Dosya

Magazin gazeteciliği, gece kulüplerinden marketlere ve kuaförlere kaydı

Koronavirüs salgınının ilk haftalarında magazin gazetecileri ünlü isimleri marketlerde görüntüledi. O günlerde magazin medyasına konuşan oyuncular, "istifçilikten" şikâyet edip vatandaşları ihtiyaçlarından fazlasını almamak konusunda uyarmıştı.
Koronavirüs salgını sebebiyle gazetecilerin büyük bir bölümü haftalarca evde kaldı. Birçok magazin muhabiri ve kameraman ise sahada çalışmaya devam etti. Ama şartlar değişti. Barlar ve kulüpler kapanınca, gece muhabirleri gündüze geçti. Ünlülerin beklendiği yeni mekânlar önce marketler, sonra kuaförler oldu.
Konuştuğumuz magazin gazetecilerinden biri, bir ay içinde birkaç cenaze haberine gidip tören sırasında mecburen herkesten uzak kaldığını, bu yüzden psikolojik açıdan zorlandığını söylüyor. Magazin muhabirlerine göre ‘yeni normal’in zorluklarından biri de, maske ve gözlük nedeniyle ünlüleri tanıyamamak.

Magazin muhabirleri salgının başından bu yana sokaklarda çalışmaya devam ediyor. Ünlü isimler bu süreçte çoğunlukla evlerinde olduğu için haber bulmak zorlaştı. Gece çalışan muhabirler, içerik yetersizliği sebebiyle gündüz haber aramaya devam ediyor. İnsan etkileşimi azaldığında evde sosyal medya üzerinden içerik üretiliyor. Muhabirler eskiden restoran ve gece kulüpleri önlerinde olurdu. Salgınla beraber önce marketlerin, sonra kuaförlerin önünde ünlüleri beklemeye başladılar. Ama değişim bununla sınırlı değil.

“Bebek’te bulunan bir şarküteri sahibi, ‘burada çekmenizi istemiyorum, şu dönemde yapılacak iş mi, başka iş yapın’ diye bizimle tartıştı.”

Salgın başladıktan sonra siz de eve kapandınız mı? Çalışma saatleriniz değişti mi?

Hüseyin Altun (Kanal D): Salgın başladığından beri sokaklardayız biz. Sadece sokağa çıkma yasaklarında çıkmıyoruz.

Akif Yaman (TV100): Salgın sürecinin başladığı günden bu yana çalışmaya devam ediyoruz fakat çalışma saatlerimizde esneklikler oldu.

Uğur Kotan (Beyaz TV): Salgın ilk Kıbrıs’ta görüldüğü zaman, yani Türkiye’de görülmesinden birkaç gün önce iş için Kıbrıs’taydım. Dönüşte 14 gün ev karantinası yaşadım. Sonrasında da aralıksız çalışmaya başladım. Yani çalışmaya zorunlu karantina dışında ara vermedim. Magazin olduğu için işimiz, sahada bitse de eve yansıyor. Biraz mesaisiz bir iş yaptığımız için saat veremiyorum.

Ali Keser (Posta): Aslında saatte bir değişim olmadı. Gece ve gündüz ayrımı vardı. Gece kulübü, restoran, bar gibi eğlence yerleri kapatılınca magazinin en zor işini yapan gece muhabirleri de gündüz çalışmak durumunda kaldı. Hâliyle gündüz sokaklarda daha kalabalığız. Eskiye göre çalışma saati olarak daha az çalışıyoruz ama evde mesai zorluyor. Çünkü sokakta haber bulamadığımız zamanlar evde sosyal medyadan haber üretiyoruz.

“İnsanlar bizi ünlülerin kapısında bekliyoruz zannedip tepki gösteriyor. Oysa Ozan Güven ve Cem Yılmaz’ın evinin bir arka sokağında en büyük magazin ofislerinden biri var.”

Magazin basını özel hayata müdahale ve mahremiyet noktasında sık sık eleştiriliyor. Gündeme gelen bazı magazin haberleri nedeniyle koronavirüs sürecinde de magazin muhabirleri ünlüleri rahatsız etmekle ve kişilerin haklarını ihlal etmekle suçlandı. Çalışma süreçlerinin olumsuz etkilendiğini söyleyen muhabirler, sosyal mesafeye dikkat etmek gerektiğinden haber üretmenin daha da zorlaştığını söylüyor.

Bu süreçte magazin haberi yapmaya çalışmanın zorlukları neler? Hangi koşullarda çalışıyorsunuz? Dışarıda neler gözlemliyorsunuz?

Hüseyin Altun (Kanal D): Eskiden restoran ve gece kulüpleri önlerinde beklenirdi. Şimdi market önlerinde bekliyoruz, alışveriş yapmaya gelirler belki diye. Kısacası daha da zorlaştı iş çekmemiz.

