Dosya

Haber servislerinde cinsiyetçi istihdam: “İşverenler önceliği erkek gazetecilere veriyor”

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin iki yıl önceki yılbaşı kutlamasından servis edilen bu fotoğraf, medyada cinsiyetçilik tartışması yaratmıştı.

Ekonomi, teknoloji, otomotiv ve spor başta olmak üzere birçok haber servisinde erkek gazeteciler ağırlıkta. Kadın gazeteciler ise kültür sanat, magazin ve sağlık gibi servislere neredeyse zorla yönlendiriliyor. Medya sektöründe on yıllardır süren bu “uzmanlaşma cinsiyetçiliğinin” nedenini, ilgili haber servislerinde görev yapan gazetecilerle ve iletişim akademisyenleriyle konuştuk. 2021 sonu itibarıyla ortak kanı şöyle: Bu sorunun kaynağı işverenler, erkek yöneticiler ve toplumsal zihniyet.

“Asırlardır kadınların ekonomik özgürlüğünü eline almasından korkanlar, elbette kadınların ekonomiye dair bilgi sahibi olduklarını sergilemelerinden de rahatsız olacaklardır.”

Bu sözler, son olarak Eko Ayrıntı isimli haber platformunda çalışan ekonomi gazetecisi Kübra Urtekin’e ait.

Hâlihazırda derin bir krizin yaşandığı, hayat pahalılığı ve işsizliğin insanların ana gündem maddesi olduğu Türkiye’de ekonomi, doğal olarak medyanın da odağında.

Vatandaşlar ekonomik kriz karşısında yaşam mücadelesi verirken bu haberleri aktaran ekonomi servislerinde de kadın gazeteciler mesleki bir kavga içinde.

Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin 25 Aralık 2019’daki yılbaşı buluşmasında verdiği fotoğraf, bu alanda faal olan habercilerin karşı karşıya olduğu cinsiyet eşitsizliğini de gözler önüne sermişti.

İki yılda bu konuda ciddi bir gelişme kaydedilmediği ortada. Derneğin bugünkü yönetim kurulunun 11 asil üyesinden 9’unun erkek olması, somut bir veri olarak önümüzde duruyor. Peki, tüm basılı gazetelerin ve haber sitelerinin ekonomi servislerinde kaç erkek ve kaç kadın gazeteci çalışıyor?

İki gazetenin ekonomi servisinde kadınlar çoğunlukta

Eskiden “ana akım” denen medya kuruluşlarında bu veriyi araştırmaya kalktığımda onların neredeyse tamamından ret yanıtı aldım. Birkaçı yanıt bile vermedi.

Gazetecilerle konuşarak, ulaşabildiğim kaynaklara başvurarak edindiğim kısmi verilere göre Dünya ve Türkiye gazetelerinin ekonomi servislerinde kadın gazeteci sayısı, erkeklerden fazla.

Geriye kalan neredeyse tüm gazetelerde bu haber servisinde ezici bir erkek ağırlığı var. Haber ajanslarında bu uçurumun daha da büyük olduğunu gözlemledim. İnternet sitelerinde kısa bir tur atıp ekonomi haberlerinde çıkan imzalara bakarak bunu kolayca görebiliyorsunuz. TV ekranlarındaki durum, bu mecrada da geçerli.

TV’de konukların yüzde 90’ı erkek, ‘kadın uzman bulamadık’ artık bahane değil

Medya sektöründe kadın çalışanlara yönelik engellerin her zaman var olduğunu hatırlatan ve “eşit işe eşit ücret” ilkesinin çiğnendiğini belirten gazeteci Kübra Urtekin şöyle diyor:

  • Her ne kadar ekonomi haberciliğinde kadın gazetecilere yer verilse de bu sayı bir elin parmaklarını geçmiyor ve bu, kadınların yetersizliğinden değil, erkek işverenlerin düşünce yapısından kaynaklanıyor. Medyadaki erkek yöneticilere göre ekonomi gibi kritik konularda söz hakkı her zaman erkeklerde olmalı, ekonomi haberciliğinde sadece hemcinslerinin sözü geçmeli. Asırlardır kadınların ekonomik özgürlüğünü eline almasından korkanlar, elbette kadınların ekonomiye dair bilgi sahibi olduklarını sergilemelerinden rahatsız olacaklardır.

