Dosya

Medya okuryazarlığı: Eğitimde gazeteden yararlanan ilk ülkelerden biri Türkiye olmuştu

Bir öğretmen, medya okuryazarlığı kavramı dünyanın gündemine alınmadan on yıllar önce gazetelerin okullara girmesini sağlamıştı. “Ufku geniş, müfredata esir olmayan” öğretmenlerin yetiştirilmesi gerektiğini savunan Muvaffak Uyanık’ın çabalarıyla Türkiye’de ilk kez ilköğretimde gazetelerden yararlanılmaya başlamıştı. Uyanık’ın titiz araştırmalarının ardından 1933’te yayımladığı “Yeni Okulun Ders Vasıtalarından Gazete” adlı kitabın hikâyesi…

Medya okuryazarlığı; medya içeriklerini okuma, anlama, yorumlama, eleştirme ve üretme yeteneği olarak tanımlanıyor. Bu kavram, medyanın gücünün farkında olan ve bu gücü kullanarak manipüle edici ya da yanıltıcı bilgi akışına maruz kalmadan, sağlıklı ve doğru bilgi edinme yeteneğini kazanmak isteyen bireylerin, bu amaç doğrultusunda geliştirdikleri bir dizi beceri ve bilgiyi ifade ediyor. Medya içeriklerinin kaynaklarını, güvenilirliğini ve amaçlarını sorgulama, farklı medya türleri ve biçimleri arasındaki farklılıkları anlama, medya dilini ve sembollerini yorumlama, bilgiye erişim, bilgiyi filtreleme ve örgütleme, medya etiğini ve sorumluluklarını anlama gibi yetenekler bu beceriler arasında yer alıyor.

İnternet ve sosyal medya başta olmak üzere son dönemde iletişim teknolojilerini dönüştüren yenilikler, dezenformasyon gibi sorunları da derinleştirdi. Bu nedenle vatandaşların medya okuryazarı olması gerektiği vurgusunu sık duyar olduk. Özellikle çocuklarda medya okuryazarlığının, demokratik toplumun geleceği açısından önem taşıdığı belirtiliyor.

Medya okuryazarlığına dair ilk sistematik tanımlamayı 1978 yılında Fin araştırmacı Sirkka Minkkinen’in yaptığını, medya okuryazarlığının Danimarka, Finlandiya, İsveç ve Norveç’te 1970’lerde müfredata, 2000’lerde ise Avrupa Birliği’nin gündemine girdiğini hesaba katarsak öğretmen Muvaffak Uyanık’ın “Yeni Okulun Ders Vasıtalarından Gazete” isimli kitabının ne kadar kaydadeğer olduğu anlaşılabilir.

Türkiye’deki medya okuryazarlığı hareketini Cumhuriyet’in 10. yılında başlatan ilkokul öğretmeni Uyanık, bu iş için titiz bir araştırmaya imza atmıştı. Gazeteleri biçimsel ve içerik bakımından incelemiş, yurt dışındaki yayınları takip etmiş, öğrencilerin gazete okuma alışkanlığı üzerine bir anket yapmış, gazetenin ilk ve orta öğretimde nasıl kullanılabileceğine ilişkin kapsamlı bir çalışma yürütmüştü.

“Yavrum, okuduğunuzu anlamadan geçmeyin”

İlköğretim müfettişi Emin Soysal, 1930’lu yıllarda büyük bir şehirde, kontrolden uzak bir okulu ziyaret eder. Üçüncü sınıflardan birine giren Soysal’a okulun başöğretmeni şöyle der: “Bu sınıf mektebin en iyi sınıfıdır. Şimdi kıraat (okuma) dersleri var, iyi oldu.” Müfettiş sınıfa girdiğinde çocukların gazete ve dergi okuduklarını, İstanbul’da çıkan her gazetenin sınıfta bulunduğunu görür. Öğretmen de müfettişe “Şimdi gazetelerden istifade ediyoruz, herkesi serbest bıraktım, elindeki gazeteyi sessizce mütalaa edecek” diyerek açıklama yapar.

Müfettiş Soysal, bir öğrencinin gazetede Yunanistan Başbakanı Eleftherios Kyriakos Venizelos’a ait bir makaleyi okuduğunu görür. Venizelos’un makalesini öğrenciye sesli olarak okutan müfettiş, yazıda geçen bazı kelimeleri öğrenciye sorar. Soysal, “Çocuğum Venizelos nedir” diye sorunca çocuk “Şehirdir efendim” cevabını verir. Müfettiş daha sonra çocuğa “Peki Paris deyince ne anlıyorsun” sorusunu yöneltir. Çocuk, Soysal’ın bu sorusunu “O da bir adamdır efendim” diye yanıtlar. Öğretmen bu durum karşısında “Yavrum, okuduğunuzu anlamadan geçmeyin, anlamaya çalışın” diye tepki gösterir.

