Popüler doğrulama platformu Teyit.org medyanın doğru bilgi verme görevi ve Türkiye’de demokrasinin kökleşmesi bakımından yakın zamanda ortaya çıkan önemli işlerden biri. Hakikatin fazlasıyla aşındığı bir çağda sosyal ağlarda dolaşan ve toplumda bazen şiddet de dâhil olmak üzere karanlık eğilimlere sebep olan dezenformasyonun ya da haberlerle ilgili şüphelerin peşinde koşuyorlar. Şimdi ise Patreon üzerinden sürdürdükleri bir kampanya ile 2018 planlarını reklam almadan, tarafsızlıklarını yitirmeden, bağımsız kalarak hayata geçirebilmeye çalışıyorlar. Mehmet Atakan Foça ve Gülin Çavuş ile kampanyayı, Türkiye’de teyit tecrübesini ve teyit.org özelinde doğrulama platformlarının yaşadığı zorlukları konuştuk.
Teyit’in kurulmasının üstünden bir yılı aşkın zaman geçti. Türkiye’de doğrulama ve denetleme alanındaki ilk girişim olmasanız da özellikle 2013’te Gezi sonrası toplumda en çok sorgulanan kurumlardan olan medyayı da denetlediğiniz için göz önündesiniz. Bu nedenle sonda sormak istediğimi başta sorayım: Böyle zahmetli bir işe neden giriştiniz?
Atakan: Bizim ortaya çıkışımızın arkasındaki temel motivasyon Gezi Parkı’ndan ziyade 2015’ten sonra yaşanan krizlerdeki artış oldu aslında. Yanlış bilgi, duygusal yükselişlerin yaşandığı zamanlarda kendisine üreyecek ve yayılacak elverişli ortamı daha kolay buluyor. Buna panzehir olmamız gerektiğini düşündük. Süreç içerisinde panzehirin de yeterli olmayabileceğini aslında bir aşıya ihtiyaç olduğuna karar verdik. Bu yüzden yeni medya okuryazarlığını geliştirmek ve eleştirel düşünce alışkanlığını kazandırabilmek için de yan faaliyetler ürettik.
Bu bir ihtiyaçtı, biz bu ihtiyacı karşılamak için harekete geçen, yorgunluğu ve yoğunluğu göze alan ilk ekip değiliz. Bizden öncekilerin deneyimlerini inceleyip kalıcı olmanın en doğru yolunu inşa etmeye karar verdik.
Dünyada bir yanda ABD’de olduğu üzere doğrulama meselesine tamamen tersten yaklaşan ve hâkim medyayı başkan seviyesinde “sahte haber medyası” olmakla suçlayarak meseleyi sulandıran bir akım var; öte yanda da artık bir endüstriye dönüşen doğrulama oluşumları ve endüstriyel aktörlerle devletlerin doğrulamaya artan ilgisi. Topluma ne düşüneceğini söyleyen aktörler meselenin öneminin öyle ya da böyle farkında. Peki ya toplum? Beklediğiniz geri dönüşleri alabiliyor musunuz?
Atakan: Trump “fake news” (sahte haber) tartışmasını çok hızlı bir şekilde lehine çevirerek kavramı silah haline getirdi ve medya kuruluşlarına doğrulttu. Bu yüzden artık “fake news” tanımının içi boş, kullanılmaması gereken bir tabir olduğu düşünülüyor. Türkiye de bu politikayı Afrin Operasyonu’nda ithal etti. Sosyal medyayı terör örgütlerinin dezenformasyon yaptığı yer olarak göstermeye çalışıyor, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Afrin Operasyonu’yla ilgili dezenformasyonları içeren bir rehber hazırladı. Tahmin edebileceğin gibi yalnızca tek tarafın bakış açısıyla tespit edilmiş yanlış bilgiler bunlar ve çoğu viral bile olmamış.
“Reuters 2017 raporunda belirtilen %57’lik ‘haberden kaçınma’ davranışını görünce bazı beklentilerimiz değişti. Artık şunun farkındayız; bizi takip eden insanların çoğu başka medya organizasyonlarını takip etmekten kaçınıyor.”
İyi ya da kötü çok fazla dönüş alıyoruz. Ancak arada şöyle bir fark var; bizi seven ve savunan insanlar bu desteklerini özel mesajlarda dile getiriyor. Twitter mentionlarına ya da Facebook yorumlarına baktığınızda, kamusal alanda herkese açık konuşma cesaretini gösterebilenler ise yalnızca küfür eden komplo teorisyenleri. Bu yüzden aldığımızın on katı alamadığımız geri dönüş olduğunu düşünüyorum.