Akif Yaman (TV100): Süreç aslında çok zor geçti. Özellikle ilk başlarda magazin muhabirleri olarak bütün çalışmamız ünlüler üzerine olduğu için, onların dışarıya çıkmaması ile birlikte dışarıda haber bulma konusunda zorlandık. Şirket koşulları bakımından baktığınız zaman koşullarımız iyi ve her türlü önlemlerimizi alarak sokağa çıkıyorduk. 

“İki üç cenaze haberine gitmek zorunda kaldım. O acılı ortamlarda insanlardan uzakta durmak gerçekten çok zor oldu. Zamanla alıştım.”

Uğur Kotan (Beyaz TV): Haber yapmak aynı zamanda temasta bulunmak, iletişim ve etkileşim yapmak demek. Yani etkileşimin azalması tabii ki olumsuz etkiledi çalışma sürecimizi. Şu anda işler pek yoğun değil ancak bu da içerik üretimi konusunda bizleri zorluyor. Sosyal mesafeye dikkat etmeye çalışıyoruz ama bir ayda iki üç cenaze haberine gitmek zorunda kaldım. O acılı ortamlarda insanlardan uzakta durmak gerçekten çok zor oldu. Herkesin karantina sürecinde olduğu dönemlerde bizler de sağlık çalışanları gibi çalışmak zorunda kaldık. Bu durum başlarda beni psikolojik olarak biraz kötü etkiliyordu ancak zamanla alıştım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR  – BİR ‘ARAŞTIRMACI MAGAZİN GAZETECİLİĞİ’ DENEMESİ

Ali Keser (Posta): Artık magazin görüntüsü çekebileceğimiz kulüpler yok. Galalar, basın toplantıları, reklam lansmanları vs. Sadece sokak ve caddelerde yürümekte yasak yoktu. O yüzden ilk etaplarda sadece ünlü isimlerin daha yoğun oturduğu marketlere bakmaya başladık. Mesela Bebek’te bulunan bir şarküteri sahibi, “Burada çekmenizi istemiyorum, şu dönemde yapılacak iş mi, başka iş yapın!” diye bizimle tartıştı.

İnsanların yaptıkları işe bu kadar kolay karışılabilmesi çok kötü bir durum. Mesela Ozan Güven kapısının önünde çekildi diye çok tepki gösterildi. İnsanlar bizi ünlülerin kapısında bekliyoruz zannedip tepki gösteriyor. Ozan Güven ve Cem Yılmaz’ın evinin bir arka sokağında en büyük magazin ofislerinden biri var. Ofisten çıktığın anda karşında pijamalı köpek gezdiren Ozan Güven, sevgilisiyle aracından inen Cem Yılmaz görebiliyorsun. Birinin kapısında bekleyecek olsak bu kesinlikle Tarkan olurdu.

Virüse karşı tedbir alıyor musunuz? Kurumunuz bu konuda destek oldu mu? 

Hüseyin Altun (Kanal D): Virüs salgını ülkeye yayıldığından beri maske ve eldiven kullanmaya özen gösteriyoruz. Maske hep kullanıyoruz ama eldiven kullanmayan kişiler var hâlâ. Benim çalıştığım kurum maske verdi bize.

Akif Yaman (TV100): Çalıştığım kurum TV100 bu konuda en büyük desteği veren kurumlardan birisi. Dışarıdaki çalışma koşullarımızı en iyi şekilde tutmaya çalıştılar ve maske, eldiven, dezenfektan, kolonya verildi. Şirket giriş çıkışları esnetildi. Özellikle bu süreçte üzerimizde hiçbir baskı görmeden çalışıyoruz.

Uğur Kotan (Beyaz TV): Kurumlar kendi imkânları dâhilinde destek oluyor. Eldiven hiç takmadım, koruyucu olduğuna da inanmıyorum çünkü çok geçirgen bir yapısı var. Ancak maskem, kolonyam, dezenfektanım eksik olmuyor. Yanımda onlar için sırt çantası taşıyorum.

Ali Keser (Posta): Hepimiz maske kullanmaya dikkat ediyoruz. Mikrofon taşıyan muhabir arkadaşlar eldivene de özen gösteriyor. Ben Demirören Gazetecilik’te çalışıyorum. İlk günden itibaren tüm önlemler alındı. Ofiste çalışanlar evlerinden çalışmaya başladı. Bizlere de maske ve dezenfektan gönderildi. Ve gazeteye gitmemiz yasaklanarak tüm kurumun birbiriyle olan teması kesildi.

