Dosya

Çatışma bölgesinde muhabir olmak

Çatışma bölgelerinde haber takibi yapan muhabirler tanık oldukları felaketler karşısında travma yaşıyor mu? Yaşadıklarını haberleştirirken ne gibi duygularla baş etmek zorunda kalıyorlar ve daha önemlisi çalıştıkları kurumlar muhabirlerine ne kadar destek oluyor?
FES Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla
FES Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla

Yangın, deprem, trafik kazası, patlama, terör saldırısı… Gelişen iletişim teknolojileriyle tüm dünyada her gün meydana gelen onlarca felaketin haberini okuyor, izliyoruz. Çok uzaklara gitmeden, Türkiye’de son bir yılda yaşadığımız felaketleri düşündüğümüzde bile durumun ciddiyeti ortada. Toplum olarak bozulan psikolojimizi düzeltmenin, yaşadığımız travmaları atlatmanın ve normalleşebilmenin yollarını arıyoruz.

Peki ama her gün ekrandan izlediğimiz, gazeteden okuduğumuz tüm o felaketlerin haberini yapan muhabirler tanık oldukları felaketler karşısında travma yaşamıyor mu? Gazeteci Zeynep Yüncüler’in bu dosya kapsamında belirttiği gibi muhabirler tanık olmak için travma yaşayanların yanına gidiyor ama onların travması kendi derdi oluyor. Savaş ya da çatışma bölgesinde haberi canı pahasına takip ederken, her an ölümle burun buruna gelirken haberciler yaşadıkları ile nasıl başa çıkıyor?

‘Mesleğin doğasında var böyle şeyler’

Bir de işin yönetimsel boyutu var. Bölgede haber takibi yapan gazetecilerin ruhsal olarak yaşadıkları bir yana; kurumlar zor şartlar altında haber yapmaya çalışan muhabirlerine gerek sosyal hakları bakımından gerekse maddi olarak yeteri kadar destek oluyor mu? Gazeteci Can Ertuna’ya göre, çatışma bölgelerinde haber takibi yapan muhabirlere yurtdışında olduğu gibi ‘tehlikeli bölge tazminatı’ verilmeli. Medya kuruluşlarında bölgeye gitmeden önce, gittiğinde veya döndükten sonra muhabirlerin destek almasına yardımcı olacak bir uygulama yok. Sorel Dağıstanlı, ağır ruhsal travmalara yol açabilecek tanıklıklar nedeniyle muhabirlerin destek almasının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Şüphesiz, Türkiye’de gazetecilik yapmak hiçbir zaman kolay olmadı. Gazeteciler haber takibi sırasında maruz kaldıkları olumsuz koşulların yanında gerek patronlarından gerekse hükümetlerden her daim baskı gördü, yaptıkları haberler nedeniyle işsiz kaldı, yargılandı, yıllarca hapis yattı, öldürüldü. Ancak, her ne olursa olsun gazetecilerin pes etmeye niyeti yok. Onlar “yaşananları mutlaka aktarabilmeliyim” güdüsüyle, gerçeğin ne olduğunu öğrenerek insanlara anlatmak istiyor.

Bu dosya, çatışma bölgelerinde gazetecilik yapanların yaşadıkları travmaları, bu travmalarla başa çıkma biçimlerini, çalıştıkları kurumların yaklaşımlarını, gerek sosyal hakları bakımından gerekse maddi olarak destek görüp görmedikleri sorularından yola çıktı. Bu kapsamda, Psikiyatrist Uzman Doktor Taner Yılmaz, Libya’da, Suriye’de, Gazze’de, Kuzey Irak’ta, Türkiye-Suriye sınırında, Kahire’de, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Taksim-Harbiye hattında bulunan NTV Muhabiri Can Ertuna, Suriye’de ve sınır bölgelerinde yıllarca haber takibi yapan HaberTürk TV Muhabiri Sorel Dağıstanlı ve Diyarbakır’da, Cizre’de, Nusaybin’de görev yapan BirGün Gazetesi Editörü Zeynep Yüncüler ile konuştuk.


Psikiyatrist Taner Yılmaz: Gazeteciler gülmekten uzak durmamalı
Can Ertuna: Bomba altında haber yapıp üzerine kahve içmek kolay değil
Sorel Dağıstanlı: Gazetecilerin psikolojik destek alımı zorunlu hale getirilmeli
Zeynep Yüncüler: Halkın travması benim derdim oldu
Muhabir olmak: Habere en yakın rahata en uzak

Gülin Küpelioğlu

İzmir Ekonomi Üniversitesi Medya ve İletişim/Habercilik bölümü mezunu. 2012 ve 2015 yılları arasında Habertürk TV'de program editörlüğü ve haber prodüktörlüğü yaptı. Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri yüksek lisans programını bitirdi. Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya Laboratuvarı'nda koordinatör olarak çalışıyor.

Journo E-Bülten