Dosya

‘Vaka ve ölüm sayılarına hissizleştim’

Koronavirüs günlerinde evden çalışmak zorunda kalan erkek, normalde hiç açmadığı televizyonu da artık aktif olarak kullandığını belirtirken “Vaka ve ölüm sayılarına hissizleştiğini” söylüyor. Konuştuğumuz iki kadından biri, bize yardımcı olmak için daha çok haber izlediğini ve bunun kendisinde endişeye neden olduğunu söyleyerek izin istedi. Diğer kadın ise Teyit.org bülteninin kendisine yettiğini, rutin haber takibinin kendisinde daha fazla korkuya yol açtığını anlattı. Karantinada Haber” yazı dizimizin ikinci bölümüne buyrun…

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye’deki ilk koronavirüs vakasını duyurduğu 10 Mart tarihinden bu yana 18 gün geçti.

Daha Fazla Arka Plan Bilgisi Almak İçin Buraya Tıklayabilirsiniz

Türkiye’de yazılı ve görsel medyada koronavirüs konulu haberlerin yoğunlaşması, aslında Bakan Koca’nın açıklamasının yaklaşık iki hafta öncesine dayanıyor.

İran’da salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının artması ve başta İtalya olmak üzere Avrupa ülkerinde salgının etkisinin artması Türkiye medyasının gözünü korona gündemine çevirmesine neden oldu.

Özellikle televizyon kanallarını ele alırsak, haber bültenlerinde iç siyasetin ardından aktarılan koronavirüs gündemli haberler, tartışma programlarında da ele alınan konulardan sadece biri oldu.

Hükûmetin konuyu ele alma konusunda geç kaldığına yönelik eleştirilerin okları medyaya da yöneldi. Medyanın yüzde 95’lik kesimi olarak tanımlanan kısmının hükûmetle olan ilişkileri, kamu yararını önceleyen medyanın da tutumunun iktidar politikalarıyla eşdeğer gitmesine neden oldu.

Türkiye’nin, Avrupa’da salgının en son görülen ülkelerden biri olması medyanın da tek bir görüş üzerinden yayın yapmasına neden oldu: “Türkiye’de süreç çok iyi yönetiliyor.”

Bu görüş elbette sadece medya kurumlarına ait değil. hükûmet ve medyanın işbirliği halinde uygulamaya soktuğu politikanın eseri olarak değerlendirilebilir.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol ise bu görüşe şu sözlerle karşı çıkıyor: “Koronavirüs İran’da tespit edildiği anda testleri yaygınlaştırsaydık ilk vakanın tespitinde bu kadar geç kalmazdık. Bu gecikme sürecinde virüs Türkiye’de yayılmadıysa bu başarıdan ziyade tesadüf.”

Şenol’u, Ankara’daki ishal vakalarıyla ilgili TRT’yle geçen yıl yaşadığı tartışmayla hatırlıyoruz.

Salgının su şebeskesinden olmadığını söyleyen Şenol, TRT’nin aksi yönde açıklama yapması ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın açıklamalarını yalanlamasını teklif ettiğini duyurmuştu. TRT’nin Şenol’un sözlerine yanıtı ise “yalan ve iftira” olmuştu.

Türkiye gerçekten süreci iyi yönetti mi, yönetiyor mu? Bu sorunun yanıtını aramak için hükûmet politikalarına “ters düşmeden” yayın yapan ana akım haber kanallarında, ilk vaka açıklanmadan önce ‘doktor unvanı’yla yorum yapan konukları düşünebiliriz.

Her kanalı tek tek dolaşan konukların, ilk vakanın açıklandığı güne kadar, ‘Türk geni, kelle paça çorbası, virüsün Türkiye’de etki etmeyeceği’ne dair tartışmaların gündemden inmemesine neden olduğunu görmek zor değil.

Ana akım haber kanalları sadece bu görüşlere yer vermedi.

“Zina, evlilik dışı ilişki, eşcinsel, evlilik hayatında anal ilişki ve regl döneminde ilişki. Bu yasaklar rahim olan rabbimizin koyduğu yasaklardır. Bu yasaklara riayet ederseniz pek çok hastalığın önlemini henüz daha oluşmadan almış olursunuz” diyen bir ilahiyatçı, koronavirüs hakkında görüşlerini milyonlara aktarabildi.

Bir gecede 44 kişi

Vakalar artmaya başlayınca ekranlar ve gazeteler, bilim kurulu üyeleri ve kamuoyunun saygın olarak nitelendirdiği isimlere kaldı.