Geçmişte yaptığı iş başvurularının birçoğunun sadece kadın olduğu için reddedildiğini düşünen Urtekin, ekonomi haberciliği yaparken üstlerinden aldığı birçok eleştirinin de cinsiyetçilikten kaynaklandığını ifade ediyor.

Toplumsal kalıpyargılar, ekonomi servislerine yansıyor

İsminin ve çalıştığı kurumun gizli tutulması kaydıyla konuşan bir başka kadın gazeteci de Urtekin’in ekonomi servislerindeki cinsiyetçiliğin erkek işverenlerden kaynaklandığı yorumuna katılıyor.

“Ayşe” takma adıyla anacağım bu gazeteciye göre yabancı dili olanların dış haberlere yönlendirilmesi gibi, kadınlar da işverenler ve haber müdürleri tarafından genelde kültür sanat ve magazin servislerine yönlendiriliyorlar.

Ayşe, kendi çalıştığı kurumun ekonomi servisinde cinsiyet dengesinin “iyi” olduğunu belirttikten sonra şunları söylüyor:

  • Ancak ekonomi servislerinin genelinde bu böyle böyle değil. Tabii ki bunun aksi de vardır ama işverenler, ekonomi haberciliğinin daha sert ve ciddi olması gerektiğine inanıp kadınların daha duygusal ve hassas olduğunu düşünüyor ve bu sebeple de istihdamda önceliği erkeklere veriyor.

“Evlenecek, çocuğu olacak, işten ayrılacak”

Toplumun kadınlara cinsiyetçi roller biçmiş olmasının da bunda etkili olduğunu söyleyen Ayşe, “Örneğin işverenler, işe alım yaparken ‘Kadın evlenecek, çocuğu olacak ve çocuğu olunca ona bakmak zorunda kalıp işten ayrılacak’ diye düşünüp bir daha çalışan aramamak için işe alım yaparken erkekleri tercih ediyor. Bu da yine aynı şeyden, toplumun kadını ev işlerinden sorumlu tutmasından, cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor” diye ekliyor:

  • Başta magazin ve ekonomi haberciliği olmak üzere bazı haber servisleri günün her saatinde toplantılar yapabiliyor. Böyle durumlarda da işverenler, kadın çalışanlara her zaman ulaşamayacaklarını düşünerek ekonomi haberciliğinde kadınları hep geride tutuyor veya kadınlar kendilerini geride tutmak zorunda kalıyor çünkü akşam evine gidip ev işleri ve çocuklarıyla ilgilenmesi gerekiyor. Burada da yine aynı noktaya geliyoruz: Toplumun genelinde kadına bu gibi roller biçilmesi ve bunun hayatın her alanına sirayet etmesi…

Ekonomi servisi müdürlüğü de dâhil kadınların künyeye girebildiği gazetelerden biri olagelen Cumhuriyet’in ekonomi editörü Şehriban Kıraç, Türkiye medyasındaki cinsiyet eşitsizliğinin yöneticilerden kaynaklandığı görüşünde.

Şehriban Kıraç

“Kadınlara yöneticilik pozisyonlarında pek yer verilmiyor. Ekonomi servisi müdürlüğü veya editörlük pozisyonunda bulunan kadın sayısı çok az” diyen Kıraç, “Tercihler genellikle erkeklerden yana kullanılıyor. Sadece ekonomi servislerinde değil, medya sektörünün genelinde de kadın yönetici sayısı bir elin parmaklarını geçmez zaten” ifadelerini kullanıyor. Kıraç şunları ekliyor:

  • Ben de mesleğe yeni başladığım dönemde giyimim konusunda üstlerimden cinsiyetçi eleştiriler aldım. Bu alanda genel olarak cinsiyetçi bir ayrım var. Ekonomiyle ilgili bir gelişmede uzman görüşü almak için bile erkeklere danışılıyor. Okur ve izleyicilerin yorumları da sektördeki bu cinsiyetçiliğin başlıca sebeplerinden. Kadın gazetecilere yapılan eleştirilerin pek çoğu “Kadınsın sen, ne anlarsın” gibi bel altı ve cinsiyetçi şekilde oluyor.

Otomotiv haberciliğinde durum daha da vahim

Bir habercilik alanı olarak otomotiv, geleneksel olarak medya kuruluşlarının ekonomi servislerinin bir dalı sayılıyordu. Dijitalleşmeyle birlikte tamamen otomotiv haberciliğine odaklanan yayınların sayısı arttı.

