Gazeteciliğin dev ismi Abdi İpekçi, İstanbul Nişantaşı’ndaki anıtı önünde ve Zincirlikuyu Mezarlığı’nda bu sabah meslektaşları tarafından düzenlenen törenlerle anıldı. İpekçi’nin katledilişinin 43. yıl dönümünde, gazetecilerden ve iletişimcilerden Journo’ya gelen anma mesajlarını paylaşıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından ve her yaş grubundan gelen, bazıları Journo yazarları tarafından kaleme alınan bu mesajlar şöyle:
Orhan Erinç: Abdi İpekçi, sorumlu gazeteciliğin en önemli öncülerindendir. Genel yayın yönetmenliğinin patron vekilliği olmadığının ilk örneğini vererek Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın Genel Başkanlığı’nı üstlenmiş; sevgili Oktay Kurtböke ile bana da bu alanda öncülük etmiştir. Ruhu şad olsun.
Belma Akçura: Türkiye medya tarihi, zor dönemlerden geçiyor; gazetecilere yönelik cinayetlerin, tutuklamaların, saldırıların olduğu, halkın haber alma hakkının gasp edildiği zamanlardan… Dolayısıyla ‘Abdi İpekçi gazeteciliği’nin ne olduğu daha da anlam kazanıyor. İpekçi cinayetinde adı geçenleri, yakalananları, yargılananları, defalarca ifade değiştirenleri, kaçanları, onları koruyan, saklayan onlarca insan kurum ve kuruluşları defalarca hatırlattık. İmha edilen gizli ifadeler, kaybolan ya da zaman aşımından düşen dosyalarla birlikte… Bitti mi? Hayır. Cinayette adı geçenlerin hemen hepsi bugün hâlâ hayatlarını bu cinayetten nemalanarak geçiriyor. Cinayet sırrı hemen hepsinin tek geçim kaynağı olurken hiçbiri böylesine kirli bir geçim kaynağından utanmadı, pişmanlık duymadı, duymuyor. Bizim elimizde ise yığınla soru kaldı. Bu soruların peşine düşmeden sadece arşiv ve anılar üzerinden habercilik yapamayız. Araştırmacı ve sorgulayan gazeteci olmaktan vazgeçmek, olayı kendi gerçekliğinden koparmak demektir. Oysa Abdi İpekçi doğru ve adil habercilik değerlerine bağlı yürüttüğü gazetecilik anlayışını bizlere miras bıraktı. Bize düşen de bu olmalı: Onurlu, hakkaniyetli doğru habercilikten yana olmak.
Gazetecilik-demokrasi etkileşimini önlemek için öldürüldü
Kadri Gürsel: Abdi İpekçi, Türkiye’de ana akım gazetecilik ve demokrasi arasındaki olumlu etkileşimin en nitelikli ve en yetkin aktörüydü. Bundan 43 yıl önce askeri cunta organizatörlerinin Abdi İpekçi’yi öldürtmekteki siyasi hedefi, gazetecilik ve demokrasinin birbirlerini güçlendirip geliştirmelerini önlemekti. Abdi İpekçi’nin katli, gazetecilik ve demokrasi arasındaki etkileşim dinamiğini önemli ölçüde zayıflattı. Türkiye’de medya özgürlüğünün neredeyse tamamen yitirilmesi ve medya endüstrisinin gazetecilik düşmanlarının eline geçmesiyle tarif edebileceğimiz güncel felaket hâlini hazırlayan tarihsel olaylar zincirinin ilk halkasını Abdi İpekçi’nin katli oluşturmuştur.
Mustafa Kuleli: Abdi İpekçi’yi özel kılan şeylerden bence en önemlisi ülke ne kadar kutuplaşmış olursa olsun bağımsız ve ilkeli gazetecilikten asla taviz vermemesi. Tarafgirliğin getireceği alkışlara minnet etmemesi. Bir siyasi kampın sözcülüğüne, kahramanlığına soyunmaması. Hamasetin ve sloganların her yanı sardığı bir dönemde dahi (1954-1979) profesyonel gazetecilikte ısrar etmesi.
