Dosya

Eski gazeteye yeni abone: Dijitalde ne umuyor, ne buluyorlar?

Dijital habercilikte okur gelirine dayanan modeller ABD ve Avrupa’da artık iyice yerleşti. Türkiye’de ise hâlâ emekleme aşamasında. E-gazete aboneliğinden reklamsız paketlere dek birçok seçenek deneniyor. Salgınla birlikte gazetelerin dijital aboneliğe geçişi iyice hız kazandı. Peki, eski gazetelerin yeni girişimlerine okurlar ne diyor? Onlara sorduk.

Dünyanın büyük bir bölümünde kâğıt gazete tirajları düşerken aynı yayınların dijital kopyalarının abone sayısı artıyor. E-gazete (ePaper) veya kopya sürüm (replica edition) denilen ürün, ek bir dijital gelir kaynağı yaratmakta gazetelerin ilk aklına gelen çözümlerden. Çünkü söz konusu tasarım kâğıt olarak basılmak üzere zaten hazırlandığından, dijitaldeki dağıtımı neredeyse hiç ek maliyet getirmiyor. Bu yüzden Türkiye’de de birçok köklü gazete, yıllardır e-gazete de satıyor.

Türkiye’deki geleneksel gazeteler arasında New York Times tipi dijital abonelik veya The Guardian tarzı bağış modeli hâlâ pek yaygın olmasa da, e-gazete gibi görece kolay bir başka yöntem olan reklamsız deneyim seçeneği son dönemde revaçta. Sözcü’nün ardından Hürriyet de geçtiğimiz günlerde bu yönde bir adım attı.

Geleneksel gazetelerin dijitale ayak uydurması kolay olmadığı gibi, her gazetenin ve okuyucularının dijital abonelikten ne anladığı da farklılaşabiliyor. Biz Agos, Aydınlık, Birgün, Cumhuriyet, Dünya, Evrensel, Milli Gazete ve Sözcü gazetelerine abone olan okuyucularla dijital abonelik deneyimlerini konuştuk. Ne bekliyorlar, ne buluyorlar?

‘Reklamsız okumak daha keyifli, destek olmak da istedim’

İki yılı aşkın süredir satışta olan Sözcü Plus dijital aboneliği, e-gazete ve reklamsız deneyim içeriyor. Fiyatı 19.99 TL. Sözcü Plus’un abonelerinden biri, Caner Odabaşoğlu. İlk zamanlarından beri Sözcü Plus abonesi olduğunu söyleyen Odabaşoğlu için üyeliğin iki anlamı var:

“Reklamsız okumak daha keyifli, destek olmak da istedim. Eskiden dergilere aboneydim. Basılı gazeteyi yılda en fazla beş kere alıyorum, mevcut gazetelerin bana hitap etmediğini düşünüyorum. Dijitalde de durum benzer, desteklemek için aboneliğim bir sene daha devam eder, sonra bakarım.”

Nitelikli, özel içerik beklentisi

Sözcü Plus bir dönem sadece dijital abonelere özel içerikler de sunmuştu. Bugün böyle bir paket olmasa da, sadece e-gazete ve reklamsız deneyim içerdiğini bilerek dijital abonelik paketi satın alan okurlarda bile bir özel içerik beklentisi görülebiliyor. Odabaşoğlu, “İçeriğin zayıfladığını ve haber kısmında tık almaya oynayan başlıklara kayıldığını görüyorum” diyor.

İki aydır Agos abonesi olan Bahattin Çelik de benzer sebeplerle üyeliğini iptal etmeyi düşündüğünü söylüyor: “Abone oldum, çünkü daha kapsamlı ve geniş bir bilgi kaynağı olur diye düşündüm. Ama galiba üyeliği iptal edeceğim, yeni haber olmuyor, hep site dâhilinde yayımlanan haberleri tekraren yayınlıyor.”

Kritik bir konu: Müşteri ilişkileri yönetimi

Bir diğer Sözcü Plus abonesi Vehbi Meriçligil ise basılı gazeteyi hâlâ almasına rağmen geçen nisanda dijital aboneliğini sonlandırmış. Gerekçesi içerikler değil, promosyon kampanyasında verilen sözün tutulmamasıymış: Kırgınım. Abone olurken kitap hediye edileceğini belirtmişler, ben de kızıma seçtirmiştim. Sonra hayal kırıklığı. Birkaç kez ikazıma rağmen yanıt alamadım. Lakaytlığa hiç gelemem.”

