Dünyanın en kârlı gazetelerinden Wall Street Journal’ın genel yayın yönetmeni olarak görevine yılbaşında başlayan Emma Tucker’ın geçtiğimiz günlerde bir toplantı sırasında “gazetecilik” yerine “içerik” sözcüğünü kullanması, habercilerin tepkisini çekti.
ABD’nin Oregon eyaletinde 40 yıldır gazetecilik yapan Christian Wihtol, Nieman Storyboard’da yayımlanan bu yazısında, gazeteciliği ve diğer yaratıcı işleri “içerik” olarak görmenin tehlikeler barındırdığını savunuyor.
“Haber merkezlerindeki insanlar gazetecidir, içerik üreticisi değil” diyen Wihtol ekliyor: “Eğer bir üst düzey yönetici, çalışmanızı sadece bir ‘içerik’ parçası olarak görüyorsa, neden röportajlara, bir haberi araştırmaya ve yazmaya kalbinizi dökesiniz ki?”
8 yıl önce, o zamanlar çalışmakta olduğum Oregon gazetesi, yeni bir yayın sorumlusunu işe almıştı. Bu kişinin ilk icraatlarından biri, gazeteciliğimizi “içerik” olarak adlandırmaya başlamak oldu.
Haber toplantılarında, “Hedef kitlemiz için daha fazla içerik üretmeliyiz” veya “Platformlarımıza daha fazla yerel içerik koymalıyız” ya da “İçeriğimizi SEO‘ya uygun hâle getirmeliyiz” gibi sözler söylerdi.
O zamanlar, ülke genelindeki haber yöneticileri birkaç yıldır gazetecilerin üzerine bu türden terimleri boca ediyordu. Haber kuruluşumuz, rakipleri gazete zincirleri ve risk sermayedarları tarafından yutulduktan uzun süre sonra bile gururla bağımsızlığını korusa bile, artık zamanın gerisinde kalmıştı. Belki de bu moda sözcükler, sektörde yayılan ekonomik yangınla nasıl başa çıkılacağını bildiklerine gazete sahiplerini ikna ederek bu yöneticilerin işlerine tutunmasına yardımcı oldu.
“İçerik” kelimesi kesinlikle yeni, sinik bir bakış açısını işaret ediyordu: Gazetecilik onca tüketim ürününden biri hâline gelmişti —köpek maması, plastik poşet veya kontrplak levhalar gibi. Gazeteciliğin özel olduğu fikri ise artık demodeydi.
Şimdi bu salgın, sinema ve TV yöneticilerine de sıçrıyor. Onlar da artık senaryoları “içerik” olarak adlandırıyorlar.
Elbette, senaristler yakın zamanda yaptıkları grev sayesinde daha iyi bir sözleşmeye kavuşmaktan memnunlar. Ama ABD’deki bölgesel ve yerel gazeteciliğinin çöküşü bize rehberlik edecekse, üst düzey yöneticilerinizin yaratıcı çalışmanızı “içerik” olarak tanımlamaya başlamasının iyi bir alâmet olmadığını söyleyebiliriz.
Bir başka alâmet şu: Wall Street Journal’ın yeni genel yayın yönetmeni Emma Tucker, gazetenin çalışmalarını tanımlamak için “içerik” kelimesini kullanıyor. New York Times’a göre bu, bazı muhabirleri rahatsız etti. Zaten rahatsız etmeli.
Dilde tehlikeli bir kayma
40 yıldır haber merkezlerinde çalışıyorum. Bana göre haber merkezlerindeki insanlar gazetecidir, içerik üreticisi değil. Okuyucularımızın yerel, ulusal ve küresel dünyalarını anlamalarına yardımcı olmak için önem taşıyan işimizde adil, gerçeklere dayalı haberler yazmayı veya fotoğraflar, videolar yahut grafikler yayımlamayı amaçlıyoruz.
“İçerik” gibi terimlerin kullanılmaya başlamasının bize yardımcı olduğunu söyleyebilir miyiz? Okuyucular ve reklamverenler, artık “içerik” aldıklarını öğrendiklerinde bize daha fazla para ödemeye ikna mı oldular? Daha fazla genç insanı “içerik üretimi” veya ‘içerik kürasyonu’nu bir kariyer olarak düşünmeye çekti mi bu değişim?