Kitle iletişimi sorgulayan bir öncül: Muvaffak Uyanık

Yukarıdaki anekdot, Uyanık’ın 1932-1933 eğitim öğretim yılında yazdığı kitabında yer alıyor. “Yeni Okulun Ders Vasıtalarından Gazete,” Kültür Bakanlığı Yayın Direktörlüğü’nün 82/ 104340 sayılı ve 25/11/1936 tarihli emriyle 1937 yılında 7.000 adet basılıyor. İstanbul Devlet Basımevi’nden çıkan kitap, ilkokul öğretmenleri için bir rehber olarak yayımlanıyor. Bu kitap, Türkiye’de bir ilkokul öğretmeninin medya okuryazarlığını ele aldığı ilk çalışma. Kitap, 2007 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin 40. kuruluş yıldönümü vesilesiyle ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) desteğiyle yeniden okuyucuya sunuldu.

Gazi İletişim’in o dönemki dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar, kitabın yeni baskısına yazdığı önsözde Uyanık’ı kitle iletişim araçlarını sorgulamanın “öncülü” olarak tanımlıyor. Fakültenin kitabı yeniden bastığı tarihte Gazetecilik bölüm başkanı olan Prof. Dr. Nilgün Gürkan Pazarcı ise sunuş yazısında, eserin Türkiye’de medya okuryazarlığına dair “geçmişten bugüne izlenen çizgide aydınlatıcı olacak bir çaba” olduğunu belirtiyor. Prof. Pazarcı, medya okuryazarlığına dair ilk sistematik tanımlamayı araştırmacı Sirkka Minkkinen’in 1978’de yaptığını hatırlatarak “Bu tarih bize Muvaffak Uyanık’ın 1937 yılında yaptığı çalışmayı konumlandırmamızı, bir başka ifadeyle [onun] hakkını vermemizi de sağlayacaktır” diyor.

Bir terbiye ve tedris vasıtası: Gazete

Uyanık, kitabı yazmak için 2 yıl boyunca düzenli olarak gazete okuyup kupür biriktiriyor. 4 Kasım 1933 tarihinde yazdığı önsözde, kitabın bazı bölümleri için İstanbul Üsküdar’da 3 görüşme yaptığını, gözlemlerinin özellikle bu bölgedeki okulları ilgilendirdiğini ancak gazeteden yararlanmak isteyen öğretmenlerin ve “yeni mektebin” gazeteleri araştırmak ve yeni araçlar bulmak zorunda olduğunu belirtiyor. 

Uyanık, İstanbul’da (Fatih, Üsküdar ve 44. Mektep’te) ve İzmir’de bazı okullarda gazeteden “bir terbiye ve tedris vasıtası” olarak faydalanıldığını aktarıyor. Gazetenin öğretimde bir ders aracı olarak kullanılmasının yanı sıra ondan nasıl faydalanılacağını da önemseyen Uyanık, bunu şöyle ifade ediyor:

  • Her vasıta gibi gazetenin de kullanılmasını bilmek lazımdır. Gazete gibi, her seviyede insana bir irfan vasıtası olmak kıymetinde olan bir fikir mahsulünü mektepte kullanırken, onun istimaline ait bütün teferruatı esaslı olarak kavramış olmak icap eder. Bu lüzumu hissetmemiş, bu bilginin iktisabı için çalışmamış olanlar, gazeteyi bir ders vasıtası olarak kullanmağa kalkarlarsa, yapacakları iş bir gösteriş mahiyetinde kalacaktır.

Öğretimde gazeteden yararlanmak isteyenler için bir rehber

Uyanık, öğrencilerin kişisel etkinliklerine olanak tanıyan, “öğretme aracı” değil “öğrenme aracı” niteliği taşıyan, kolay ve ucuz temin edilebilen araçların seçilmesi gerektiğini düşünüyor. O güne dek derslerde kullanılmayan ve önemsenmeyen ucuz materyallerin öğretmen ve öğrenciler açısından ‘en işe yarayan vasıtalar’dan gazeteyi kitabında ele alıyor.

