Reşat Ekrem Koçu, özgün tarihçiliği ve hikâye anlatıcılığı ile Türkiye’nin 20. yüzyılda yetiştirdiği en nevi şahsına münhasır yazarlardan biri olarak tarihe geçti. O aynı zamanda bir serbest gazeteci ve medya araştırmacısıydı. Sıradışı polis-adliye haberlerini takıntılı bir merakla takip edip arşivler, bir zamanlar manşetlere konu olan bir cinayetin failini yıllar sonra bulup röportaj yapardı.
Koçu’nun gazetecilik kariyeri, bir yandan da İstanbul’u keşfetme serüvenine dönüşmüştü. Bu serüveni anlatan “Başka Kayda Rastlanmadı: Reşat Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi Arşivi” adlı sergiyi 29 Ekim’e kadar Salt Galata’da ziyaret edebilirsiniz. Koçu’nun gazeteciliğini ve haber arşivciliğini, serginin programcılarından Gülce Özkara ve Masum Yıldız ile konuştuk.
Reşat Ekrem Koçu, Türk gazetecilik tarihinde adı daima ön planda olan bir isimdi. Kendisi, sadece bir gazeteci değil, aynı zamanda bir kültür ve tarih sevdalısı olarak da bilinirdi. İnsanlara tarihi, kültürü ve geçmişi anlatma tutkusu, kalemine yansıyan derin bir aşktı. Her yazdığı satırda tarihin tozlu sayfalarını canlandıran, geçmişi günümüze taşıyan bir yol gösterici oldu.
İsmi birçok kaynakta “Reşad” imlasıyla da yazılan Koçu‘nun kalemi, sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı olarak da büyüleyici bir etki yarattı. Tarihle harmanlanmış gazetecilik kariyeri, sıradan bir habercilik deneyiminden çok daha fazlasıydı. O, tarihî eserlerin tozunu üfleyen, kaybolmaya yüz tutmuş kültürel miraslara yeni bir soluk getiren bir yolcu gibiydi. İstanbul’un sokaklarında kaybolurken, unutulmaya yüz tutmuş mekânları, anıları ve insanları yeniden hayata döndürürdü. Onun kaleminden çıkan yazılar, sadece bir gazete sütununda yer almakla kalmadı, aynı zamanda bir şehrin hafızasını da canlandırdı.
Şehir mirasına çok önemli bir katkısı olan eseri, İstanbul Ansiklopedisi, klasik bir anlatının yerine –Reşat Ekrem Koçu’nun tanımlamasıyla– “ayak takımının” hikâyesini anlatır. Gazetecilik titizliğiyle hazırlamaya çalıştığı bu yapıt “G” harfine kadar gelebildi. Salt Galata’da bugünlerde süren sergi, ansiklopedinin yayımlanmamış bölümlerine odaklanıyor. Ansiklopedi çalışmalarının tasarım aşamasında kalan malzemeleri, metin taslakları, kupürler, kolajlar ve çizimler bu sergide görülebilir.
Reşat Ekrem Koçu’nun hayatı
Serginin programcılarından Gülce Özkara ve Masum Yıldız ile sohbetimize geçmeden önce, kendisine özgü bu yazar ve muhabirin hayatını hatırlayalım.
Reşat Ekrem Koçu, 1905’te İstanbul’da “Ekrem Reşad” adıyla doğdu.Babası yazar ve öğretmendi. Annesi Fatma Hanım olarak biliniyor. İlköğrenimini babasının görevi nedeniyle Konya’daki Anadolu İntibah Okulu’nda tamamladı. Daha sonra Bursa Erkek Lisesi’ni yatılı olarak okudu ve Darülfünun Tarih Bölümü’nü bitirdi (1927).
Ekrem Reşad Bey, üniversite reformu nedeniyle hocası Ahmed Refik Altınay’dan ayrılarak (1933) İstanbul Üniversitesi Tarih Kürsüsü’ne asistan olarak girdi. Sonrasında Kuleli Askeri Lisesi’nde tarih öğretmenliğine başladı.