Haberciliğin bu alanındaki kadın-erkek dağılımını saptamak için internet sitelerini incelediğimde sonuç beni şaşırttı. Türkçe haber sitelerinde otomotiv gazeteciliği yapan sadece 2 kadın gazeteci bulabildim. İkisi de farklı nedenler öne sürerek görüş bildirmek istemedi.

Otomotiv Gazetecileri Derneği’nin yönetiminde ve üyelerinde cinsiyet dağılımına bakılırsa haberciliğin bu alanında durumun ekonomi servisinden bile vahim olduğu söylenebilir:

Teknoloji de geçmişte büyük ölçüde ekonomi servislerinin uhdesinde bir habercilik alanı sayılsa da son yıllarda bağımsızlığını ilan ettiği söylenebilir. Buna karşın manzara bu serviste de çok farklı değil. Özellikle eskinin “ana akım” medya kuruluşlarında ve tamamen teknoloji haberciliği yapan dijital yayınlarda büyük oranda erkek gazetecileri görüyoruz.

Hâlihazırda çalışan erkek teknoloji gazetecisi sayısı, kadın gazeteci sayısından o kadar fazla ki önyargılardan kaynaklanan cinsiyetçiliğin mağduru olan bir grup kadın, 2017’de sektördeki erkek egemenliğini yıkmak için sadece kadınların içerik ürettiği “Pembe Teknoloji” isimli bir haber platformu kurdu.

2021 sonu itibarıyla teknoloji haberciliğindeki cinsiyet dağılımında büyük resmi görebilmek için gazetelerin ve haber sitelerinin künyelerini, LinkedIn hesaplarını ve diğer açık kaynakları taradım. Hürriyet’in, Sabah’ın ve Habertürk’ün birer teknoloji editörü var ve hepsi erkek. Milliyet’in teknoloji editörlüğünü yapan Nilay Kamu ile aynı servisten Hanife Baş birer istisnaydı. Kamu bu ay görevinden ayrıldı.

BirGün, Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri ise teknoloji haberleri için haber ajanslarını kullanıyor. Akşam gazetesinde durum biraz farklı. Bu gazetenin teknoloji editörü, aynı zamanda turizm ve ekonomi editörlüğünü de üstlenmiş durumda.

Sorun kadınların teknolojiye olan ilgisizliği değil, işverenlerin tutumu

Tamamen dijital olan yayınlarda da durum pek farklı değil. Çoğu, teknoloji haberlerini ajanslardan alıyor. Nadiren kendi içeriklerini ürettiklerinde ise ağırlıklı olarak erkek gazetecilerin imzalarını görüyoruz.

Teknoloji sitelerinde yayın yönetmeni, haber müdürü ve editör gibi pozisyonlarda çalıştığını saptadığımız 18 erkeğe karşı, 6 kadın var. Nilay Kamu durumu şöyle özetliyor:

  • Genel olarak sektördeki kadın gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek düzeyde. Medya sektöründeki işverenler kadın teknoloji haber editörü aramıyor, bunun sebebiyse kadınların bilgilerini yetersiz görmeleri. Eğer bir şekilde işe alsalar bile “Zaten bilmiyordur, öğretiriz” gibi bir yaklaşım benimseyerek minimum beklentiyle alıyorlar.

Tekno Safari’de teknoloji editörlüğü yapan Kübra Sarıkaya’nın sözleri de Kamu’yu destekler nitelikte. Ona göre teknoloji haberciliğindeki cinsiyet dengesizliği kadınların teknolojiye olan ilgisizliğinden değil, işverenlerin tutumundan kaynaklanıyor. Bu tutumu, izlerkitlenin eğilimleri de etkiliyor.

Sarıkaya, “Erkek izleyici ve okurlar, kadınları zihinlerinde ‘Teknolojiden anlamayan insanlar’ olarak kodlamış durumda. Bu algı sebebiyle de işverenlerin teknoloji gazeteciliği pozisyonundaki ilk tercihlerinin erkek çalışanlar olduğunu düşünüyorum” diyor.

