Dosya

TV’de konukların yüzde 90’ı erkek, ‘kadın uzman bulamadık’ artık bahane değil

Araştırmalara göre Türkiye televizyonlarındaki tartışma programlarında kadın konuk oranı hâlâ yüzde 10’u geçmiyor. İki sivil toplum örgütü ise bu eşitsizliği sonlandırmak için birer “kadın uzman havuzu” kurdu. Böylece “Kadın uzman bulamadık” bahanesi tamamen boşa düşüyor. Ekrandaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması için kanal yöneticilerinden sunuculara, meslek örgütlerinden televizyon izleyicilerine herkesin ortak tepkisi ve talebi gerekli.

Türkiye’de özellikle son dönemde ses çıkarıp farkındalık yaratma, kitleleri harekete geçirme ve kazanım elde etme konusunda en çok yol alan oluşumlardan biri, kadın hareketleri.

Kadın hakları üzerine çalışan sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve araştırmacılar; hayatın her alanında kadınların özgürce ve eşit biçimde rol almaları için emek veriyor. Bu alanlardan biri de medya. Medyada kadın temsili, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada, sadece şimdi değil her zaman bir mesele olagelmiş.

Bunun en son ve yaygın örneğini, dizi-sinema ve yayıncılık sektöründe kadınlara yönelik sistemli ve kasıtlı biçimde yürütülen ihlallere, taciz ve baskılara karşı “Me Too” hareketinde gördük. Kadınların aynı iş tanımı başlığı altında çalıştığı hâlde erkeklerden daha az maaş alması da yine tepki çekmeye ve protesto edilmeye devam ediyor.

Televizyon kanallarındaki haber ve tartışma programlarında yer alan uzman konuklar özelinde kadın-erkek temsil oranındaki uçurum ise dikkat çekici bir diğer eşitsizliği ortaya koyuyor. Bu konuda belirli aralıklarla yapılan araştırmalar, erkeklerin kadınlara karşı ezici temsil güçlerini ellerinde tuttuklarını gösteriyor. İncelenen tartışma programlarındaki konuk çeşitliliğinde kadının erkeğe oranı yüzde 10’u geçmiyor.

Kadın hakları üzerine çalışan sivil toplum örgütleri ise medya temsilindeki eşitsizliğin boyutlarını ortaya koymanın ve bir adım ileriye giderek bunu gidermenin peşinde.  Demir Leblebi Kadın Derneği Mor Fihrist ve Sensiz Olmaz Sessiz Olmaz Platformu “Bana Kadınlar Anlatsın” ile birer kadın uzman havuzu kurdular. İki girişim de medyada kadın temsilindeki eşitsizliği gidermeyi amaçlıyor.

2.089 programda 6.114 konuğun 5.532’si erkek, 582’si kadındı

Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Dr. Barış Gençer Baykan ve öğrencileri, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) ile birlikte medyada cinsiyet temelli temsil eşitliği konusuna yönelik bir araştırma gerçekleştirdi.

6 ay süren araştırmada 13 televizyon kanalının prime time’da yayınladığı toplam 2.089 haber-tartışma programı incelendi. Araştırma sonunda, Ocak 2021’de “TV Tartışmalarında Cinsiyetler Arası Uçurum” başlığıyla bir rapor yayımlandı.

Raporda paylaşılan verilere göre; 1 Temmuz 2020-1 Ocak 2021 arası 184 gündeki 2.089 programda 6.114 konuk ağırlandı. Bu programlarda konukların yüzde 90’ı erkek (5.532), yüzde 10’u kadın (582).

Araştırma ekibinin başında yer alan Dr. Baykan, kendi araştırmalarının yanında haber-tartışma programlarında cinsiyet temsilini odağa alan akademik kaynakları da taradıklarını, 2008’de bu yana yapılan çalışmalarda kadın konuk oranlarının yüzde 10’u geçmediğini söylüyor.