Uyanık, kitabın öğretimde gazeteden yararlanmak isteyenler için “bir rehber olma iddiası” taşıdığını belirtiyor. Okuldaki günlük sıkıntıların ihmal edildiğini düşünen Uyanık, deneyimsiz öğretmenlerin rehber sorunu olduğunu şu sözlerle dile getiriyor:

  • Esasta hepimiz az çok müşterekiz. Fakat teferruata, işin tekniğine girince acemi muallimler rehbersizlikten yapacakları işin vazih olmamasından yılıyorlar… Biz bütün bu işlerin tekniğini izah etmekle bu tereddüt ve ayrılıklara veçhe vermek istiyoruz.

“Zararlı bir gazetecilik nev’i doğdu”

6 bölümden oluşan kitabının ilk bölümünde Uyanık, gazeteyi “Bir Terbiye ve İnkılâp Organı Olarak Gazete” ve “Gazete ve Mektep” başlıklarında irdeliyor.

Uyanık, Cumhuriyet’in 10. yılından itibaren Türk gazeteciliğinin ilerlediğini, örgütlenme ve sermaye bakımından yabancı gazetelerle karşılaştırılamasalar bile bazı gazetelerin maddi ve manevi açıdan tatmin edici bir nitelikte olduğunu belirtiyor.

Ankara’da 25 Mayıs 1935 tarihinde ilk kez toplanan Basın Kongresi’ne kadar gazetelerin halkı devrimlere ısındırmaya çalıştığını düşünen Uyanık’a bakılırsa, Kongre ile gazeteler “daha şuurlu çalışmağa imkân hazırlamış ve Türk gazeteciliği bu tarihten itibaren tam bir kültür müessesesi olmak şerefini kazanmış.”

Mevcut gazeteciliğin “terbiye ve inkılâp organı” rolünü güçlendirmek ve etkisini artırmak gerektiğini düşünen Uyanık, bu nedenle okuma-yazma oranını artırma, düzenli gazete okuma alışkanlığı kazandırma ve ülkenin dört bir yanına gazete dağıtım konusunda çalışma yapılması gerektiğini vurguluyor.

Öte yandan Uyanık, gazetelerde halkın ilgisini çeken yazıların yer almasıyla zararlı bir gazetecilik türü doğduğuna şöyle dikkat çekiyor:

  • Bir kısım gazeteler, halkın sergüzeşt ve heyecan arzularını kamçılıyacak yazılarla sürümlerini artırdıkça, zararlı bir gazetecilik nev’i doğdu. Heyecanlı bir vak’a olmasa bile icat edildi; korkunç haberler uyduruldu. Bu gazeteler için bir zelzele, bir yangın, aile faciaları, kazalar, harp… İlâh. Piyasaya sürülecek birer ticaret metaı gibidir. Bu felâketleri âdeta beklerler. Durgun ayların zararları, şahısları teşhir etmek, aile sırlarını ortaya koymak, iskandeller yaratmak suretiyle telâfi edilir. Bunlar şüphesiz, az çok birer ticaret müessesesidirler.

Öğretmen Uyanık, gazetenin kamuoyunun bir ifade aracı ve propaganda ögesi olma rollerinin çabuk fark edildiğini, siyasi parti ve kişilerin kamuoyu oluşturmak için gazeteden yararlandığını bildiriyor. Gazetenin biri etken, diğeri edilgen olmak üzere iki rolü olduğunu şu sözlerle ifade ediyor:

  • Gazete, efkârı umumiyenin bir ifade vasıtası olarak, halkın arzularını, hadiseler karşısındaki hükümlerini belirtir. Bu işte, milyonlarca insanın bir ağızdan bağırması gibi bir azamet vardır. Gazetenin buradaki vazifesi efkârı umumiye hazırlamak değil, onun duyuşunu, hükümlerini bariz bir şekilde ifade etmektir.
  • Efkârı umumiyenin her zaman hakikati görebileceği ve gazetenin böyle yalnız pasif bir rolü olması icap ettiği iddia edilemez. Hayat şartları gün geçtikçe değişiyor. Ulusu teşkil eden fertlere, her zamandan ziyade müşterek hareket etmelerini emreden bir devir içinde yaşıyoruz. İşte bu cihetten, birçok memleketlerde, halkın yetişmesi üzerine müessir olan bütün amiller (Gazete, tiyatro, filim. ilâh) müşterek maksadın kestirme bir yoldan temini için, organize edilmiş bulunmaktadır.