Füsun Nebil: İyi teknoloji gazetecisi bir elin parmaklarını geçmiyor

Bu noktada Nilay Kamu, YouTube gibi platformlarda kendi kanalları üzerinden içerik üreten kadınların da diğer kullanıcılardan gelen cinsiyetçi saldırılara daha çok maruz kaldığını hatırlatarak şunları söylüyor:

  • Direkt teknolojinin içinde olan kadın teknoloji habercilerinin videolarının altına çok cinsiyetçi ve çirkin yorumlar yapılıyor. Kişisel kanallarında ürün tanıtımı yapan kadınların videolarında, hatta farklı sosyal medya hesaplarındaki gönderilerin altında bu yorumları görmek mümkün. Yorum yapan pek çok erkekten çok daha fazla bilgi sahibi olan bu kadınlar, maalesef genel algı sebebiyle önyargıyla karşılaşıyor. Bu durum sebebiyle pek çok kadın, kamuoyu henüz isimlerini dahi öğrenemeden bir şekilde silinip gidiyor.

Sarıkaya da YouTube’da paylaştığı ilk videosunda, bir kullanıcıdan “Teknoloji ve kadın komik geliyor. Bu konuya da el attığınız iyi olmuş ama yine de komik geliyor” yorumunu almış.  Tecrübeli gazeteci şunu ekliyor: “Erkek bir gazetecinin yaptığı bir hatada ‘Boş ver, olur böyle hatalar’ deyip geçiştiren insanlar, aynı hatayı kadın gazeteciler yaptığında eril duygularını devreye sokarak ‘Elinin hamuruyla erkek işine karışma’ diyor.”

Kadın odaklı teknoloji haberciliği konusunda iki farklı görüş

Bir dönem kendisinin de Pembe Teknoloji’de çalıştığını söyleyen Kamu, bu tür platformların artması gerektiğini söyleyerek kadın teknoloji gazetecilerinin istihdamının artırılmasının böyle mümkün olabileceğini düşünüyor. Bu görüşe katılmayan Sarıkaya ise cinsiyet odaklı platformların mevcut eşitsizlikleri körükleyebileceğini belirterek şöyle diyor:

  • Ülkede zaten zorlu bir şekilde hâlâ kadın-erkek eşitliğini savunmaya çalıştığımız bu dönemde, bu isimle açılan bir platformun varlığından açıkçası rahatsızım… Çünkü bu bana kadınların tacize uğramaması adına birtakım kişiler tarafından ortaya atılan “pembe otobüs, pembe taksi” gibi kadınlar için ayrı bir toplu taşıma uygulaması fikrini hatırlatıyor. İsmiyle bile ayrımcılık yapan bu tarz kanalların genel teknoloji dünyasında yeterince görünür olamayacağını düşünüyorum. Bu ayrımcılığın önüne ancak kadın istihdamını her alanda arttırarak geçebiliriz.

Şimdi de cinsiyet dağılımı açısından birbirinin zıttı iki haber servisine bakalım. Kültür sanat haberciliği, kadın gazeteci sayısının erkeklerden fazla olduğu nadir alanlardan biri. Spor servislerinde ise tam tersi bir durum var. Elbette her iki tarafta da istisnalar söz konusu.

Fanatik gazetesinin editörü Hatice Yücel, “Spor haberciliği için erkekler, kültür sanat haberciliği için ise kadın gazeteciler tercih ediliyor. Resmen haber alanlarına ve haber servislerine bile cinsiyet atanmış durumda” diyerek durumu özetliyor. Ona göre cinsiyet dağılımının kadınların lehine göründüğü durumlarda bile “eşitlik mücadelesinden değil, eril bakış açısından” bahsetmek mümkün.

Kültür Servisi adlı programın sunucusu Aslı Uluşahin’e göre haberciliğin bu alanındaki kadın gazeteci yoğunluğunun ilk nedeni, kadınların kültürel üretime erkeklerden daha fazla önem verip bu alandaki gazeteciliği ayrı bir iş kolu olarak görmesi. İkinci neden ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan yönlendirmeler. Uluşahin bunu şöyle açıklıyor:

  • Politika, ekonomi, dış ilişkiler gibi “ciddi memleket meseleleri” (!) arasında kültüre genelde “insanlara nefes aldıran, onları iyileştiren, keyiflerini yerine getiren bir oyun bahçesi” gibi bakılıyor. Hâl böyle olunca da herhalde bu alan daha çok kadınlara uygun bulunuyor.