Geleneksel bir gazetenin dijital yayını için belki de en zorlu bir görev bu: Okuyucuyla karşı karşıya gelmek. Bayi satışının yerini dijital satış alınca, abonelerin beklentisi diğer çevrim içi alışverişlerdeki gibi sorun çözen bir müşteri hizmetleri oluyor.

‘Dört aydan uzun bir süredir ödememi geri alamıyorum’

Abonelikle ilgili sorun yaşayan bir diğer isim Tuba Çağlar Pagda. ABD’de yaşayan akademisyen, eşinin annesi ziyarete geldiğinde okuyabilmesi için ona Cumhuriyet gazetesinden dijital abonelik almış. Şöyle anlatıyor:

“Eşimin annesi daha önceki senelerde geldiğinde Türkiye’de yapabildiği ama Amerika’da yapamadığı ve en çok özlediği şeyin gazete okumak olduğunu söylemişti. O nedenle ben bu sene kendisini Cumhuriyet’e şubat ayında dijital abone yaptım. Yapar yapmaz kendisine nasıl kullanacağını anlatmaya başladım. Biraz karışık olduğunu ve istemediğini söyledi. Ben de o nedenle iptal ettim. Ama dört aydan uzun bir süredir ödememi geri alamıyorum… Bir arkadaş döndü en başta ama sonra ses yok. Amerika’daki üyeliklerde böyle bir problem yaşamazsınız, her şey otomatik.”

ABD’de New York Times ve Wall Street Journal’ın dijital abonesi olan Pagda, Türkiye’deki haberleri genellikle Twitter’dan takip ediyor, yakın zamanda listesine Aposto’yu eklemiş. (E-bültenler konulu dosyamız şurada)

Dijital abonelikte talep, fiyata duyarlı

Özel içeriklere dayalı dijital abonelik sistemlerinde talep fiyata duyarlı görünüyor. Gazeteye yapılan zamlar tepki çekebiliyor veya aboneliğin sonlanmasına sebep olabiliyor.

Dünya gazetesine aboneliği altı ay süren Uğur Tayfun Güler, ücret fazla geldiği için aboneliğini uzatmamış: Gazete almıyorum, sadece ekonomi haberleriyle, borsa ile ilgileniyorum. Yazı ve araştırmalara ulaşmak, sektör raporları önemliydi. Bunlar internet sitesinde yer almıyor, eDünya kapsamında okuyabiliyorsunuz. Ancak haftalık borsa analizleri pahalı geliyor.”

Dünya, e-gazete ve arşivin yanı sıra, dijitale özel içerikler de sunuyor. Ancak ayda 25 ila 60 lira arasında değişen dijital abonelik ücretlerini fazla bulan ise sadece Güler değil:

Bürokrasi ve teknolojik eksiklikler, abonelik sürecinde sürtünmeyi artırıyor

Fiyattan başka, Güler’in dikkat çektiği bir nokta da abonelik sürecindeki bürokrasi: “Dünya gazetesinin dijital abone olma sistemi ne yazık ki çok geri bir sistem. Abone olup ücreti ödüyorsunuz, fatura başka bir personelin önüne geliyor, o da başka bir personele haber veriyor, şifreniz geliyor. Sadece adı dijital.”

Dijital aboneliklerin reklamsız arayüz ve özel içerikten başka en önemli vaadi, arşivlere erişim. Cumhuriyet gazetesinin 90 yıllık geniş arşivi, dijital abone arayışında önemli bir avantaj sağlıyor. Okur da bunu takdir ediyor:

Öyle ki bu diğer gazetelerden de beklenir durumda:

‘Bir hizmet satın aldığımı düşünmüyorum’

Ancak özel içeriklerin, promosyon amaçlı hediyelerin ve müşteri hizmetlerinin ilgisinin hiç de önemli olmadığı bir kesim var. Onlar için dijital abonelik demek, bağımsız gazeteciliği veya belli bir gazeteyi desteklemek demek. Desteğin sebebi yeri geliyor siyasi motivasyon, yeri geliyor bağımsız gazetecilik, yeri geliyor özel haberler oluyor.

Kendini Milli Görüşçü olarak tanımlayan Cem Sezen, e-Milli Gazete abonesi: “Gençlik yıllarımdan beri Milli Gazete okuyorum, onun haricinde belki birkaç kez Bursa Hakimiyet Gazetesi almışımdır. Online olarak ücretsiz de okuyorum. Sözün özü Milli Gazete kazansın.”