“Halkın gözü, halkın kulağı ve halkın dili”

Uyanık, gazetenin Birinci Dünya Savaşı sırasında ve özellikle savaştan sonra halkı eğiten bir araç olduğunu, bu tür olayların gazeteyi okula tekrar soktuğunu belirtiyor:

  • Gazete bugün halkın telâkkilerini değiştiriyor, düşünüş tarzlarını terbiye ediyor. İnkılâp işinde en işe yarıyan, halkın itimadını kazanmış iyi gazetelerin yazılarıdır. Böyle bir gazete cemaatin ihtiyaçlarını görür, dinler, hüküm verir ve ifade eder. Bu işi yapan gazeteler hakikaten: “Halkın gözü, halkın kulağı ve dili” gibidir.

Cumhuriyet devrimlerine ilişkin halkta kanaat oluşturmak gerektiğini, sinema ve radyonun o yıllarda “terbiye ve inkılâp vasıtası” olarak kullanılmadığını “Sinema ve radyonun henüz bir terbiye ve inkılâp vasıtası olarak istifade edilmediği bir memlekette gazetenin, yeni rejimin prensiplerini yaymak, halkın hislerini terbiye etmek ve inkılâp hareketlerinin propagandasını yapmakta, büyük yardımı olacaktır” ifadeleriyle aktarıyor.

“Gazetenin halk terbiyesinde oynadığı roller”

Muvaffak Uyanık, Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinin 3 Haziran 1934 tarihli nüshasında eğitimci Hilmi A. Malik’in konuyla ilgili altı İstanbul gazetesini 4 ay boyunca inceleyerek kaleme aldığı “Gazetenin halk terbiyesinde oynadığı roller” başlığında bir yazısının yayımlandığını, o güne dek bu konu üzerinde durulmadığını anlatıyor. Malik’in yazısının gazetelerin halkın eğitimine ve devrim konularına az önem verdiğini kanıtladığını, halkın eğitimindeki rolünü görünür kıldığını söylüyor ve ekliyor:

  • Gazeteler, inkılâp meselelerini kollamak mecburiyetindedirler. İyi bir gazete günün meselelerinden kuvvet alır. Gazetelerde neşredilen resimlerin, birçok kısa haberlerin, halkın terbiyesi üzerinde müessir olmadığı da iddia olunamaz. Bu resimler ve kısa haberler de hesaba katılmalıdır.

Basın özgürlüğü ve medya okuryazarlığı ilişkisi

Uyanık, basın özgürlüğü ile bugünkü kullanımıyla medya okuryazarlığı arasında bir ilişki kuruyor. Basın özgürlüğünün faydaları olduğu gibi zararlarının da olduğunu düşünüyor. Bu özgürlüğün zararlarına karşı gençliği ve halkı okuryazar olarak yetiştirmeyi çare olarak gördüğünü “Bu itiyadı vermek, okuyucudan bilhâssa, her basılmış şeye yalnız bir göz gezdirmek huyunu silmek, mektebin vazifesi değil midir” diyerek belirtiyor.

Uyanık, o yıllarda gazetenin çocuklar için bir ihtiyaç ve çocukların düzenli gazete okuma alışkanlığının olmadığını kayda geçiriyor. Çocukların gazetelerde adli olaylarla macera hikâyelerine ilgi gösterdiklerini aktarıyor. Çocukların ilgi gösterdiği bu konuları da gazetenin olumsuz etkilerinden biri sayıyor. Tüm bunlara rağmen gazete okumanın faydalarını “Gazete bizim mektebî malûmatımızı tazeler, itmam eder, yazı lisânı ile temasımızı temin eder, okuma melekemizi artırır. Bugünün münevver adamını gazetesiz düşünmek mümkün değildir” diye açıklıyor.

“Çocukları gazete okumaktan menetmek mümkün müdür”

“Gazeteye karşı dünün mektepçiliği” başlıklı bir alt bölümde Uyanık, geçmişte hem lisede hem de üniversitede ders kitapları dışındaki tüm yayınlara dönük olumsuz yaklaşıma “… talebenin ahlâkını bozacak, mektebin, sınıfın inzibatını ihlâl edecek, hocalarına iş çıkaracak korkusu ile, tehlikeli bir serseriye karşı gider gibi takip etmiş, bu yüzden çok iyi kitaplar yırtılmış, okuma meraklısı çok çocuğun hevesi kırılmıştır” ifadeleriyle değiniyor.