Uluşahin, “Bu eril ve köhne akıl, belki ‘Bir gazeteyi/servisi yönetmek de politika ve ekonomi gibi alanlar da kadınlara bırakılamayacak kadar ciddi işlerdir, kültür ise pekâlâ kadınlara bırakılabilir’ diye düşünüyordur” ifadesini kullanıyor.

Işıl Çalışkan

Peki, somut veriler ne söylüyor? BirGün gazetesinin kültür sanat editörü Işıl Çalışkan, farklı medya kuruluşlarından kültür sanat habercilerinin yer aldığı bir WhatsApp grubundan örnek veriyor. 47 kişilik bu grubun yaklaşık 30 üyesi kadın. Çalışkan’a göre bu durumun bir nedeni de, birçok kadın gazetecinin, şiddet dili ve eril kodların daha baskın olduğu habercilik alanlarında çalışmak istemeyip kadın sayısının fazla olduğu kültür sanata yönelmeleri. Şöyle diyor Çalışkan:

  • Bir dönem kültür sanat haberciliğini bırakıp spor medyasında çalıştım ve orada bir “güzel kadın” algısı olduğunu, bu kadınların direkt olarak kamera önüne “atılarak” objeleştirildiğini gördüm. Yalnızca bununla da sınırlı değil, sohbetlerde bile eril atmosfer o kadar baskındı ki kısa süre içerisinde oraya ait olmadığım kanısına varıp kültür sanat haberciliğine geri döndüm.

Tam tersi bir durumun geçerli olduğu spor gazeteciliği alanına da ilgili meslek derneği üzerinden bakabiliriz. Haziranda yapılan Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) başkanlık seçiminde iki aday yarıştı ve bu iki adayın toplam 28 kişiden oluşan (14-14) yönetim kurulu listelerinde sadece 1 kadın yer aldı. O kadın yönetici adayı, seçimi kaybeden Ahmet Çakır’ın listesindeydi. Mevcut dernek başkanı Oğuz Tongsir’in kendisiyle birlikte 15 kişiden oluşan yönetim ekibinde ise hiç kadın bulunmuyor (alttaki fotoğraf).

Cabbaroğlu: “Ana akımın biraz dışına çıkarak mesleğe devam ettim”

Geçmişte Anadolu Ajansı, TRT Spor ve beIN Sports’ta çalışan ve şu anda Euronews’ta görev yapan tecrübeli spiker ve spor yorumcusu Nihan Cabbaroğlu, spor haberciliğinde hüküm süren  cinsiyetçiliğin en bilinen mağdurlarından biri. Cabbaroğlu, 2017 ekiminden itibaren çalıştığı beIN Sports’ta 2020 martında maruz kaldığı cinsiyetçilik ve mobbing sebebiyle istifa ettiğini açıklamıştı.

Cabbaroğlu da sorunun kökeninde erkek işverenlerin ve yöneticilerin bulunduğunu düşünüyor. “Sporun ve sporda bir kariyer yapmanın erkeklere yakıştırılması ve fiziksel gücün erkeklik üzerinden tanımlanması, kadınların bu alandaki varlığını çok azaltıyor çünkü şiddet dili ve eril kodların bu kadar baskın olduğu bir alanda kadınlar da çalışmamayı tercih edebiliyorlar” derken 4 yıl önce yaşadıklarını şöyle anımsıyor:

  • Bununla mücadele etmek, kendinize bir alan yaratmak çok zor. Fikirlerinizin kabul görmediği, bilgilerinizin ve başarılarınızın ciddiye alınmadığı bir durumda buluyorsunuz kendinizi. Benim deneyimim de böyleydi. Belirli kalıplara sokulmaya çalışıldığımı, sesimin kısılmaya çalışıldığını hissettim. Ciddiye alınmadığımı hissederken yeniden kendimi kanıtlamaya çalışırken buluyordum kendimi. Belirli durumlarda bunlarla yeniden karşılaşıyorum ama sevdiğim işi yapma ve kendi sesimi duyurma isteği bende baskın geldi. Bu şekilde, belki ana akımın biraz dışına çıkarak mesleğime devam etmeyi tercih ettim.
Nihan Cabbaroğlu

Yücel: “Her toplantıya 1-0 geriden başladığımı hissettim”

2001’den beri Fanatik’te çalışan Hatice Yücel ise muhabir olarak girdiği gazetede 2008’den beri editörlük yapıyor.“Futbol haberleri için erkekler tercih ediliyor, diğer branşlar ise kadınlara ‘bırakılıyor’!” diyen Yücel önce basketbol muhabirliği yapmış, ardından olimpik sporlar bölümüne geçmiş.

