Deneyimli fotomuhabiri Bülent Kılıç, Journo’nun “Unutulmayan Fotoğraflar” yazı dizisinin üçüncü bölümünde, uluslararası ödüller kazanan iki eserini anlatıyor ve mesleğe dair tavsiyelerini genç gazetecilerle paylaşıyor.
Paris merkezli uluslararası haber ajansı Agence France-Press’in (AFP) fotomuhabiri ve Türkiye bürosunun yöneticisi Bülent Kılıç, meslek hayatı boyunca çok sayıda ödül kazandı. Dünyanın en önemli fotoğraf ödüllerinden World Press Photo‘da 2014 yılında aynı dalda iki ödül birden aldı. Merkezi TIME dergisi ve The Guardian gazetesi tarafından yılın fotomuhabiri seçilen Kılıç ile, unutulmayan o iki fotoğrafı konuştuk.
O günlerde dünyada Ukrayna krizi ve Kobani savaşı, Türkiye’de ise kitlesel protestolar ve Soma’daki iş cinayetleri dâhil çok sayıda sıcak konu gündemdeydi. 2014 yılında fotomuhabirlerinin çalışma koşullarının bugünkünden “çok daha rahat,” basın özgürlüğünün ise “biraz daha iyi” olduğunu belirten Kılıç, Türkiye’de fotomuhabirliğe hak ettiği değer verilmese de bu mesleğin “hayat devam ettikçe devam edeceğini” vurguluyor.
2014 yılının mart ayında İstanbul’da düzenlenen Berkin Elvan protestoları sırasında çektiğiniz fotoğrafın hikâyesini anlatabilir misiniz?
Ukrayna’da Maidan (Meydan) protestoları vardı. Orada çalışıyordum. İstanbul’da da Gezi protestolarının devamı niteliğinde eylemler vardı. Berkin Elvan 269 gün boyunca komadaydı, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti. Ben de yeni gelmiştim İstanbul’a. İstiklal Caddesi’nde protestolar vardı. Orada çektiğim bir fotoğraftı.
Fotoğrafa konu olan genç kızın ilk kez bir gösteriye geldiğini belirtmişsiniz. O an kendisiyle bir temasınız veya konuşma fırsatınız oldu mu?
Hiçbir şekilde konuşma fırsatım olmadı. Çok korkmuş ve şoka girmişti. Karar ânı denen bir şey var, tam doğru an olması gerekiyor fotoğrafta. Fotoğrafta zamanı durdurmanın bir mânâsı var. Bir mânâya tekabül ediyor. O ânın devamlılığı ve sâkinliği, durduruyorsunuz ama devam edermiş gibi bir hisse kapılıyor insan. O an yaşanıyor ve devam ediyor. Devam eden bir ânı fotoğraflamışsınız. Orada sanki bir şeylerin devam ettiği hissine kapılıyorsunuz. Bu fotoğrafın özelliği o.
En önemli fotoğrafı evinizden birkaç kilometre ötede de çekebilirsiniz
Fotoğrafınız en prestijli yarışmaları arasında olan World Press Photo’da birinci seçildi. Bu ödülü bekliyor muydunuz?
O kadar zaman geçti ki üzerinden artık hatırlamıyorum bile. Oradaki fotoğraflar önemli benim için… Dünyanın önemli bir fotoğrafı olabilmesi için binlerce kilometre öteye de gidebilirsiniz, evinizden birkaç kilometre ötede de olabilir bu. Bunu bilemezsiniz.
Kobani’de koalisyon güçlerinin IŞİD militanlarının bulunduğu tepeyi bombaladığı ânı gösteren ve aynı dalda üçüncülük alan fotoğraf hakkında neler söylemek istersiniz?