Bu değişen anlam, birçok muhabirin değer verdiği gazeteciliğe daha geniş bir tehdit gibi görünüyor. Onların değer verdiği; kaydadeğer araştırmalar ve anlatılar meydana getiren derinlemesine çalışmalardır. Böyle bir iş yapma olasılığı, birçoğumuzu ilk başta bu mesleğe çeken şeydi. Evet, akşam saat 6’ya kadar bir son dakika haberini yazmanın heyecanını yaşıyoruz. Ama aynı zamanda kazıp eşelemek için zamana ihtiyacımız var. Ve bu, “içerik üretimi” kültürüne zıt görünüyor.
Elbette, yaşadığımız felâkete yol açan, kullandığımız terimler değildi. Ama bu terimler bir uyarı sinyaliydi.
Eğer bir üst düzey yönetici çalışmanızı sadece bir “içerik” parçası olarak görüyorsa, neden röportajlara, bir haberi araştırmaya ve yazmaya kalbinizi dökesiniz ki? Gazeteciler olarak bizim üstesinden gelmek zorunda olduğumuz türden sözel dağınıklık, muğlaklık ve dikkat dağıtma işlerine kendi liderlerimiz dâhil olduğunda bu ne kadar da can sıkıcı oluyor, değil mi?
Bu yüzden, senaryo yazımı alanındaki uzak kuzenlerimiz, kendi yöneticileri işlerini “içerik” olarak etiketlediğinde dikkatli olmalı. Oyuncu Emma Thompson gibi yaratıcı bir güç bile bu terimin kullanımını “kaba” ve “yanıltıcı” diye nitelendirdi.
Kesinlikle öyle.
Ve daha da kötüsü. Bu ifade, sektördeki yöneticilerin, ürettikleri işe değer vermediklerini gösteriyor. Teşvik etmeleri gereken işi hor görüyorlar.
Görevimizi hatırlamak
“İçerik” terimi gazetecilikte yayılmaya başladığında, bazı gazeteciler ve eski gazeteciler hemen onunla alay etmeye başladılar. Slate dergisi 2016’da buna karşı çıktı. Ondan iki yıl önce de, tesadüfen eski bir gazeteci olan bir “kıdemli içerik pazarlama stratejisti,” marka odaklı içerikle misyon odaklı gazeteciliği karıştırmamak gerektiği uyarısında bulunmuştu.
Ama nâfile. Günümüzde, muhabirler ve benzer işleri yapanlar için reklamlar ‘içerik’e atıflarla dolu. Ve şimdi The Wall Street Journal’ın yayın yönetmeni bu terimi kullanıyor. The New York Times’a göre, Tucker’ın görev süresinin diğer zirveleri, “izlerkitle verilerine” odaklanmayı, gazetenin kurumsal yayın standartlarını denetleyen editörün kovulmasını ve 8 Ağustos 2023 tarihli baskının birinci sayfasında şaşkın bir kedinin fotoğrafının kullanılmasını içeriyorsa, bu bir tesadüf müdür?
Şansa bakın ki iyi gazeteciler zorlu mücadeleler için yaratılmıştır. İşimizin benzersiz bir özgürlüğe ve ağır bir sorumluluğa sahip olduğunu biliyoruz. Okuyucularımız da bunu biliyor ve işimizi yapmamızı istiyorlar. İronik bir şekilde, medya holdingleri yerel ve bölgesel haber kuruluşlarını küçülttükçe veya kapattıkça, okurlarımızın gazeteciliğin çok özel rolüne yönelik takdiri, geçmişte hiç olmadığı kadar yoğunlaşıyor.
- Bu yazı, ilk olarak Harvard Üniversitesi’nin gazetecilik yayınlarından olan Nieman Storyboard‘da, “When Journalism Is Emptied Of Journalism” (Gazetecilik, gazeteciliğin içinden boşaltılınca) başlığıyla, 12 Ekim 2023’te yayımlandı. Yazının Türkçe çevirisinin Journo’da yayımlanmasına izin veren yazarı Christian Wihtol‘a teşekkür ederiz.
GAZETECİLERİN GÖRÜŞÜ:
Haberleri umursayan kaldı mı? The Wire dizisini yaratan gazeteci yazdı
Gazeteciliğe karşı propaganda: Muhabir önce hakikate mi bağlıdır, yoksa ülkesine mi?
Gazeteciliğin demokrasi için önemi: Lippmann ve Dewey’nin “kamuoyu” tartışması