Aralarında gazetecilerin de olduğu 8 podcast üreticisiyle, Yeni Medya yayıncılığının bu alanında dikkat edilmesi gerekenleri konuştuk. Verdikleri tavsiyelerin ortaklaştığı nokta şu oldu: Dinleyicinin sesine kulak verin, düzenli olarak üretin ve her zaman samimi olun.
Nilay Örnek: Bilgi, duygu ve ses kalitesi
Farklı alanlardan uzmanlarla ilham verici söyleşilere yer veren Nasıl Olunur’un yapımcısı ve sunucusu Nilay Örnek; kendi dinleyici kitlesinin, içeriklerine karşı çok ilgili olduğunu ve yayınlarına fayda sağlayan yorumlar yaptığını söylüyor. “Dinleyicilerimle gurur duyuyorum” diyen Örnek, “insanlara hem bilgi veren, hem rahatlatan, hem güldüren, özenilerek yapılmış, ses kalitesi iyi” 20-25 dakikalık podcast yayınlarının en çok ilgiyi çeken bölümler olduğunu belirtiyor. Yeni bir dinleyici kitlesi edinip onu büyütmenin zorluğunu vurgulayan Nilay Örnek, programının kırılma anlarını ise şöyle anlatıyor:
- Pandemi dönemi Türkiye’de podcast için bir kırılma noktasıdır herhalde. Benim içinse bazı çok ana akım ama çok da röportaj vermeyen şöhretlerin konuk olup uzun uzun kendisini anlatması ya da hemen hemen hiç tanınmayan insanların müthiş birer anlatıcı olarak karşımıza çıkması bölümlerin yayılmasını hızlandırıyor ve yeni dinleyiciler kazandırıyor diye düşünüyorum.
- Ben konukları ayırmak istemem ama Cem Yılmaz mesela bence bir kırılma noktası olmuştur ya da bir dilbilimci, Gülşat Aygen. Son dönemde de -bence kadınların çok ihtiyacı varmış- menopoz konuştuğumuz Dr. Banu Çiftçi ile olan yayın ya da 19 Mart süreciyle değişen hayatımızda Mahir Polat bölümleri tekrar tekrar dinlenen ve tavsiye edilen bölümlerdir mesela.
Kaan Kural: Geri dönüşler yol gösterici oluyor
Potacast’ten Kaan Kural, dinleyicileriyle sosyal medya üzerinden iletişim kurduğunu, anket gibi yöntemlerle kitlenin nabzının yoklanması da günümüzde yayıncılar için vazgeçilmez hâle geldiğini söylüyor. Niş bir kitleye hitap ettiklerini ekleyen Kural, dolayısıyla kitlesiyle iletişimin daha kaliteli olduğunu belirtip devam ediyor:
- Sosyal medyadan gelen geri dönüşler gerek eleştiri gerek takdir konusunda bize en büyük yol gösterici oluyor. Genelde biz bir analiz programı olduğumuz için bizim analizlerimizin başarısı, başarısızlığı veya onların düşüncelerine paralel olup olmadığı üzerine daha fazla yoğunlaşıyorlar.
- Bizde içerik belli olduğu için fazla reaksiyon gelmiyor. O içeriğin nasıl işlendiğiyle ilgili yorum geliyor. Bizim genelde aldığımız reaksiyon, bizde konuk veya herhangi başka bir platform olmadığı için genelde içeriğin nasıl işlendiği ve bizim yorumlarımızın başarılı olup olmadığı üzerine…
- Sportif bir programımız, sporun hikâyeleriyle onların daha hafif tonla işlenmesi, özellikle yeni jenerasyonun daha hoşuna gidiyor. Resmiyetin azaldığı, eğlencenin biraz daha arttığı bir değişim var beklenti olarak…
Ne anlattığından çok, anlatma şekli önemseniyor
Kural’ın dikkat çektiği araştırmalar, podcast yayıncılarının ne anlattığından çok, anlatma şekillerinin dinleyici tarafından önemli bulunduğunu gösteriyor.
Dünyada da podcastin ilk yıllarından sayılabilecek 2011’de NBA’deki lokavt döneminde bu mecrada yaptıkları yayınların çok rağbet gördüğünü belirten Kural, COVID-19 günlerinde tavan yapan ilgiye rağmen Türkiye’de podcast’in hâlâ ‘emekleme çağı’nda olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullanıyor:
- Türkiye’de radyo alışkanlığı çok düşük olduğu için çok geniş bir kitlede bir podcast alışkanlığı olmuyor. Zaten düzenli dinlediği şeyler olduğu zaman diğer içeriklere çok açık olmayabiliyorlar. Bir kere dinlemeye başladığı zaman çoğu kişi tatmin olursa dinlemeye devam ediyor ama yeni dinleyici kazanmak çok zor.
