da endekslenmesinin de okuyucuların buralara yönelmesinde önemli bir payı var. Google’a girerken bile arama çubuğuna Google yazan bir toplum alışkanlığından bahsediyoruz. Arama motoruna hava durumu yazınca güvendikleri büyük sitelerin isimlerini görünce bilgi için bu siteleri tercih ediyorlar. Bu alışkanlıklar yeni nesille birlikte değişebilir. Ama özellikle orta yaş internet kullanıcılarının geleneksel yöntemleri tercih etmesinin ardında bu yatıyor.”
‘Zihinsel tembellik var, meteoroloji okur yazarlığı yok’
İTÜ Meteoroloji Bölümü öğretim üyesi, afet bilimci Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise haber sitelerinde genelde “konserve” bilgiler bulunduğunu, en güncel bilginin Meteoroloji’den alınabileceğini belirtirken iki nedenle insanların bunu tercih etmediğini söylüyor:
“Bu durumu ülkemizdeki biraz zihinsel tembelliğe, biraz da meteorolojik okur yazarlığın düşük olmasına bağlıyorum. Benzer bir durumu, yazılı edebiyat yerine sözlü edebiyata meraklı olmamızda da görebilirsiniz. Örneğin halka yönelik hava, su, afet, vb. konusunda yazdığım kitapları okumak yerine sürekli olarak beni bu konularda sunum ve söyleşi yapmaya davet ediyorlar. Bu nedenle başta Meteoroloji Genel Müdürlüğünün hem web sitesi hem de meteoroloji uygulamasında bulunan anlık bilgilere bakarak hava durumunu anlamak pek çok kişiye zor ya da nahoş geliyor. Meteorolojinin radarları, uydusu ve anlık hava durumu bilgilerine bakarak hava durumunu canlı bir şekilde takip ederek gündelik, haftalık, aylık ve mevsimlik işleri planlamak en doğrusu. Gazeteler ya da haber sitelerindeki ‘Dikkat meteoroloji uyardı’ haberler, çoğu kez dikkat çekmek, tık almak için köpürtülmüş ve konserve (eski) haberler oluyor. Buna rağmen bu haberlerde sadece ham bilgi verilmiyor; abartılmış olsa da hazır bir yorum ve açıklama var. Biraz cesaret, biraz kullanım alışkanlığının değişmesi, biraz da ülkemizde meteorolojik okur yazarlık artınca ülkemizde insanların elindeki teknolojinin nimetlerinden daha fazla yararlanacak ve konserve dediğim, eski, bayat meteoroloji haberlerin yerine anlık-canlı hava durumu bilgilerini takip edeceğini umuyorum.”
‘Tehlike beklentisi mesajın ilgi çekmesini sağlar’
Psikiyatrist Elif Mutlu ise konunun insan psikolojisindeki yerine değinirken, tık avcısı başlıklara duyarsız kalınmasının çok zor olduğunu vurguluyor:
“Bu manşetlerde basitçe hava durumu bilgisi değil bir duygusal şartlama var: Dikkat! Son dakika! Uyarı! gibi ifadeler insanları çok önemli bir bilgi geleceğine dair alarme ediyor. Aslında içindeki haber çok önemli olmasa da bu ifadeler clickbait-tık tuzağı olarak da kullanılabiliyor. İnsanların bu ifadelere duyarsız kalması çok zordur. İşin ruhsal boyutuna gelecek olursak korku diğer duygulara göre (neşe, hüzün vb.) çok kuvvetli bir duygudur. Korku ve tedirginlik içindeki insanlar daha az esnek düşünürler, daha fazla dikotom (ya hep ya hiç tarzı düşünce) içindedirler, çevreden gelen işaretlere karşı algıları daha açık olur, deneyimler hafızaya daha hızlı kazınır, beden ve zihin adrenalin basıncı altında savaşma ya da kaçmaya hazır, adeta tetikte bekler bir hâldedir. Dolayısıyla insanlarda bir tehlike beklentisi yarattığınızda, mesajınızın daha fazla ilgi çekmesi ve daha az eleştirilmesi muhtemeldir. Medyanın sık kullandığı bir yöntemdir.”
Günlük hayat, güçsüzlük hissi ve ‘meteo-fizyoloji’
“Burada üç boyut olduğunu düşünüyorum: Birincisi hava olaylarının insanın günlük yaşamı üzerindeki etkisi. Giyineceğiniz giysi, yarınki sınavın iptal olma durumu ya da okulun tatil olması, açık havadaki düğününüzün gidişatı, uçağınızın rötarı, arabanızın antifrizi, senelik izninizde yağmur nedeniyle denize girememe ihtimali gibi günlük hayatı doğrudan etkileyen bir faktör olması. Uzun ve sert iklim koşulları olan şehirlerde insanlar bu şartlara daha fazla uyum gösteriyor, günlük yaşam ve alışkanlıklar bu iklime göre geleneksel olarak şekillenmiş oluyor. Ancak daha yumuşak ve değişken iklimlerde, kentin ve bireylerin yaşamı daha fazla etkilenebiliyor.”
“İkincisi insanın zihni ve teknoloji sayesinde tabiat üzerinde iyi kötü bir kontrole sahipken doğa olayları (kasırga, deprem, sel vs) karşısındaki güçsüzlüğü. Doğa olayları dünyanın başka bir yerinde olduğunda yani gerçek anlamda bizim güvenliğimiz için bir tehdit olmadığı durumlarda bile, bu felaketler bizlerde dehşet ve çaresizlik hissi uyandırır. Çaresizliğimizi hatırlatır.”
“Üçüncüsü meteo-fizyoloji: Hava değişiklikleri romatizma ağrılarından migrene, depresyondan hipertansiyona kadar pek çok bedensel ve ruhsal işlevi etkiler. Bipolar bozukluk, depresyon gibi psikiyatrik tablolar mevsimlerle yakınen ilişkili olabilmektedir. UV ışınları depresyon tedavisinde, cilt hastalıkları tedavisinde kullanılabiliyor. Fiziksel ve ruhsal konforumuzla hava durumunun sıkı bir ilişkisi var.”