“İyi ki vardın Abdi Amca…”
Tolga Akyıldız: Daha okul çağına gelmeden koşturduğum; içime gazetecilik hayalini düşüren Milliyet koridorlarında Cağaloğlu’nda tanıdım Abdi Amca’yı. Yanağımdan aldığı makasları hiç unutmadım. Rahmetli babam yaşamı boyunca gazeteciliğe onun yanında başlamaktan gurur duydu. Babam ondan öğrendi ilkeli dürüst gazeteciliği, ben de babamdan. Sonra Galatasaray Liseli olunca okul dergisini hazırladığım günden bugüne Sultani’den ağabeyim Abdi İpekçi’nin gösterdiği yola layık olmaya çalıştım. Bugün Türkiye’de hâlen “gazeteciler” varsa bu Abdi İpekçi’nin öğrencileri, öğrencilerinin öğrencileri ve onların öğrencileri sayesindedir. İyi ki vardın Abdi Amca…
Abdi İpekçi: Bayrağa sarılı tabutunun ardında tüm Türkiye’yi yürüten gazeteci
Sibel Asna: Tarafsız gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir önderi, basın ilkelerine uygun davranışların kanıtı olan bir değeri, kamu vicdanının sesi, toplumsal adaletin yansıtıcısı bir gazeteciyi susturmanın bedelini bugün ödüyoruz. Sayın Abdi İpekçi’yi saygı ile, hüzün ile anıyorum… Ve de bazı davranışları, uygulamaları gördükçe o kadar sık anıyorum ki… Işıklar içinde uyusun.
“Bize düşen tekrar basınımızı onun belirlediği standartlara taşımak”
Burak Kuru: Benim yaşım gazetecilik yaptığı günlere tanık olmaya yetmedi ancak Abdi İpekçi’nin mükemmel gazeteciliğin standartlarını 50’li yıllardan itibaren belirlediğini, dönemin tanıklarının yazdıklarından okudum. Gazeteciliğe başladıktan sonra da Abdi İpekçi’nin abidevi gazeteciliği karşısında büyülendim. Onun koyduğu standartların çok uzağında kalan bir gazetecilik ortamındayız. Bize düşen tekrar basınımızı onun belirlediği standartlara taşımak olmalı. Hatırasına sahip çıkmanın güzel yolu budur diye düşünüyorum.
Perihan Kaya: Ben daha dünyaya gelmeden gazeteci Abdi İpekçi bir suikast sonucu yaşamını yitirdi. 35 yaşıma girmeme rağmen hâlen Türkiye’de gazeteciler bu süreci yaşamaya devam ediyor. Abdi İpekçi’den sonra Musa Anterler, tutuklananlar, gözaltına alınanlar, şiddete maruz kalanlar, sürgünler… Gazetecilerin yaşadığı birçok haksızlık var. Tüm bunlara rağmen gazetecilik umut ve inatla yaşamaya ve direnmeye devam ediyor. Ama şunu da söylemek isterim. Abdi İpekçe dönemindeki gazetecilikten pek iz yok…
“O gün üzüntüm sonsuzdu, çok öfkeliydim”
Safa Tekeli: Büyük gazeteci Abdi İpekçi acımasızca katledildiğinde, gazetecilik yüksekokulunun birinci sınıfındaydım ve onun yazılarını mesleği öğrenme güdüsüyle hayranlıkla izliyordum. O gün üzüntüm sonsuzdu ve çok öfkeliydim. Onun şahsında Türkiye hedefteydi. Ona düzenlenen suikastte silahın namlusu, Türkiye’nin geleceğine doğrultulmuştu. Çünkü, o büyük gazetecinin bütün düşüncesi, yetiştiği ülkenin geleceğinin karartılmaması için çabalamaya yönelikti. O sıra Türkiye, terörün kıskacında alabildiğine karanlığa sürükleniyordu. Ve Abdi İpekçi, terörün önlenmesi için neler yapılabileceği konusuna yoğunlaşmıştı. O yüzden, Abdi İpekçi’ye sıkılan kurşunlar, onun savunduğu; “Türkiye’de çoğulcu ve eşitlikçi bir demokratik düzenin yerleşmesi, ulusal iradenin üstünlüğü, laiklik, öğretim birliği, düşünce özgürlüğü, Türkiye’nin bağımsızlığı ve bütünlüğüne gölge düşürmeyecek onurlu bir dış politika ve Atatürk ilkelerininden vazgeçilmemesi” temel düşüncesine ve özlediği iç barışa sıkılmıştı. Ancak, onun bu ilkelerinin savunucusu olanlar, yılmadan bu büyük gazetecinin yolundan ayrılmayacaklar ve ısrarla mücadeleye devam edeceklerdi.