Bu isimlere göre, yukarıda bahsettimiz konuların gündemi meşgul etmesi, insanların tedbir almamasına ve konvoy yaratacak trafiğe varacak kadar sahilleri doldurmasına neden oldu.

Milliyet yazarı Sina Koloğlu, 27 Mart tarihli “Bu kadar kanal oluncabaşlıklı yazısında, 25 Mart Çarşamba akşamı ekranlarda koronavirüsü tartışan 44 kişiyi saydığını yazdı. Bu sayıya gündüz bültenlerine bağlanan isimleri eklemek gerektiğini de söyleyerek.

Koloğlu yazısına şöyle devam etti: “Her akşam izlemek, sadece stres getirir. Kaçmak değil. Hangi birine bakacağım peki? ‘Seç birini, kim daha doğru söylüyorsa’ diye ayrım mı yapacağız? Kendi önlemimizle biraz da ‘psikoloji’ tedbirleri arasında dengeyi bulmak lazım.”

RTÜK süreci nasıl yürütüyor?

Peki bu süreçte en çok haber alınan mecraları denetleyen RTÜK ne yaptı?

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in 17 Mart tarihli haberine göre, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yapılan Asya Pasifik Yayıncılar Birliği toplantısı için RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ile Üst Kurul’a AKP kontenjanından seçilen Taha Yücel ve CHP kontenjanından seçilen İlhan Taşcı görevlendirildi.

Salgınının yaygınlaşmasının ardından Şahin ve Taşcı, nüfusunun yaklaşık dörtte biri Çinli olan ve salgından etkilenen Kuala Lumpur’a gitmekten vazgeçti ancak Taha Yücel ziyareti gerçekleştirdi. Dört gün Malezya’da kalan Yücel, Türkiye’ye dönüşünde ailesinin yanına gitmek yerine ‘bavulu ile birlikte’ RTÜK binasına geldi. Yücel, hafta sonları dahil 11 gün boyunca RTÜK binasındaki makamında konakladı. Çalışma saatleri içinde hiçbir önlem almadan kurumdaki birçok bölümü ziyaret eden Taha Yücel, üyelerin ortak kararıyla Üst Kurul toplantısına alınmadı.

RTÜK’ün koronavirüsle ilgili ilk uyarısını, haberin çıktığı 17 Mart tarihinde RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in ağzından yaptığını görüyoruz: “Bilimsellikten uzak ve resmi mahiyet taşımayan haberler, paylaşılan sahte belgeler toplumumuzu yersiz bir endişeye ve korkuya sevk etmektedir, buna tahammül edemeyiz.”

Şahin’in açıklaması dışında RTÜK, koronavirüsle ilgili iki tane kamu spotu hazırladı. Koronavirüse  karşı alınması gereken önlemleri, ‘Mucize Doktor’ dizisinde ‘Ali Vefa’ karakterini canlandıran Taner Ölmez anlatırken, yurt dışı dönüşlere dair uyarılar ise ‘Hekimoğlu’ dizisinin başrol oyuncusu Timuçin Esen tarafından yapıldı. İki isim de bahsi geçen dizilerde doktor rolünde.

Gündüz kuşağında da sıkça yayınlanan kamu spotları, “prime time” diye tabir edilen dilimde tüm kanallarda aynı anda dönüyor.

Milliyet yazarı Koloğlu, 17 Mart tarihli yazısında, Sağlık Bakanı Koca’nın iki dizinin yapım şirketini ‘geçen hafta’ aradığını ve iki ismin de ücret talep etmeden kamu spotlarında rol aldığını aktardı.

Habertürk’te haftanın iki günü program yapan ve kimi zaman da kanaldaki diğer programlara evinden bağlanan Fatih Altaylı’nın ise RTÜK’e bir önerisi var.

Altaylı, 23 Mart tarihli köşesinde toplumsal bilinci çok düşük gördüğünü ve koronavirüsün tartışıldığı programları belirli bir kesmin asla izlemediğini yazdı.

Altaylı, kararın Meclis çatısı altında alınmasını istediğini önerisini şöyle anlattı: “Tüm televizyonlarda yani sadece haber kanallarında ya da haber programlarında değil, tüm televizyonlarda her akşam belli bir zaman dilimi ‘Corona ile ilgili bilinçlendirme’ programlarına ayrılmalı. Hiç değilse 20-25 dakika sürecek bir kuşak tüm televizyonlarda aynı anda kimsenin kaçamayacağı şekilde yayınlanmalı. Tüm izleyicilerin, en bilinçsiz olanların bile gözüne, küçük de olsa beynine sokulmalı.”