Reşat Ekrem Koçu, öğretmenlik mesleğinin yanı sıra genç yaşta yazarlık ve gazetecilik yaparak geçimini sağladı. Emekli olduktan sonra da aynı üretkenlikle birçok dergi ve gazetede yazılar yazdı, ansiklopedi çalışmalarına devam etti.
Cumhuriyet, Yeni Sabah, Milliyet, Hergün, Yeni Tanin, Çevirmen, Hayat Tarih Dergisi, Tarihten Sesler, Resimli Tarih Dergisi, Tarih Dünyası, Hayat, Yeşilay, Büyük Doğu, Hafta, Türk Halkbilimi Araştırmaları, İstanbul Enstitüsü Dergisi, Türkiye, T.T.O.K. Belleteni gibi dergi ve gazetelerde Reşat Ekrem Koçu’nun tarihi roman, öykü, araştırma ve inceleme yazıları yayımladı.
Sonradan istifa ettiği Basın Derneği dışında hiçbir örgüte üye olmayan Koçu, İstanbul Enstitüsü ve Turing Kulübü’nde fahri muhabir olarak da görev yaptı.
İki sevdası: İstanbul ve yazı yazmak
Reşat Erkem Koçu, çocukluğunun ve ilk gençlik yıllarının büyük bir bölümünü Konya ve Bursa’da geçirmesine rağmen, sürekli olarak İstanbul’da yaşadı. Gezgin bir ruha sahip olan yazar; Fransa, Belçika, Hollanda, Mısır ve Bulgaristan gibi ülkeleri gezdi; Türkiye’nin hemen her köşesini gördü. Ancak hayatını sürdürmek için hep Kadıköy’ü tercih etti. Göztepe’deki aile konağı aile üyelerinin ölümü üzerine satılsa da Koçu mahallenin büyüsünden çıkamadı ve köşedeki bir apartmana taşındı. Daha sonra aynı bölgede başka bir apartmana geçti ve hayatının geri kalanını orada yaşadı.
Reşat Erkem Koçu’nun basketbola, kumaşa, posta puluna, fotoğrafa ve resme büyük ilgisi vardı. Aynı zamanda resim becerileri de oldukça gelişmişti. Çeviri düzeyinde oldukça başarılı bir şekilde Fransızca konuşabiliyordu. Hiç evlenmemişti. Hayatının son yıllarında resmen evlat edindiği Anadolu çocuğu Mehmet’i de yanına alarak iki kardeşiyle birlikte oturmaya başladı.
Tarihi herkesin anlayabileceği biçimde sundu
Koçu iyi eğitimli bir tarihçiydi ve kendini yazmaya adamıştı. Ancak akademik çalışmalar daha çok “Osmanlı Antlaşmaları ve Bostancıbaşı Defterleri (1814-15)” gibi spesifik konuları kapsıyor ve İslam Ansiklopedisi’ndeki birkaç maddeyle sınırlı kalıyordu. Semavi Eyice tarafından “edip-tarihçi” olarak tanımlanan Koçu, daha çok edebî ve tarihî kaynaklardaki bilgiler, olaylar, hikâyeler ve yaşam pratikleriyle ilgileniyordu.
Osmanlı dönemi Türk tarihine dair birikimi derindi. Tarihin bilinen yükünü iyi kavradı ve hocası Ahmed Refik’in tarihini, Eyice’nin deyişiyle herkesin keyifle okuyabileceği bir şekilde sunmayı başardı. Uzun yıllar yürüttüğü çalışmalar göre zengin bir tarihi belge ve eşya arşivi oluşturdu. “Yeniçeriler” ve “Osmanlı Padişahları” gibi tarihi kitapların yanı sıra “Türk Giyim ve Süsleme Sözlüğü” gibi ansiklopedik eserler kaleme aldı. Makaleleri, tarih ve kültür bilinci aşıladı.