“Tabii tecrübe kazanana ve kendimi ispatlayana kadar bu süreçte ister istemez çok daha fazla mücadele etmem gerekti. Her toplantıya oturduğumda 1-0 geriden başladığımı hissetmişimdir” diyen Yücel şunları ekliyor:

  • Bir dönem basketbol maçlarına gittiğimde basın tribünündeki tek kadındım. Tıpkı futboldaki gibi basketbol branşında da “Siz kadınlar ne anlarsınız” havası mutlaka yaratılırdı. Sahada çalışan kadın gazeteciler arasında bu cinsiyetçiliği en çok yaşayanlar genelde foto muhabirleri oluyor. Uzun yıllardır foto muhabirliği yapan bir kadın arkadaşım vardı ve birlikte birçok habere gittik. Bir maç esnasında, fotoğraf almaları için genelde muhabirler arasında bir yerleşim düzeni oluşturulur ve güzel bir fotoğrafın çekilemeyeceği, açı olarak en kötü bölge nedense (!) kadın muhabirlere verilir.
  • Düzenlediği basın toplantısının ardından yanına giderek birebir röportaj yapma talebi ilettiğiniz bazı erkek sporcular size “Hayır” deyip daha rahat diyalog kuracaklarını düşünerek erkek muhabirlerin talebini “Tamam abi” diyerek kabul edebiliyorlar. Yine iki ya da üç farklı medya kuruluşunun muhabiri, aynı sporcuyla röportaj yapmak için size haber vermeden arka planda anlaşabiliyor. Açık söylemek gerekirse kadın olduğunuz için sizi aralarına çok fazla almayabiliyorlar.

İngiltere’de de 650 dernek üyesinden 37’si kadın

Özellikle spor servislerindeki cinsiyet eşitsizliğinin Türkiye’ye özgü olmadığını kabul etmek gerekiyor. Türkiye’de pek çok gazete, radyo ve TV kanalında uzun yıllar gazetecilik ve yazarlık yapan, şimdi çalışmalarını İngiltere’den sürdüren spor gazetecisi Alp Ulagay, üyesi olduğu İngiltere Futbol Yazarları Birliği’ndeki 650 üyeden sadece 37’sinin kadın olduğunu belirtiyor. Ona göre bu alandaki adaletsizlik konusunda yükselen bilinç, kamu yararına faydalı.

Sporun, başından beri “erkeklerin yaptığı, erkeklerin izlediği ve erkeklerin yazdığı bir aktivite” olarak kurgulandığını ancak şimdilerde spordaki kadın katılımının arttığını ve bunun spor medyasına da yansımaya başladığını söyleyen Ulagay şöyle diyor:

  • Türkiye’de çok ciddi bir feminist bir muhalefet oluştu. Sayıları her geçen gün artıyor ve kadın haklarının ülkede her alanda tehdit altında olduğunu düşünerek bunu korumak için büyük bir mücadele veriyorlar. Bu mücadeleleri spor medyasına da sirayet etti… Ama dünyada da hâlâ büyük bir eşitsizlik var. Spor kanallarında sunucu, muhabir ve yorumcu kadınlara da yer vererek televizyon ekranlarında cinsiyet eşitliği sağlanmaya çalışılıyor ancak özellikle yazılı ve dijital basında hâla bariz bir erkek egemenliği var… Benim de başta cinsiyetçilik olmak üzere birtakım ayrımcılıklara uğradıkları için işinden ayrılan kadın gazeteci arkadaşlarım oldu. Özellikle TV kanallarında bu daha sık yaşanıyor.

Dr. Öğr. Üyesi İdil Engindeniz: “Gazetecinin bunu da sorgulaması gerekiyor”

Ekonomi, teknoloji, otomotiv, kültür sanat ve spor haberciliği alanlarında cinsiyet adaletsizliği 2021 sonu itibarıyla böyle görünüyor. Bu alanlarda çalışan gazeteciler gibi, iletişim akademisyenleri de mevcut manzaradan öncelikle işverenleri ve medya yöneticilerini sorumlu tutuyor.

