Bilim Kritik TEKNOLOJİ

Elizabeth Holmes: Theranos şirketinin yükselişi ve düşüşünden almamız gereken dersler

Elizabeth Holmes ve Theranos şirketi yıllarca haberlere konu oldu, dergi kapaklarında övüldü.

Elizabeth Holmes’un kurduğu Theranos, sağlık teknolojisinde çığır açma vaadiyle manşetlere taşındı. Milyarlarca dolar değere ulaşan şirket, Holmes’un dolandırıcılıktan hüküm giymesiyle tarihe karıştı. “The Dropout” dizisinde de aktarılan bu hikâyeden gazetecilerin ve bilim iletişimcilerinin alabileceği dersler var.

Teknik bir alanda “uzman” gibi görünseler bile ünlü kişilerin; ticari ürünleriyle sorunları şıp diye çözme, tarih yazma, yeri yerinden oynatma gibi vaatlerine şüpheyle yaklaşılmalı. Elizabeth Holmes’un dâhi değil şarlatan olduğunu ortaya çıkaran da, şüphecilikten vazgeçmeyen gazeteci John Carreyrou olmuştu. 

Elizabeth Holmes ve Theranos vakasını habercilik perspektifinden ele alırken şu isimlerin konuyla ilgili görüşlerini de aktarıyoruz: BBC Dünya Servisi’nden Lucy Bailey, Stanford Üniversitesi’nden Dr. Murat Baday, Silikon Vadisi’nden Dr. Gözde Eskici, Volkan Sevilgen, Selim Önal ve Oktay Arslan

Elizabeth Holmes kimdir? Haberlere konu olan olay nedir?

ABD’nin California eyaletindeki Silikon Vadisi’nde lüks bir semtte büyüyen ve tanınmış bir aileden gelen 1984 doğumlu Elizabeth Holmes, Stanford Üniversitesi’nin Kimya Mühendisliği bölümüne kabul edildiği zaman profesörlerinin güvenini kazanmak için çaba harcar. Ancak okulu yarıda bırakarak 2003’te bir biyoteknoloji şirketi kurmaya karar verir. Theranos adlı şirket böyle doğar.

Holmes, kısa süre sonra şirketinin tıpta devrim yaratacak bir kan tahlili cihazı geliştirdiğini açıklar. Bu taşınabilir cihaz, sadece birkaç damla kan örneği kullanarak diyabetten kansere dek birçok hastalığı teşhis edebilecektir. Üstelik mevcut teknolojilerden çok daha isabetli sonuçları, çok daha ucuza ve hızlı sağlayacaktır.

Holmes, bu projesi için Stanford Üniversitesi’ndeki bazı akademisyenlerden yardım alır. Aslında bu çalışmaları anlayacak teknik bilgiye sahip değildir. Bilim ekibi de Holmes’un taleplerini gerçekleştiremez. Bunun üzerine Holmes, sağlık teknolojisinde “çığır açacak” cihazı üretmek için Theranos‘un daha fazla fona ihtiyaç duyduğunu savunur.

Medya patronu Rupert Murdoch ve teknoloji şirketi sahibi Larry Ellison gibi milyarderlerden 900 milyon dolarlık destek almayı başarır Holmes. Bunca insanı bu kadar büyük bir yatırıma ikna etmesi sayesinde medyada gündeme gelmeye başlar. Siyah boğazlı kazakları sıkça tercih etmesinin de etkisiyle “Steve Jobs’un kadın versiyonu” diye nitelenir. 

Ancak para ve ün, Elizabeth Holmes’un iddialı vaatlerini yerine getirebilecek bir cihazın geliştirilmesi için yeterli değildir. Holmes, araştırma yapmak yerine, sadece çevresinde gördükleri ve kendisine söylenenlere dayanarak kısa vadeli çözümler üretmeye çalışır. Sorunlarla karşılaştığında, bunları başka bir sorunun çözümü olarak kullanır. Bunu yapamadığında insanların sorularını geçiştirir; bakışlarını ve beden dilini kimine göre baskı unsuru olarak, kimine göre de çocuksu bir masumiyet yansıtmak için kullanır.