Yusuf Özgür Bülbül: Abdi İpekçi deyince aklıma, çalışmaları ve başarılarıyla övünmekten çekinen, ahlâk kurallarından hiç uzaklaşmamış ve adını Türk basın tarihine kalın harflerle yazdırmayı başarmış birisi geliyor. Kendisini göremesek de onun bir ekol ve okul gibi olduğunu çok iyi biliyorum. Başarılı bir yazı işleri müdürü olmasının yanı sıra sayfaların mizanpajını uzun yıllar kendisi yapmıştır. Gazeteciler Sendikası başkanlığı görevinde bulunan İpekçi’nin dönemindeki sendikal faaliyetler de övgüyle bahsedilecek konuların başında gelmektedir. Sadece içeride değil dış ilişkilerde de Türkiye için önemli girişimlerde bulunmuş ve ülkesine hizmet etmiştir. İpekçi, basın tarihimizde bizlere en iyi rol modellerden biridir. Saygı ve rahmetle anıyorum.
Abdi İpekçi: Basın İlan Kurumu’nun demokrasiye tehdidini 64 yıl önce görmüş ve okuru uyarmıştı
Ebru Tutu: “Tuğla çekildiğinde, duvar yıkılacak, karanlık da aydınlanacak.” Benim dileğim ve beklentim bu minvalde. Gerçeğin anlatıcısı gazeteci Abdi İpekçi’yi saygıyla anıyorum.
İhsan Birgül: Yarasaların aydınlığa hükmetme savaşında yitirilen bir meşaledir İpekçi. Nice akibettaşı gibi…
“Değerli üstadın bıraktığı kalem yerde kalmadı”
İdris Yılmaz: Abdi İpekçi 1 Şubat 1979 yılında tetikçi Mehmet Ali Ağca tarafından katledildiğinde henüz dünyaya gelmemiştim. Fakat geride bıraktığı cesareti ve yazılarından çok etkilendiğimi belirtmek isterim. Değerli üstadın bıraktığı kalem yerde kalmadı. Bugün hâlen Abdi İpekçi ve onun gibi onlarca basın şehidinin ardılları, karanlıkları aydınlatmak için mücadele ediyor. Her ne kadar cezaevleri birer basın bürosuna dönüşse de, cesur kalemler demokratik bir toplum için kalemleriyle mücadele ederek basın şehitlerinin anısına sahip çıkıyor. Sevgili üstad Abdi İpekçi’yi saygı ve minnetle anıyorum.
Evrim Kepenek: “Öyle bir anayasa yapın ki, bir daha ihlali mümkün olmasın. —Abdi İpekçi” Söyledikleri bugün de geçerli, gerçek bir gazeteci, failleri belli ve neredeyse cezasız bırakıldılar. Gazeteciler seni unutmuyor, failleri iyi tanıyor!
Falih Kocaman: Milliyet’in halkın sesini yansıttığı zamanların unutulmaz yayın yönetmeni Abdi İpekçi’nin yansız ve uzlaşmacı gazeteciliğini özlüyorum.
“Bugün onun gazetecilik anlayışı katlediliyor”
Erdinç Akkoyunlu: Abdi İpekçi, Türkiye’ye sokulan ve 1980 Darbesi’ne sebep olan iç çatışmaların nedeni silah kaçakçılığını araştırdığı için, Uğur Mumcu’nun yazdığı üzere Bulgar mafyası ile ilişkili Türk mafyasınca katledildi. Cinayeti işlemese de Mehmet Ali Ağca üstlendi ve aynı grup onu Maltepe Askeri Cezaevi’nden de kaçırdı. Ve Papa suikastı gerçekleşti. İpekçi, bu önemli yapıya ulaştığı için derin güçlerce katledildi. Ne yazık ki bugün de onun gazetecilik anlayışı katlediliyor….