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi İdil Engindeniz şu değerlendirmeleri yapıyor:

  • Söz konusu “medya” olduğunda bu durum geniş kitlelerin zihinsel dönüşümü veya tam tersine kalıpyargıların yeniden üretimi üzerinde etki etmeye başlıyor. Medya, hitap ettiği kitleyi yansıttığı kadar o kitleyi dönüştürme gücüne de sahip. İşverenlerin mevcut tutumunu değiştirmek, kadın çalışanların sayısının artması ve eril bakış açısının değiştirilmesiyle mümkün olacak bir şey. Gazeteciliğin en temel unsuru olan soru sormayı ve sorgulamayı, kendi gazetecilik pratiğimiz ile kendi haber metinlerimiz üzerinde de gerçekleştirirsek işin kendimize düşen kısmında önemli bir adım atmış oluruz.  Yoksa tabii ki daha büyük ve sistemsel bir sorun söz konusu, bireysel çabaların ötesinde bir mücadele gerek çözmek için.
  • Toplumsal cinsiyet, yani kadınlık-erkeklik o kadar öğrenilmiş ve içselleştirilmiş bir şey ki bazen başka bir kadın, hatta kendimiz bile “o işi” yapamayacağımızı düşünebiliriz. Bize böyle düşünmemiz öğretildi çünkü, bu “gerçek” olarak sunuldu ama işte gazetecinin görevi; toplumsal sorumluluğu, eşitsizliği, neyin işlemediğini, neyin nasıl işlediğini, gerçeğin aslında öyle olmayabileceğini göstermekse yine bunu da sorgulaması gerekiyor.

“Sene olmuş 2021, hâlâ bunları konuşmak çok kötü”

Örneğin spor haberciliği özelinde düşünüldüğünde Engindeniz’e göre cinsiyet ayrımcılığını sporun kendisinden bağımsız ele alamayız. Cinsiyetçiliğin aşılması konusunda okur ve izleyicilere de önemli bir pay düştüğünü vurgulayan Engindeniz şu ifadeleri kullanıyor:

  • Spor denildiğinde öncelikle ve en çok futbolun; orada da “tabii ki” erkeklerden oluşan takımların anlaşıldığı, Türkiye özelinde düşünecek olursak erkek taraftarların ceza aldığı maçlarda tribünlere kadınların oturtulduğu, erkek hakemlere homofobik küfürlerin edildiği bir ortam her zerresiyle kadını dışlıyor, hâliyle spor haberciliği yapan kadınları da… Spor medyasında yer almak isteyene de muhtemelen “kadın gibi olmamak” dayatılıyor, “erkek gibi kadın” yüceltiliyor. Tabii ki orada da varız ve var olacağız. “Sene olmuş 2021,” hâlâ bunları konuşmak çok kötü ama sayısı az da olsa şu anda tüm zorluklarla mücadele eden kadın muhabirler sayesinde bu eşitsizlik giderek daha görünür hâle gelecek, o alanlara girmek isteyen genç kadınlar giderek daha çok cesaret bulacak, onları yadırgayanlar giderek daha azalacak.
  • Okur/izleyici olarak medyadaki tüm cinsiyetçi ve ayrımcı yayın, yapı ve uygulamalara tepkimizi ne kadar çok gösterirsek dönüşmelerine o kadar katkı sağlamış oluruz. Okur/izleyici temsilcilerine ulaşmak, çevrimiçi platformlarda cinsiyetçi yorumları şikayet etmek, Twitter’da etiket kampanyalarına destek vermek vs. bireysel olarak atabileceğimiz küçük ama birleştikçe büyüyen adımlar.

Prof. Dr. Emel Baştürk: “Sayıca eşitlik” değil, rol ve işlevlerde adalet önemli

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk ise sorunun tarihsel kökenine dikkat çekerek “Medyanın dilindeki ayrımcılık ve eril söylemin sadece söylemde kalmadığını ve haber üretim pratiklerinin her aşamasında böyle bir eril yapının olduğunu yıllardır söylüyoruz. Akademik çalışmalar da bunu ortaya koyuyor” diyor.