İncelenen programların yüzde 77’sinde sadece erkekler yer alırken sadece kadınların konuk olduğu programlar yüzde 2 gibi düşük bir paya sahip. Konuklarda kadın-erkek dengesinin sağlandığı programların oranı ise yüzde 3,6.

En çok kadın konuk Halk TV’de, en az Bloomberg HT’de

Bloomberg HT yüzde 2 ile en az kadın konuşmacıya yer verirken, Halk TV yüzde 21 ile en çok kadın konuşmacı ağırlayan kanal oluyor. Araştırmanın ortaya koyduğu veriler, haber-tartışma programlarına katılan her 10 konuktan sadece birinin kadın olduğunu gösteriyor.

Barış Baykan

Baykan, kanallar arasındaki farklılıkların nedenlerine değinirken “Kanalın yönetim politikası, kanalın eşitlik ve kapsayıcılık politikasının varlığı, kadın yöneticilerin varlığı, uzman ağları, siyasal iklim, toplumsal cinsiyet rolleri hesaba katılmalı. Örneğin çocuk bakımı, yaşlı bakımı gibi sorumlulukların kadın uzmanların üzerinde olduğu bir durumda TV programına davetli olsa da katılması zorlaşıyor” diyor.

Bloomberg HT’nin en az kadın konuğa yer veren kanal olarak çıkmasını da değerlendiren Baykan; “Bu durum Bloomberg HT örneğinde ekonomi alanında kadın uzmanların görüşlerine başvurulmamasından kaynaklanıyor” diyor ve kanalın kadın konuk yüzdesine gönderme yaparak soruyor: “Türkiye’de kadın ekonomistlerin erkek ekonomistlere oranı yüzde 2 olabilir mi?”

‘Kadın konuğa karşı mansplaining devreye girebiliyor’

Araştırmada nicel verilerin dışında kadınların katılımcı oldukları programlarda söz hakkı sürelerine, sunucu, moderatör ve/veya diğer konukların kadın konuğa karşı söz kesme, kaba çıkışlarda bulunma, küük görme gibi tavırların olup olmadığı özel olarak incelenmemiş. Baykan, davranış analizlerine girmemiş olsalar da çeşitli sektörlerden TV programlarına katılım gösteren kadın uzmanların erkek egemen ortamlardan zorbalık, söz kesme, aşağılama gibi sebeplerden ötürü uzak durmaya çalıştığının bilindiğini söylüyor.

“Kadın erkek eşit sayıda konuk olsa bile kadınlara daha az söz verildiği gözlemleniyor” diyen Baykan, konu ne olursa olsun erkeklerin daha iyi biliyormuşçasına kadınlara o konu hakkında öğretici açıklamalar yapması anlamına gelen “mansplaining” kavramının bu noktada devreye girdiğini vurguluyor.

İstanbul Sözleşmesi ve kadına karşıtı şiddet gibi konuların kadın katılımcı olmaksızın saatlerce tartışılmasını da “çarpıcı bir veri” olarak nitelendiren Baykan’a göre temsil eşitsizliğindeki bu uçurumunun giderilmesi için kanal yöneticilerinden sunuculara, meslek örgütlerinden televizyon izleyicilerine herkesin ortak tepki vermesi, eşitlik talep etmesi gerekiyor.

CNN Türk, Tarafsız Bölge ve Ahmet Hakan örnekleri

Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin dergisi E-KİAD’da Ocak 2017’de “Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge Programı Üzerinden Medyada Kadın Temsili Sorunu” başlıklı bir makale yayımlanmıştı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Hakan Alp bu makalede, 2015 yılı içinde CNN Türk’te yayımlananan Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programlarını şöyle analiz etti:

  • 2015 yılı boyunca yayınlanan 84 programda 415 erkek konuğa karşın sadece 40 kadın konuşmacı davet edilmiştir. Her bir program başına düşen ortalama erkek sayısı 5 iken, ortalama kadın sayısının 0,48 olduğu görülmüştür. Yüzdesel anlamda ise programa çağrılan toplam konukların yüzde 91’inin erkek olduğu tespit edilmiştir. Yayımlanan 84 programın sadece bir tanesinde tekil olarak kadın konuğa yer verilmiştir.

