Kitap

Kesif eğitim, karanlık okul: Ecza Kışı

Uzun nehirler kalıyor geriye, ağır bir kıştan. Ev ağrıları, hüküm asılan bulutlar, tuhaf kedi boyunları, peron sıkıntıları. Ayna önleri. Ağır, çok ağır geliyor. Bozuk eşyalar, beklenmedik fırtınalar, ağrılı hatıralar. Uzun, kabuklu rüyalar, bir türlü yerleşemediğimiz evler, çok derinlere düştüğümüz evler, yastığa bulaşan makyajlar. Çok ağır, Ecza Kışı, çok. Ama yine Oğulcan Kütük’ün şiirleri ancak ve ancak, okuru hafifletebilecek olan.

Gül reçellerini, kalbinin tuzlarını, yara yıkanacak suları sunuyor, genç şair. Ki az hafifleyelim. Sicim yağmurlar, gürbüzce cümleler, paslı örtülerle aynı yolu geri yürüyebilir miyiz? Yer yadırgayan göller, ıslak ovalar, üflenen karahindibalar, kemik bilgiler… Bu kış geçer mi?

Gördüğüm eski bir fotoğraf yırtılıyor gibi hissettim Ecza Kışı’nı okurken. Oysa çok içli, çok iyi bir fotoğraftı. Demek zamana karşı duramadı, insani kuyulara, dedim. Oysa çok güzel bir fotoğraftı. Çok olmuş yırtılalı.

Kabuğunu terk etmiş hayvanlar gibi ortalarda kaldık. Oysaki kış iyi miydi? Daha mı iyiydi? Yaz günü kazaklarla gibi kalıyor insan, Ecza Kışı’nı okurken. Ağır, yüklü. Oğulcan Kütük, bu şiirleriyle yükledi yükledi üzerimize. Artık o öğretmen yok. Peki, yazı kim getirecek?

Rafta unutulan albümler

Ağır son dersler, sevgilide kalan diplomalar, çok boğumlu boğazlar… Et kaç kattır? Çok çalışılan tek dersler, yüklü bilgiler. Kesif bir eğitime, kolay olmayan bir kışa hazır mıyız? Yaralarla, çok fazla yarayla, bu kadar yarayla bahar gelir mi? Gelir mi yaz?

Oğulcan Kütük, sessizliklerden, durgunluklardan, eksiltilerden güç alarak yazıyor şiirini. Fazlalıkları, balkonları yok. Bu yüzden okurken içinizi dağlayacak önce. Sade ve etkin bir şiir, bu.

Felçli, gri Trakya sabahları, rafta unutulan albümler, difüzyonlar, yamuk omurgalar… Oğulcan Kütük’ün kışı, okuruna fena halde sirayet ediyor. Sonra. Uzun uzun yollarda, tarlalarda yürüdükten sonra. Nihayet, mezuniyetteyiz. Tüylerim diken diken Ecza Kışı’nı okurken. Okuduktan sonra. Hâlâ. Geçmiyor.  

Bazı kışlar gibi bazı dersler de bitmek bilmiyor. Kimi okullar. Karanlık gömlekler, ağır sular, sülfürler, kimyasal ne varsa gam gibi üstünüzde kalıyor.

Sonrası. Sonrası kışın orta yerinde rüzgârların bile yakacağı tutuyor. Sonrası, sonrası. Otel odaları yanıyor yine. Hangi şarkı, hangi ten son derse yetebilir? O diplomalar kaldırılacak gibi değil.

Bir kışa neler sığar?

Oğulcan Kütük, ilk şiir kitabı Ecza Kışı’nda bir kışa ne kadar fazla yara sığabilirse, o kadarını sığdırıyor. Sade, duru, derin şiirleriyle hem de. Üryan, pırıl pırıl yazıyor. Tam da bu yüzden hissederek okuduğunuzda çok ağır geliyor.  

Tavandan bal damlıyor sandım. Gün sonu güneşi gibi, o tonlarda, bazı yoğun bazı seyrek. Uzayan kısalan biçimlerde, açıla büküle. Tavandan bal düştü sanki. Ecza Kışı, bitti.


Ecza Kışı – Oğulcan Kütük

Yayınevi: Yasakmeyve Yayınları
İlk Baskı Yılı: Nisan 2017
Sayfa Sayısı: 56
ISBN: 978-605-82725-8-3

 

 

 

 

Etiketler

Kahraman Çayırlı

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme bölümü mezunu. Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisans yapıyor. Kül Öykü Dergisi, Geceyazısı, Edebiyat Ortamı, Özgür Edebiyat, Öykülem, Öykü Gazetesi vd. edebiyat dergilerinde öyküleri ve şiirleri yayımlandı. Sabitfikir dergisinde düzenli olarak yazıyor. Hayat Kadınları Aldatmaz, Maya Takvimi ve İzmir ile Soğuk Defter adlı üç kitabı bulunuyor.

Journo E-Bülten