Koçu’nun yazılarının eksiksiz bir kaynakçası henüz oluşturulamadı. Fransızca çeviriler, “Acı Su” isimli bir şiir kitabı ve Vehbî’nin soyadını yeni harflere aktararak sadeleştirdiği eserler de bu kaynakça içinde yer alıyor. Ancak Koçu’yu geniş kitlelere tanıtan, eğitici ve etkileyici bir kurguyla sunulan eserleri; Esircibaşı ve Forsa Halil gibi tarihi anlatılarıyla Patrona Halil ve Kabakçı Mustafa gibi tarihi kişiliklerin biyografilerinin romanlaştırılmış hâlleri oldu. Bu eserler, dil ve kurgusal özellikleriyle de dikkat çekiyor.
İstanbul Ansiklopedisi, Babıâli’deki bir ofiste hazırlandı
Sermet Muhtar Alus, Nihad Sami Banarlı, Ekrem Hakkı Ayverdi, Semavi Eyice, Süheyl Ünver, Kevork Pamukçiyan, Mahmut Yesari gibi tanınmış ve yetenekli yazarların yer aldığı İstanbul Ansiklopedisi’nin ilk fasikülü ise tüccar Cemal Çaltı’nın maddi desteğiyle 1944 yılında yayımlandı. Ansiklopedi, özellikle akşam saatlerinde tarih, edebiyat ve eski eserlere ilgi duyan aydınların buluştuğu Babıâli’deki bir ofiste hazırlandı.
Yayın süreci bazen gecikmelerle aksasa da 4. cildin ortalarında tamamen durdu. Bu, Koçu’nun ilk girişimiydi ve sadece 34 fasikül yayımlandı. Yayın süreci, 1958 yılında başka bir iş adamı olan Mehmed Ali Akbay’ın desteğiyle yeniden başladı. Ofis Sirkeci’ye taşındı. Ancak Koçu ile Akbay’ın ayrılmasıyla yayın süreci yine yavaşladı. İkinci ofisi de kapatıp evine tüm belgeleriyle taşıyan Koçu, zaman zaman umutsuzluğa düşse de ölümüne kadar çalışmalarına devam etti. Bu süreçte sadece 173 fasikül yayımlandı ve 10. ciltten sonra yayın ağırlaştı. Ansiklopedi, 11. cildin sonlarında, “G” harfinin ortalarında kaldı.
“İstanbul Ansiklopedisi benim için her şeydir; artık yaşamamın tek anlamı, ömrümün mahsulü olan bu şehir kütüğü, ve onun tamamlandığını görmektir” diyen Reşat Ekrem Koçu’nun en büyük eseri bu oldu. Ansiklopedinin her köşesinde onun izleri görülebilir. Çoğu maddeyi, Ahmet Bülent Koçu takma adıyla kendisi yazdı. Başka yazarların maddelerini düzenledi. Resimlerin bir kısmını da bizzat çizdi.
Kitle fonlama, sponsorlar ve abonelikle finanse etmeye çalıştı
Fasikül kapaklarından yola çıkarak ansiklopedinin yayın serüvenini yazan Mehmet Ergün’e göre, kapaklar matbaaların, baskı tarihlerinin ve bu bağlamda yaşanan gecikmelerin, yazı/yayın dünyasında olan bitenlere ilişkin haberlerin, ilanların ve dolayısıyla İstanbul Ansiklopedisi’ne destek veren kurum, kuruluş ve kişilerin öğrenilebileceği bir iletişim kanalıdır. Koçu, kapaklar aracılığıyla geciken bir fasikül için merak duyan okurlara teşekkür eder, dedikodulardan yakınır, önceki fasiküllerdeki hataları veya eksiklikleri bildirir.
Koçu’nun yardım çağrıları da yine kapaklarda yer alır. Bazı örnekler yayımlayarak okurlarından çevrelerindeki eski yapılar veya tanıdıkları önemli kişilerle ilgili bilgi isteyen Koçu, abonelik için sık sık ricada bulunur ve ansiklopediye maddi katkıda bulunanların “hâl tercümelerini” ansiklopedide yayımlayacağını vadeder. Ayrıca valilere, bakanlara, belediye başkanlarına yönelik başvuruları ve ansiklopediye destek veren kurum veya kuruluşları (mesela Millî Eğitim Bakanı ve İş Bankası) buradan duyurur.