2018’de yayımlanan bir başka araştırma ise “Kadın ve Erkek Katılımcı Temsili Açısından Prime Time Tartışma Programları” adını taşıyor. Association for Development Migration and Social Policies (DEMIS) tarafından yapılan araştırmada, 2 Ekim 2018 ile 2 Kasım 2018 tarihleri arasında prime time kuşağında gösterilen tartışma programlarına katılan konukları incelenmiş. Rapora göre bir aylık süre içerisinde prime time’da gösterilen haber ve tartışma programlarında sunucular dâhil olmak üzere 135 kadına karşılık 667 erkek ekranda yer buldu. Bir aylık sürenin sonunda kadın-erkek oranı ise yüzde 20,09 olarak gerçekleşti.

Bu hafta yayımlanan bir araştırma, eşitsizliğin aynen sürdüğünü gösterdi

10 yıl önce de durum pek farklı değildi. Kadınların medyada ayrımcılığa uğramasını önlemek için kurulan Kadınların Medya İzleme Kurulu (MEDİZ) tarafından 2008 yılında yapılan “Kadının Medyada Temsil Biçimleri” araştırmasına göre, haber kaynaklarının sadece yüzde 18’i, köşe yazarlarınınsa ancak yüzde 12’si kadınlardan oluşuyordu. Ana haber bültenleri yönetim kadrolarının ise sadece yüzde 16’sı kadındı.

Almanya’daki Max Planck Sciences Po Center’da karşılaştırmalı siyaset doktorası yapan Ömer Faruk Metin’in CNN Türk verilerini kullanarak yaptığı ve sonuçlarını bu hafta Twitter’da yayımladığı araştırma, ekranda kadın temsili  sorununun sürdüğünü gösteriyor.

Buna göre 2018-2021 döneminde CNN Türk’teki 5 ana tartışma programında yer alan 1.653 konuğun sadece 141’i, yani yüzde 9’u kadındı. 2021 yılının ilk 6 ayına bakıldığında ise bu programlara katılan konukların tamamının erkek olduğu görülüyor Metin’e göre:

Türkiye’de erkekler kadınlardan 10 kat, Norveç’te 3 kat fazla

Verilere göre COVID-19 küresel salgınının ilk aylarında en azından bazı TV programlarında kadın uzman oranı artsa da bu yükseliş kalıcı olmadı. Haber ve tartışma programlarında kadın görünürlüğü alanında Türkiye gelişmiş dünyanın çok gerisinde seyretmeyi sürdürüyor. Buna karşın birçok gelişmiş ülkede de manzara eşitlik açısından çok parlak değil.

DEMIS Danışma Kurulu üyesi olan Doç. Dr. Huriye Toker’in gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde medyada kadın temsiliyetini karşılaştırmalı analiz ile ele aldığı “Kadın ve Medya: Norveç ve Türkiye?” başlıklı çalışma, tüm sosyoekonomik gelişmişliğine karşın Norveç’in de medyada cinsiyet temelli bir temsil eşitliğine varamadığını gösteriyor. Çalışmanın bulgularına göre haberlerde yer verilen uzman kaynak gösteriminde Türkiye’de 10 kat, Norveç’te 3 kat fazla erkek yer alıyor.

Kadın hakları savunucularından çözüm için iki girişim

Kadın hakları savunucuları, Türkiye’nin en iyi örgütlenmiş sivil toplum hareketlerinden biri. Son aylarda kurulan Mor Fihrist ve Sensiz Olmaz Sessiz Olmaz Platformu da kadın çalışmalarının medya temsiliyetiyle ilgili iki önemli girişimle dikkat çekiyor.

Mor Fihrist, Demir Leblebi Kadın Derneği’nin bir girişimi. Kendi ifadeleriyle “medyadaki temsil uçurumu ve bu sorgulandığında verilen ‘kadın uzman bulamadık’ bahanesini ortadan kaldırmak” amacıyla kurulan Mor Fihrist, adından da anlaşılacağı üzere her konuda başvurulabilecek bir kadın konuk havuzu oluşturuyor.