Habertürk yazarı, kararın Meclis’te alınması  istediğini şöyle gerekçelendirdi: “Dayatma değil milli irade olması açısından!”

RTÜK kime ceza kesti?

25 Mart tarihli toplantısında  6112 sayılı Kanun’u ihlal eden Tele1, Halk TV ve Habertürk’e ceza veren RTÜK, bu kararı açıklamasının ertesinde ‘RTÜK’ten medya kuruluşlarına koronavirüs yayınlarına ilişkin tavsiyeler’ başlığıyla şunları söyledi: “İnsan hayatını doğrudan etkileyebilecek sağlık haberlerine ilişkin yayın içerikleri oluşturulurken, görüşlerine başvurulacak doktor ya da referans kişilerin bilimsel yetkinliğinin öncelikli koşul olarak değerlendirilmesinin önemine dikkat çekilen açıklamada, konunun uzmanı olmayan tarafların yer aldığı tartışmaların yayınlanmasından hassasiyetle kaçınılmasının önemli olduğuna işaret edildi.”

Süreci kronolojik olarak okuduğumuzda, RTÜK’ün “geç kaldığını” söylemek zor değil.

RTÜK’ün 25 Mart tarihli açıklamasında ilginç bir satırarasına rastlamak mümkün. Anadolu Ajansı aracılığıyla kararı duyuran RTÜK’ün metninde, ne yazık ki detay yer almıyor.

Ancak Habertürk’e verilen cezanın “Para Gündem” programında “hiçbir otorite tarafından teyit edilmemiş bilgilerin gerçeklik ve doğruluk ilkelerine aykırı bir şekilde izleyiciye aktarılması” olduğu açıklamada yer almış.

Bu noktada akla şu soru geliyor: Cezaya, Medipol Üniversitesi Hastanesi’nde göğüs hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Prof. Dr. Muhammet Emin Akkoyunlu’nun sözleri mi neden oldu?

Akkoyunlu, bahsi geçen 20 Mart tarihli yayında şöyle demişti: “Bir tane vaka tespit ettiyseniz bunun arkasında toplumda tespit edemediğiniz 400 vaka var demektir. Her ölüm vakası toplumda tespit edemediğiniz 1000 vaka var demektir.” dedi.

Programın moderatörü Ebru Baki’nin bu oran üzerine hesap yaparak “Şu anda 145 binlerdeyiz” demesi üzerine Akkoyunlu, “Aynen öyle” yanıtını vermişti.

Medipol Hastanesi ve İstanbul Medipol Üniversitesi’nin kurucusu olan Sağlık Bakanı Koca, 19 Mart gecesi toplam vaka sayısını 359, hayatını kaybeden hasta sayısını ise 4 olarak açıklamıştı.

Koranavirüs gündemini nasıl takip ettiğini öğrenmek için görüşlerine başvurduğumuz ilk isim olan 31 yaşındaki Mazhar, gayrimenkul danışmanı olarak çalışıyor.

HaberTürk yayınında vaka sayısını kast ederek “Şu anda 145 binlerdeyiz” diyen Prof. Dr. Muhammet Emin Akkoyunlu’nun sözlerini hatırlatan Mazhar, şöyle devam ediyor: “hükûmet kanadıyla doğrudan ilişkisi olan insanların böyle şeyler söylemesine pek de alışkın değiliz.”

13 Mart cuma günü mesaiden sonra eve girmesinin ardından 16 Mart itibariyle evden çalışmaya başlayan Mazhar, o tarihten beri alışveriş ve köpek gezdirme dışında evden çıkmıyor. Bunu da günde iki defa yapıyor.

Beşiktaş’taki evine kapandığı bu süreçte, normal çalışma rutiniyle birlikte genelde WhatsApp grupları, Twitter ve televizyondan haberleri takip ediyor. Ailesi Kırklareli’nde yaşayan Mazhar, bu nedenle Trakya odaklı yerel basını da izliyor.

Twitter’dan güvendiği haber sitelerinin hesaplarını takip ederken, televizyonda tercihi ise NTV. Bu kanalı, dünya başkentlerindeki muhabirleri ve nispeten daha güvenilir bulduğu için tercih ettiğini söylüyor. Her gün ana akımdaki bülten seçimi ise FOX Haber.

Ofiste olduğunda televizyondan haber alma şansının olmadığını söyleyen Mazhar, rutin bir günde Twitter, Bundle ve WhatsApp gruplarından habere ulaştığını anlatıyor.

