Siber-Güvenlik Yeni Medya

Dijital derslikler siber zorbalığı arttıyor mu?

Engellemenin imkânsız ve gereksiz olduğu tek şey çocukluk çağındaki bireylerin sosyal medyayı severek kullanması! Çocuklar Snapchat'ten Instagram'a, Skype'den Facebook Chat'e dijital çağın kolay erişilebilir platformlarında kendi kararları doğrultusunda yer alıyor.

Dijital çağın ‘bağlanabilirlik’ özelliğinden ötürü çocukluk çağındaki bireylerin de içerisinde bulunduğu kültür tamamen değişiyor ve dönüşüyor. Çoğunun günün bir bölümünü okulda geçirdiğine emin olduğumuz bu nesil, uzun saatler çevrimiçi olmaya devam ediyor ve dijital çağın sohbet odalarında arkadaşlarıyla iletişim kuruyor. Peki, bu durumda, “Çocukluk çağındaki bireylerin içine doğdukları teknolojiler aracılığıyla maruz kaldığı siber zorbalık, eğitimin dijitalleşmesiyle derslik ortamına mı taşınıyor?” Bu, üzerine epeyce düşünülmesi gereken bir soru.

Geleneksel akran zorbalığı Norveçli bilim insanı Dan Olweus tarafından 1990’ların başında şöyle tanımlandı: “Kendini savunamayacak kadar zayıf ve güçsüz ya da psikolojik olarak savunmasız kurban üzerinde tekrarlayan fiziksel, sözel, psikolojik ataklar veya tehditler”… (1) Olweus, sözel/fiziksel ataklar şeklinde ‘direkt zorbalık’ ve sosyal dışlama şeklinde ‘dolaylı veya ilişkisel zorbalık’ olarak iki biçimi olduğu söyler. Çağın değişmesi, imkânların dönüşmesi, teknolojinin yaygınlaşmasıyla beraber her türden deneyimimiz dijital platformlara aktarıldığı gibi, zorbalığın da dijital platformlarda yaşanmaya başladığını görüyoruz. Buna ‘siber zorbalık’ diyoruz.

Siber zorbalık bazı yönleriyle geleneksel zorbalığa benzemesine rağmen, genellikle bir defadan fazla oluşur, psikolojik şiddet içerir ve kasıtlı yapılır (2). Geleneksel akran zorbalığındaki özelliklerin yanı sıra, sahte sosyal medya hesapları oluşturmak, kişinin rızası olmadan paylaşılan fotoğraflar ve çevrimiçi ortamlarda söylenti ya da dedikodu yaymak akla gelen ilk örnekler arasında…

Eğitim dijitalleşiyor ama…

Teknolojik gelişmelerin eğitmenlere 5 ya da 10 yıl önce sahip olmadıkları pek çok aracı ve imkânı sağladığını biliyor ve yaşıyoruz. Canlı yayın araçları, akıllı tahtalar ve diğer onlarca araç sayesinde daha fazla öğrenciye, daha geniş içerikle erişebilme şansımız var. Hatta, Türkiye’de ve dünyanın pek çok yerinde okullarda bu amaçla ‘dijital derslik’ler kuruluyor. Ancak öğrenciler daha fazla sosyal medya aracılığıyla iletişime geçtikçe siber zorbalık ihtimali de artıyor. Siber Zorbalık Araştırma Merkezi’nin 2015’te 15 bin ortaokul ve lise öğrencisiyle yaptığı araştırma, öğrencilerin yaklaşık %26’sı hayatlarında en az bir kez fark etmeden de olsa siber zorbalığın bir türüne maruz kaldığını gösteriyor.

Türkiye’de ya da dünyanın pek çok ülkesinde mobil cihazların serbest olduğu alanlara sahip eğitim kurumları dijital platformları eğitimin bir parçası haline getirmeyi hedefliyor ve bu doğrultuda öğrencinin sıklıkla ağın içinde olmasını sağlıyor. Her gün bu tür gelişmelerin bir yenisini deneyimliyor olsak da, hepsinin ortak hedefi öğrencilerin içine doğdukları ve birlikte büyüdükleri teknoloji ile öğrenme ortamlarının geliştirilmesi, öğrenme düzeyinin bu sayede hızla arttırılması.

Hâl böyle olunca, siber zorbalık bazı öğrencilerin, ailelerin, öğretmenlerin ya da okul yöneticilerinin dijital dersliklere karşı çıkmasına sebep oluyor. Acaba sınıfta kullanılan dijital araçlar zorbaların kendileri için yeni bir ortam yarattıkları anlamına mı geliyor? Bu ve benzeri sorular aklımızda yer etmeli ki, çocukluk çağındaki bireylerin dijital teknoloji ile olan ilişkileri, aileleri, eğitim aldıkları kurumlar ya da kendileri için bir tür endişe yaratmasın.

Bu derslikler, tüm bireyler için siber zorbalığı nasıl kontrol altına alabileceklerine dair doğruların öğretildiği bir platform sunmalı. Bir eğitmen olarak, teknolojinin bize sağladığı nimetleri derslikte kullanırken bir yandan da siber zorbalık ile ilgili tetikte olmamız gerektiğini düşünüyorum. Teknoloji bu problemi ortaya çıkardığı gibi aynı zamanda çözüm merkezi de…

Dijital derslikler nasıl dönüştürülebilir?

Pek çok dijital derslikte öğrenciler sınıfa ait özel bir sosyal ağ üzerinden iletişim kuruyor. Öğrencilerin sınıf dışında kullanabildiği sosyal medya ortamlarından ziyade, yine istedikleri gibi kullanılabilecek ama öğretmenler tarafından kontrol edilebilen platformları tercih etmek siber zorbalığı engellemek için en kolay çözümlerden biri. Bu durumda, herhangi bir zorbalık örneğine çevrimdışı ortamda nasıl yaklaşılması gerekiyorsa, bu platformlarda da çevrimiçi olarak uygun olmayan davranışların üstesinden gelinebiliyor.

Böyle bir kullanım, öğrencilerin hangi amaçla platformda olduğu konusunda bilinç düzeyini yükseltecek ve öğrencilere kendileri için uygun olmayan davranışları deneyimlediğinde özel araçlarla ihbarda bulunabilme şansı verecektir.

Siber zorbalığın yaygınlaşması, çocuklar, aileler ve okullarda görev yapan tüm personel için farkındalık geliştirilmesi gerektiğinin göstergesi. Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanılmaya başlanan ‘STOPit‘ gibi uygulamalar hem aileler ve öğretmenlere hem de deneyimleyen bireylere siber zorbalıkla baş etmenin kolay yollarından birini sunuyor. Uygulama üzerinden yaşadığınız durumu hızlı bir şekilde ihbar edebiliyor ve kanıtınızı paylaşabiliyorsunuz. Bu ve benzeri uygulamaları kullanan okul yöneticileri, kendilerine bildirilen siber zorbalık olaylarında %50 azalma olduğunu belirtiyor. Bu yolla, suistimal edileceğini düşünmeksizin ders içeriklerini teknolojinin nimetleriyle sunabileceğimizi ve çevrimiçi etkileşimin artılarından yararlanabileceğimizi  söyleyebiliriz.


  1. Olweus, D. (1993) Bullying at School: What We Know and What We Can Do, Williston, VT: Blackwell.
  2. Dehue, F., Bolman, C., ve Völlink, T. (2008) Cyberbullying: Youngsters’ experiences and parental perception. Cyberpsychology and Behavior. 11 (2).

Sinan Aşçı

Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları Programı doktora öğrencisi.

Journo E-Bülten