‘Kutuplaşmayı doğrulamayla güçlendirmek istiyorlar’
Gülin: Türkiye’de zaten uzun süredir toplumsal kutuplaşmanın dinamikleriyle şekillenen bir medya var. Ya da tersinden medyadaki kutuplaşmayla beslenen bir toplum. ABD’de “fake news” tartışmaları ve sektörü Trump’la çok keskin bir biçimde açığa çıktı. Trump da aleyhine gelişen bu durumu çok güzel kullandı. Ama Türkiye’de çok uzun süredir herkes birbirini yalancı, taraflı olmakla suçluyor. Buradaki atmosfer biraz daha farklı bana kalırsa ama doğrulama platformları ya da bildiğimiz şekliyle fact-checking yöntemlerine başvurma ihtiyacı da doğdu. İnternette farklı ideolojilere sahip teyit benzeri Twitter hesabına rastlayabilmemizin nedeni de o. Bu kutuplaşmayı “fact-checking” gibi yöntemlerle daha güvenilir kılmak ve güçlendirme amacı var.
Ama topluma ne düşüneceğini söylemeye kalksanız dahi internette kendi alışkanlıklarıyla hareket etme şekillerini tamamen değiştirmeniz mümkün değil. Atakan’ın dediği gibi haberden kaçınma oranının bu kadar yüksek olması düşünülmeli. Kullanıcıların alışkanlıklarını kavrayarak buna göre hareket etmek işin bir kısmı. İnternet kullanıcılarının ve haber tüketicilerinin ya da potansiyel haber tüketicilerinin neler dediğine kulak kabartmak gerek. Doğrulama, belirli metodolojisi olması gereken bir şey. Propaganda için kullanmanın sınırları var. Çünkü başka birisi başka bir delili karşınıza çıkarabilir. Haber tüketicileri bir anda eski alışkanlıklarından kurtulamaz ama teyit en azından kanıt sunma, tarafsız bakma, olayın taraflarıyla iletişime geçme gibi kuralları benimsetmeye çalışıyor.
Dediğim gibi, kullanıcılara ne yapılması gerektiğini söylemenin bir yararı yok. Örneğin, analizlerimizde yer alan bir kuruma dair tepki geliştirmelerini biz teşvik etmesek dahi bunu kendileri yapıyorlar. Burada teyit.org olmasa bütün bu yalanlara inanacağız diyerek ilgili kurum ya da medyaya tepkilerini gösteriyorlar. Bu çok anlamlı bir şey. “İyi ki varsınız!” cümlesini duymak, kullanıcıların haberlerden şüphe etmeye başladığını görmek teyit gibi yeni bir oluşum için çok olumlu.
Hiç takipçi analizi yaptınız mı? Teyit’i en çok kimler takip ediyor? Gazeteciler ve kanaat önderleri mi, yoksa yalan haber ve yanlış bilginin en talihsiz muhatabı olarak günlük hayatı yaşamaya devam eden insanlar mı?
Atakan: Bir önceki soruda buna da değindim biraz aslında. Takip edenler arasında gazeteciler, milletvekilleri hatta bakanlar var. Ama network’ü anlamak için bu tek başına yeterli değil. Follow butonuna basmadan, listelerine ekleyerek takip edenleri gözden kaçırmamak gerekiyor. Ayrıca en önemli takipçi kitlesinin başında tweet bildirimini açanlar geliyor. Bu insanlar teyit.org’u takip etmenin ötesinde, buradan besleniyor. Buna dair bir analiz yapmayı istiyoruz.
‘Propaganda dürtüsüyle hareket etmiyoruz’
Teyit ile teyitçi arasında bir bağ var mı? Yani teyit eden kişinin kim olduğu, ne düşündüğü doğrulama sürecinin kendisinden daha mı önemli? Zira Teyit aktivistlerinin kim olduğu bazen yapılan işe göre daha fazla gündeme gelebiliyor ve bu da bana kalırsa hızınızı kesebiliyor.
Atakan: Tek bir teyitçi tek başına hiçbir şeye karar vermiyor burada. Görev dağılımı gereği bir iddia, bir teyitçi (teyit aktivisti tanımını kabul etmiyorum) tarafından incelenip analizleştiriliyor fakat yayınlanmadan önce diğer iki editör tarafından hem analiz hem delillerin doğruluğu hem de iddianın vardığı sonuç kontrol ediliyor.