‘Sayılara karşı biraz hissizleştiğimi hissediyorum’

Ancak eve kapanma sürecinde şöyle değişiklikler yaşamış: “Bu süreçte gündüz de televizyon açıktı. Akşam ana haberi takip ettim. Rutinimde bu alışkanlık yoktu. Daha fazla kaynaktan haber almaya çalıştım, gündemi daha sıkı takip ettim. Normalde tıklayıp bakmayacağım haberlere baktığım oldu. Başka şehirlerde olan biteni takip etme gibi bir kaygı oluştu. Ya da dış basını takip etmezdim bu kadar, daha çok takip eder oldum. Salgın sürecinde iç siyasetlerine de vakıf olma şansı yakaladım. Biraz daha ilgimi çeker oldu. Dünyanın farklı yerlerinde olan bitenden haberdar olma gibi bir eğilimim oluştu.”

Gördüğü herhangi bir haber üzerine anında aksiyon alma gibi bir tavrının olmadığını söyleyen Mazhar, sokağa çıkma yasağı gelecek söylentileri üzerine markete apar topar gidip alışveriş yaptığını anlatıyor.

Mazhar ilk günlerde, bakanın canlı yayına çıkıp sayı vermesini merakla beklediğini ancak son günlerde gelişmeleri anlık takip etmediğini kaydediyor ve ekliyor: “Aklımda toplam sayı kalmıyor. Sayılara karşı biraz hissizleştiğimi hissediyorum.”

Grafiklerin ve tabloların yer aldığı haberlerin unutulmadığını söyleyen Mazhar, sürecin ilk günlerinde otomotiv dünyasının üretimi durdurmaya başlamasını Türkiye ekonomisinin geleceğine dair kara bir tablo olarak yorumluyor.

İş gereği takip ettiği LinkedIn‘den müşterilerinin çalışma düzenlerini öğrendiğini ve bunu sürecin ilginç bir getirisi olarak not ettiğini aktaran Mazhar, Doktor Güle Çınar‘ın savunma metninin Ankara Üniversitesi tarafından paylaşılmasını “skandal” olarak yorumluyor.

‘Umarım ne yaptıklarını biliyorlardır’

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Meclis’te milletvekillerini bilgilendirdiği oturumu canlı takip eden Mazhar, test artışıyla birlikte daha çok vaka görüleceğini ve bunun nasıl bir panik yaratacağını merak ediyor.

Sağlık bakanının açıklamaları ağırlıklı olarak Twitter’dan yapmasının sürecin şeffaflığına gölge düşürdüğünü savunan Mazhar, bakanın basın toplantısındaki gazetecilerin detay sormaya çekindiklerini söylüyor ve ekliyor: “İlk açıklamalarında tamamen şeffaf olduğunu ve olacağını söylemişti bakan. Ancak sözleri bunun aksini gösteriyor. Umarım ne yaptıklarını biliyorlardır.”

‘Haber takibi yıprattı’

Haber tüketim alışkanlığı için görüşüne başvurduğumuz bir diğer isim ise reklam ve uzun metrajlı film setlerinde yardımcı yönetmen olarak çalışan Melis.

Haber takibindeki detayları paylaşmayı kabul eden Melis, araştırmamız nedeniyle ilk gün itibariyle daha çok haber izlediğini ve bunun kendisini yıprattığını söyleyerek affını istedi.

Tüketim alışkanlıkları için görüşüne başvurduğumuz Şebnem ise ‘haber detoksu’nda olduğunu söyleyerek sadece şüpheli bilgileri inceleyen doğrulama platformu teyit.org’un Covid-19 Postası‘nı takip ettiğini söylüyor.

Haberden kaçınıyor çünkü ‘teyitli bilgi yetiyor’

Şebnem bu dönemde haberden kaçındığını ve sadece teyitli bilgilerin yer aldığı postanın kendisine yettiğini söylüyor. Bilgi kirliliğinin kendisinde daha fazla korku ve endişeye neden olduğunu belirterek, teyitli bilginin kurtarıcı gibi yetiştiğini ve gündeme hâkim olmasını sağladığını anlatıyor.

Gazetecilerin teyitle imtihanı: TV’ler sınıfta kalıyor, yeni medya araştırıp çıkarıyor

Dikkat bozukluğu yaşayanlar için de toplu bilginin faydalı olduğunu aktaran Şebnem, bu posta sayesinde daha az korku ve endişe yaşadığını da ifade ediyor. Kendisini ilgilendirmeyen konularda ‘sahte haber’in etki yaratmadığını, ancak koronavirüs gibi kendisini doğrudan ilgilendiren bir konuda farkındalığının yükseldiğini vurguluyor.

