Dosya

Dağıstanlı: Gazetecilerin psikolojik destek alımı zorunlu hale getirilmeli

Suriye'de ve sınır bölgelerinde yıllarca haber takibi yapan HaberTürk TV Muhabiri Sorel Dağıstanlı ile bölgede habercilik yapmanın ne demek olduğunu ve yarattığı travmayla başa çıkmak için neler yaptığını konuştuk.
FES Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla
FES Türkiye Temsilciliği’nin katkılarıyla

Suriye’de ve birçok sınır bölgesinde bulundun. Orada gördüklerin ve yaşadıkların sebebiyle travma yaşıyor musun? Bu travma ile nasıl başa çıkıyorsun?
Bir muhabir olarak çatışma bölgelerinde, savaş alanlarında, gergin ortamlarda habere gittiğimde adrenalin nedeniyle aklıma haberi toparlamaktan başka bir şey gelmiyor. Girdiğim stresi de, yaşadığım korkuyu da, duyduğum heyecanı da haberi yapıp, işi bitirip döndükten sonra hissediyorum. Hepsini birden. Sonra o bölgelere beraber gittiğimiz arkadaşlar ile bir araya gelip konuştuğumuzda aslında ne kadar büyük risklere girdiğimizi anlıyoruz. Bu yaşadıklarımızın, gördüklerimizin travmatik etkisi mutlaka vardır. Kimsenin görmek istemediği şeylere bakmak zorunda, kimsenin gitmek istemediği hatta kaçtığı yerlere gitmek zorunda hissediyoruz kendimizi. Üstelik bunun için kimse kafamıza silah dayamıyor. Bu nedenle travma yaşayıp yaşamadığımızı sanırım ancak uzmanlar, bizleri inceledikten sonra söyleyebilir.

Psikolojik bir yardım alıyor musun?
Hayır ama almayı düşünüyorum. Aslında yıllardır sadece düşünüyorum. (Gülüyor)

‘Yurt dışı ajanslara çalışan arkadaşlarım insan odaklı bakış açısı altında iş yapıyor’

Bölgeye gitmeden önce, gittiğinde veya döndükten sonra çalıştığın kurum destek almana yardımcı oluyor mu?
Türkiye’de medya kuruluşlarında böyle bir uygulama yok. Sadece işverende değil, çalışanlarda da böyle bir alışkanlık yok. Ancak ağır ruhsal travmalara yol açabilecek tanıklıklar nedeniyle kesinlikle bu durumun zorunlu hale getirilmesi gerekir. Yurt dışı ajanslara çalışan arkadaşlarım için durum farklı. Son derece profesyonel bir çalışma ortamında ve insan odaklı bakış açısı altında iş yapıyorlar. Türkiye’de maalesef bazen sizin insan olduğunuzu unutuyorlar. Sadece isterler ve sen nasıl olursa olsun onu yaparsın.

‘Halkların kandırılmasının önüne geçmek için gittim’

Çatışma bölgelerinde gazetecilik yapanlar muhabirler olarak gözaltına alınmak, tacize uğramak, tutuklanmak, hatta bunu söylemek çok üzücü ama işkence görmek gibi tehlikelerle karşılaşıyorsunuz. Buna rağmen seni bölgede gazetecilik yapmaya iten motivasyon ne?
Doğru, üzerimize ateş de açıldı, bizi linç de etmeye kalktılar, yanımızda bomba da patladı ama o bölgelere yine habere gidiyorum ve giderim de. Bu sadece bir iş değil benim için. Çevremde neler olduğunu, aslında nelerin yaşandığını hep merak ettim. Gerçeğin ne olduğunu öğrenmek ve bunu insanlara anlatmak istedim hep. Bu nedenle bu mesleğe yöneldim. O bölgelerde aslında neler yaşandığını anlatmak ve belki de yalanlar üzerine kurulan savaşlarda, halkların kandırılmasının önüne geçmek için gittim. Tabii ki tek başıma ben bir savaşı ya da çatışmayı durduramam ama bir yalanın yayılmasına doğruyu söyleyerek engel olabilirim. Bir kişiye bile ne olduğunu göstermek önemlidir benim için. ‘Sahtekarlığın evrensel düzeyde egemen olduğu dönemlerde gerçeği söylemek, devrimci bir eylemdir’ der George Orwell. Bence gazeteciler olarak hepimiz normalde böyle olmalıyız.

Sahara meslektaşlarınla dayanışma halinde misin?
Her muhabirin dayanışma içinde olduğu meslektaşları vardır. Benim de var. Birbirimize haber söyleyip, kaynak paylaşımında bulunabiliyoruz. Tabii özel haber olmadığı sürece.