Kimse tek başına karar almıyor, hangi analizi inceleyeceğini de metodoloji belirliyor; yaygınsa incele, acil ve önemli değilse beklet.
teyit.org’da çalışan herkesin bir siyasi görüşü var mutlaka. Ve hiçbiri diğerininkiyle aynı değil. Ancak bu işimizi yapmamıza engel de değil çünkü siyasi bir itkiyle, propaganda dürtüsüyle hareket etmiyoruz. Gazetecilik pratiğini sergilemeye çalışıyoruz. Hangi bilginin teyitleneceği bir teyitçinin siyasi görüşüne göre belirlenecek dahi olsa, diğer editörlerin müdahalesi bunun önüne geçecektir. Ki bu zamana kadar buna benzer hiçbir örnek yaşamadık. İnsanların zannettiğinin ötesinde, biz çok teknik bir ekibiz. Mühendis gibi çalışıyoruz, doğru veriyi doğru yerden bulup doğru yere yerleştiriyoruz.
Gülin: Bizi takip eden kişiler bir analizdeki bir kelime ya da bir cümle için bile nasıl tartıştığımızı görse keşke. Bir yanda izlediğimiz uluslararası ve bilimsel yöntemler var bir yanda ise içinde yaşadığımız toplum var. İkisini de gözetmek durumundayız. Büyümesini planladığınız bir oluşumda yöntemleriniz çok net olmak zorunda. Bizimki de baştan belli olan, zamanla daha da sağlamlaştırdığımız kurallara sahip. Bazen beni de suçluyorlar bu editör arkadaş hep “hükümet aleyhine/ hükümet lehine analiz yazıyor” diye. Zaten analiz yazan kişi sayısı belli. Hepsini biz yazıyoruz.
Teyit.org’un parçası olduğu doğrulama ağları var mı? Metodolojinizi geliştirmek için yararlandığınız kaynaklar var mı? Yoksa karanlıkta yolunuzu kendiniz mi buluyorsunuz?
Atakan: Dünyanın en önemli medya kuruluşlarından Poynter bünyesindeki International Fact-Checking Network’ün (IFCN) bir parçası ve İlkeler Kılavuzu’nun imzacısıyız. Ayrıca medya kuruluşlarının doğrulama konusunda kapasitelerinin geliştirilmesine destek olmak için oluşturulan First Draft News ağının da bir üyesiyiz.
Genelde şu üç konu üzerine devamlı okuyoruz: Yurt dışındaki doğrulama organizasyonları neyi nasıl yapıyor? Yalan nedir, yanlış nedir, psikolojik, teknolojik, sektörel ve toplumsal boyutları nelerdir? Bir yayın kuruluşu olarak nasıl sürdürülebilir bir yapı kurarız?
Bu üçünden süzdüğümüz bilgiyle metodolojiyi çerçeveliyoruz aslında. Önümüze düşen şüpheli haberler, haber sitelerinin davranışı, kullanıcıların alışkanlıkları da bu konuda öğretici olabiliyor.
Gülin: Bu uluslararası ağların bir parçası olmamızın en önemli yanı bizden daha deneyimli platformlara istediğimiz zaman istediğimiz konu hakkında danışabilmemiz. Doğrulama yapanlar arasında dünyada çok güzel bir dayanışma var.
‘Bu çeşmenin suyu nereden geliyor’ sorusu karşısında birçok yeni nesil medya kuruluşuna göre çok daha şeffafsınız. Şimdi de teyit sürecini daha otonom hâle getirmek için gazeteciler arasında popüler olan Patreon platformunu kullanarak bir destek kampanyası açtınız. Böyle bir şeye neden gerek duydunuz?
Atakan: Biz kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıyı oluşturmak istiyoruz. Fon ve hibeler sayesinde kurulma ve kurumsallaşma aşamalarını tamamladık. Türkiye’de büyükelçilik ve Avrupa Birliği fonları bakanlıklar ve yerel yönetimler düzeyinde dahi çok yaygın ve erişilebilir. Ama teyit.org gibi basın kuruluşları bu fonlardan yararlandığında “ajan” ilan ediliyor. Oysa aynı fon, bakanlığın bir birimi tarafından da kullanılabiliyor örneğin.
Yine de biz fon ve hibelerin payının azaldığı kullanıcının desteklediği bir yapıya doğru evrilmek istiyoruz. Hâlâ çok genç bir organizasyonuz ancak biz büyüdükçe bizden beklenti de artıyor. Bu beklentiye karşılık verebilmek için de büyümemiz gerekiyor. Büyümek için de maaşları ödeyebiliyor, sigortaları yatırabiliyor olmalıyız.