Bu haber için ulaştığımız teyit.org’un verdiği bilgiye göre Covid-19 Postası’nın abonelerinin yarısından fazlasını 30 yaş ve altındakiler oluşturuyor. Şu ana dek abone olanların sayısı ise 10 bin 130 kişi.

Günlük: Mazhar Bey haberleri böyle yorumluyor

İzlediğimiz süreçte Mazhar Bey’in dikkatini çeken, aklında kalan haberler ve bunları nasıl yorumladığı gün gün şöyle:

  • Meydanların ne kadar boş olduğuna dair görüntülü haber. NTV’den takip ettiği bu haberde Beşiktaş İskele Meydanı’nı görüp “Tahminimden daha boşmuş” diye düşünmüş.
  • WhatsApp grubundan gördüğü, üzerinde HaberTürk logosu olan bir grafik. Çin’de bir otobüs yolculuğundaki hastanın yakınında olan hastaları hangi mesafeyle enfekte ettiğini gösteren bir grafik. Grafik kullanılan haberlerin daha akılda kalıcı olduğunu söylüyor.
  • Toyota’nın Türkiye’de üretime iki hafta ara vereceği haberini WhatsApp grubundan öğrenmiş. İlk kez bir otomobil firmasının üretim durdurduğunu söyleyen Mazhar, “Türkiye’nin en büyük ihracat kalemlerinden biri otomotiv. Bunun durmuş olmasının ekonomiye etkisini düşündüm” diyor.
  • soL’dan camide toplu namaz kavgası haberi. “İmamlar iki camide de cemaati ikna etmeye çalışıyorlar. Devlet görevlilerinin durumun vahametini anlaması açısından olumlu bir görüntü kamu sağlığı gereği” diyen Mazhar, yurt dışındaki örneklerde önlem alınmadığında neler yaşandığını hatırlatıyor.
  • Bugünün Erdoğan’ın açıklamasını beklemekle geçtiğini söylüyor. “Daha hayatı etkileyecek kararlar açıklamasını bekliyordum” diyen Mazhar, bu konuşmayı NTV’den takip etmiş. Erdoğan konuşurken, WhatsApp üzerinden konuşma metninin tamamına ulaştığını anlatan Mazhar, bu durumu ilginç bulmuş.
  • Yine WhatsApp üzerinden ilk ölüm vakasının kimliğini ve mesleğini öğrenmiş. Beyoğlu’nda bir eczacı olmasından tedirgin olduğunu söyleyen Mazhar, “Epey yoğun bir yer. Çok fazla insanı enfekte etmiş olabilir” diyor.
  • İngiltere’nin koronavirüs konusunda politika değiştiridiğine dair haberler. Değişikliğin sebebi olduğu konuşulan Imperial College raporunu The Guardian’da okumuş: “Raporun içeriğinde sosyal izolasyonun en verimli yöntem olduğu anlatılıyor. Bu doğrultuda bizde alınan önlemler umut vaat edici.”
  • WhatsApp gruplarına bir hastanede sağlık görevlisinin kalabalık bir ekiple yaptığı toplantının görüntüsünün düştüğünü anlatan Mazhar, toplantıda koronavirüs vakası sayılarının basına yansıyandan daha fazla olduğunun iddia edildiğini ve bu durumun kendisini kaygılandırdığını söylüyor.
  • “Yurt dışından geldiği için kendini karantinaya alan bir arkadaşımla görüştüm. Beraber seyahat ettikleri arkadaşına aile hekiminin telefonla ulaştığını söyledi. Bu süreçte neler yapabileceğini anlatmış. Benzer örnekleri Twitter’da da gördüm” diyen Mazhar, bu haberin kendisini umutlandırdığını ancak Twitter’da Bakırköy’de test olmak için başvuran birinin saatlerce bekledikten sonra evine döndüğünü okuduğunu ve kararsız kaldığını söylüyor.

  • Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği’nin alışveriş merkezlerini kapatılmasına dair tavsiye kararı. Bunu takiben, Akasya ve Akbatı alışveriş merkezlerinin kapandığı haberini BirGün’ün Twitter hesabında görmüş. “Alışveriş merkezleri için hükûmet kanadından hamlenin halen gelmemesi ve böyle bir tavsiye kararı çıkması bana halen garip geliyor.” diyen Mazhar, Fox Ana Haber’de yedek akçe konusuna dair bir ekonomistle konuşulduğunu ve CHP sözcüsünün konuya dair açıklamasını gösterdiklerini söylüyor. Fox’un haberde ayrıca, diğer ülkelerin yardım paketlerinin toplam tutarınının yanında Türkiye’nin ne kadar para ayırdığını gösteren bir tablo yayınladığını ve bilgilendirici bir içerik olduğunu söylüyor.
  • Almanya Yeşiller Partisi vekili Cem Özdemir’in test sonucunun pozitif çıktığının haberini DW Türkçe’nin Twitter hesabından öğrenmiş.
  • Doktor Güle Çınar’ın savunma metnini Ankara Üniversitesi’nin paylaşmasını takiben Twitter üzerindeki tepkileri izlemiş. “Bugün de üniversitedeki tıp fakültesi asistanlarının karşı metni ilgi çekiciydi benim için” diyen Mazhar, bu metne dair Twitter’dan destek mesajları görmüş. Mazhar’a göre Çınar’ın savunmasının paylaşılması skandal.
  • NTV’de camilerin cuma ve kandil gecesi için kapatılması haberini izlemiş. Kararı yetersiz bulduğunu, camilerin tamamen kapanması gerektiğini söylüyor.
  • Sözcü’nün internet sitesinden Emre Özpeynirci’nin Honda’nın da üretimi durdurma kararı aldığına dair haberini okumuş.
  • Akşam saatlerinde sağlık bakanının Meclis’teki bilgilendirme konuşmasını takip etmiş: “Vekillerin sorularına verdiği cevaplar ilgi çekiciydi. Koca’nın Meclis’te açıkladığı Aytaç Yalman’ın ölümüne dair anlatılan tüm sürece hakimim ama ilk testin negatif çıktığı bilgisi ilginç. Yeni bir şey öğrenmemize neden oldu. Bakan da aynısını söyledi. Açıklanan verilerin doğruluğunu da sorgulatır böyle bir durum. 81 ile 15 dakikada sonuç veren testlerin dağıtılacağını söyledi bakan. Bu durum test sayısını artırmasıyla birlikte vaka sayısını dramatik şekilde artıracaktır. Bu durum panik yaratacak mı, onu merak ediyorum.”
  • Londra’da 20 bin askerin destek amaçlı sokağa ineceğine dair bir haberi Twitter’da gördüğünü ancak güvenilir hiçbir yerde rastlamadığını söylüyor. Gördüklerinin haber olmadığını, çeşitli hesapların attığı tweetler olduğunu anlatıyor ve ekliyor: “Kimisi videolu tweetlerdi ancak altındaki yorumlarda görüntünün eski olduğunu iddia edenler vardı.”
  • Komedyen Pınar Fidan haberini Twitter’da gördüğünü söyleyen Mazhar, “Gösterisinden kısa bir kesit konularak servis edilmiş. TT listesinde gördüm. Standart Twitter lincine maruz kaldı. Aleyhinde yorum yaparak paylaşan isimler arasında Eren Erdem’i hatırlıyorum, en çok etkileşim alan. Azıcık aklıselim olan insan buradaki hicvi anlar” diyor.

  • İstanbul İstatistik Ofisi’nin hazırladığı toplu taşıma araçlarının yaş grubuna göre kullanım sayılarının değişikliği grafiği. “Öğrenci ve yetişkin grubundaki insanların toplu taşımayı bıraktığını görüyoruz ama 60 yaş üzeri vatandaşlarda görece az bir düşme var” diyen Mazhar’da bu haber umutsuzluk yaratmış.
  • İnsanların ‘evde kal’ çağrısına çok uymadığına dair haberler tüm mecralardaki haberler.
  • Yemeksepeti’nin sağlık çalışanlarının ekipmanını karşılamak 1 milyon liralık bağış duyurusunu Twitter’da görmüş. Mazhar bu haberin hissettirdiklerini şöyle anlatıyor: “Bir çeşit reklam aracı bu tarz yardımlar. Açıkçası önceleri samimiyetsiz gelirdi bu tarz yardımlar. YemekSepeti ve Nevzat Aydın gibi bir isim olunca bir çeşit ‘trendsetter’lık durumu var. Bu tarz yardımlara önayak olacağını düşünmüştüm ki, olmuş da. Başka firmaların da benzer miktarlarda bağış yaptığını duyurduğunu gördüm Twitter’da.”
  • Sağlık bakanının sahibi olduğu hastane grubundaki bir enfeksiyon hastalıkları uzmanının katıldığı televizyon programında, “Şu an açıklanan her vaka için tespit edilememiş en az 400 vaka var gibi düşünmek gerekiyor” sözleri. Bu sözlerin “çok ciddi rakamlar anlamına geldiğini” söyleyen Mazhar şöyle devam ediyor: “Hükûmet kanadıyla doğrudan ilişkisi olan insanların böyle şeyler söylemesine pek de alışkın değiliz.”
  • Wuhan’da hiç pozitif vakayla karşılaşılmaması üzerine yapılan kutlamalar. Twitter’da “Sizin yüzünüzden oldu, utanmazca kutluyor musunuz?” gibi tepkiler görmüş. “Ben aynı tepkiyi vermezdim açıkçası. Sonuçta ciddi bir sorun çözülmüş, orada insanların mutlu olması kadar normal bir şey yok” diyen Umut’un aklında, İtalya’da hayatını kaybeden insan sayısının Çin’i geçtiği de kalmış ve olumsuz hislere kapılmasına sebep olmuş.