Mor Fihrist üzerine Proje Koordinatörü Su Akpınar ile görüştük. Akpınar, 31 Mart’ta açılan Mor Fihrist web sitesinin tam da İstanbul Sözleşmesi’nin konuşulduğu yerlerde kadınların olmamasının önüne geçmeye çalışan bir proje olduğunu vurgulayarak şunu söylüyor:

  • Kadın hakları konusunda beş altı erkeğin konuştuğu programlar izledi toplum, eşitlik kavramı üzerinden gitmeye çalışırken insanların karşısına bunun çıkması demek, eşitlik gibi bir şeyin olmadığını göstermeye çalışmaktır. Bu zamanda bu projenin başlaması, kadınların bir araya gelip “biz varız” demesine yardımcı olacak diye umuyoruz ve bu söylendikten sonra görmezden gelme, yok böyle birileri deme olasılığı kalmaz kimsenin.

‘Konuşulmayan ama zihinlere işlenmiş roller var’

Akpınar, Türk televizyonlarındaki tartışma programlarında ya da düzenlenen sempozyum, seminer gibi etkinliklerde cinsiyet eşitliğinin “daha iyi” olduğu zamanlardan bahsetmenin çok da mümkün olmadığını ekliyor:

  • Az da olsa bu eşitliği göz önünde bulundurarak yapılmış programlar vardı belki ama kadınların görünürlüğü sadece toplumda onların yapması “uygun” görülen meslekler alanında ise medyada yer bulabiliyor. Örneğin, bir anaokulu öğretmeni çağırılacağı zaman bir kadını çağırma düşüncesi ortaya çıkıyor. Bunun yansıması da toplumda konuşulmayan ama zihinlere işlenmiş roller oluyor.

Akpınar, bugünün eskiye göre iyi tarafının, geleneksel medyaya bağlı bir toplum olmaktansa herkesin her yerden farklı görüşleri okuyabilmesi olduğunu söylüyor. Ancak toplumun hâlen internet medyasından çok geleneksel medyaya güvendiğini not düşmeden de geçemiyor.

Söz alma sürelerinde eşitsizlik, konuşmanın kesilmesi, zorbalık

Akpınar, kadınların konuşmacı ya da uzman olarak konuk oldukları programlarda yaşadıkları söz alma sürelerinde eşitsizlik, konuşmanın kesilmesi, zorbalık, alay gibi davranışların temelinde temelinde toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerinin yattığını söylüyor. Akpınar, medyadaki tabloyu değiştirmenin yolunun toplumda eşitliği sağlamaktan geçtiğini söylüyor:

  • Toplumda eşit olunmadığı sürece geleneksel medyada olan bu söz kesme, zorbalık gibi şeyler hak görülüyor erkekler tarafından. Sokakta gördüğü bir kadına laf atmayı nasıl hak görüyorsa kendinde, konuşmacı olarak çıkan bir kadının sözünü kesip kendi konuşmasını yapmayı da öyle hak görüyor. Bunu değiştirmenin yolu eşitliği sağlamaktır. Toplumda kadın ve erkekler eşit görüldükten sonra medyaya da bu yansıyacaktır.

Sensiz Olmaz Sessiz Olmaz Platformu: Artık kadınlar anlatsın

Sensiz Olmaz Sessiz Olmaz” platformu da Mor Fihrist’le benzer bir amaca sahip. Misyonlarını “Televizyon, gazete, çevrim içi haber sitelerinin yanı sıra sivil toplum ve özel sektör toplantılarında da kadın uzmanlara dengeli bir şekilde yer verilmesini sağlamak üzere farklı disiplinlerden kadın uzmanların profillerinden oluşan bir veritabanı sunmak…” sözleriyle ifade ediyorlar.