Ancak sonuçta maddi desteğin devamı sağlanamaz ve ansiklopedi yarım kalır. Koçu, zaman zaman “bütün hayatımı verdiğim” dediği, “canından çok sevdiği, her fırsatta gururla gösterdiği arşivini” yakacağını söyler.
Ölümünün ardından oğlunun kitapları sattığı söylendi
Sonuçta arşivini yakmaz, ancak bu, Reşat Ekrem Koçu’nun acısını ifade eden bir isyan olarak kaydedilir. Öğrencisi Erdem Yücel bu durumu şöyle anlatıyor:
- [Reşat Ekrem Koçu] son günlerinde sanki öleceğini hissetmiş gibi bana şunları söylemişti: “Yakında öleceğimi hissediyorum, bundan böyle ansiklopedinin geleceğini sen devam ettireceksin. Yazı işlerini sen, maddi tarafını da manevi oğlum Mehmed Koçu üstlenecek.”
- Hocamın bana yüklemek istediği zor bir işti. Bu işi bir kişinin yapması da kolay değildi. Ne var ki hocamın ömrü bu vasiyetini yasal şekle sokmaya yetmedi. Ölümünden sonra arşivi polemik konusu oldu. Bazıları Ansiklopedi’yi yeniden canlandırmak için girişimlerde bulunmuştu.
- Mehmed Koçu yasal varisiydi: Ne kadar doğru bilemem ama kitaplarını sattığı söylendi. Bir süre sonra Recep Ekicigil, İstanbul ve Sanat Ansiklopedisi’ni Tercüman aracılığıyla çıkardıysa da Reşad Ekrem’in Ansiklopedisi ile uzaktan yakından ilgisi yoktu.
- Bir süre sonra Kültür Bakanlığı ile Tarih Vakfı ortaklaşa olarak 1993-1995 yılları arasında 8 ciltlik Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi ismi altında bir ansiklopediyi daha bilimsel metotlarda yayımladı.
3.183 madde hazır, bu yaz internette yayımlanacak
Ancak, bu istenmeyen sona rağmen Gülce Özkara ve Masum Yıldız güzel bir haber veriyor:
- G harfinde yayın hayatı son bulan İstanbul Ansiklopedisi’nin aslında Reşad Ekrem Koçu tarafından Z harfine kadar tasarlandığını madde listelerinde görüyoruz. Ayrıca 3.183 maddenin basıma hazır şekilde arşivde olduğu saptandı. Reşad Ekrem Koçu’nun vefatından bu yana merak edilen, hakkında çeşitli söylentilerle mit haline gelen arşivi bu yaz istanbulansiklopedisi.org sitesinden online erişime açılacak.
Bugün İstanbul Ansiklopedisi, şehrin tarihiyle ilgilenenler için bir başvuru kaynağı olarak kabul ediliyor. Kalan fasikülleri ve yıllar süren emeğiyle oluşturulan zengin arşivi, uzun bir süre el değiştirdikten veya depolarda kaldıktan sonra 2018 yılında Kadir Has Üniversitesi tarafından satın alındı.
Reşat Ekrem Koçu’nun gazetecilik tutkusu, genç yaşlarda edebiyat ve kültürle olan yakın temasından beslenmişti. Babasının etkisiyle edebiyata ilgi duyan Koçu, aynı zamanda gazeteciliğin önemini kavramış. Gazetecilik mesleğinin insanlara doğru bilgi ve haberleri ulaştırma gücüne hayranlık duymuş, kendi kalemini bu alanda kullanmak istemişti. Gazetecilik kariyerine “İstanbul” gazetesinde başvurmuş olması da manidar.