Gülin: Geliştirmek istediğimiz teknolojilere kaynak aktarabilmeliyiz. Daha yaratıcı ve veri odaklı yazılar için teknik kapasitemizi güçlendirebilmeliyiz. Yurt dışında yapılan toplantılara, konferanslara katılarak yeniliklerden haberdar olabilmeliyiz.
‘Fon ve hibeyi azaltmak, kullanıcın desteğini arttırmak istiyoruz’
Bir de şu var. Katkı sunanlar katkının sürekliliği ve boyutuna bağlı olarak kimi özelliklerden yararlanabiliyor. Bu özelliklerden bahseder misiniz?
Atakan: Evet, teyit.org’un dışarıya dönük yayınının dışında bir de arka planda sürekli panel, konferans ve etkinlik koşturuyor, röportaj veriyoruz. Bunları yalnızca özel insanlarla paylaşmak istiyoruz. Ayrıca destekçilerimizle daha yakın bir ilişki kurmak, analizleri onların yönlendirmelerine de açmak için bir kapalı Facebook grubu oluşturduk. Bu grup yalnızca destekçilerimize açık olacak.
Bugüne kadar geliştirdiğimiz bir çok eğitim modülü var. Planımız destekçilerimize online eğitimler sağlayarak onları da aktif birer teyitçiye dönüştürmek. Son olarak kendi alanında ve konusunda uzman insanlarla söyleşiler organize etmeyi, bu söyleşilere de yalnızca destekçilerimizi davet etmeyi planlıyoruz.
İlerleyen süreçte destek modelini, aboneliği de kapsayacak bir sisteme dönüştürebiliriz. Bugünden destekçi olanlar önümüzdeki aylarda henüz belirtilmeyen ama planlanan bazı önceliklere de sahip olacak.
‘İtici güç hâlâ bilim ve gerçekler’
İşin yeni medya ve ekonomik model kısmı üzerine konuşmak keyifli; biraz da zor kısmına geleyim: Bir süredir benim de aralarında bulunduğum bir grup insan ‘hakikat sonrası çağ‘ üzerine konuşuyor; siz de katıldığınız toplantılarda ve verdiğiniz mülakatlarda hakikat sonrası çağ ile ilgili görüşlerinizi dile getiriyorsunuz. Siyaset ve hatta medyanın gelir modellerinin yalan üzerine kurgulandığı bir çağda, teyit aktivistleri için işlerini yapabilecekleri alanın daralabileceğini düşünüyor musunuz?
Atakan: Sanmıyorum. Çağın isminin bu olması tüm insanlığın yalana biat ettiği anlamına gelmiyor. Hâlâ eleştirel düşünen ya da şüphe kası açılmayı bekleyen insanlar yeryüzünde. Komplo teorisyenleri ve gerçeği önemsizleştiren politikacılar bugün popüler evet, ama bunlar her zaman var olan sadece dönemsel olarak görünür olan sonra kaybolan aktörler. İtici güç hâlâ bilim ve gerçekler.
Gülin: Post-modernizmi kucaklayıp karşımıza çıkan bu hakikat sonrası çağda ürün kendisi olan birey bir noktada kaliteli içeriğe, kaliteli siyasi söyleme gereksinim duyacak diye düşünüyorum. Ayrıca yapılan son araştırmalarda geri tepme etkisinin de sandığımız kadar belirleyici olmadığı ortaya çıktı. Bu da gerçeklerin ne olduğunu kabul etmeye açık ancak buna göre harekete geçmeye hazır olmayan bir toplum olduğunu gösteriyor. Yaptıklarında samimi olsalar da olmasalar da Facebook gibi büyük platformlar hakikati sunmama konusundaki rollerini kabul edip baskı altında kaldı. Bu da göz ardı edilmemeli gibi geliyor. Uygun bir modelle teyitçilerin var olacağı daha fazla zemin ve platform ortaya çıkacaktır. Hakikat için uygulanabilecek tek yöntem tabi ki Teyit’in yaptığı değil. Mesele eleştirel düşünce alışkanlığını geliştirebilecek tüm aktörlerin kendilerine yer bulabilmesi. Haberden kaçınma oranları, Doğruluk Payı, 140journos, Yalansavar, Evrim Ağacı gibi platformların ilgiyle takip edilmesi hep aklımızda durmalı bence. Ben umutluyum.
Türkiye’de gazetecilik camiası küçük bir camia denebilir. Teyit aktivistlerinin çevresinde de eminim Türkiye’nin farklı şehirlerinde çalışan gazeteciler var; hatta bir kısmına oturup teyit süreci nasıl işliyor anlatmışlığınız da vardır. Bugüne dek tanıdığınız ya da eğitimlerinize katılmış bir muhabirin haberini ya da sosyal ağlarda paylaştığı bir içeriğin yalan olduğunu fark ettiğiniz oldu mu? Olduysa nasıl bir reaksiyon aldınız?