Cihazın hastalara ilk test sonuçlarını vermeye başladığı yalanını söyleyen Elizabeth Holmes bir yandan insanları manipule ederken bir yandan da laboratuvarına girmek isteyenlere gizlilik sözleşmeleri imzalatır. Bu şekilde onlarca insanı ya susturur ya da yıllarca oyalar. Theranos‘un çığır açacak bir cihaz yolunda henüz hiçbir somut adım atmadığı ve ufukta böyle bir gelişmenin de görülmediği kamuoyuna yansımaz. Aksine, Holmes ekibine ABD’nin eski dışişleri bakanı Henry Kissinger ve General James Mattis gibi ünlü isimleri katmayı sürdürür.

Theranos balonunu patlatan gazeteci: John Carreyrou

Holmes böyle isimleri yanına aldıkça, en büyük medya kuruluşlarında yer bulmaya başlar. Forbes dergisi başta olmak üzere birçok önemli yayında kapak olur. Başlarda kimse tam olarak ne yaptığını ve şirketin çalışmalarının ne durumda olduğunu araştırmaz. Sağlık teknolojisi son derece teknik, uzmanlık gerektiren bir konudur. Üstelik “ticari sır” gibi kavramlar, Theranos‘un laboratuvar araştırmalarının bulgularını gizlemesi için kullanılır. Dahası, yatırım yapan güçlü isimler, şirketin sorgulanmasını engellemeye çalışmaktadır.

Sonunda, tüm bu zorluklara rağmen araştırmacı gazetecilikte inatla direnen bir gazeteci ipuçlarını kullanıp gerçeğe ulaşır. Bu kişi Wall Street Journal gazetesinden John Carreyrou‘dur. Baskılara rağmen Carreyrou, Theranos’un yayımladığı laboratuvar sonuçlarının güvenilmez olduğunu, biyokimyager Eleftherios Diamandis’un desteklediği derin bir araştırmada, kanıtlarıyla ortaya koyar.

Wall Street Journal’ın gündemi değiştiren 29 Ekim 2015 tarihli bu ilk haberinin başlığı ve spotu şöyledir: “Yükselişteki start-up şirketi Theranos, kan tahlili teknolojisinde zorlanıyor. Silikon Vadisi’nde Elizabeth Holmes’un liderlik ettiği laboratuvarın değeri 9 milyar dolar ama şirket, sunduğu tüm testlerde kendi teknolojisini kullanmıyor.”

Elizabeth Holmes‘un ve Theranos‘un düşüşü böyle başlar. Şirket hisseleri çakılır, genç girişimcinin serveti erir. Sonuçta Holmes’a ve Theranos’un operasyondan sorumlu yöneticisi Sunny Balwani’ye 2018’de dolandırıcılık davası açılır. Geçen yıl biten bu davada iki isim de suçlu bulundu. Holmes 11 yıl 3 ay, Balwani ise 12 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırıldı.

John Carreyrou ise bu başarılı araştırmacı gazetecilik işinin ardından ABD’nin en büyük gazetesi New York Times’a transfer oldu. Pulitzer ödüllü Carreyrou, Theranos araştırmasının hikâyesini, 2018’de yayımladığı “Bad Blood: Secrets and Lies in a Silicon Valley Startup” (Kanı Bozuk: Bir Silikon Vadisi Startup’ında Sırlar ve Yalanlar) adlı kitapta da anlattı.

Elizabeth Holmes’un 2016 tarihli resmi portresi

Elizabeth Holmes’lara kanmamak için BBC gazetecisinden tavsiyeler

Özellikle bilim iletişimcilerinin Elizabeth Holmes ve Theranos vakasından alabileceği birçok ders var. Moleküler biyoloji ve hukuk mezunu olan, BBC Dünya Servisi‘nde çalışan Lucy Bailey şunları söylüyor:

  • Ben bir araştırmacı gazeteci değilim. Bilim diploması olan bir radyo haber editörüyüm. Geçmişte kısa bir süre bilim muhabirliği de yaptım. 20 yılı aşkın bir süredir çalıştığım işimde, sıklıkla bilim yayınlarını düzenlerim. Birçok alanda uzman çalıştırmayan medyada bu (benim gibi bir habercinin bilim eğitimi almış olması) nâdir bir durum. Bunun, medyanın bilimsel yönleri olan hikâyeleri nasıl ele aldığına dair daha büyük bir sorunun parçası olduğunu düşünüyorum.
  • Holmes ve Theranos’un başından beri medyada yer alması, bilimsel yönü olan hikâyeleri haberleştirmesi istenen ya da buna karar veren herkes için gerçekten bir ders olmalı.  Medyanın Theranos konusunda çok kötü bir şekilde başarısız olduğu artık çok açık. Bunun nedeni kısmen kimsenin teyit için uğraşmamış olması. Bu da bilimsel iddialara ilişkin kanıt istemek anlamına gelir. Örneğin hakemli dergilerdeki makaleler incelenip bağımsız bilim insanlarıyla görüşmeler yapılarak bu sağlanabilirdi.

‘Yakınlık sahtekârlığı’na dikkat edin ve kaynakları üçgenleştirin

Bailey, ayrıca şunları ekliyor:

  • Yakınlık sahtekârlığı; birileri, özellikle de güçlü ya da ünlü kişiler sırf bir şeyi onayladığı için başkalarının bunu doğru kabul etmesidir. Bu tür bir sahtekârlığın farkına varmak gerekiyor. Genel kural şu: Tüm iddialar hakkında “durum tespiti” yapmak ve kimsenin söylediklerine güvenmemek! Bu son derece basit görünüyor ve çok sayıda gazetecinin Holmes ve onun halkla ilişkiler makinesi tarafından kandırıldıkları için çok utanmalarına şaşırmadım.
  • Gerçek olamayacak kadar iyi ya da şüpheli görünen her şeyi takip edin.
  • İddiaları kendi bulduğunuz kanıtlarla teyit edin. Araştırın ve hakemli bilimsel makaleleri gerçekten okuyun.
  • Bilgileri her zaman bağımsız kaynaklarla üçgenleştirin.
  • Her gazeteci çeşitli bilimsel uzmanlardan oluşan kendi iletişim listelerini oluşturmalı veya bu tür kişileri nasıl bulacağını bilmelidir. Birleşik Krallık’ta Science Media Centre (Bilim Medya Merkezi) adlı bir kuruluşumuz var. Bu kuruluş bilim haberleri ya da haberlerin bilimsel yönleri hakkında yorum yapacak uzmanların belirlenmesine yardımcı olabilir, özellikle de çok iyi bilimsel bağlantılarınız veya bilimsel bir geçmişiniz yoksa, bu tür kuruluşlar çok fayda sağlar. Diğer ülkelerin benzer organizasyonları olduğunu düşünüyorum.
  • Ele aldığınız konuyla ilgili bağımsız uzmanlarla, kuruluşun geçmişteki çalışanlarıyla, önceki patronlarıyla, aile ve arkadaşlarla vb. konuşun.
  • Haber konusunu pohpohlamayın ya da kur yapmasına izin vermeyin. Asla hediye veya iyilik kabul etmeyin. Konuştuğunuz kişilerin olası çıkarları veya çıkar çatışmaları konusunda dikkatli olun ve bunları dikkatle kontrol edin.

Basın bültenlerini olduğu gibi yayımlamayın

“Araştırmacı bir gazeteci değilim ama bazı insanların çok ikna edici olabileceğini biliyorum” diyen Bailey, şunlara da dikkat çekiyor:

  • Holmes, bir dolandırıcıydı ve dolandırıcılar cazibe ve şaşırtmaca üzerine ticaret yaparlar. Siz uyanık olmadığınız sürece oyuna getirildiğinizi fark etmeyebilirsiniz. Ancak tam olarak kontrol etmediğiniz hiçbir şeyi asla yayımlamayın. Basın bültenlerini olduğu gibi yayımlayan bir “gazeteci” olmayın. Holmes, hakkında övgü dolu yazılar yazanlar, anladığım kadarıyla araştırmacı gazetecilik yapmaya bile çalışmıyorlardı. Başarılı olmasını görmek istedikleri genç bir kadın hakkında hayranlık uyandıran yazılar yazıyorlardı.
  • Kendinize şunları sorun: Bundan emin miyim? Buna ilişkin kanıtlar tam olarak nedir ve bu kanıtlar gerekirse bağımsız uzmanlar tarafından, yani kendi bilgi alanımın dışında bir incelemeye dayanıyor mu? Para nereden geliyor? Kimler faydalanıyor? Bu hikâyede şüphe kokan ne var ve bu konuda ne bulabilirim?