Gazetecilikte en çok suç haberleri takip etmeyi sevdi
Özkara ve Yıldız, Reşat Ekrem Koçu’nun gazeteciliği de tıpkı hayatının geri kalanı gibi İstanbul Ansiklopedisi ile iç içe geçtiğine dikkat çekip şunları söylüyor:
- Gazetelerde tefrika olarak yazdığı yazıları ansiklopedide de ilgili maddelerde aynen ya da üzerinde ufak değişiklikler yaparak kullanmıştır. Köşe yazılarında ailesinden, ahbaplarından, kaynaklarından bahsetmiş, sayıları 42’yi bulan ablasının kedilerini gözlemleyip, detaylıca “Ablamın Kedileri” başlıklı köşe yazısı serisi hazırlamıştır.
- Semavi Eyice, Koçu’nun araştırma biçimini şöyle anlatır: “İstanbul’da cereyan etmiş bazı kirli olayların kahramanlarını bir dedektif gibi araştırır, bulur ve onlardan bilgi alırdı […] Geçen yüzyılda İstanbul’da cereyan etmiş bir cinayet olayının günlerce süren soruşturma akımını o günlerin gazetelerinden derledikten sonra, bu olaya karışan bir kişinin gözleri görmez hâlde doksanlık bir ihtiyar olarak Silivri Kapısı taraflarında hâlâ yaşadığını öğrenince, gitmiş, o kişiyi bulmuş ve biraz gelişigüzel sohbetten sonra birdenbire, gençliğinde başından geçen bu olayı sorduğunda, şaşıran ihtiyarın “Bunu bana soran kimdi? Yoksa şeytan mı” dediğini anlatmıştı.
Kesip sakladığı “Kesikbaş Cinayeti” kupürleri de şimdi Salt Galata sergisinde
Bu açıdan Koçu’nun, tarihçilikte olduğu gibi gazetecilikte de, olağan yahut sıradan olay ve kişilerden ziyade, “tuhaf” ve “münasebetsiz” olanlarla ilgilendiği söylenebilir. Tarihi arşivlerde yaptığını, bu bağlamda güncel basında sürdürüyordu. Özkara ve Yıldız şu örneği veriyor:
- Koçu gazete kupürlerini bilgi edinmek için kullanıyor, bunları kesip biriktiriyor. [Sergideki] gazete kupürlerine, en çok suç ve cinayet haberlerine olan ilgisini ele aldığımız “Vak’anın Adli Safhası Tespit Edilemedi” bölümünde rastlayabilirsiniz. Bu bölümde “Kesikbaş Cinayeti,” diğer adıyla ‘Kasımpaşa Cinayeti’ni 9 yıl boyunca takip ediyor ve hakkında çıkan gazete haberlerini kesip arşivine katıyor.
Özkara ve Yıldız’a göre Koçu’nun örnek ve ilham aldığı kişiler arasında, hocası Ahmed Refik Altınay’ın yanı sıra, Ahmed Rasim, Süleyman Münir Çapanoğlu, Hamâmîzâde İhsan Bey, Sermet Muhtar Alus ve Osman Cemal Kaygılı da vardır. Bazısı gazete yazarı olan bu isimlerle birlikte yazdığı, hatta bazılarıyla İstanbul’da gezi turları düzenlediği oldu.
Reşat Ekrem Koçu, İstanbul için zengin bir kaynak oluşturma amacıyla başladığı ansiklopedi projesi uğruna, tarihçi babasından kalma köşkü, epey parasını ve sağlığını kaybetti. 6 Temmuz 1975’te hayata veda etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi, ancak mezar yeri bugün itibarıyla kayıp.
Reşat Ekrem Koçu’nun gazeteciliğinden bugünlere kalanları ve çok daha fazlasını, Karaköy’de bulunan Salt Galata’da 29 Ekim’e kadar devam edecek sergide bulabilirsiniz.
İLGİLİ:
Tomris Uyar: “İyi bir köşe yazısı nasıl olmalıdır” sorusunu yanıtlayan gazeteci