Atakan: Kimseyle özel bir iletişim geliştirmiyoruz bu tarz zamanlarda. Eğer tanıdığımız ve eğitimimize katılan biri bile yanlış bilgiyi paylaşmış olsa biz analizimizi yayınlıyor ve diğer herkese nasıl yaklaşıyorsak ona da öyle yaklaşıyoruz, yanlışını düzeltip düzeltmediğini takip ediyoruz sadece.
Bazen bunun tersten işlediği zamanlar oluyor. Bazı kişiler teyit sipariş etmeye çok yaklaşan düzeyde bir ilişki geliştirmeye başlıyorlar. Doğrudan kriterlerimiz elveriyorsa inceleriz diyor ve konuyu siparişe getirmeden kapamaya çalışıyoruz. Bize tek tek özelden bir haberin doğruluğunu soranı da teyit.org’un WhatsApp hattına yönlendiriyoruz.
Yalan haber “ihbarları’ alıyorsunuz. Bu gelen ihbarlar arasında propaganda amaçlı ve sizi de yanıltmaya yönelik veri içeren şeyler oldu mu? Yoksa tüm ihbarlar iyi niyetli mi?
Atakan: Bize gönderilen mesajların bizi yanıltma ihtimali çok düşük. Çünkü gönderilen şeyler hep “bu doğru mu?” sorusuyla gönderiliyor. “Bak bu böyleymiş” şeklinde gönderilen mesaj sayısı çok az. Burada yanılmaya en açık alan, iddianın ne kadar trolleme içerdiği, o iddiaya kaç kişinin inandığı meselesi. Yani kimsenin inandığını düşünmediğimiz, troll olduğu apaçık olan iddialar ortaya çıkabiliyor. “Bir iddiaya insanların inanıp inanmadığının kriteri nedir?” sorusu sürekli aklımızda. Paylaşım sayısı ya da bize gönderilen ihbar sayısı o iddiaya inanan insan sayısıyla ilgili bir şeyler söyleyebilir. Yine de bazı iddiaları inceleyip yayınladıktan sonra kullanıcıların yorum olarak “buna da inanan mı varmış?” “ben bunu hiçbir yerde görmedim, kendiniz uydurup yalanlıyorsunuz” yazdığını görüyoruz. Sanırım yankı fanusunu en açık gördüğümüz yer burası. Yayınladığımız bir analiz bir kitle tarafından defalarca paylaşılırken bir diğer kitle iddiayı hiçbir yerde görmediğini söyleyebiliyor.
Gülin: Ben de ihbarların iyi niyetli ve meraka dayalı olduğunu düşünüyorum. Analizi yazdıktan sonra bize ihbar eden kişiye gönderiyoruz. Genelde teşekkür ediyorlar ve sonrasında şüphelendikleri başka bir içerik olduğunda yine soruyorlar. Burada karşılıklı güven oluşuyor. Bazen kendi inançları, siyasi görüşleri doğrultusunda ihbar gönderenler tabi ki oluyor ama bir yanıltma amacıyla değil olayın çarpıcılığını duyurma isteğiyle diye düşünüyorum. Biz kendimizin ve kullanıcıların aynı yöntemi tekrarlayarak bulamayacağı veriyi analizde zaten kullanmıyoruz. En temel ilkemiz en az iki delil. Kendimizin elde edemeyeceği bir veri, ana delillerimizden biri olamıyor.
Ben Teyit.org’un operasyonunun çok daha fazla kişiyle ve Türkiye’deki çok okunan haber kaynaklarını önceleyip, onları her gün baştan sona tarayarak yapılması gerektiğini düşünüyorum. Teyit’in planları arasında böyle geniş ve sürekli bir tarama ve doğrulama disiplini var mı?
Atakan: Tabii ki büyüyüp daha fazla iddiaya ulaşmayı biz de istiyoruz. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi bunlar bedava olan şeyler değil. Yapay zeka henüz doğrulama yapacak noktaya gelmedi. İnsana ve zamana bağlı olan çalışmalar bunlar. Dolayısıyla maliyetli. Sigorta, ofis masrafı, vergi, internet, yemek…
Planlarımızı gerçekleştirmek için maddi kaynağa ihtiyacımız var. Bunun da en doğru ve en etik yolunu deniyor, kullanıcıdan, teyit.org’u takip edenden destek bekliyoruz.