Silikon Vadisi’nden Dr. Gözde Eskici’nin habercilere önerileri

Silikon Vadisi, dünyanın en önemli teknoloji merkezlerinden biri. Burada pek çok yatırımcı, teknoloji uzmanı ve “start-up” şirketi var. “Start-up” terimi, işletmenin ilk aşamalarındaki bir şirketi ifade ediyor. Start-up’ları bir veya daha fazla girişimci, talep olduğuna inandıkları bir ürün veya hizmeti geliştirmek amacıyla kuruyor. Bu şirketler büyümek ve gerekli personeli işe almak için belirli zamanlarda yatırıma ihtiyaç duyuyor. Bunun için, geliştirdikleri ürün ve hizmetin gelecekte onlara yeterince para kazandıracağına yatırımcıları ikna etmek zorundalar. Start-up’ların basın açıklamalarına ve etkinliklerine bunu bilerek bakmak gerekiyor.

Stanford Üniversitesi’nde uzun yıllar çalıştıktan sonra Silikon Vadisi’nde danışmanlık yapan Dr. Gözde Eskici, “Bilim haberi yapacak gazetecilerin belli bir seviyede bilim okuru olmasını gerekli görüyorum. Çünkü bilim okurluğu hem bilimin vardığı son noktayı takibe yarayacak hem de neyin yapılıp neyin yapılamayacağına dair eleştirel bir bakış açısı sağlıyor” diyor.

Araştırmacı bilim mi yapıyor yoksa sansasyon peşinde mi, iyi araştırın

“Haberi yapılacak bilimsel keşfin araştırmacısını detaylı araştırmak gerekir” Eskici, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Eğitimi nedir, ne zamandır bu konu üzerinde çalışıyor, alandaki diğer bilim insanları tarafından ne şekilde biliniyor? Bunların titizlikle araştırılması, sansasyon peşindeki bilim insanlarını gerçekten işin hakkını verenlerden ayırır.” 

O konuda çalışanlardan bahsi geçen çalışmayla ilgili mutlaka görüş alınması gerektiğini söyleyen Eskici; bilimin, bilim insanlarının birbirine hakemlik yaptığı (peer-reviewed) bir süreç olduğuna dikkat çekiyor. Eskici, eğer yanlış, çarpıtılmış ya da abartılmış olan bir şey varsa diğer bilim insanlarının mutlaka buna işaret edeceği konusunda uyarıda bulunuyor. 

The Dropout (Üniversite Terk) adlı dizide Elizabeth Holmes’u canlandıran Amanda Seyfried (solda) bu rolle Emmy ödülü kazandı. ABC News yapımı dizinin gösterimi, bazıları Türkiye’den de erişilebilen çeşitli dijital akış platformlarında sürüyor. Holmes karakteri, gerçek hayatta olduğu gibi dizide de, “bilmediği yerden sorulunca” başarıyla konuyu değiştiriyor. Yeri gelince agresifleşiyor, özellikle çalışanlarına acımasız davranıyor. Uzmanları bile kandırabilmesini sağlayan ikna ve manipülasyon yeteneğinin yanı sıra, kendisine risk oluşturacak kişilerle ilgili hemen önlem alması da dikkat çekiyor.

Eskici, “Çalışma çok ünlü bir bilim insanı tarafından yapılmış olabilir, birden fazla yerde ses getirmiş olabilir ya da çok güvenilir kurumlar tarafından fonlanmış olabilir. Bunların hiçbiri ‘tamam, bu güvenilir bir çalışma’ deyip verileni olduğu gibi aktarmak için yeterli olmamalı. Mutlaka verilen bütün detaylar gazeteci titizliğiyle kontrol edilmeli” diye uyarıda bulunuyor. 