“İşimiz gerçekten çok zordu, daha da zorlaştı. Maske, gözlük ve şapka kombiniyle insanları tanımak çok kolay bir şey değil. Sokakta insan yokken, biz ünlü olanını arıyoruz.”

Magazin haberleri salgın sürecinde nasıl bir değişim gösterdi? Haber bulmakta zorlanıyor musunuz? 

Hüseyin Altun (Kanal D): Bütün sorular bile değişti. Artık evde karantina sürecinde neler yaptıklarını soruyoruz gördüklerimize. Aldıkları önlemler neler, onlardan bahsetmelerini istiyoruz. Haber bulmakta zorlanıyoruz tabii. Çünkü her yer kapalı.

Akif Yaman (TV100): Bu süreçte magazin değişti diyebiliriz. Kapalı olan mekânlar ile birlikte magazinde de yeni bir dönem başladı. Market dönemi… İnsanlar evlerinden sadece market ihtiyaçlarını karşılamak için çıktıklarında biz de marketlerde nöbet tutmaya başladık. Haber bulmakta zorlandık tabii ki çünkü dediğim gibi ilk günlerde sadece marketlerde insanları görebiliyorduk. İyiye gittiğimiz bu dönemde ise insanlar yürüyüş yapmaya, arabaları ile gezmeye başladı. Bu normalleşme süreci bizlere de biraz fayda sağladı.

Uğur Kotan (Beyaz TV): Haber bulmak zorlaşmadı ancak nitelikli haber bulmak zorlaştı. Şu anda sadece ünlülerin kendi istekleriyle verdikleri haberlere ulaşıp kullanabiliyoruz. Daha dolu dolu içerikler için haber takibi, dedikodu takibi, istihbarat gibi öğeler lazım. Şu an için bunlardan söz etmek biraz zor.

Ali Keser (Posta): Haberlerin ana maddesi koronavirüs oluyor. İnsanın gündelik hayatta her cümlesi korona olmuşken, ister istemez tüm röportajlarımız evdeki karantina süreci ve koronavirüsle ilgili oluyor. Bu şuna ne demiş, kim kiminle nerede tarzı magazin haberleri azaldı. “Markette görüntülendi,” “maskeyle önlem aldı,” “Kuaförler açıldığı anda soluğu kuaförde aldı” gibi haberlere evrildik. İşimiz gerçekten çok zordu, daha da zorlaştı. Maske gözlük ve şapka kombiniyle insanları tanımak çok kolay bir şey değil. Sokakta insan yokken, biz ünlü olanını arıyoruz.

“Eve gidince ailelerimiz var. Onlara bir şey olur diye korkuyoruz.”

İnsanlarda magazin haberlerine karşı ilgi kaybı oldu mu? 

Hüseyin Altun (Kanal D): Hâlâ sosyal medyada magazin haberi TT olabiliyor ama reytinglerde bir düşüş olduğu gözlemlendi.

Akif Yaman (TV100): Bence magazine ilgi hiçbir zaman azalmaz. Sadece gündemin yoğun olduğu dönemlerde arka planda gibi gözükür fakat her zaman kitlesi vardır ve geniş bir kitledir.

Uğur Kotan (Beyaz TV): İlgi kaybı olduğunu düşünmüyorum. Aksine herkes evde olduğu için TV’ler çok izleniyor. Ayrıca olumsuz haberlerden, virüs haberlerinden kaçanlar bize sığınıyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – YENİ MEDYADA MAGAZİN GAZETECİLİĞİ

Ali Keser (Posta): Bu ülkede ne zaman bir felaket olduysa magazin haberi “çarpı iki” yaptı. İnsanlar bu salgın döneminde, internet sitesi tıklanmalarında, YouTube ve Instagram izlenmelerinde iki kat fazla magazine yöneldi. Bizim insanımız magazini seviyor.

“Beni en çok şaşırtan kuaförler açılınca marketlerin boşalması oldu. Kuaför önlerindeki sıraları, parklarda oturup kuaför sırası bekleyen kadınları görünce aslında onların marketlerdeki kalabalık olduğunu anladım.”

Bu süreçte sokaklarda olup çalışmaya devam etmek size nasıl hissettiriyor? Diğer muhabir ve kameramanların psikolojisi hakkında gözlemleriniz neler?

Hüseyin Altun (Kanal D): Zor bir süreçten geçiyoruz ama gazeteci kimliğimizden dolayı savaş dahi olsa görevimizi yerine getirmemiz lazım. Bu süreç tabii ki herkes gibi bizim de psikolojimizi bozdu. Bir yere gidince “Acaba bize de bulaşır mı” sorusu bizde de var. Sonuçta eve gidince ailelerimiz var. Onlara bir şey olur diye korkuyoruz. Bazı sanatçılar ise görüntü vermemek için hep sağlık ve salgını bahane ederek bizi halkı karşı karşıya bırakıyorlar. Bu yüzden bu süreçte bazı kesimlerden tepkiler de alıyoruz.