Bir Aydınlık abonesi ise salgın sürecinde gazeteye destek amacıyla dijital abonelik başlattığını anlatıyor: “Bağımsız basını desteklemek amacıyla, virüs ve kâğıt sıkıntısı/pahalılığı sebebiyle 6 aylık bir basın destek aboneliğim başladı Aydınlık gazetesine.”

Şimdilik Aydınlık abonesi ama asıl amacı bağımsız gazeteciliği desteklemek: “Abonelik bitince dijital Sözcü aboneliğini düşünüyorum, arada değiştirerek, ileride yeniden Aydınlık ve benzeri gazeteleri destekleyerek devam edeceğim.”

Eylül 2018’den beri Evrensel abonesi olan Kayıhan Nedim Kesbiç’in de dijital abonelik alma kararı içerikten bağımsız: “Yaklaşık iki yıldır kaç defa dijital gazeteye açıp bakmışımdır, beşi geçmez. Dijital abonelik, dayanışalım ve aylık küçük de olsa bir yardımım olsun motivasyonuyla başlayan bir şey.”

Abonelerin kullandığı arayüzü ve gazeteyi PDF olarak indirme seçeneğinin olmasını beğenmesine rağmen “Biraz alışkanlık meselesi dijital gazeteye ısınamamak. Türkiye’de olduğumda, dijital aboneliğim olduğu hâlde hâlâ basılı Evrensel alıp okurum” diyor Kesbiç.

‘Abone olmakla olmamak arasında aldığın haber anlamında fark yok’

Alışkanlık geliştirememesinin bir sebebi de sosyal medyada içeriklerin hızlıca yayılması: “Twitter’a düşüyor zaten aslında bugünkü Evrensel içeriklerinin çoğu, o sebeple ekstra açıp gazeteye bakmak pek aklıma gelmiyor açıkçası. Yani bizde New York Times’ın yaptığı gibi, ‘aylık belli bir ücretsiz içerik hakkın var, devamı için abone olman gerekiyor’ durumu yok. Türkiye’deki olay biraz o sebeple dayanışma üzerinden kuruluyor gibi geliyor, abone olmakla olmamak arasında aldığın haber anlamında bir fark yok.”

Özel içeriklerle ilgili beklentilerini soruyorum, cevap çok gerçekçi geliyor: “New York Times içeriği beklemek konusunda biraz haksızlık yaptığımı düşünüyorum Türkiye’deki gazetelere. Bütçeler karşılaştırılamaz, benim verebildiğim ufak destek anca şu anki durumu devam ettirmeye katkı sağlayabilir. O yönde gelişmek, gazetelerin sahip olduğu düşük bütçeler sebebiyle mümkün değil biraz da.”

‘Okumaktan çok, bağımsız gazeteciliğe destek için aldım’

Destek amaçlı abone olanlardan biri, 2015’ten beri BirGün abonesi olan Mert Taş. Barcelona’da yaşayan Taş için Gezi Parkı protestoları bir dönüm noktası olmuş: “Gezi hepimizi biraz daha düşünmeye itti politik anlamda. Kimimizin belki zaten inanmadığı, kimimizin görece kandığı basın yayın organlarının bizi yarı yolda bıraktığı zamanda BirGün birçok insanın hislerine tercüman oldu. Ben de o zamanda daha çok gördüm duydum, üniversitedeyken o kadar aktif bir okuyucusu değildim BirGün’ün.”

Taş da Kesbiç gibi dijital aboneliğini neredeyse hiç kullanmamış: “Aboneliğim aslında BirGün’ü dijitalde okumak değil, o hesaba hemen hemen hiç girmiyorum, onu okumaktan ziyade bağımsız gazeteciliğin bizim için ne kadar önemli olduğunu anlamamdan sonra oraya kendimce destek atabildiğim kadar atabilmek için aldığım bir üyelik, kesinlikle bir hizmet satın almak adına değil. Bir hizmet satın aldığımı düşünmüyorum.”