Dr. Murat Baday uyarıyor: Çok yatırım almak, bilimin değil network’ün sonucu

Stanford Üniversitesi’nden Dr. Murat Baday önemli bir başka noktaya dikkat çekiyor:

  • Theranos’un aslında çıkış noktasında hiçbir sıkıntı yoktu, çünkü “elimde böyle bir şey var” demedi, bir vizyon satarak yatırım aldı. Silikon Vadisi’nde birçok kişi bu şekilde yatırım alıyor. Vizyonunuza inandırıyorsanız, ona yatırım veriyorlar. Ama buradaki sorun, 19 yaşındaki bir üniversite öğrencisine bu kadar yatırım yapılması oldu. Yatırım almasının asıl nedeni ise, aile network’ünden kaynaklanıyor. Silikon Vadisi’nde çok zengin bir semtte oturan Holmes’un ailesinin yakın görüştüğü dostları, Tim Draper ve Rupert Murdoch gibi tanıdıklarından 6 milyon dolar civarında ilk yatırımı aldı. Tim Draper işin içine girince başkaları da katılmak istiyor. Elizabeth Holmes, FOMO (fear of missing out) yani günceli kaçırma korkusu diye bir durum oluşturuyor ve böylece yatırımları alıyor.

Tedbirli davranarak, işin uzmanlarına danışın

Holmes’un bir ürün ortaya koyamayınca, yatırımcılara kötü gözükmemek için sonuçlar uydurmaya başlamasıyla olayın kırılma noktasının yaşandığını söyleyen Baday, sözlerini şöyle sürdürüyor:

  • Yalan üzerine kurulan sistem nedeniyle gerçekleri saklamaya çalışıyorlar. Silikon Vadisi’nde yalanla yatırım almak çok zor. Böyle bir olayın gerçekleşmesi aslında çok zordur. Çünkü, insanlar aslında ürünlerini değil, vizyonlarını satıyorlar. Bana sorsalar, kesinlikle yatırım yapmayın diyeceğim alanlardaki bazı kişiler çok büyük miktarda yatırım alabiliyor. İşte bu noktada girişimci çok iyi okullarda ya da büyük şirketlerde çalışmış, iyi bir networkü varsa yatırım alabiliyorlar. Yani yatırımcılar fikirden çok, takıma yatırım yapıyor. Bu çok doğal bir süreç, asıl sıkıntı yalan beyanda bulunma ve sahte verilerle insanları kandırma noktasında oluyor.  Gazeteciler, geliştirildiği iddia edilen teknoloji hakkında tedbirli davranarak, işin uzmanlarına sorarak kendilerini koruyabilirler. Bazı şirketler, uzmanlık alanımızla ilgili konularda soranlar oluyor, bazılarının büyük kayıplar yaşamalarını önledik.

Türkiye’de de birçok teknoloji, abartılarak haberleştiriliyor

“Türkiye’deki sıkıntı ise, çoğu teknoloji ve yapılan çalışmaların olduğundan çok fazla abartılı şekilde haberleştirilmesi oluyor” diyor Baday:

  • Kanser alanında çalışan birinin geliştirdiği bir teknolojinin büyük resimde çok küçük bir etkisi olurken, Türkiye’de hemen “Kansere çare bulundu” gibi haberler yapılıyor. Bu şekilde gerçeği olduğundan çok fazla abartarak gazetecilik yapıp sorunları önleyemezsiniz. Sizin gibi uzman gazeteciler, iyi bilim insanlarına danışarak ilerliyor.
  • En iyi bilim insanlarına ulaşmak için, [tıp alanındaki akademik yayınların derlendiği sitelerden] Pubmed‘de konuyla ilgili gözden geçirme (review) makalesi araştırması yapılabilir. Bu makalelerden Nature gibi en iyi dergilerde yayınlananların yazarlarına ulaşılıp sorulabilir. Hatta gazeteciler, bu makalelerden direkt referans alarak değerlendirme yapabilirler.
  • Theranos şirketinin kurucusunun akademik bir geçmişi yoktu. Teknoloji şirketleri içerisinde özellikle biyoteknoloji ya da tıbbi teknoloji şirketi kuranlarda böyle bir özgeçmiş artık aranıyor.