O fotoğraf ilginç bir fotoğraftı gerçekten. Dehşet bir ânın içinde birileri ayakta duruyor. Havaya uçmasından belki kısa bir süre önce yani. Bir şok etkisi yaratıyor. IŞİD Miştenur tepesini çoktan almıştı. Tepenin batı tarafında kalan yerlerini de almışlardı. Tilşehir tepesine düzenlenen hava saldırısının hemen öncesinde IŞİD militanları namaz kılıyorlardı. “IŞİD’liler Kobani’nin en önemli tepesini aldı, namaz kılıyorlar” diye Türkiye’deki bazı televizyonlar canlı veriyordu. Biz de televizyondan görüp gittik. Çekime başladıktan 5-10 dk sonra koalisyon güçleri orayı vurdu. Bana oyunmuş gibi geldi. Orayı bilerek verip, orada toplanmalarını sağlayıp vurdular gibi geldi bana. Çünkü sabahında cesetler taşındı o tepeden yani. Öyle bir hikayesi vardı onun da.
2014’te Ukrayna’daki gösteriler, Soma’daki iş cinayeti, Berkin Elvan protestoları ve Kobanililer’in Türkiye’ye geçişine dek birçok ânı fotoğrafladınız ve 2014 yılının en başarılı fotomuhabiri seçildiniz. 2014’teki çalışma koşulları nasıldı?
2014 yılındaki çalışma koşulları çok çok daha rahattı. Basın ve ifade özgürlüğü bugünkünden biraz daha iyiydi. Medya bu kadar tekelleştirilmemişti. Gazete ve dergiler kamuoyundaki tartışmaları ve gündemi canlı tutuyordu. Fakat zamanla bu bitirildi. Darbe girişiminden bu yana basın alanında çok da bir şey kalmadı.
En çok neresi sizi zorladı?
2014 yılında Suriye benim için zorlayıcıydı.
“Hayatınızın bütünüyle girmeniz gerekiyor bu işe”
Deneyimli bir fotomuhabiri olarak, genç fotomuhabirlerine tavsiyeleriniz nelerdir?
Geleneğini ve tarzını devam ettiren deneyimli fotoğrafçıların fikirleri ve düşünceleri gerçekten çok yol gösteriyor. Bu insanları takip etmelerini ve tanımalarını isterim.
Mesleğimiz çok daraldı. Ekonomik olarak da imkânlar aşırı derecede daraldı. Fotoğrafın değeri eskisi gibi değil. Bunu kabul etmek lazım. Ama biz de bir şekilde dünyada ne olduğunu görmeye çalışıyoruz. Onun dışında çok umut verici bir meslek olduğunu söyleyemem. Türkiye’de kim değer veriyor ki? Kimse fotomuhabirliğe kıymet ve değer vermiyor.
Hayat devam ettikçe devam edecek bir meslek bizimki. Birkaç ay gelip de “neymiş göreyim” şımarıklığını kaldıracak bir meslek değil. Hayatınızın bütünüyle girmeniz gerekiyor bu işe. Motivasyonunuzun çok yüksek olması gerekiyor ve ahlâki değerlere sahip, iyi okuyan biri olmanız gerekiyor. Dünyaya ait bir görüşünüzün ve duruşunuzun olması gerekiyor. Politik bir meslek sonuçta. Bir sinemacı kadar politik olamıyorsunuz çünkü gerçekle ve tarafsızlıkla, ahlâki kurallarla sınırlandırılmış bir mesleğiniz var ve buna riayet etmeniz gerekiyor. İnsanların size güvenmesi gerekiyor… Şimdi sadece işinizin kalitesine ve düzeyine bakıyor insanlar. O kaliteyi yakalamak bir hayli zaman alıyor. Çünkü o sizin karakterinizle beraber gelişen bir şey.
İLGİLİ: UNUTULMAYAN FOTOĞRAFLAR
Ali Dede ve kedisi: “Çöpe gider” denilen bir haber fotoğrafının hikâyesi
Depremin simge fotoğrafının öyküsü: “İlk defa gözlerim dolarak fotoğraf çektim”
Journo dikkat çekti, TGC en iyi fotoğraf ödülünü gerçek sahibine verdi
Bülent Kılıç: Bir gazetecinin daha öldürülmesinin altından hangi hükûmet kalkabilir