Türkiye’de habercilik konulu ilk doktora tezini 1914’te yayımlayan Ahmet Emin Yalman, bu çalışmasında veri gazeteciliğinin de ilk örneklerinden birini vermişti. Yalman tezi için İstanbul’da 120 okurla bir anket yaptı. Anketin öne çıkan bulgularını özetledik ve 110 yıl sonra ilk kez grafik olarak yayına hazırladık. Bu bulguları bugünkü verilerle kıyaslayarak bir asrı aşan bir sürenin Türkiye’de haber tüketimini nasıl değiştirdiğini anlamaya çalışıyoruz.
Ahmet Emin Yalman, Osmanlı-Türk siyasi hayatının dönüm noktalarında yaşamış önemli gazetecilerinden biri. Yalman, eğitim bursu kazanarak gittiği New York’taki Columbia Üniversitesi’nde 1914’te “The Development of Modern Turkey as Measured by its Press” (Modern Türkiye’nin Gelişiminin Basın Yoluyla Ölçümü) başlıklı teziyle doktor (Ph.D.) unvanını kazandı.
Tanzimat’tan İkinci Meşrutiyet sonrasına dek Osmanlı basınındaki gelişmeleri analiz eden bu İngilizce tezden bir bölümün tercümesini Journo geçen yıl yayımlamıştı. Tezin ilgi çekici bir başka bölümü ise İstanbul’da 120 okurla yapılan bir anketi içeriyor. Bu anketteki veriler, Journo Haber Tüketicisi Araştırması‘nda geçen yıl incelenen konuların 110 yıl önceki bir izdüşümü gibi…
Yalman’ın anketi yaptığı yıllarda modern istatistik bilimi henüz gelişmemişti. Bu yüzden örneklemin küçük olması ve rastgele seçilmemesi gibi nedenlerle “O dönemde Türkiye’de haberler böyle tüketiliyordu” diyemeyiz. Yine de Yalman’ın arkadaşlarının da yardımıyla kendi çevresinde erişebildiği, görece eğitimli ve varlıklı bu okur grubunun haber tüketim alışkanlıklarını gösteren veriler ilgi çekici. Bunları bugünkü haber tüketim verileriyle karşılaştırdığımızda daha da ilginç bilgiler ortaya çıkıyor. Mesela…
En popüler konu 110 yıl önce siyasetti, şimdi ekonomi
Yalman’ın anketine göre 110 yıl önce okurların en çok ilgi duyduğu haber konusu, siyasetti. O dönemde “ekonomi” seçeneği ankete konmasa da “ülkenin refah ve ilerlemesi” seçeneği buna yakın bir kategori oluşturuyor. Katılımcıların %35’i siyasetle, %8’i ise “ülkenin refah ve ilerlemesi” konusuyla ilgilendiğini ankette söylemiş. %10’u ise imzalı makaleleri, yani bugünün tâbiriyle köşe yazarlarını okuyor.
Geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre bugün durum daha farklı. Günümüzde okurların %82’si ekonomi, %73’ü siyaset haberlerini izlemeyi tercih ediyor. Sağlık-bilim, spor, kültür-sanat, teknoloji-oyun ve magazin gibi yeni haber kategorilerinin de bugün kaydadeğer oranlarda ilgi çektiğini belirtmek gerek. Bugün %28’lik bir kitle magazin haberlerini okuduğunu söylüyor.
Günümüzün magazin kategorisini, geçmişin “sansasyon” ve “şahıslarla ilgili haberler” kategorisinin bir karışımı olarak görebiliriz ki ankete bakılırsa 110 yıl önce bu konulara ilgi %3’ün altındaymış. Demek ki bir asrı aşkın bir sürede, tüketicilerin magazin haberlerine ilgisi önemli oranda artmış.
Haberler kahvehanedeydi, şimdi sosyal medyada
Yalman’ın anketine göre 110 yıl önce 120 kişiden 46’sı (%38) gazete okumak için kahvehane gibi ortak alanlara gidiyor veya arkadaşından gazete ödünç alıyordu. 35’i (%29) ise aldığı gazeteyi bir başka arkadaşının gazetesiyle değiştiriyordu.
Gazete okumanın bu sosyal yönü de zamanla değişti. Bugünkü veriler, okur ve izleyicilerin gündemi takip etmede sosyal medyayı yoğun olarak kullandığını gösteriyor. Journo'nun araştırmasına göre Instagram, Twitter, YouTube, Facebook ve WhatsApp platformlarının her birini tüketicilerin %10'undan fazlası habere erişim için kullanıyor. Yani mekânlarımız ve araçlarımız farklılaşsa bile sosyalleşmek insanlar için değişmez bir ihtiyaç gibi görünüyor.
Hemen herkes gazete alırdı, “haberden kaçınan” yoktu
Yalman’ın anketine katılan 120 kişiden 113’ü (%94) düzenli olarak gazete satın aldığını söylemiş. Sadece dergi aldığını söyleyen yalnızca 1 kişi var. Yani 110 yıl önce görüşü sorulan tek bir kişi bile, hiç haber okumadığını söylememiş.