Volkan Sevilgen, Silikon Vadisi’ndeki bilimsel fonları anlatıyor

ABD Ulusal Bilim Kurumu’ndan (NSF) aldığı fonla Silikon Vadisi’nde şirket kuran Volkan Sevilgen, bilimsel araştırmaların ticari niyetle fonlanması konusunda şu bilgiyi veriyor:

  • Bilimsel teknoloji geliştirmesi gereken start-up’lar için en önemli yatırım kaynaklarından biri de NSF’nin Küçük İşletme İnovasyon fonudur. Bu fonu alabilmek için hem bilimsel olarak ürünün yapılabilirliğini göstermelisiniz, hem de bu ürün ortaya çıktığında bir ticari başarı sağlanabileceğini göstermelisiniz. Bunun için bu fon üç faz halinde firmalara verilmektedir. Birinci fazında ürünün prototipini yapmalısınız. İkinci fazında ticari bir ürün haline getirmelisiniz. Üçüncü fazında da ürünü kullanarak ya yatırım almalısınız ya da gelir elde etmelisiniz. Bu şekilde her fazda firmaların yeterliliği ve bilime uygunluğu denetlenerek ürünlerin piyasaya çıkmaları sağlanıyor.

NSF, ABD’de bütün doktora programlarına ve bilimsel çalışmalara fon sağlayan, bilimsel altyapısı çok güçlü bir devlet kuruluşu. Dolayısıyla bilimsel fizibiliteyi çok detaylı bir şekilde değerlendirebiliyorlar. Sevilgen, “Son yıllarda NSF haricinde diğer yatırımcılar da bu tarz yüksek bilimsel teknoloji gerektiren şirketlere ilgi duymaya başladılar. Yalnız çoğu yatırımcının bu firmaları bilimsel anlamda denetleyebilecek kapasiteleri yok. Bu da aslında sektör için bir risk” diye ekliyor.

Silikon Vadisi’nden Selim Önal: Hikâye etkileyici olsa da arkasındaki rakamları soruşturun

Silikon Vadisi’nde çalışan Selim Önal, Elizabeth Holmes vakasının kendisine ünlü İngiliz dizisi Hustle’ı hatırlattığını belirterek şöyle diyor:

  • Birkaç usta dolandırıcının hikâyesi olan bu dizide, dolandırmanın ilk kuralı olarak “dürüst bir insanı aldatamazsın” der ve dizi boyunca “hiçbir şey karşılığında bir şey bekleyenleri” bulup onlara “bir şey karşılığında hiçbir şey” verir. “Dolandırmanın sırrı budur” der. [Theranos olayında] da durum biraz böyle. Hepsi değil tabii ama birçok yatırımcı, belki de genç ve tecrübesiz ama dâhi olarak gördükleri bir kişinin dehasından, iş bitiriciliğinden faydalanmak isterken, kendileri faydalanılan taraf oluyor.
  • Bir de medikal alanda dâhi olmasa da aslında insan okuma, insanların zaaflarını fark edip ondan faydalanma konusunda çok da başarılı bir kişi [Elizabeth Holmes] var. Hem toplumu hem de yatırımcı dünyasını çok iyi tanıyan, ne istediklerini bilen ve tam da istediklerini çok ustaca veren bir aktör var aslında. 
  • Atomic Habits kitabının yazarı James Clear özetle şöyle diyordu: “Stratejileri açıklarken kalıplardan ve modellerden çok hikâyeleri vurgulayın. İnsanlar sayıları ve çizelgeleri unutur, herkes iyi hikâyeleri hatırlar.  Fakat stratejileri araştırırken, hikâyeler yerine kalıplara ve modellere odaklanın, bir kişinin başarılı olması hiçbir şey ifade etmez, 100 kişinin başarılı olması ise bir sinyaldir.”
  • Elizabeth Holmes, hikâyeleri çok iyi kullanıyor ve herkes hikâyelerini hatırlıyor. Ama karşı taraftakiler o hikâyenin arkasındaki rakamları, istatistikleri doğru sorgulamıyor ya da sorgulamak istemiyor.