Platformun aynı zamanda “Bana Kadınlar Anlatsın: Türkiye’de Kadınların Medyada Görünürlüğünü İyileştirme” adlı bir projesi de var. Proje ekibinde Ayşe Üstünel Yırcalı, Sabiha Şenyücel Gündoğar, Ayşe Karabat, Berfin Coşkun, Semin Gümüşel Güner ve Özge Genç bulunuyor.

Kadınların uzmanlığı güzellik ve modaya hapsediliyor

Mart ayında kurulan platformun sözcülerinden Ayşe Karabat, medyanın yalnızca bilgi vermediğini; kullandığı dil, görsel ve yaklaşımıyla mevcut baskın kültürü yeniden ürettiğini, çoğu zaman nasıl düşünmemiz gerektiğini dayattığını söyleyerek başlıyor sözlerine. Medyanın kadınların uzmanlıklarını güzellik, moda gibi alanlara hapsederek ve kadınları yalnızca mağdur olduklarında haberlerin konusu yaparak eril dili yeniden ürettiğini ifade eden Karabat; gazetecilerin bir kısmının bunu haber yetiştirme telaşıyla, yeterince düşünmeden yaptıklarına inandıklarını söylüyor.

Platform ve Bana Kadınlar Anlatsın projesi de bu mecburiyetten doğan alışkanlığı değiştirmek için ortaya çıkmış. Karabat şöyle diyor:

  • Birçok gazetecinin aslında bu işleyişe bir itirazları olduğunu biliyoruz. Fakat yine haber yetiştirme telaşı içinde, ki bu telaş her gün daha da artıyor, kadın uzmanlar bulup, konuyu bir de onlara sorma ihtiyaçları olsa bile, hazır telefon defterlerine başvuruyorlar. Böyle bir alışkanlık var maalesef. Biz bunu değiştirmek için yola çıktık. Medya çalışanlarına ve konferans, panel düzenleyicilerine, kadın uzmanların isimlerinin olduğu bir fihrist, bir veritabanı hazırlamaya çalışıyoruz. O fihristteki kadınlara da medyanın nasıl çalıştığını ve medya ile iletişim kurmanın yollarını anlatmayı hedefliyoruz.

Kadınlara da eğitim programı tasarlandı

Sensiz Olmaz Sessiz Olmaz Platformu, kadınların medyada görünürlüğünün artırmak için çalışmanın yanında kadınlara medya mecralarında uzman konuk olma, konuşma yapma gibi konularda eğitimler sunmayı da amaçlıyor. Salgın nedeniyle çevrim içi yapılacak eğitimlerin iki bölüm hâlinde ilerleyeceğini söyleyen Karabat; eğitim içerikleri hakkında şu detayları paylaşıyor:

  • İlk kısımda, ‘Medya nasıl çalışır, ne düşünür?’ meselesinden başlayıp medyayı verimli ve etkili bir şekilde kullanmaya dair pratik bilgiler vereceğiz. Ardından ikinci kısımda, medyada çalışan deneyimli ekran yüzlerinin, sunucuların da katkılarıyla katılımcılarımızın tek tek hem görsel hem yazılı medya için görüş verme pratiklerini geliştireceğiz. Şimdilik, kadınların kendi meslek gruplarına göre, örgütlendikleri yapılarla başlayacağız, giderek daha çok kadına ulaşmayı hedefleyeceğiz. Nefesimizin yettiği yere kadar da bu eğitimlere devam edeceğiz. Sayfalarımızda her yeni eğitimi duyuracağız.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GAZETECİ KADINLAR SALGINDA DA AYRIMCILIĞA UĞRADI

Emel Altay

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunu. Bir süre dizi setlerinde sanat yönetmeni asistanlığı yaptı. Dergi sektöründe 6 yıl muhabirlik ve editörlük alanlarında dirsek çürüttü. Mart ayında karşılaştırmalı edebiyat yüksek lisansı sevdası ile işinden ayrıldı. O günden beri çeşitli mecralara kültür sanat odaklı içerikler üretiyor.

Journo E-Bülten