Hallerimiz

Gazete okumayan gazeteciler: Nasıl olur?!

Medya sektöründe çalışmayanlar “Nasıl olur?!” diye sorabilir fakat gazete okumayan gazetecilerin sayısı hiç de az değil. Kendi çalıştığı kurumun gazetesini bile okumayan, haberleri takip etmeyen bir gazeteci olur mu peki?

40 gazeteciye ve iletişimciye, son yıllarda güçlenen bu eğilimin olası nedenlerini sorduk. Çiğdem Toker’e göre, gazeteci için haberleri takip etmemenin bahanesi olamaz. Gökçer Tahincioğlu da “Günlük akışı bilmeyen gazeteci, gazeteciliği mutlaka eksik yapıyordur” diyor. 

Gazeteciler aynı zamanda iyi birer okurdur. Sadece rakip gazetelerin onlara hangi haberleri “atlattığını” kontrol etmek için değil; gündeme hâkim olmak, öğrenmek ve ilham almak için de özellikle günlük yayınları yakından takip ederler.

Türkiye’de merkez medyanın siyasi emellerle ele geçirilip etkisizleştirilmesinin ve bir yandan da dijital teknolojilerin haber üretimini-tüketimini dönüştürmesinin birçok yan etkisi oldu. Gazetecilerin haber okumaz hâle gelmesi de bunlardan biri gibi görünüyor.

Rekabet azaldığı, sektör bölünüp parçalandığı, habercilikte nitelik düştüğü için mi gazeteciler haber okumayı bıraktı? Mesleklerine mi yabancılaştılar? Vakitleri mi yok? Yoksa başka nedenler mi söz konusu?

İnternet üzerinden kaynakları sorguladığımızda bu soruları yanıtlayabilecek eski veya güncel bir araştırmaya yahut habere ulaşamadık. Bilinen ancak pek de dile getirilmeyen bu meseleyi yeniden düşünmenin, önemli yerlerin altını çizmenin ve tekrarlamanın gazetecilik etiği için de gerekli olduğunu düşünüp 40 gazetecinin ve iletişim uzmanının fikrini sorduk. 11’i ismini vermemek kaydıyla görüşlerini paylaştı.

Cevaplarda, gazetecilerin artık eskisi kadar çok haber okumamasına neden olarak şu 3 unsurun öne çıktığını görüyoruz:

1. Medyada çokseslilik ortadan kalktı

Medya sektöründe çoksesliliğin zayıflaması, üretilen haberlerin çeşitliliğini ve cezbediciliğini de azaltıyor. Bir gazeteci, istediği türden nitelikli habere kolayca erişemiyor.

Görüştüğümüz bir gazeteci, Türk basınındaki haberleri yıllardır okumadığını, ancak Türkiye’de yayın yapan yabancı medya kuruluşlarını takip ettiğini belirterek şöyle diyor:

  • Türkiye’deki gazetelerde 13 yıldan fazla çalışmış birisi olarak ve üzülerek söylüyorum ki artık Türk basınını okumuyorum. Bunun sebebi Türk basınında çoksesliliğin ortadan kalkmış olması ve bağımsızlıktan uzaklaşılmasıdır. Denk geldikçe göz atıyorum sadece.
  • Birkaç günde bir uluslararası basını ve Türkiye’de haber yapan yabancı basın kuruluşlarını daha düzenli olarak, hatta günlük olarak takip ettiğimi söyleyebilirim. Onlar mükemmel habercilik yapıyor diye değil, burada dikkat ettiğim başka konular var.

2. Haberlerde tekrara düşülüyor

Türkiye medyasında çoksesliliğin azalmasının ötesinde, tekdüzelik sorunu var. Gazeteciler, haberlerde çok fazla tekrar düşüldüğünü vurguluyor.

Kaynağında üretilen özgün haber çok az. Birçok yayıncı bu haberleri kopyalayıp yapıştırmakla yetiniyor. Bazıları habercilikte farklılaşmaya çalışsa bile bu genelde başlıklara “takla attırmanın” ötesine geçemiyor.