Uyanık, kitabı yazdığı dönemde de bazı eğitimcilerde bu yaklaşımın geçerli olduğunu, bu eğitimcilerin gazeteyi eğitimde bir araç olarak kullanmayı tartışma konusu bile yapmayacağını bildiriyor. O dönemde çocuklara gazeteyi yasaklama tartışmasının olduğunu, bu tartışmanın sonuçsuz kaldığını belirtiyor.

Gazeteyi yasaklamak gerektiğini savunanların da bunun mümkün olmadığını ve gidişatın gazeteyle öğretime doğru olduğunu kabul etmek zorunda kalacakları değerlendirmesini yapıyor Uyanık. Çocuklara gazete okumayı yasaklamak yerine iyi bir gazete okuyucusu olarak yetiştirmenin önemini “Böyle bir fikrî yasak hem yanlıştır hem de terbiyevî değildir. Biz çocuklarımızı her tehlikeden korumaktan ziyade, her vaziyette kendisini müdâfaaya kabiliyetli yetiştirmek iddiasındayız” sözleriyle vurguluyor.

Yeni okulun “mektep için değil, hayat için yetiştiriyoruz” ilkesiyle hareket etmesi için “medeniyetin ciddi bir unsuru hâline gelmiş” diye tanımladığı basının yardımına başvurması ve onun faydalarını öğretimde kullanmak gerektiğinin altını çiziyor Uyanık.

“Bugünün muallimi yevmî bir gazete muhakkak okumalı”

Muvaffak Uyanık, kitapta okullarda gazeteden yararlanmanın tarihinden de bahsediyor. Almanya’da 1773 tarihini taşıyan Saksonya Maarif Nizamnâmesi’nde gazete ve dergilerin kullanımının öğretileceğinin yazdığını, İngiltere’de gazetenin uzun zamandır derslerde kullanıldığını ve öğrencilere gazetenin nasıl okunacağının öğretildiğini bildiriyor. Danimarka’da gazete okumanın ayrı bir ders olarak verildiğini, bu konuya Danimarka gibi önem vermek gerektiğini düşünüyor.

Uyanık, Türkiye coğrafyasında ise 19. yüzyılda bazı okullarda gazetenin kullanıldığını, buna dair inceleme yapılmadığı için gazetenin okullarda nasıl ve ne şekilde kullanıldığını bilmediğini aktarıyor. Uyanık’a göre, gazeteciliğin Türkiye’de yeni olmasının da bu durumda payı var. Gazetenin okullarda kullanımın kalkmasının nedenleri arasında ise her dersin ayrı bir kitabının olmasını ve her gazetenin bir siyasi partinin propagandasını yapmasını gösteriyor.

Diğer taraftan, İstanbul’da son yıllarda bazı ileri görüşlü öğretmenlerin gazeteden faydalandığını bildiriyor. Öğretmenlerin gazeteye ilgilerinin genel olmadığını belirterek, öğretmenlerin kişisel girişimleriyle bu ilginin sürdüğünü aktarıyor. “Gençliği hazırlayacak olan muallim” diye tanımlayarak görevlerinin önemine dikkat çektiği öğretmenlerin ülkede ve dünyada yaşananları takip etmesi gerektiğini düşünüyor.

Uyanık, gazetenin öğretmenlere rehberlik ettiğini iddia ediyor. Öğretmenlerin sahip olması gereken nitelikleri (ufku geniş, müfredata esir olmayan vb.) sıralarken “Böyle bir muallime devrin arzu ve ihtiyaçlarını gösterecek, memleket işleri ile daimî temasında rehber olacak gazetedir. Bugünün muallimi yevmî bir gazete muhakkak okumalı ve bunu iyi okumalıdır” diyor.

“Gazeteden istifade fikri nereden geldi”

Okullarda gazeteden nasıl yararlanılacağını ele almak isteyen öğretmenler için bazı sorulara yanıt bulmak gerektiğine işaret eden Uyanık’ın ortaya attığı 12 soru arasında “Gazeteden istifade fikri nereden geldi,” “Çocuklar gazeteden istifade fikrini nasıl karşıladılar,” “Sırf gazete parçalarına müstenit bir ders verilmiş midir” gibi sorular var.

Uyanık, mesleki dergileri olmayan öğretmenlerin gazetelerdeki eğitim ve öğretimle ilgili yazılar ile haftalık öğretmen sayfası olan gazetelerden faydalanabileceklerinden söz ediyor. Öğretmenlerin ayrıca gazetelerdeki faydalı bilgilere Yurt Bilgisi ve Hayat Bilgisi derslerinde “birer müracaat kitabı” olarak başvurabileceklerini belirtiyor.