  • Koronavirüs testi pozitif çıkan Fenerbahçe Erkek Basketbol takımı oyuncu ve yöneticileriyle ilgili haber. Bir atletin hastalığa yakalanıyor olmasına şaşırdığını söyleyen Mazhar, “Profesyonel sporcuların pozitif haberleri geliyor. Bu insanlar sağlığı gözetim altında olan, iyi beslenen insanlar. Belki de teste erişimi kolay olduğu için ya da kamuoyunda tanındıkları için bu insanlar öne çıkıyorlar” diyor.
  • Mangal ve piknik yapılmasına dair yasak getirilmesi: “Olumlu bir haber. Boğaz hattındaki karayolu trafiğindeki yoğunluğu düşününce. Havayı güzel gören herkes sahillere çıkmış. Biraz trajikomik.”
  • Viral olan İtalyan belediye başkanının konuşması. Böyle görüntülerin toplumsal farkındalık için etkili olduğunu söylüyor.
  • Günün en çarpıcı haberinin “65 yaş üzerine ve kronik hastalığı olanlara sokağa çıkma yasağı” olduğunu söyleyen Mazhar, bunun üzerine bazı görüşler okumuş: “’65 yaşın altındaki genç erişkinlerin sokağa çıkmasına teşvik edecek bir uygulama olabilir’ deniyordu. Mantıklı geldi. Hâlihazırda bugün binlerce insanın sahillerde olduğunu gördük İstanbul’da.”
  • Arjantin’de mesire alanlarında toplanan insanlara polis müdahalesi haberi. “Özel kıyafetli polisler koşa koşa insanlara saldırıyordu. İlginç bir görüntü.”
  • Bakanın açıkladığı test sayısının düşüklüğünü ilginç bulduğunu söyleyen Mazhar, şöyle devam ediyor: “Yapılan test sayısı dünden daha az. Vaka sayısını düşük göstermek için test sayısının düşük gösterildiğine dair şüphe oluştu insanlarda. Bakanlığın daha şeffaf olmasını beklerdim. Soru sorma imkanı da gözükmüyor. Açıklama Twitter’dan yapılıyor. Basın toplantısında da gazetecilerin detay sormaya çekindiğini düşünüyorum.”

  • İstanbul trafiğinin yüzde 1’e inmesini olumlu bulduğunu söyleyen Mazhar, “Polis 65 yaş üzeri vatandaşlara müdahale etmeye başlamış. Ekip otolarından anonslarla insanları uyarmışlar. Bu konuyla ilgili haberlerden anladığım insanların yoğun olarak dışarıda olduğu. Sahillerde balık tutan ve koşanlarla ilgili çok haber gördüm bugün NTV ve Twitter’da” diyor.
  • Yunanistan’da sokağa çıkma yasağı haberini şöyle yorumluyor: “Yavaş yavaş bize de geleceğinin göstergesi.”
  • Almanya Başbakanı Angela Merkel’in doktorlarından birinin pozitif çıkması sonucu karantinaya gireceği haberi. “Böyle bir ismin hasta olması ya da hayatını kaybetmesi nasıl bir etki oluşturur, açıkçası merak uyandırıyor. Olumlu olmayacağı kesin.“

