Bilişim Yeni Medya

Bir efsanenin sonu: Dijital yerli diye bir şey yok

Yıllardır iddia edilenin aksine güncel araştırmalar dijital yerli olarak isimlendirilen 1984 sonrası doğumlu neslin, kendinden önceki nesillere teknolojik beceriler açısından bir üstünlüğü olmadığını gösteriyor.

Dünyanın en prestijli bilim dergilerinden Nature’ın da duyurduğu, akademik Teaching and Teacher Education dergisinde yayımlanan yeni bir makale, dijital yerli / göçmen tartışmasında milat oldu. Makaleye göre, yaş veya kuşak, dijital dünyada gereken becerilere sahip olmak için belirleyici bir unsur değil.

2001 yılında, eğitim danışmanı olan Marc Prensky’nin bir makalesiyle yaygınlaşan dijital yerliler terimi, ilk 8-bitlik bilgisayar oyununun piyasaya çıktığı 1984 (kimilerine göre 1980) sonrası doğan nesli tanımlamak için kullanılıyor. Prensky’nin argümanına göre, bu kuşak kendinen öncekilerin aksine, kişisel bilgisayar devriminin içine doğdu ve bu sebepten yeni inşa edilen dijital dünyanın yerileri olarak görülebilirler. Öte yandan, bu tarihten önce doğan nesiller, dijital dünyanın dilini, adetlerini, becerilerini sonradan öğrenebilseler de, bu dünyada turist ya da bir nevi göçmen olarak kabul ediliyor. Göçmenler, göçtükleri topluma sonradan adapte olabilseler de; en azından ilk nesil göçmenler için yüzde yüz entegrasyonun çok zor görülmesi gibi, dijital göçmenlerin de kolay kolay dijital yerliler kadar dijital dünyaya entegre olamayacakları iddia ediliyor(du).

Prensky’nin bu iddiasını ortaya atmasından günümüze kadar geçen 16 yıllık süreçte dijital yerli/göçmen ikiliği yoğun bir şekilde tartışıldı. Tartışmanın, özellikle eğitimcileri ve ebeveynleri ne yapacakları konusunda kararsız bırakan, kesinlikten uzak bir hal aldığı söylenebilir. Bir taraftan bu argümanı pek tartışmadan direkt doğru kabul eden eğitim programları hazırlanırken, diğer taraftan da daha şüpheci bir kesim, iddiaları sınamaya çalıştı.

Dijital yerli kuşağa dair kabûller yıkılıyor

Konuyla ilgili en geniş kapsamlı ve metodolojik olarak güçlü çalışmaların sonuçlarına ait eleştirel bir literatür taraması ise, 2017 Ekim ayında Teaching and Teacher Education dergisinde yayımlandı. Hollanda Open University’den Paul A. Kirschner ve  Finlandiya Oulu University’den Pedro De Bruyckere imzalı, ‘The Myths of the Digital Native and the Multitasker’ başlıklı makale aynı zamanda dünyanın en prestijli bilim dergilerinden olan Nature’da da duyuruldu. Makale, 2001 yılından günümüze, konuyla ilgili yapılmış, metodolojik bakımdan güvenilir, saygın çalışmaların eleştirel bir özetini sunuyor ve net sonuçlar ortaya koyuyor.

Makalenin bulgularına göre, dijital yerliler şeklinde bir insan topluluğundan bahsetmek anlamsız zira doğum yılına dayalı kuşak tanımlarının, dijital beceriler hususunda kayda değer bir etkisi yok. Öte yandan, eğitim, dijital araçlarla geçirilen zaman gibi faktörler, dijital beceriler hususunda çok daha etkili.

Daha önce de post gerçek tartışmaları bağlamında, Stanford Üniversitesi araştırmacıları tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada, dijital yerli olarak sınıflandırılabilecek,  18-25 yaş arasındaki öğrencilere dijital mecralarda karşılarına çıkabilecek haber örnekleri sunulmuş ve katılımcılardan doğru ile yalan haber arasında ayrım yapmaları istenmişti. Araştırma sonuçları, Kirschner ve Bruyckere’nin makalesindeki bulgularla paralellik gösteriyordu; zira katılımcılar dijital yerli olmalarına karşın, dijital mecralarda doğru ile yalanı ayırt edememişlerdi.

Makalede belirtilen ikinci önemli bulgu ise, ‘dijital yerlilerin’ multitasking yapabildiği iddiasının yanlış olduğu. Yapılan birçok araştırma net bir şekilde gösteriyor ki, hangi kuşaktan olursa olsun insanlar, bilişsel melekeler gerektiren işlerde sadece tek bir göreve odaklanabiliyor. İki görevi aynı anda yaptığımızda aslında bir görevden diğerine hızlıca geçmeye çalışıyoruz ve bu da zihinsel enerjinin israfına ve verimsizliğe sebep oluyor.

Makale, konu üzerine dönen tartışmaları belki bitiremeyecek ancak çok önemli bir kırılma noktası olduğu muhakkak. Zira, kuşak çalışmalarında bir ezber haline gelmiş dijital yerli tanımının kullanımı artık güçleşirse, dijital beceri azlığı ya da çokluğu farklı etkenlerle açıklanmak durumunda kalınabilir. Dijital yerlileri eğitirken, makaledeki bulguların dikkate alınması, gerçek temelleri olmayan kabullere dayalı sistemler kurulmasını engelleyebilir.


Kar taneciği nesli: Nobranlık çağının alıngan çocukları

Orhan Şener

TGS Akademi Direktörü Orhan Şener, aynı zamanda Akademi bünyesinde gazeteciliğin dijital dönüşümü, online haber formatları, yeni nesil gelir modelleri gibi konularda eğitimler veriyor ve Journo.com.tr'ye benzer konularda katkıda bulunuyor.

Lisans eğitiminde işletme ve iktisat okuyan Şener, City University London’da Enformasyon, Toplum ve İletişim alanında yüksek lisans yaptı, şimdilerde Galatasaray Üniversitesi'nde 'Enformasyona Erişim ve Filtreleme Pratikleri: Türkiyeli Gazeteciler Üzerine Çalışma' başlıklı doktora tezini yazıyor ve Bahçeşehir Üniversitesi'nde ve çeşitli eğitim programlarında dersler veriyor.

Journo E-Bülten