Kitapta kendi deneyim ve gözlemleri dışında birçok anket ve veriden de yararlanan Uyanık’ın yararlandığı anketler arasında Alman Gazetecilik Enstitüsü’nün yaptığı anket de bulunuyor. Almanya’da 1.678 öğrenci arasında yapılan söz konusu ankete göre, 12 ile 15 yaş arasındaki çocukların yalnızca 39’unun gazete okumadığını kaydediyor.

Uyanık, Türkiye’de öğrencilerin gazete okuma oranını ve okumayı tercih ettikleri konuları inceleme gereğini “Her muallimin, gazeteyi bir terbiye ve tedris vasıtası olarak kullanmadan evvel talebesinin hangi yazılara alâka duyduğunu tespit etmesi lâzımdır” diyerek vurguluyor. Bu amaçla 1933-1934 ders yılında Ankara’da 7 okulda üçüncü, dördüncü ve beşinci sınıfta okuyan öğrenciler arasında bir anket düzenliyor. Ankara’da Necatibey Mektebi, Kurtuluş Mektebi’nin de aralarında bulunduğu yedi ilkokulun katılımıyla yapılan anketi ve sonuçlarını kitabının ikinci bölümünde ele alıyor. Anketten önce yapılan hazırlıkları, anketin nasıl yapıldığını ve anketin değerlendirme yöntemini de ayrıntılı olarak anlatıyor.

Öğretimde gazeteden yararlanmak için öğrencilerin gazete okuma oranını ve hangi yazıları okuduğunu öğrenmek hedefiyle 778’i oğlan, 585’i kız olmak üzere 1.363 öğrenci arasında yapılan ankette öğrencilere “Gazete okuyor musunuz?” ve “Gazete okuyorsanız en ziyâde hangi yazıları okuyorsunuz?” soruları yöneltiliyor.

Kitaptan üç kesit

Kitabında anket verileri üzerinde detaylı bir biçimde duran Uyanık, ankete katılan öğrencilerin düzeylerinin farklı olduğunu gözlemliyor. 3 sınıftan oluşan Kurtuluş Okulu’nda ankete 44 öğrencinin katıldığını, bu öğrencilerden 38’inin gazete okuduğunu, 6’sının gazete okumadığını aktarıyor. Mimar Kemal Okulu’nda ise üçüncü sınıfta ankete 67 öğrencinin katıldığını, yalnızca bir öğrencinin gazete okumadığını bildiriyor. Ankete katılan tüm ilkokullarda 675 oğlan öğrenci ile 525 kız öğrencinin gazete okuduğunu, 100 erkek öğrenci ile 55 kız öğrencinin ise gazete okumadığını kaleme alıyor.

“Gazete okuyanlara nazaran, okumayanların nispeti % 11,5’a yakındır. Kızlarda gazete okumayanların nispeti % 9, erkeklerde % 12,5’tur.” diye yazan Uyanık, Berlin’de yapılan anketle Ankara’daki anketi karşılaştırıyor. Berlin’de 1.678 öğrenciden sadece 25’inin gazete okumadığını, gazete okumayan öğrencilerin oranının % 1,5’a yakın olduğunu hatırlatıyor. “Nispetler arasındaki bu mühim fark iki millet arasındaki iktisadi ve içtimai ayrılıktan doğmaktadır” değerlendirmesini yapıyor. Anket sonucunun Berlin’deki ile benzer olduğunu, çocukların cinayet haberleri ile macera öykülerini okumayı tercih ettiğini söylüyor.

O dönemdeki ilkokul öğrencilerinin geçmişe kıyasla daha fazla okuduğunu, çocukların önemli bir bölümünün derslere ilişkin yazıları okuduklarını söylediğini ve öğrencilerin çocuk sayfalarına önemli ölçüde ilgi gösterdiklerini dile getiriyor. Uyanık, “Fakat uluorta her şeyi okuması fayda yerine zarar verecektir. Bu menedilmeyeceğine göre daha başka tedbirler almak icap eder” diyerek medya okuryazarlığına dikkat çekiyor.