Bölgede haber yaparken tehdit edildiğin oluyor mu? Buna karşı nasıl bir savunma mekanizması geliştiriyorsun?
Evet oluyor. Zira bir çatışma ortamına gittiğinizde yapmanız gereken çatışan taraflar ya da onlara ulaşma imkânınız yoksa o tarafların destekçileri ile iletişim kurmaktır. Neden çatışıyor, ne istiyorlar? Bu soruların yanıtlarını almadan haberi yapmanız doğru değil. Bazen her şeyi olduğu gibi veremeseniz de sizin mutlaka gerçeği bilmeniz gerekir. Gazetecilerden özellikle muhabirlerden kimse hoşlanmaz aslında. Haklılık payları da vardır. Bizim mesleğimizde eline mikrofon ya da fotoğraf makinesi alan herkes kendini muhabir olarak tanıtıyor. Yaptıkları yanlış, yalan ya da taraflı haberler olayların seyrini değiştirdiği gibi insanların canını da yakabiliyor. Bu ön yargı içinde siz de bölgeye gidip zaten çatışan ve gergin bir ruh halinde olan insanlar arasında soru sormaya çalışıyorsunuz. İşte o anda dayak da yiyebilirsiniz, linç de olabilir hatta daha öte sonuçlar da doğabilir. Benim tek bir savunma mekanizmam var, aslında savunma da değil. Normalde böyle bir insanım. Önemli olan şey empati. Bu çok önemli. Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koyup onun gözünden de olaya bakmanız gerekir. Sonra kendi bildiklerinizi oluşturursunuz. Bir de böyle bir bölgeye habere gidersem önce kameramanımı almadan, tek başıma gidip konuşurum. Kendimi tanıtır ve ne yapmak istediğimi söylerim. Sonra kabul ederlerse haber oluşur zaten.

Kendini yalnız hissediyor musun?
Hayatıma ve düşüncelerime genel olarak bakarsam bu soruya evet yanıtını verebilirim.

Yaşadığın travmayı atlatmak, güvencesizliği telafi etmek adına gerekli sosyal haklarını kullanabiliyor musun? Aldığın maaş sence yeterli mi?
Çoğumuzun aldığı maaşın yeterli olduğunu düşünmüyorum. Yaptıklarımız ve yaşadıklarımıza baktığımızda elimize geçen bunların karşılığı olmuyor. Düşünsenize, bir seans psikolojik destek almak isteseniz en az 200 TL ödemeniz gerek.

Bölgeden döndükten sonra rutin hayatına uyum konusunda zorluk yaşıyor musun? 
Böyle bir zorluk yaşamadım. Sadece ilk günler, çevrenizdeki insanların da soruları ile yaşadıklarınızı anlatmak ile geçiyor. Ama rutin hayatınız devam ediyor.

‘Bu iş birilerini memnun etmek için yapılmaz’

Yaşadıklarını ve şahit olduklarını haberleştirirken ne gibi duygularla baş etmek zorunda kalıyorsun?
Savaş ve çatışma bölgeleri çok hassastır. Kullandığınız yanlış bir ifade çok büyük sonuçlara yol açabilir. Gazeteye yazarken ya da televizyona paket haber yaparken daha rahat oluyor zira zamanınız daha fazla. Ama özellikle televizyonda canlı yayınlarda konuşurken bir yandan da kendimi karşıdan dinleyen başka biri gibi düşünüyorum. Ağzından çıkanı kulağın duymalı. Bu biraz gerginlik yapıyor haberi hazırlarken.

Televizyon muhabiri olarak en tehlikeli yerlerden, sıcak bölgenin içinden anons çekmeye çalışıyorsun, canlı bağlantı yapıyorsun. Öyle bir ortamda sağlıklı bir iş çıkarabilmek için geliştirdiğin yöntemler var mı?
Önce izliyorum. Özellikle canlı yayınlarda bölgede bulunan insanlar çevrenize toplanır ve ne dediğinizi dinler. Size güvenmezler başta. Bu nedenle eğer vaktim varsa dediğim gibi önce bölgedeki insanlarla konuşup tanışmaya çalışırım. Onların sorunlarını dinlerim daha sonra bunları haber yapacağımı ifade ederim. Gerçekten tarafsız olur, kullandığınız ifadeler ile bu tarafsızlığınızı ortaya koyarsanız daha rahat çalışabilirsiniz. Ancak bu sefer de başkaları rahatsız olabilir. O yüzden tam anlamıyla kimseyi memnun edemezsiniz zaten bu işi de birilerini memnun etmek için yapmamanız gerekir. Öyle yaparsanız, amacınız o olursa haberci değilsiniz demektir.

Gülin Küpelioğlu

İzmir Ekonomi Üniversitesi Medya ve İletişim/Habercilik bölümü mezunu. 2012 ve 2015 yılları arasında Habertürk TV'de program editörlüğü ve haber prodüktörlüğü yaptı. Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri yüksek lisans programını bitirdi. Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya Laboratuvarı'nda koordinatör olarak çalışıyor.

Journo E-Bülten