‘Kâr amaçlı dev bir şirkete dönüştürmeyen yapıları desteklemeye açığım’

BirGün’den özel içerik beklemeyen Taş, özel içeriklere ödeme yapılmasına da karşı:

“Wall Street Journal’dan ve benzeri gazeteden içerik geldiği zaman hemen gizli sekmeye geçerim, hiç de üye olsam diye düşünmedim. Çünkü tamamen kâr amaçlı yapılan şeyler, bu gazeteler ayakta kalabilmek için yapmıyorlar bunu. Onlar şirketler tarafından yatırım olarak satın alınmışlar ve kâr amaçlı ilerliyorlar. Kâr amaçlı ilerleyen bir gazetecilik kamu hizmeti olmaktan çıkıp kapitalist bir şirkete dönüşür, bu da kamu yararı gözetilmeden gazetecilik yapılmasına sebep olur. Ben buna okuyarak, tıklayarak eminim destek oluyorumdur ama içerik okumak için ekstra destek olmam, hatta karşısında duruyorum. Dijitalde bulduğum ve yaşamasını istediğim diğer kaynakların, var olması için kritik olarak maddiyata ihtiyaç duyan ancak bunu kâr amaçlı dev bir şirkete dönüştürmeyen yapıları desteklemeye açığım.”

Siyasi baskı ve reklam ambargoları, dayanışmayı büyütüyor

Okuyucu, “müşteri” değil de “destekçi” olunca, yaşanan teknik sıkıntıların çözümü daha kolay oluyor. Taş, yalnız üye olmak ve arkadaşlarını üye yapmakla kalmamış, kendi yaşadığı sıkıntıları başkaları yaşamasın diye onlara destek dahi vermiş: “Abonelik sırasında yaşadığım teknik sıkıntılar oldu kesinlikle. Hatta ben çözülmesi sürecine katkıda bulunmak adına muhasebeci arkadaşla görüştüm, konuştum. Daha da fazla ilerlemesi için ben de naçizane fikir üretmeye çalışıyorum.”

Gazeteciliğin şanı “özel haberler,” bağımsız yayıncılığın desteklenmesi için de önemli bir motivasyon. Bu haberlerden dolayı gazetelere açılan davalara veya uygulanan reklam ambargolarına karşı destek hareketi başlatan dijital abonelerin sayısı hiç de az değil.

Onlardan biri olan Tunç Kuyucu, hem Cumhuriyet’e hem de BirGün’e dijital abone. Şöyle diyor:

“Haberleri oradan takip ettiğim için değil, kendilerine uygulanan baskıya karşı bir tepki olarak abone oldum. İkisinin de Twitter hesabını bile takip etmiyorum. Haberleri Twitter’dan takip ediyorum. Herhangi bir yerli medya hesabını değil, direkt gazetecilerin kişisel hesaplarını takip ediyorum, bir de DW ve BBC’nin Türkçe hesaplarını. Bunların haricinde önemli bir haber, gelişme olursa zaten takip ettiğim çevremdekiler bunu önüme düşürüyor.”

Abone olmayanlar, olamayanlar ve yenilemeyenler

Dijital gazetecilikle oyun sektörü arasındaki önemli bir fark, özel içeriklere ulaşmak için konulan ödeme duvarlarını atlamanın mobil oyunlarda yetenek almaya göre çok daha riskli olması. Bir oyuncu aldığı yetenek, eşya vb. için yaptığı ödeme karşılığında ne aldığını bildiğinden rahatça alışveriş yapıyor. Bir okuyucu ise ödeme duvarının arkasındaki içeriğin ne olduğunu bilmediğinden daha çekingen davranabiliyor.

Uğur Yasin Karakaş da Dünya gazetesine dijital olarak abone olmayı düşünmüş ilgilendiği yazarların yazılarına ücretsiz olarak erişebildiği için tercih etmemiş: “İlgimi çekmeyen yazıları okumuyorum. İçeriği görmeden para vermek hayal kırıklığı yaratıyor. Online alışverişte olduğu gibi görmeden alıp hayal kırıklığına uğradığınız zaman online tarafta iade daha zor. Dünya gazetesinin bazı yazılarını okumak isteyip ücretli olduğunu görünce bir düşündüm, ama sonra vazgeçtim.”

Yerli ve yabancı birden çok dijital gazeteye aboneliği olan Alper Paksoy ise Yeni Şafak’a da abone olmayı düşünmüş ama olamamış: “Dijital abone olmak istedim ama mümkün olmadı. O zaman itibarıyla tek başına dijital abonelik seçeneği yoktu ya da araştırmama rağmen nasıl yapılacağını bir türlü bulamadım. Bulabildiğim abonelik seçenekleri de pahalıydı ve basılı gazete, ek yayınlar gibi ihtiyacım olmayan hizmetler içeriyordu.”