Bu durum sadece ortalama okurda değil, haberleri takip etmesi gereken gazetecilerde de bir bıkkınlık yaratmış gibi görünüyor.

Kim kazanacak: Kopyala yapıştır yayıncılığına karşı özgün habercilik

Görüştüğümüz bir gazeteci, mesleği şu anda sadece para kazanmanın bir yolu olarak gördüğünü belirterek bir boş zaman faaliyeti olarak haber okumayı ise çoktan bıraktığını kabul etti:

  • Basın olarak sürekli tekrara düşüyoruz ve hep aynı haberler konusu dâhilinde üretim yapmaya çalışıyoruz. Bu durum beni yormaya başladı. Bende bir isteksizlik, ilgisizlik oluşmaya başladı.

Basın çalışanı Ercan Dağ ise bu yorgunluk ve bıkkınlık hissine karşı gazetecinin sorumluluğunu hatırlattı:

  • Gazetecilerin artık haber okumaması tam olarak şu sebepten kaynaklıdır diyemem ama belki sürekli haber gündem takip ettiklerinden yani gün içerisinde fiili olarak bunu icra ettiklerinden bir bıkkınlık ve sıkılganlık sarmalı ile böyle bir tepki gösteriyor olabilirler. Buna dair sebep ne olursa olsun bu işi yapmak ile sorumluysak bu sorumluluğun gerektirdiklerini de yerine getirmemiz lazım. Aksi hâlde gazetecilik işini eksik yapmış oluruz, eksik kalırız.

3. Olumsuz ve yalan haberler çok

Yaklaşık 10 yıldır basında çalışan bir gazetecinin ifadesiyle Türkiye’de “sürekli olumsuz ve yalan haberler yapılıyor.” Siyasi eğilimlerinden bağımsız olarak hemen her kesimde asılsız bilgilerin yayılabildiği gözlemlenebiliyor.

Ayrıca haber doğru olsa bile, dil ve üslup tercihleri nedeniyle genelde karamsar, kötümser bir hava medya tarafından pompalanıp duruyor. Bu durum uzadıkça bıkkınlık artıyor, haberleri takip etmek durumunda olan gazetecileri meslekten ve sektörden soğutuyor.

Öyle ki bir diğer meslektaşımız, haber okumayı ve haber takibini artık sadece mesai saatleri içinde yaptığını aktarırken “İşim gereği gerekli haberleri okurum, fazla haber okumam. Ofiste değilsem, günüm değilse kesinlikle haber okumam” dedi.

“Gazetecinin, iktidar medyasından tiksinip okumama lüksü yok”

Gazeteci ve yazar Çiğdem Toker ise gazetecilerin haber ya da gazete okumamalarının hiçbir nedene sığdırılmayacağını vurguladı.

Toker, “Gazete okumayan gazeteci olamaz. Gelişmeleri farklı perspektiflerden okumayan izlemeyen bir gazeteci adayı, gazeteciliğin halkın haber alma ihtiyacı için gereksindiği soru sorma pratiğini, kültürünü edinemez” dedi.

Siyasetin, ekonominin, teknolojinin ve hatta COVID-19 salgınının etkilerine dikkat çeken Toker, gazetecilerin artık gazete okumamasının temel nedenlerini şöyle sıraladı:

  1. İktidarın kendi medyasını inşa etmesi: İktidar, neden kendi medyasını oluşturdu? Kaç yıldır gördüğümüz örneklerden anlıyoruz ki; haber saklamak, haber çarpıtmak, gerçekten gazetecilik yapmaya çabalayan ve iktidara itiraz eden herkesi ve her kesimi hedefe koymak, onları itibarsızlaştırmak. İktidar medyası gazeteleri, televizyonlarıyla kirli bir propaganda aracına dönüşmüş durumda. Dolayısıyla iktidar medyasında aslında gerçek anlamda bir gazete ve gazetecilikten söz edemiyoruz. Böyle bir durumda da insanın canı o “gazeteleri” okumak istemeyebilir. Hatta tiksinti duyabilir. Ama gazetecinin böyle bir lüksü bulunmuyor. Çok büyük zaman ayırmadan da olsa, neler olup bittiğine bakmak için bu propaganda aygıtlarına göz atılabilir.
  2. Gazete okuma alışkanlığının değişmesi: Cep telefonları birer multimedya aracına dönüştüğünden bu yana birçok obje, makine ve gereç ile birlikte kâğıt baskı gazeteleri de tehdit ediyor. Bayiye gidip bir gazete satın alma alışkanlığı azaldı.
  3. Pandemi: Gazete büroları zaten küçülmüştü. Pandemi ile birlikte bürolara fiziki olarak gitme gereği azaldı. Bu da bürolarda işin bir parçası, hatta zorunluluğu olan her sabah gazete okuma alışkanlığını yok etti.
  4. Ekonomik koşullar: Gazeteci ve gazeteci adaylarının, kurumların satın aldığı gazeteler yerine kendi ceplerinden gazete satın almaları güçleşmiş olabilir.

“Güvendiğimiz gazeteciler iyi birer gazete okurudur”

“Bütün bu nedenler iç içe geçtiğinde, gazete okuma alışkanlığının azalması bir yere kadar anlaşılabilir. Ama gazeteciler için değil! Başta söylediğim gibi gerçekten gazeteci olunmak ve bu iş yapılmak isteniyorsa, hiçbir somut neden bahaneye dönüşmemelidir” diyen Toker, sözlerini şöyle noktaladı:

  • Gazete okumayı tercih etmeyen gazeteci adayları bilmeli ki, güvendikleri gazetecilerin hepsi iyi birer gazete okurudur. Gazete okumak, siyasette, günlük hayatta, kültürde sanatta, neler olup bittiğini anlama imkânı sunar. Ama eğer, bizi yönetenlerin nasıl yönettiğini anlamak, gerçeği kavramak, yönetenlere sorular yöneltmek gibi bir dert yoksa, gazetecilik yapılmasa da olur. Sonuçta herkes gazeteci olmak zorunda değil.

“Görüşe dayalı haber yapmak alışkanlık hâline geldi”

Gazeteci ve yazar Gökçer Tahincioğlu da gazetecilerin meslekleri gereği okuması, gündemi takip etmesi ve sürekli bir araştırma hâlinde olması gerektiğini dile getirdi.

Farklı alanlarda nitelikli içerikleri tüketerek kendisini geliştirmeyen gazetecilerin “kendi temaları etrafında dönüp duracağı” uyarısında bulunan Tahincioğlu, şu ifadeleri kullandı:

  • Türkiye’de yaygın medya ya da ana akım medyaya yönelik olumsuz bir algı söz konusu. Bu ana akım medyayı oluşturan grupların geçmişten bu yana siyasi iktidarlarla girdikleri ilişkiler, Türkiye’deki medyanın ekonomi politiği ile ilgili. Ana akım medyanın böyle olması gerekmez; daha özgür, daha bağımsız bir ana akım medya mümkün. Ancak ana akım medya bir gerekliliktir ve şu anda yokluğu Türkiye medyası ve gazeteciler açısından büyük bir eksikliktir.
Gökçer Tahincioğlu

“Akademisyen literatürü, edebiyatçı kitapları, manav toptancı halini takip etmek zorunda”

Tahincioğlu şöyle devam etti:

  • Ana akım medya, doğası gereği kendi içerisinde filtre mekanizmaları kurar ve habere doğrudan erişmeyi dener. Gündemde ne varsa ana akım medyanın konusudur. Ukrayna-Rusya krizi varsa, ana akım medyanın muhabiri de oradadır. Bu durum muhabiri de sürekli hazır olmaya iter. Gündemi bilmesi, farklı alanları okuması gereklidir. Haber merkezleri ve haber toplantıları da bunu hem zorunlu kılar, hem de daha fazla okumaya ve araştırmaya iter. Haber merkezlerinin dağıtılması, gazetecilerin bireysel çabalarla ayakta durmak ya da küçük haber merkezlerinde çalışmak zorunda kalmaları artık derli toplu haber okunmamasının temel nedenlerinden bana kalırsa.
  • Bir de gazetecilerin temel bir tema belirleyerek, o alanda görüşe dayalı habercilik yapmayı alışkanlık hale getirmelerini sayabilirim. Ancak soruya daha net yanıt vermek gerekli sanırım: Gazete okumayan, bülten izlemeyen, günlük akışı bilmeyen gazeteci, gazeteciliği mutlaka eksik yapıyordur. Bir okur bunu tercih edebilir ama bu mesleği yapan birinin bunu yapma hakkı olduğunu sanmıyorum.
  • Bunun mesleği kutsamakla da ilgisi yok. Her mesleğin bu tür zorunlulukları vardır. Akademisyenin literatürü bilmesi, edebiyatçının farklı kitapları da okuması, manavın toptancı haline gitmesi gibi. Haber okumadan da gazetecilik ancak eksik yapılabilir. Sadece kendi temalarınız etrafında dönüp durursunuz. Bir yerde de maceranız bitecektir muhakkak. Muhabirlerin bu dönemdeki şanssızlıkları ve güncel medya ortamı, bütün bunlar farklı sorunların nedeni olarak sıralanabilir. Ancak haber okumayan bir gazeteciliği anlamakta zorlanıyorum.

“Yorumu azaltıp habere ağırlık vermeliyiz”

Tahincioğlu, gazetecilik mesleğini daha canlı ve diri tutabilmek için sadece haber okumanın değil, güncel gelişmelere dair notlar almanın önemine de dikkat çekti:

  • Elbette bu kuşağın özellikle alanın daralması, haber merkezlerinin yok olması nedeniyle son derece şanssız olduğunu düşünüyorum. Elimizden geldiğince güçlü haber merkezlerini canlandırmalı, yorumu azaltıp habere ağırlık vermeliyiz. Gazeteciliği haber ayakta tutar. Hâlâ gazete almasam ya da alamasam bile dijital baskılar üzerinden en az 4-5 gazeteyi okuyorum. Sabahları önemli bulduğum birkaç haber sitesinin günlük akışına topluca bakıyor, yazılarında bilgi verdiğini düşündüğüm yazarları okuyorum.
  • Ben, ister haber yazısı, ister öykü, ister şiir, okumadan yazılamayacağını düşünenlerdenim. Özellikle gazetecilerin ajandasının dolu olması gerektiğine de inanıyorum. Bir mahkeme kararı çıkmışsa, bunun haberini okuyup gerekçeli kararı beklemek için not almak… Bir kanun taslağının hazırlanacağını bir başkası haberleştirmişse bunun devamına bakıp, başka gazetecilerden önce taslağın son hâline ilişkin bilgi alabilmek vs. Listeyi uzatmak mümkün. Bütün bunların takibi için haber okumak ve not almak gerekiyor. Haber üretim süreçleri elbette etkilendi ama bunun mutlaka daha güç bir hâle geldiğini söylemek de olanaklı değil. Bana kalırsa masa başı haber ne kadar azsa, alandan yapılan haberler ne kadar çoksa, o kadar iyidir…

Twitter’da paylaşılan haber linkine bile tıklanılmıyor

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Tezcan Durna, haber okumama-izlememe eğiliminin gazetecileri aşıp toplumun geneline yayıldığına dikkat çekerek şunları söyledi:

  • Bunun nedenlerinden biri teknolojik değişim diyebiliriz. Artık basılı gazete alıp okumak yerine insanlar pek çoğunun elinde olan cep telefonlarındaki uygulamalardan haber okuyorlar. Ancak, uygulama üzerinden haber okumak da artık azalmış durumda. Baskın olan davranış sosyal medya platformları üzerinden habere ulaşmak. Son yıllarda yapılan pek çok araştırmaya göre özellikle internetin içine doğan, yani bir başka deyimle dijital yerli olan gençler, neredeyse basılı gazete okumuyor. Hatta haber sitesinin sayfasına girip oradan haber okumuyor. Kişiler güvendikleri bazı önde gelen kişileri takip ediyor ve bu kişilerin paylaştıkları üzerinden gündemi takip ediyor. Çoğu zaman da bu kişilerin paylaştığı linke bile tıklamıyor. O haber hakkında bu kişilerin yaptığı Twitter anonsunu okuyarak genel hatlarıyla haber verilen olayla ilgili olarak sınırlı bir kanaat ediniyor. Bu kanaat de tabii ki bu kişinin öne çıkardığı çerçeve ile sınırlı kalıyor.
Özellikle iktidarın kontrolündeki gazeteler sık sık birebir aynı haberlerle ve hatta aynı manşet başlıklarıyla çıkıyor.