Enis Derdimentoğlu: Bugün doğru gazetecilik yapmaya çalışan kim varsa Abdi İpekçi’den ya da öğrencilerinden ilham, feyz almıştır. Gazetecilik şehidi, gazetecilik ilhamımın kaynağı, Abdi İpekçi hocamızı saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.
Abdi İpekçi 90 yaşında: ‘Bugün aramızda olsa kardeşçe sorgulardı’
Kader Koznan: Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunan saygıdeğer Abdi İpekçi’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine ise sabır diliyorum. Bir gazeteci adayı olarak yolum, Abdi İpekçi’nin yoludur.
“Mirasını yaşatmaya devam edeceğiz”
Emrah Bakır: Abdi İpekçi ve onun nezdinde olan tüm basın şehitleri, biz ardıllarına soluksuz ve korkusuzca gelecek aydın günler bıraktı. Günbegün yazmaya ve miraslarını yaşatmaya devam edeceğiz.
Levent Elpen: Bir gazetecinin katilinin serbest kalması, elini kolunu sallayarak aramızda dolaşması ve adeta taltif edilmesi hepimizin kanına dokunmalı… Bu ülkede bu insan, gazetecilik yaptığı için öldürüldü! Söz bitti.
Onurcan Uygur: Abdi İpekçi, rol modellerimizden biri. Türkiye’nin mevcut durumunda da hem Abdi İpekçi hem de diğer meslek büyüklerimizi daha iyi anlıyoruz. Hem şahsımızda hem de çalıştığımız kurumlarda onların ilerici, aydınlanmacı ve çağdaş anlayışla yürüttüğü gazeteciliği önemsiyoruz.
“Bugün doğum günüm benim”
Ayşegül Bölük: Abdi İpekçi öldüğü gün tam iki yaşındaymışım. Bugün doğum günüm benim. Çocukluğumda doğduğum ve büyüdüğüm ilçedeki evimizin balkonunda oynarken bir silah sesi ile irkildiğimi ve aniden başını eğerek balkondan beni içeri alan birini hatırlıyorum. Karanlık günler, hiç bitmedi ülkemde. Yaşadığımız son yirmi senede malum zihniyetin iktidara gelmesi için adına “dava” dedikleri, kim daha çok zengin olacak adlı menfaat oyununda, birilerinin iktidar yolculuğundaki taşları döşemek için ülkemiz aydınlarının tek tek öldürülmesi, ince ince planlanmış ve merhum Abdi İpekçi Bey ilk öldürülenlerden olmuş. Yattığı yer incitmesin. Toplum psikolojisini çok iyi bilen “arkada işin sebebi olan görünmez” katiller, halka rağmen hâlâ içimizdeler. Oyun devam ediyor. Perde henüz kapanmadı.
Yusuf Eren: Bizlere özgür gazeteciliği bırakan Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu’yu saygıyla anıyoruz. Yaptıklarıyla hafızalarımızda önemli yer edinen büyüklerimizin açtığı yolda ilerlemek biz gazetecilerin görevi olmalı. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunan Abdi İpekçi’yi rahmetle anıyoruz.
Emre Kızılkaya: Abdi İpekçi bir şahıs değil, bir anıttır. Genç yaşında üstlendiği Milliyet yayın yönetmenliği görevinde başardığı işler, Türkiye’de ana akım medyanın ilk “kayıt gazetesini” (newspaper of record) yaratmıştı. Türkiye’de doğan bir yayının da, uluslararası gazetecilik standartlarına ve meslek ahlâkına sıkı sıkıya bağlı kalarak kitleselleşebileceğini bu dönemde göstermişti. Döneminin önde gelen neredeyse tüm meslek kuruluşlarının yönetimlerine alarak istifade ettiği büyük bir değer olan İpekçi’yi, hem yeni kuşak gazeteciler, hem de başkan yardımcılığını ve ulusal komite başkanlığını yaptığı Uluslararası Basın Enstitüsü’ndeki (IPI) mesleki mirasçıları olarak saygıyla anıyoruz.