Akif Yaman (TV100): Bu sorunun cevabını her muhabir ve kameraman farklı verebilir. Ben medya sektöründe çalışan birisi olarak tabii ki böyle kötü günler görmeyi hayal etmiyordum ama biliyorum ki, biz medya çalışanları her koşulda dışarıda olmak zorundayız. Bu sadece virüs değil; başka nedenler, başka zorluklar olsa bile vatandaşlarımıza, insanlarımıza haber götürmeliyiz. Bunu sadece bir magazin muhabiri olarak değil, bir muhabir olarak söylüyorum. Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte biz sokakta haber peşinde koşmaya devam ettik. Evet herkesin psikolojisi iyi değildi fakat aynı gemide olduğumuz ünlülerin, özellikle bazılarının bize biraz daha hoşgörüyle davranmalarını bekledik. Bazıları da aksine bu süreçte bize çok yardımcı oldu.

Bu konuyla alakalı en güzel örnek, İbrahim Selim’in programında sorulan “Zevk alarak magazin takip ediyor musun, yoksa hiç işim olmaz mı diyorsun” sorusuna Erkan Kolçak Köstendil’in verdiği cevaptır: “Vallahi hiç işim olmaz da demiyorum. Gizli zevk alarak da takip etmiyorum. Magazin ile hiç işim olmaz nasıl diyebiliriz ki? Diyemeyiz, imkânı yok. Çok fazla kültür sanat programı kalmadı. Esasında bizim filmlerimizin, oyunlarımızın galalarına gelenler aynı magazin muhabirleri. Bize oyunlarımız ile filmlerimiz ile sorular soran magazin muhabirleri ile iç içeyiz.”

“Salgının başlarında ilk kez İstanbul’u bu kadar sessiz ve kimsesiz gördük. İnanılmaz bir tecrübeydi.”

Uğur Kotan (Beyaz TV): Başlarda herkes evdeyken çalışmak biraz psikolojik baskı yaratıyordu ancak sonradan hareket imkanımızın olmasını avantaj olarak gördüm. Yeterince korunabildiğimiz sürece sokaklarda olmak, insanlara haber ulaştırmak oldukça keyif verici.

Ali Keser (Posta): Bizim açımızdan hiçbir şey değişmedi. İlk başlarda “bizim sokakta ne işimiz var” diye düşündük ama insanların habere ihtiyacı var ve biz bunu sağlıyoruz. Yani bize sokakta ihtiyaç var. Yapılması gereken de buydu. Salgının başlarında ilk kez İstanbul’u bu kadar sessiz ve kimsesiz gördük. İnanılmaz bir tecrübeydi. Hafta sonu sokağa çıkma yasağının ardından insanlar salgın bitmiş gibi caddelere akmaya başladı. İki ay marketler dolup taştı. Beni en çok şaşırtan kuaförler açılınca marketlerin boşalması oldu. Kuaför önlerindeki sıraları, parklarda oturup kuaför sırası bekleyenleri görünce aslında onların marketlerdeki kalabalık olduğunu anladım.

“Ünlü isimler” diye genelleme yapmıyorum ama onlar “magazinciler” diye yapıyor. Her insanın bir karakteri var. Benim için iş adamına iyi davranıp garsona kötü davranan insanın karakterinde bir sorun vardır. Bunu bir ünlü isim yapıyorsa diğerlerine mal edemem. Ama ünlüler tarafında bir genelleme var, birisi Elçin Sangu hakkında kötü bir haber yaptıysa “tüm magazinciler bu şekilde” diye hepimize ateş püskürüyor. Biz sevgilin bize kaba davranıyor diye sana tepki gösteriyor muyuz? “Başka iş bulun, bu iş yapılır mı” diyen [ünlüler] var. Ama [bu ünlülerden birinin] ilk çıktığı zamanlar Televole’de ağzında iple araç çektiği günlerini izledim. O zaman saygı duyuyordun bu mesleğe, şimdi şöhret oldun, ihtiyacın kalmadı.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – YASAKLI İSTANBUL’DA BİR GÜN

Alya Şahin

Marmara Üniversitesi Gazetecilik lisans ve yüksek lisans mezunu. 13 yıl boyunca muhabirlik, editörlük, koordinatörlük, radyo programcılığı, basın danışmanlığı, yayın yönetmenliği, sosyal medya danışmanlığı gibi medyanın farklı alanlarında çalıştı. Medya danışmanı ve serbest gazeteci olarak üretmeye devam ediyor.

Journo E-Bülten