Geçen yaz tam anlamıyla Edis’in yazıydı. Hatay’da, Muğla’nın sahil beldelerinde, Edirne’de, İstanbul’da, Bartın’da, İzmir’de çay bahçelerinde de, kafelerde de müzik kanalında Çok Çok’un video klibi çıktığında, insanların bir ağızdan bu şarkıyı söylediğini duydum, gördüm. Brezilya menşeli funk ezgileriyle örülü Çok Çok, yazı geçirtti, başka bir baharın eşiğine kadar taşıdı bizi. Yeni bir albüm üzerine çalıştığını öğrendiğimizden beridir de, beklentimiz yükseldi, yükseldi. Ve nihayet Edis’in on iki şarkıdan oluşan albümü Ân, elimizde.
“Sound” hususunda dik yokuşlara çıkmış, üstelik “bir tane seçelim, diğerleri onun ayarında olsun” da değil, neredeyse her şarkıda farklı bir altyapı, bambaşka denemeler var. Asla hızla yenip kenara konacak bir fast-food menü değil, Ân. Gerçek lezzeti, tadı zamanla damaklara vuracak.
Üstelik tür bazında da, ritim bazında da ilginç denemeler var albümün tamamına yayılan. Esasında Edis epey risk almış, tek bir hatta, çizgide yürümüyor bu şarkılar ancak albümün tümünü bir arada düşününce, çok keyifli bir toplam oluşmuş. Yalan, Banane, Köle, Sen Özgür Ol ile albümüne ismini veren Ân şarkılarının, birer adım önde yürüdüğünü söylemeliyiz.
Şato bahçelerinde Edis: Çok Çok
İyi görünüyor Edis, iyi bakıyor, iyi dans ediyor, iyi şarkı söylüyor. Kendi şarkılarının sözünü müziğini kendisi yazıyor. Daha ne olsun? Popüler müzikte, -bu albümle birlikte çok daha eminim ki- yıllardır, on yıllardır aradığımız kan.
Tutacağı teminatlı sakızları tekrar tekrar çiğnemiyor. Belli ki sürekli müzik alanını, arka planını genişletme, derinleştirme derdinde. Etrafındaki tüm sahte aynaların, yalan yanlış oyunların, sınırların, gözlerin farkında. Popüler müziğimizin kat edeceği daha güzel yollar olabildiğini, daha derinlere inilebildiğini Ân gibi albümler sayesinde hissedebiliyoruz.
Her yer küçük bataklık…
Yeniden yorumlamak için Erkin Koray’ın Gün Ola Harman Ola’sını (1996) seçmiş Edis. Ben Levent Yüksel’in kariyerinin en iyi şarkılarından biri olan Zalim’i (1995) söyleyeceğini düşünüyordum. Ancak Zalim, Edis’in yeni albümünde yer almasa da, Yüksel’in Med Cezir (1993) ve Zalim’in yer aldığı Levent Yüksel’in 2. CD’si (1995) albümlerindeki hissiyatın, atmosferin, bütünlüğün dönüşmüş bir hayalet, bir ruh gibi -elbette günümüze kendini uyarlayarak- Ân’a sızdığını düşünüyorum. Edis’in bazı şarkıları söyleme tarzında, özellikle yavaş tempolu şarkılarında bu hayalet kendini daha fazla hissettiriyor. Ancak şarkılar hızlandıkça Edis kendi vokalini olabildiğince zorluyor, daha önceki tekli şarkılarda sesinin duyamadığımız kısımlarını, renklerini de duyuyoruz artık.
“Pop müziğin yükselen yıldızı”, “gençlerin yeni starı” değil artık Edis. Oraları çoktan geçti. Bu albümüyle onu başka bir düzleme, bağlama alıyoruz. Daha yukarılara, daha yükseklere. Daha zorlu yokuşların başladığı, rakımın epey arttığı irtifalarda yürüyecek buradan sonra. Ardından konuşan kara ağızlar çoğalacak, yolu iyice dikleşecek, etrafı dikenleşecek.
Her yer küçük bataklıklarla dolu. Harikalar diyarında gezinmediğinin farkında Edis. Hatta belki de fazla farkında. Ruhta derin yaralar, vurgunlar, kara ormanlarla yukarıya doğru tırmanmaya devam etmeli. Ân, müzik alanında gerçek bir prens olma yolunda ilk önemli, büyük, kalıcı adımı. Artık diğerleri düşünsün.
Ân / Edis / Roman / DMC / Mart 2018