- Bir program gibi değil de, arkadaşlarla oturup sohbet ediyor gibi yapmak bence podcastin doğasına daha uygun geliyor. Genelde gördüğüm ve benim başarılı bulduğum podcastler biraz böyle oluyor.
Meçhule Giden Gemi: Büyümeyi, samimiyete borçluyuz
True Crime: Meçhule Giden Gemi adlı podcast programının kurucularından Deniz Altunay, “Bence püf nokta, niş bir alanda sürekli olarak içerik üretmek” diyerek şunları söylüyor:
- Podcast dinleyicileri çok bilinçli ve samimi olup olmadığınızı çok iyi anlıyorlar, yaz araları dışında çok çok önemli bir olay olmadıkça podcastimize asla ara vermedik, çünkü bir kitlemiz olduğunu ve yeni bölüm beklediklerini biliyor ve önemsiyoruz. Dinleyicilerimizden çok fazla öneri bölüm geliyor, zaman zaman onlardan gelen öneri bölümlerini araştırıp işliyoruz.
- Biz bu işte profesyonel değildik, o yüzden dinleyicilerimizden gelen yorumlara önem veriyoruz. Mesela ilk başlarda not bile çıkarmayıp aklımıza gelenleri anlatıyorduk, çok iyi hatırlıyorum bir yorumda bir dinleyici aslında tek bir not oluştursalar daha başarılı olabilirler yazmıştı, “Aaa, neden olmasın” dedik…
Programın bir diğer kurucusu Olcay Mağden, dinleyicilerle, gündelik hayattan uzak ama bir o kadar da yakın bir seviyede samimi bir ilişki kurmalarının önemini vurguluyor:
- Galiba bu büyümeyi de o samimiyete borçluyuz. Ardından da Deniz’in dediği gibi disiplinli içerik üretimi geliyor. Bizim kendi içerik paylaşım tarzımıza ve sınırlarımıza saygı gösterdiler ve hatta onlar da bizimle bu çerçevede paylaşımda bulunmaya başladılar.

Tansel Erdem Yılmaz: Bir kez eli boş dönen dinleyiciyi ikna etmek zorlaşıyor
Geçmişte radyo programcılığı ve birçok kuruluşta editörlük yapan Tansel Erdem Yılmaz, 2017’den bu yana Ömer Faik Anlı’yla bilim felsefesine odaklanan Gayrisafi Fikirler‘i, Audioteka platformunda Dinlesen Seversin podcastini yayımlıyor, bu konuda eğitimler veriyor ve NewsLabTurkey’de Podcast Proje Koordinatörü olarak çalışıyor. Yılmaz, dinleyici yorumlarının çoğunun içeriğin kurgusuyla ilgili olduğunu belirterek kendi kanalı için en büyük zorluğun yeni dinleyici kazanmak olduğunu söylüyor. Kanalı için kırılma ânını ise şöyle anlatıyor:
- Kırılma, insanların bölümlerden sonra uzun uzun yazdığı o günlerde geldi: “Ben de böyle hissediyorum” dediklerinde bir yayın olmaktan çıkıp karşılıklı bir diyaloğa dönüştü. Sonra ortak ilgi alanlarımızı fark ettik; Kaçık Prens gibi başka podcastlerle yaptığımız bölümler bu bağı daha da güçlendirdi, dinleyici kendini yalnız hissetmediği bir yere dönüşünce, kitle de doğal olarak oluştu.
- Beklenti yarattığınız dinleyiciyi boş çevirdiğinizde, o bağ zedeleniyor. Bir kez eli boş dönen dinleyiciyi ikna etmek gittikçe zorlaşıyor. Aynı şekilde içinize sinmeyen ya da “şurası daha iyi olabilirdi” dediğiniz bir bölümü ne kadar iyi düzenlerseniz düzenleyin, dinleyici o eksikliği hissediyor. Aslında şu soruyu her zaman “evet” diye yanıtlayabilecek bir podcast üretmeye çalışıyorum: Bu içeriği bir yerde görsem, dinler miydim?