“Gazetenin yurt bilgisi dersinde kullanılması itinayı emreder”

“Tedrisatta Gazeteden İstifade” başlıklı üçüncü bölümde Uyanık, öğretmenlerin müfredata bağlı öğretim yöntemine rağmen gazeteden yararlanabileceğini vurguluyor. Öğrencilere çeşitli konularda verecekleri incelemeler için gazetelerden yararlanabileceklerini söylüyor. İnceleme görevlerinin öğrencileri kendilerini ifade etmeye alıştıracağını ve gazetelerden toplanan bilgi ve istatistiklerle kroki, grafik vb. hazırlayabileceklerini örnekliyor.

Özellikle coğrafya dersinde gazetenin kapsamlı bir kullanma olanağı olduğunu, bu olanağın geçmişte Maârif-i Umûmiye Nezâreti’nin 1911/1912’de yayınladığı coğrafyanın usulü tedrisi ile ilgili kitapta süreli yayınlardan faydalanmanın önerildiğine değiniyor.

Uyanık, gazetenin Yurt Bilgisi dersinde öğrencilere faydasının öğretmenin beceri ve deneyimiyle orantılı olduğunu belirtiyor. Bu derste gazetenin kullanılmasını eleştirenler olduğunu aktararak, Almanya’da ortaokul ve liselerde siyasi içerikli makalelerin de derslerde kullanıldığına işaret ediyor. “Gazetenin yurt bilgisi dersinde kullanılması itinayı emreder. Bu yüzden itirazlara da meydan verebilir (Mektebe siyaset girmemeli, talebeyi siyaset ile meşgûl etmemeli) sözleri şüphesiz ki doğrudur. Bizim isteğimiz, memleket çocuklarını birbirine düşürecek bir siyaset yapmak değildir” ifadelerini kullanıyor.

Ekonomi haberleriyle veri okuryazarlığı da öğretildi

“Mekteplerimizde Gazeteden Nasıl İstifade Olunuyor” başlığını taşıyan son bölümde ise Uyanık, meslektaşı Mehmet Rauf İnan’ın kitaba katkıda bulunduğunu aktarıyor. Eskişehir ve Ankara Hasanoğlan’daki Köy Enstitüleri’nde müdürlük yapan eğitimci M. Rauf İnan, bu bölümde gazete yardımıyla çeşitli konuların öğretmenlerce nasıl işleneceğini irdeliyor.

İnan, 1931-1932 ders yılında İstanbul’un Fatih bölgesinde derslerde gazetelerden faydalanmak için bulundukları bazı girişim ve edindikleri tecrübeleri aktarıyor. Gazetelerden hangi konularda ve hangi derslerde yararlandıklarına dair birçok örnek veriyor: Çin-Japon Savaşı, Almanya ve İtalya gibi.

İnan’ın verdiği örneklerden beşinci sınıflarda Almanya ve İtalya ile ilgili gazetelerden nasıl faydalandıklarına bir göz atalım.

“10 Ocak 1932 tarihinde beşinci sınıfta” diye not düşülen söz konusu örneğe göre; bir öğretmen beşinci sınıfın hesap dersinde konu öğrencilerin ilgisini çekmeyince gazete kupürlerinden yararlanarak bir etkinlik yapar. 1931’den kalma bir gazete kupüründeki Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ile olan ithâlât ve ihrâcât verilerini incelemeyi öğrencilerine önerir. Öğrenciler verileri incelerken öğretmenleri kendilerine soru sormadan yeni sorular ileri sürer, öğretmenlerinin yönlendirmesine gerek görmeden verilerdeki yanlışları düzeltir. Böylece öğretmen öğrencilerin derse katılımı sırasında hangi öğrencilerin düzenli olarak gazete okuduğunu anlar.

Türkiye’de medya okuryazarlığı ne durumda?

Öğrencilerin konuyla ilgili yeni soruları, yeni araştırmalara da kaynaklık eder. 3 öğrenci İstanbul’daki Alman bankalarına giderek ithâlât ve ihrâcât istatistiklerini öğrenme görevini üstlenir. Öğrenciler bankalara gittiklerinde bankalar, öğrencilerin sorularını iyi cevaplayamayacakları gerekçesiyle öğrencileri ticaret odasına yönlendirir. Öğrenciler de İstanbul Ticaret Odası’na bir mektup yazarak konuyla ilgili bilgi talep ederler. Bir tür muhabirlik faaliyeti yapan öğrencilerin bu deneyimi diğer öğrencilerin de ilgisini çeker. Bu konu, sınıfta 2 hafta boyunca işlenir. Coğrafya ve hesap dersi bu şekilde bir arada yürütülür. Çalışmada Cumhuriyet gazetesinin haftalık ekonomi sayfasından ve diğer gazetelerde yer alan istatistiklerden de faydalanılır.