1970’lerde ABD ve Avrupa’da kadının medyada daha eşit ve daha dengeli şekilde var olması, istihdam edilmesi yönünde talepte bulunan hareketlerin olduğunu söyleyen Baştürk şöyle devam ediyor:

  • Liberal feministlerin taleplerinden bir tanesi, kadınların medyada daha fazla yer almasıydı ancak eril medya bunu şu şekilde hayata geçirdi: Evet, kadın gazeteci ya da kadın çalışan sayısı arttı fakat kadın çalışanlar öncelikle karar mekanizmalarında yer almadıkları ve yine o ataerkil mitlerin yeniden üretildiği bir sistem içerisinde istihdam edildiler. Yani stereotipler devreye girdi ve annelik, güzelik, estetik gibi kadına “yakıştırılan” kategorilerde istihdam edildiler. Erkekler ise yine erkeklerle özdeşleştirilen spor, teknoloji, otomobil ve iş dünyasıyla ilişkilendirildi.
  • Kadınlar “domestik” alanlarla ilişkilendirildikleri için çoğunlukla eğitim, kozmetik, güzellik, sağlık ve çocuk gelişimi gibi daha magazinel haberler yapıyorlar. Bu aslında hayatın her alanında gördüğümüz gibi eril mitlerin medyada da tekrar üretilmesidir. Sonuçta eşitliğe “sayıca eşitlik” olarak değil, üstlenilen rol ve işlevler açısından bakmak gerekiyor. Karar mekanizmalarında çok az kadının yer aldığını, tırnak içinde söylüyorum, “ciddi işler” diye tanımladığımız alanda da kadınların çok az var olduğunu biliyoruz.

Doç. Dr. Sevilay Çelenk: “Kadınlar işyerinde ‘Amazon’ olmak zorunda kalmamalı”

Doç. Dr. Sevilay Çelenk ise “Bir alanda büyük ölçüde kadın hâkimiyetine izin verilmişse, o alanda erkekler bir iddia ortaya koymayı önemsemiyor demektir. O alanı ‘kadınsı’ ve kadınlara uygun bulmalarıyla ilişkili çeşitli kabuller de devreye giriyor” savının, bir ölçüde doğruluk payı taşıdığını düşünüyor. Herhangi bir alandaki dışlayıcı bir erkek hâkimiyetinin, kadınların bu alanlarda çalışmasını her zaman güçleştirdiğini söyleyen Çelenk şöyle diyor:

  • Burada “Kadınlar sadece erkeklerin izin verdiği alanlarda söz sahibi oluyor” gibi, kadınlar bakımından iddiasız ve “edilgen” bir tutumu asla varsaymıyorum. Kadınlar her yerde ve her alanda bir iddia ortaya koyabilirler ve koyuyorlar da… [Örneğin] kültür sanat haberciliği, oldukça zahmetli ve belirli bir entelektüel donanım gerektiren bir habercilik alanı. Dolayısıyla bu da kültür sanat haberciliğini kadınlara “bırakmanın” arkasındaki kabulleri boşa çıkarıyor.
  • Kadınlar böyle ortamlarda bulunup mücadele etmeyi başka değişkenlere bağlı olarak seçebilir de, seçmeyebilir de… Bu ortamlarda kalıp mücadele eden kadınlar da var tabii ki ama buradan, bu seçimlerle ilişkili bir yargı üretmemek gerekir. Bizim için önemli olan, birini diğerine karşı konumlandırmamak. Buradaki eril tahakkümü ve cinsiyetçiliği sorunsallaştırmak esas olmalı. Kadınlar işyerlerinde cengaver olmak, “Amazon” olmak, kahraman olmak, şu ya da bu olmak zorunda kalmamalı.

Özetle, haberciliğin farklı alanlarındaki cinsiyetçi adaletsizliği ortadan kaldırmanın tek yolu, işverenlik ve yöneticilik gibi medyanın karar alıcı rollerinde kadın gazetecilerin sayısını artırmaktan ve toplumun türlü alanlarında hâkim olan cinsiyetçi zihniyeti ortadan kaldırmaktan geçiyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ‘KADINLAR HER GÜN BU ANLAYIŞ YÜZÜNDEN ÖLDÜRÜLÜYOR’

Ali Safa Korkut

Gazeteci. Daha önce MLSA'nın internet sansürünü izleyip raporlayan Free Web Turkey projesinin koordinatörlüğünü ve editörlüğünü yaptı. İnternet sansürü, erişim engelleri, bilgiye erişim hakkı, dijital haklar, ifade özgürlüğü gibi alanlarda haber ve raporlar yazıyor. Ulusal ve uluslararası basında bu konularla ilgili birçok haberi yayımlandı.

Journo E-Bülten