Songül Karadeniz: Önce hedef kitle doğru belirlenmeli
Kayıt Dışı Sohbetler’in kurucusu Songül Karadeniz, podcast kitlesi oluşturmak için önce hedef kitlenin doğru belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Karadeniz, kısa süredir podcast yayımladığını ve hedef kitlesinin öğrenciler, genç gazeteciler ve habercilik ekosistemindekiler olduğunu belirterek şunları söylüyor:
- Kitlemi arttırmak için ise sosyal medyayı etkin kullanarak yaratıcı içeriklerle podcastimin görünürlüğünü arttırmaya çalışıyorum… Yakın zamanda bir dinleyicinin, bölümlerin arasına kısa jenerik molaları koyarak, dinleyenin dağılan dikkatini tekrar toparlayabileceğim önerisini dikkate alarak bölümlerin arasına kısa jenerikler ekledim. Bunun dışında ele aldığım içerikler konusunda dinleyici fikirlerini dikkate alıyorum. Yapacağım değişikliğin podcasti geliştirecek nitelikte olmasına dikkat ediyorum.
Mehmet Ali Yıldırım: Dinleyiciler temiz bir ses duymak istiyor
Formula 1 yarışlarını konu alan 8. Viraj kanalından Mehmet Ali Yıldırım, aldıkları yorumların çoğunun içerik üzerine eleştiriler ve övgüler olduğunu ifade ederek şunları öneriyor:
- Ses kalitesi, ne olursa olsun işin püf noktası. Dinleyiciler kulaklarında temiz bir ses duymak istiyor. Elbette herkesin eşit derecede imkânları olmayabilir ama bu işi uzun vadeli yapmak istiyorsanız kaliteli mikrofonlara, bir ses mikserine vs. yatırım yapmanızı tavsiye ederim. Marshall McLuhan’ın da teorize ettiği gibi; mecra, içerikten daha önemlidir. “Biz konulara güzel hazırlanalım, programı dolduralım, ses idare eder” gibi düşünmeyin. Dinleyicinizle aranızdaki yegâne bağlantı noktası, ses. Bizim podcastlerimizin birçoğu, içerik anlamında boş kalmıştı diyebilirim. Ancak ses kalitemiz, bu boşluğu dolduruyordu. Elbette bu, içeriği doldurmaktan kaytarabileceğimiz anlamına gelmiyor. İstisnaî durumlar dışında, içeriğe özen göstermeniz kaçınılmaz.”
İlkan Akgül: İçerik talebi dönemsel olarak değişiyor
Türkiye’nin ilk ve en geniş podcast ağı ve prodüksiyon girişimi olan Podfresh’in kurucuları arasında yer alan, yoluna Podive ile devam ederken Raktan Hikâye isimli bir müzik podcast de yapan İlkan Akgül, dinleyici alışkanlıklarının zaman içinde değiştiğini vurguluyor. Bu bağlamda Podfresh’in Türkiye podcast pazarına yönelik araştırmalarına dikkat çeken Akgül, şunları söylüyor:
- Dönemden döneme değişen bir içerik talebi var. Örneğin çok fazla siyasî hareketliliğin olmadığı yavaş dönemlerde eğlence içerikleri çok fazla tüketiliyor. Bugünkü gibi hızlı dönemlerde siyasî içerikler birden tüketilmeye başlanıyor. Mesela pandemi döneminde dinî içeriklerin tüketiminde çok büyük bir artış gerçekleşmişti. Ama çok genel bir veri vermek gerekirse eğlence içerikleri en çok talebi görüyor.
Etkili bir sosyal medya yönetimi şart
Dinleyicilerle bir bağ kurup sürekli geliştirerek üretim yapmanın önemini Akgül de vurguluyor. Araştırmalara göre dinleyicilerin büyük çoğunluğunun, bölümlerin 15 dakikayı geçmemesini beklediğini ifade eden Akgül, şu ifadeleri kullanıyor:
- Kitle az da olsa insanlar aidiyet bağı kuruyor. Platformların algoritmaları da podcast programlarını sadece dinlemeye değil, yoğun ve sürdürülebilir yayına göre insanlara öneriyor. O yüzden sürdürülebilirlik buradaki püf nokta.
- İnsanlar 20 kişilik bir dinleyici kitlesiyle bile iletişim kurmayı başaramazken yeni kitlelere ulaşmak çok fazla efor isteyen bir şey. Bunun yolu, etkili sosyal medya yönetimi ve podcast’i sürdürülebilir bir formatta sürekli yapmaktan geçiyor.
İLGİLİ:
Sesli kitaplardan podcastlere: Sesli içeriklerin gücünden nasıl faydalanabilirsiniz?