Öğretmen, öğrencilerin artık siyasi haberlerle ilgilenmeye başladığını “Siyasi havadisler çocukları alâkadar etmeğe başladı ki bu coğrafya müktesebatını temin için çocukların içlerinden gelen pek tesirli bir teşvik oluyordu” diye ifade eder.

Medya okuryazarlığı eğitimi günümüzde 90 yıl öncesinden daha hayati olmasına rağmen Türkiye’de hâlâ ilk ve orta öğretimde, iletişim ve eğitim fakültelerinde zorunlu ders olarak okutulmuyor. Medya okuryazarlığı yalnızca orta öğretimde yedinci ve sekizinci sınıflarda seçmeli ders, bazı yükseköğretim kurumlarında ise seçmeli ve zorunlu ders olarak veriliyor.

Öte yandan Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile RTÜK’ün iş birliğinde tüm eğitim kademelerinde öğrenim gören öğrencilere yönelik “Medya Okuryazarlığı İş Birliği Protokolü” 30 Mayıs 2022 tarihinde imzalandı. Medya okuryazarlığı bilincini geliştirme hedefiyle imzalanan protokolle, MEB’e bağlı kurumlarda eğitim alan öğrenci/kursiyer, öğretmen, yönetici ve velilere yönelik medya okuryazarlığı gibi alanlarda seminer, çalıştay vb. düzenlenmesi, öğretim programı ve öğretim materyalleri geliştirilmesi gibi çalışmalar yapmak amaçlanıyor.

Muvaffak Uyanık kimdir?

Muvaffak Uyanık, 1905 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Sultanisi’ni bitirdi. İstanbul Öğretmen Okulu’ndan 1925’te mezun oldu. Bakanlık, “toplu öğretim” konusunu incelemek ve pedagoji öğrenimi yapmak üzere 1928’de Uyanık’ı Viyana’ya gönderdi. İlköğretim müfettişliği ve eğitim yöneticiliği görevlerinde bulundu. Gazi Eğitim Enstitüsü öğretmenliğine 1950’de atandı. İstanbul Eğitim Enstitüsü’nde Pedagoji bölümü açılınca burada görev aldı.

Uyanık 1950’li yıllarda Pedagoji bölümüne konulan “İlkokul Programının Esas­ları” isimli bir dersi okuttu. Bu derste, ilköğretim zorunluluğunun 1824 yılından beri geçirdiği değişiklikler, “Toplu Öğretim” fikrinin gelişimi, çeşitli ilkokul programlarının incelenmesi gibi konular üzerinde durdu. 1948 tarihli İlkokul Programı’nı ha­zırlayanlar arasında yer aldı. Daha sonra Pedagoji Bölümü başkanlığı yaptı. Birçok federasyonda yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nde müdür yardımcılığı görevini üstlendi.

1975 yılında yaşama gözlerini yuman Uyanık, Türkiye’de dağcılığın yayılması için de çaba göstermiş ve “Dağlarımız” adlı bir kitap yayımlamıştı.

Yeni Okulun Ders Vasıtalarından Gazete-Uyanık, Muvaffak 1937, İstanbul Devlet Basımevi, Kültür Bakanlığı İlkokul Öğretmen Kılavuzları No:3, Birinci Baskı.

Yeni Okulun Ders Vasıtalarından Gazete-Uyanık, Muvaffak 2007, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Kırkıncı Yıl Kitaplığı No:3, İkinci Baskı.

https://www.meb.gov.tr/rtuk-ile-medya-okuryazarligi-is-birligi-protokolu-imzalandi/haber/26436/tr

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/442794

Muvaffak Uyanık kimdir? Hayatı ve eserleri hakkında bilgi

[/mks_accordion_item] [/mks_accordion]

Gazetecilikte ilk doktora tezi: Ahmet Emin Yalman, Columbia Üniversitesi’nde yazmıştı

Ebru Apalak

Ankara Üniversitesi İLEF Gazetecilik 2015 mezunu. Muhabirliğe Görünüm Gazetesi’nde başladı. Gazete Rüzgârlı’da muhabirlik yaptı. İkinci Yüzyıl Gazetesi’nde görsel iletişim tasarımcı, Fizik Mühendisleri Odası’nda (FMO) yayın sorumlusu ve sosyal medya yöneticisi olarak çalıştı. FMO’nun 50. Yıl Andacı'nı hazırladı.

Journo E-Bülten