Hallerimiz

Bu kavga bitmez: Çay mı kahve mi?

Sendikada habercileri birleştirmeye çabalarken masum bir çay-kahve sorusuyla meslektaşlar arasındaki derin hizipleşmeyi istemeden körüklemiş olduk.

Mesleğimizi karşıt görüş, tartışma, eleştiri ve itirazlara alan tanındığı ölçüde özgürce yapabildiğimiz herkesin malumu. Journo’nun elinizde tuttuğunuz bu sayısı için Karşıt Görüş’ü yapmayı kabul ettiğimde doğrusu “Kahve mi Çay mı” sorusunun nifâk tohumları ekebileceğini düşünmemiştim. İlk görüşü almak için Türk kahvesi içerken bir yandan da telefonda dışarıdaki arkadaşına “Canım gazeteye gelirken bana en büyük boy filtre kahve alır mısın?” diyecek kadar kahve tiryakisi Nil Kural’ın (Milliyet) yanına seyirttim. Gözlerini kıstı ve büyük bir özgüvenle “Kahvenin uyandırma becerisinde çaya üstünlüğü tartışılmaz. Öyle çay gibi ‘az demlendi, çok demlendi’ derdi de yok. Binlerce çeşidi var, Türk kahvesinden espressosuna tiryakisini hiç sıkmaz” dedi.

ÇAY ROMANTİZMİ

Nihan Bora (serbest çalışıyor), Nil’in meydan okuyan tavrından uzak tatlı tatlı kahve sevgisini anlattı; iyi kahve yapan ve çalışabileceği bir ortam sunan kahvecileri minnetle andı. Yenal Bilgici (Hürriyet), kahvenin ‘içeyim ve yola koyulayım’ hissine övgüler yağdırdı; kahve tutkunlarını daha da çok içmeye çağırdı. Artık çayı savunacak biriyle konuşmanın zamanı gelmişti… Meğerse olabilecek en yanlış kişiyi aramışım. Mithat Fabian Sözmen (Evrensel), muhabirin uzattığı mikrofona patlayan vatandaş gibiydi: “Gazetede çay bedava, sabah akşam mutfakta demleniyor; var diye biz de içiyoruz. Bıktık. Paralı olması için kampanya başlattık. Bardağı 40 kuruş olsa içmezler. Çay cehennemi yaşıyoruz burada!”. Mithat ‘solculardaki çay romantizmi’ne de saydırınca bir sonraki telefonun kime açılacağı netleşmişti: Akşamları Twitter’daki siyaset gündeminin ortasında bir anda çay demlemenin püf noktalarına geçerek takipçilerini kendisine bağlayan İsmail Saymaz (Radikal)…

SOLCU KAHVESİ

İsmail çay düşkünlüğünü, Karadenizli olmasına bağladı. Rize’deki gençliğinde çayın hükümrânlığını “Kalkınca çay, kahvaltıda çay, kahvaltıdan sonra çay, yemekten önce çay, yemekten sonra çay, iftardan sonra çay, yatmadan önce çay” diye uzun uzun anlattı. ‘Solcu çayı’ efsanesini elinin tersiyle iterek, “Ben tam tersine üniversitede kahve içmeye başladım. Kahveyle solculuk tanıştırdı” dedi. “Haberi yazmaya başlarken ilk yaptığım iş çayı tazelemek” açıklamasında bulunan Nilay Vardar (Bianet), Irak’ta bir haberden dönerken kutu kutu yüklendiği Ahmad, Morad, Mahmood çaylarının fotoğrafını bile gönderdi; kaçak çaya hürmetlerini sundu. Beklenen uzlaşma çağrısı, şairane bir şekilde Deniz Ergürel’den (Zaman) geldi. “Çay kaşığı sesi vatanı hatırlatır. Kahve ise görmek için hayallere daldığım o uzak diyarları. Çay kavuşmadır benim için, kahve ise hasret. Biri olmadan öbürü olmaz” satırları tartışmayı bitirmeye adaydı. Ancak son noktayı Gülriz Ergöz (Cumhuriyet) koydu: “Şekerim, ne çaycı ne kahveci, Alka-Seltzerciyiz biz”.

Gülsin Harman

Dünya meselelerini komplo teorileriyle açıklayanlara karşı püskürtme taktiklerini dış haber editörlüğünden edindiği en büyük tecrübe sayan Gülsin Harman, Journo'ya daha çok yazmak istiyor, konuları önerip de yazamayınca hafakanlar basıyor, bir ömür böyle geçiyor.

Journo E-Bülten