Airbus’ın inovasyon merkezinden Oktay Arslan: Her start-up’a güvenilmemeli

Airbus‘ın Silikon Vadisi’ndeki inovasyon merkezinden Oktay Arslan‘ın yorumlarına bakılırsa gazeteciler, her teknoloji şirketine güvenmemeli. Çünkü yatırım alma baskısının ve yoğun rekabetin de etkisiyle dürüstlükten ve etikten ayrılan şirket yöneticileri de var. Arslan’ın yorumu şöyle:

  • Silikon Vadisi’nde yatırım bulmanın zorluğu nedeniyle birçok start-up kısa süre içinde iflas eder. Start-up’ları yüksek riski olan fakat başarılı oldukları takdirde yüksek kazanç sağlayan yatırımlar olarak düşünebiliriz. Ancak başarılı olan start-up’lar büyük kazançlar elde edebilir. Örneğin Dropbox, Airbnb, Scale AI gibi şirketler, Y Combinator kuluçka merkezinden çıkmış başarılı şirketlerdir.
  • Elizabeth Holmes örneğinde olduğu gibi bazı start-uplar dolandırıcılıkla suçlanabilir. Bu şirketin teknolojisi aslında çok düşük bir doğruluk oranına sahipti ve sadece birkaç test için kullanılabilirdi. Holmes, şirketinin teknolojisinin [ABD Gıda ve İlaç İdaresi] FDA tarafından onaylandığını ve ordunun sahadaki tıbbi testlerinde kullanıldığını iddia etti, ancak bu iddialar da gerçeği yansıtmıyordu. Zaman içerisinde Holmes ve şirketi, dolandırıcılık suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı. 
  • Theranos skandalı, teknoloji şirketlerindeki dürüstlük, şeffaflık ve etik sorunlarına dair birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu nedenle, start-up kurucuları yalnızca iş planlarını değil, aynı zamanda ortaya koydukları vizyonu gerçekleştirebilecek becerilere sahip olduklarını yatırımcılara göstermek zorunda. Aksi takdirde yatırımcıları kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilirler. 

Yeni Theranos skandalları olmasın diye 11 ipucu

Medyada yer almak popülerliği tetikliyor. Karşısındaki bir ünlü olunca birçok insan zaten sorgulamayı askıya alıyor. Belki duyulan hayranlık, belki tanışma ve konuşma arzusu nedeniyle o kişi ve işi irdelenmiyor. Bu duruma Türkiye’de de sıkça rastlıyoruz. Sırf medyada çok görüldüğü için, bir şey üretmeseler bile birçok kişiye bilim insanı muamelesi yapılıyor.

Öncelikle bu kişilerin “gerçekten ne yaptığının” sorgulanması gerektiğini bir kez daha vurgulayalım ve kapatırken gazetecilerin yeni Elizabeth Holmes skandalları olmasın diye yapabileceklerini birkaç ipucu daha vererek özetleyelim:

  • Karşınızdakini dinleyin ve gözlemleyin.
  • İpuçlarını kovalayıp rasyonel bakış açısıyla yaklaşın.
  • “Duygusal av” hâline gelmeyin.
  • Kaynaklara ve kanıtlara bakın.
  • Karşınızdaki bir şeyi çok övüyorsa kuşkulanın.
  • İletişim tekniklerini akıllıca kullanın.
  • Eğitimli kişileri kötülüyorsa, açığını bulun.
  • Soru sormaya devam edin.
  • Verilerle oynanma ihtimalini aklınızda tutun.
  • Kendileri korkanların, çevrelerini de korkuttuklarını hatırlayın.
  • Yanlış insanları dinlerseniz hata yapmaya başlarsınız.

Araştırmacı gazeteciler için kılavuzlar

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Daha nitelikli bilim haberciliği için 10 tavsiye

Inventing Anna dizisi: Gazetecilik bir temas ve mesafe mesleğidir

Yarım Kalan Aşklar, Şahsiyet, Akıncı: Gazeteci gözünden Türk işi gazeteci dizileri

Deprem haberleri: Haber siteleri uzman görüşlerine, gazete ve TV’lerden daha çok yer veriyor

Esra Öz

2007’den beri bilim, sağlık ve teknoloji haberciliği yapıyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji ve Anadolu Üniversitesi Radyo TV Programcılığı bölümlerini bitirdi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Farklı dergi ve sitelerde yayın yönetmenliği ve editörlük görevlerini yürüttü. Üç kitap yazdı. Serbest gazeteci olarak, bilim ve sağlık iletişimi üzerine çalışmalarını sürdürüyor.

Journo E-Bülten