Teknik detaylar önemli Paksoy için: “İnternet sitesinin iyi hazırlanmış olması, mobil uygulamasının olması ve buradan tıpkıbasımına ve diğer çıkan tüm haberlere mobil ulaşım olanağının olmasını da tercih ederim.”

‘PDF formatında gazete okumak tam bir işkence’

Teknik yeterliliklere dikkat çeken bir diğer BirGün abonesi, bu yüzden aboneliğini sonlandırmış: “PDF formatında gazete okumak tam bir işkence. BirGün’e PDF aboneliğin ilk zamanlarında destek amaçlı abone olmuştum, ama hiç kullanıcı dostu olmayan bir formatta olduğu için daha sonra devam ettirmedim. Haber takibindeki güçlük, son dakikaların olmaması, 1. sayfadaki haberin devamının bilmem kaçıncı sayfada olunca bulmanın hayli zaman alması… PDF formatı, interaktif olamadığı için paylaşım da yapılamıyor.”

Bir yıl boyunca Evrensel abonesi olan bir başka okuyucunun aboneliğine devam etmemesinin sebebiyse hayli ilginç: “Dijital abone olmuştum destek amaçlı. Bir yıl sürmüştür, sonrasında aboneliği yenilemek gerekiyordu, o yüzden sonlanmıştı. Özel bir nedeni yok, ihmalkârlıktan, yenileyebilirim tekrar yani.”

Bunun, bugünün şartlarında yalnız okuyucunun değil, gazetede abonelerle ilgili servisin de ihmalkârlığı gibi görülmesi mümkün. Her gün her çeşit binlerce medya ürününe boğulduğumuz bu zamanda satış süreci de değişti, dijital alışverişe alışkın yeni bir kuşak ve köklü gazeteler için yeni olsa da artık yeni olmayan bir tüketim alışkanlığı var dijitalde. Bu yüzden satış yapanların kendilerine bunu sürekli hatırlatmaları gerekiyor. Buna ayak uydurmayı başaranların bir adım öne geçmeleri kaçınılmaz. Örneğin BirGün’ün salgın sürecinde aboneleriyle kurduğu iletişim başarılı gözüküyor:

Siyasi motivasyonlarla gazetelere abone olanlar, gazetenin çizgisindeki bir değişiklikte aboneliklerini sonlandırmada çok hızlı davranabiliyorlar. Bu durumu Yeniçağ’dan Sabah’a kadar birçok yayında gözlemek mümkün:

Model aynı, okuyucuların niyetleri farklı

Dijital abonelik çoğu gazete için tek bir iş modeli gibi görünse de, okur tarafında iki farklı eğilim var: Onlar ya kendilerini topluluğun üyesi gibi hissedip gazeteye dijital abonelik yoluyla sahip çıkıyorlar ya da bir müşteri olarak dört dörtlük hizmet talebinde bulunuyorlar.

Geleneksel gazetelerden bir topluluk oluşturmayı başarmış olan yayınlar, dijital abonelik modelinde bir adım önde gidiyor. Kendini topluluğun bir parçası olarak gören okuyucular, desteklerini yalnızca abonelikle sınırlandırmıyor, gazetenin başka problemlerine de çözüm bulmaya çalışıyorlar.

Bu bağın kurulmadığı örneklerdeyse, dijital aboneliğin kaderi, gazetenin satış başarısına ve müşteri ilişkileri yönetimine kalıyor. Abonelik arayüzünün kullanıcı dostu olmasından farklı abonelik paketlerinin tanımlanmasına; ürün geliştirme ve çeşitlendirmesine, fiyatlamasına, satış ve pazarlamasına kadar bir e-ticaret sitesi yönetir gibi yönetmek gerekiyor bu yayınları.

Bu dosyada, geleneksel gazetelerin dijital abonelerini dinledik. Dijitalde doğan habercilik girişimlerinin abonelerine ise mayıs ayındaki dosyamızda mikrofon tutmuştuk.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ABONELİK Mİ, BAĞIŞ MODELİ Mİ?

Canberk Beygova

1990, Kadıköy doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nü bitirdi, Zete'de çalıştı. İlk kitabı "Taş Atan Çocuklar Büyüdü, Anlatıyor: Benim Türk Arkadaşlarım Da Var" Mart 2016'da yayımlandı.

Journo E-Bülten