  • Belçika’da sokağa çıkma yasağının en az sekiz hafta uzatılacağı haberi. “Türkiye’deki ivmenin hızlı olmasına rağmen bu kararın alınacağına dair bir işaret olmaması endişe verici.”
  • Chicago’da askeri sevkiyat haberi. “Hayatımda gördüğüm en uzun konvoydu herhalde. Gördüğüm kadarıyla, otel ve benzeri binaları hastaneye çevirmek için sokaktalar. ABD’de OHAL ortamı oluşacak sanırım.”
  • Kapalıçarşı’nın kapatılması haberi. “Kararı çarşı esnafı kendi kendine almış gibi anladım. Belediyenin ya da bakanlığın dahli yok gibi. Konunun sebebi muhtemelen sağlık değil, müşteri olmaması.”
  • EBA TV’deki animasyonlara dair tepkiler. “Twitter’da çok konuşuldu. Birkaç görüntü gördüm. Biri Menderes’in idam sahnesi. Selahaddin Eyyübi’nin hayatıyla ilgili animasyon. Kelle uçurmalı bir sahne vardı. Hangi mantıkla yapıldı, aklım almıyor açıkçası.”
  • Ezan sonrası minarelerden dua okunacağı haberi. “Zaten gerginken çok anlamsız buldum.”
  • Kübalı doktorların İtalya’ya ulaştığı haberi. “Daha önce Çin’den bir grup doktor gelmiş. Twitter’da bu ‘Gün gelecek sıkışınca hepiniz komünist olacaksınız’ yorumlarıyla paylaşıldı. Dünyanın her yerinde bir kriz durumu yaşanırken durumun çok romantize edildiğini düşünüyorum. İtalya’da yaz tatili yapanların Instagram’da fotoğraflarını paylaştıklarını görüyorum dayanışma mesajlarıyla. Riyakar geliyor bana.”
  • Abdürrahim Albayrak ve Fatih Terim’in test sonucunun pozitif çıkması haberi. “İkisi de yaşları ileri ve risk grubunda olan insanlar. Fatih Terim liglerin ertelenmesi konusunda çok çarpıcı bir açıklama yapmıştı. Adamı dinlemediler resmen. Geçmiş olsun dileklerini ileten insanlar arasında özür borçlu olanlar var.”
  • Ülkeye alınmayan Cezayir vatandaşlarının İstanbul Havalimanı’ndaki eylemi ve polis müdahalesi haberi. “1.500 gibi bir sayı gördüm. Hiçbir medya organında bundan bahsedilmemiş olması ilginç. 20 Mart’a kadar ülkelerine geri dönüşlerine izin verileceğini fakat 17 Mart’ta bütün uçuşların iptal edildiğini duyurmuş Cezayir. Mahsur kalanların Cezayir hükûmetini protesto ettiğini söylüyor gördüğüm tweet. Polisin de sert bir müdahalesi olmuş videoda gözüktüğü kadarıyla. Kötü bir görüntü.”
  • Bakan Fahrettin Koca’nın bilim kurulu toplantısı sonrası açıklamaları. “Basın toplantısında, klasik olarak demogoji ve teşekkürle uzun bir bölüm geçildi. Rakamlar hâlen muğlak şekilde aktarılıyor. Çin’den ilaç ve test geldiğini söyledi. Solunum cihazı yaptırıldığını söyledi. Aşı geliştirme konusunda çalışıldığını söyledi. ‘Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin’ sözüne sığınıyor olmaları Twitter’da da eleştirildi. İlk açıklamalarında tamamen şeffaf olduğunu ve olacağını söylemişti bakan. Ancak sözleri bunun aksini gösteriyor. Umarım ne yaptıklarını biliyorlardır.”

Journo yazarları, “Karantinada Haber” yazı dizisine, farklı demografik ve sosyoekonomik kesimlerden katılımcılarla devam ediyor.

Vatandaşlar koronavirüs haberlerini nasıl yorumluyor? Taşradaki muhafazakar bir televizyon izleyicisi bugünlerde haberleri nereden izliyor? AB grubundan muhalif bir kentli, hâlâ bayiye gidip gazete alıyor mu? Kadın sosyal medya kullanıcılarının kararını değiştiren bir haber oldu mu?

Bu tür sorulara yanıt aradığımız yazı dizisini şu sayfadan takip edebilirsiniz.

Emrah Temizkan

Kadıköy Anadolu Lisesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü’nden mezun oldu. Gazeteciliğe başladığı 2008 yılında 32.Gün'de yapım asistanı ve stüdyo şefi olarak çalıştı. Birand Yapım bünyesinde hazırlanan belgesellerde editör ve yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. BirGün gazetesinde muhabir ve editör görevlerinin ardından Diken'de 2014-2018 yılları arasında editörlük ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü yaptı. Son olarak Açık Radyo'nun web operasyonunu yürüten Temizkan, serbest gazeteci olarak devam ediyor.

Journo E-Bülten