Günümüzde hem habere para ödemek hem de haberden kaçınmak konusunda durum farklı. Geçen yıl yayımlanan Journo araştırmasındaki katılımcıların %13'ü son bir ay içinde habere para ödediğini söylemişti. Bununla birlikte Reuters Enstitüsü'nün 2018'deki raporuna göre Türkiye'de nüfusun %57’si “çoğu zaman” veya “bazen” haberlerden kaçındığını ifade ediyor.
Dinî kitaplar eskiden daha az tercih ediliyordu
Gazete dışındaki medya ürünlerine de bir göz atalım. Yalman’ın doktora tezinde Osmanlı basınının gelişimini incelerken ele aldığı 1831-1913 yılları, modern Türk edebiyatının doğup büyüdüğü uzun bir dönemdi. Batı tekniğinde ilk romanlar ve tiyatro eserleri bu dönemde yazıldı. Edebî tartışmalar, gazeteler ve dergiler üstünden yürüdü.
Yalman’ın anketine göre o dönemde okurlar en çok edebî ve kurgu romanları tercih ediyordu. Bunu “tarih, politika ve hukuk” kitapları takip ediyordu. Dinî kitaplar ise 120 katılımcıdan sadece 5’i tercih ediyordu.
Bugün kitap tercihlerinin epey değiştiğini görüyoruz. Güncel verilere göre kurgu kitaplar hâlâ zirvede olsa da onu artık dinî kitaplar izliyor.
"Medyaya" ayda 1.000-2.000 lira harcanıyordu
Yalman bu tezi New York’ta yazdığından, İstanbul'da arkadaşları yardımıyla yaptırdığı ankette geçen para birimlerini dolar ve cent cinsinden vermiş. Ankete katılanların çoğu, o günün parasıyla ayda 2 doları gazete, dergi, kitap vb. yayınları satın almak için harcıyormuş. Enflasyon ve satın alma gücü hesabını yaptığımızda bu miktar 64 dolar ediyor. Bu da bugünün parasıyla 1.850 lira yapar.
O dönemin bir başka medya ürününe bakarak satın alma gücünün sağlamasını yapalım: 1914 yılında 2 dolara 10 sinema bileti alınabiliyormuş. Bugün bir bilet ortalama 100 lira, yani 10 bilet 1000 lira eder. Bu durumda o dönemde Türkiye'de çoğunluğun (en azından Yalman'ın anketine görüş veren görece eğitimli kesimin) aylık medya tüketim harcamasının bugünün parasıyla 1.000-2.000 lira arasında olduğunu söyleyebiliriz. Sizce bugüne yakın bir miktar mı, yoksa az veya çok mu?
Şimdi biraz daha geriye gidelim. Örneğin Yalman’ın araştırmasından 50 sene öncesine uzanacak olursak…
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Balkan eyaletlerinde yayımlanan Tuna gazetesinin 1867 tarihli sayısında yıllık abonelik ücreti 70 kuruş olarak belirtiliyor. Gümüş fiyatlarını esas alırsak bu miktar bugünün parasıyla 1.200 lira (43 dolar) ediyor. İlginçtir, günümüzdeki birçok gazetenin dijital abonelik fiyatları da buna oldukça yakın. Örneğin New York Times’ın yıllık üyeliği bugün itibarıyla 50 dolara mal oluyor.
Daha eskiye gittikçe fiyatları karşılaştırmak zorlaşıyor
Peki yüzyıllarca geriye gidersek medya ürünlerinde nasıl bir maliyet görürüz? Deneyelim…
1168 yılında Konstantinopolis'te ortalama bir devlet memuru en ucuz İncil elyazmasından bir yıllık maaşıyla 24 adet, daha pahalı olan örneğin Plato eserlerinden ise 5-6 adet satın alabiliyordu. Bu veriye bakıp bugün ortalama kitap fiyatını 100, memur maaşını 25.000 lira kabul edersek aradan geçen 855 yılda İstanbul'da kitap fiyatlarının yaklaşık 10 kat ucuzladığını söyleyebiliriz. Bir not: 12. yüzyılda kağıdın en bol olduğu yerlerden biri Konstantinopolis idi, dolayısıyla Batı Avrupa'da kitap fiyatları çok daha yüksekti.
Elbette bu karşılaştırmaların bazı sınırlamaları var. Özellikle geçmişte daha eskiye gittikçe fiyatları karşılaştırmak zorlaşıyor. Ayrıca bu tür karşılaştırmalar için belirli bir dayanak noktasının kullanılması şart. Örneğin altın veya gümüş dayanak olarak seçilebilir fakat bu kez de bu madenlerin arz ve talebindeki tarihsel değişim gibi etmenler, kesin hesaplamalar yapmamızı zorlaştırıyor.
Yine de bu tür kıyaslar, geçmişten günümüze medya tüketimi ve fiyatlardaki değişim konusunda bize ipuçları sunabilir. 135 yıl önce İstanbul’da bir gazetecinin aylık maaşıyla 80 kilo kahve alabildiğini Journo'dan geçen ay öğrenirken de böyle bir ipucu elde etmiştik.
İLGİLİ:
135 yıl önce İstanbul’da bir gazeteci aylık maaşıyla 80 kilo kahve alabiliyordu
Journo Haber Tüketicisi Araştırması: Okur, izleyici ve dinleyici ne istiyor?
Bağımsız gazeteciliğin ilk manifestosu: Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval için yazdığı mukaddime