 

“Kimse ana akım medyadan haber okumuyor”

Durna, gazeteciler üzerinde artan baskı ortamının, basın özgürlüğünün azalmasının ve sürekli aynı haberlerin yapılmasının özgün ve nitelikli gazeteciliği zayıflattığını ifade ederek şunları ekledi:

  • Bir diğer neden, teknolojiye eşlik eden özellikle Türkiye gibi ülkelerde gazeteciler üzerindeki baskı ve kutuplaşma. Artık siyasi baskı ve manipülasyon nedeniyle ana akım medyanın tümünde aynı haberler neredeyse aynı başlıklarla veriliyor. “Cumhurbaşkanı şunu dedi, maliye bakanı şu açıklamayı yaptı” gibi haber başlıklarının merak uyandıran bir boyutu kalmadı.
  • Özgün haber yapmak hem baskı nedeniyle hem de derinlikli haber yapmanın maliyetli olması nedeniyle cazip olmaktan çıktı. Haberde yeni olan bir şey kalmadı özetle. Haberi tanımlayan unsurlardan en başta geleni hâlbuki yeni olmasıdır. Her gün aynı sözler, aynı konular etrafında dönüp dolaşıp duran ana akım medyanın okuyucu nazarında bir merak uyandırma özelliği kalmadı. Bu nedenle kimse ana akım medyadan haber okumuyor. Okusa da en fazla başlığını, bilemediniz spotunu okuyup geçiyor. Bu eğilim gazetecileri de etkilemiş durumda. Aslında bu eğilimin gazetecileri de kapsaması gazeteciliğin ne kadar derin bir kriz içinde olduğunu açıkça gösteriyor.

“Bilgi sahibi olacaksınız ki bilgi aktarabilesiniz”

Bugün gazetecilerin eskiye kıyasla daha az haber okumasının nedeni ne olursa olsun, uzun yıllar gazetecilik yapan Adil Harmancı da gazetecinin her mecrada duyargalarını açık tutması gerektiği görüşünde. “Düzenli gazete okumayan, haber takibi de yapmayan zaten gazeteci değildir. Gazeteciliğin temel kurallarından biri haber takibidir” diyen Harmancı’nın sözleriyle bu dosyayı şimdilik kapatalım:

  • Gazetecilik bilgi ile yapılabilen bir iştir. Haber de okuyacaksınız, çevrenizi de dinleyeceksiniz, bilgi sahibi olacaksınız ki bilgi aktarabilesiniz. Çünkü gazeteci bilgi aktaran konumundadır. Bir olay ve durum hakkında aydınlatma görevi görüyorsunuz. Ama önce gazetecinin aydınlanması gerekiyor. Gazeteci gelişmeler hakkında bilgi sahibi olacak ki aydınlatabilsin. O nedenle sadece gazete de değil, kitap, dergi, sosyal medya sohbetleri, sosyal medyadaki anlık bilgi paylaşımları, tüm bunlar bir gazetecinin ilgi alanında olmalı. Bir fotoğraf bile bir gazeteciye çok şey anlatmaya başlamışsa o kişi gazeteciliğe yaklaşmış demektir. “Ben gazeteciyim” demekle gazeteci olunmuyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ESKİ GAZETEYE, YENİ ABONE

Eski gazeteye yeni abone: Dijitalde ne umuyor, ne buluyorlar?

Emrah Bakır

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İLEF) Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Yeni medya, iletişim teknolojileri, video kurgu ve montaj alanlarında çalışıyor. Çeşitli medya kuruluşlarına serbest gazeteci olarak haber üretiyor.

Journo E-Bülten