Robot teknolojisi baş döndürücü bir hızda ilerliyor. Nisan ayının ilk günlerinde yayınlanan ‘İnsana en çok benzeyen robot’lardan Sophia’nin açıklamaları, Toyota’nın savaşta yaralanan askerin ihtiyaçlarını karşılamak için test ettiği robot, yakın zamanda seks hayatımıza girerek pedofili ve tecavüz vak’alarını azaltma amacı ile geliştirilen robotlar ve tahayyül bile edemeyeceğimiz sayıdaki yenilikler… Robotlar artık hayatımızda. Bugün ülkemizde karşılaşmasak da çok, ama çok yakın bir gelecekte bu yeniliklerin hepsi günlük yaşamımıza girecek. Peki bizi neler bekliyor?
Robotların hayatımıza girmesi ile neler değişecek? Yapay zeka karşımıza neler getirecek? Bu sorular belki de kısa vadede en çok karşılaşacağımız merak unsurları olacak. İşte tam da bu konuda kafamızı kurcalayacak bir yapımdan bahsetmek istiyorum. İngiltere merkezli Channel 4’te yayınlanan ve ikinci sezonunu geride bırakan Humans, belki de son dönemin en önemli yapımlarından biri. Dizi ile benim tanışmam biraz geç oldu. Az bilinen kıymetli bir dizi olması nedeniyle de böyle bir yazıyı kaleme almak neredeyse gereklilik halini aldı.
Humans yakın bir gelecekte geçiyor. İnsan görünümlü robotların günlük yaşantıda pek çok alanda yer aldığı ve hayatı kolaylaştırdığı bir gelecek… Dizi birkaç gündür hiç temizlik yapılmamış dağınık bir evde başlıyor. Ev işlerini eşine yıktığı için tembelliğe alışmış olan Joe Hawkins, eşinin sürekli şehir dışına çıkması nedeniyle çocukları ile başa çıkamamakta ve bu beceriksizliği nedeniyle çözüm yolları aramaktadır. Çözümü ise tüm evlere yayılan insan görünümlü bir robot ile sağlamaya karar vermiştir. Geliştirilmiş bir teknolojiye sahip olan Mia’nın aileye dahil olması daha ilk saatlerinde ciddi bir fark yaratmış ve ev tertemiz olmuş, bütün yemekler yapılmış, hatta ortaya çocuklara masal okuyacak yeni bir arkadaş çıkmıştır.
Dizinin ana karakterlerinden Mia, milyonlarca robottan biraz daha farklıdır. Robotlar yapay zekaları sayesinde kullanıcılarının davranışlarını izleyerek onların beğenilerine göre hizmetler sunmakta, örneğin bir yemeği sevmiyorsa bir daha onu yapmamakta ya da kullanıcının çalışma saatlerine göre düzenlemeler yapmaktadır. Ancak Mia ve birkaç robot ise ‘bilinç’e sahiptir. Yapay zekanın çok daha ötesinde, hissedebilme, korku, tutku, hırs gibi birçok duyguyu içinde barındırmaktadır. Dizi bu robotların birbirini bulması, diğer robotlara bilinç yüklenip yüklenemeyeceği, polislerin de işin içine karıştığı zaman zaman kriminal boyuta da dayanan tutarlı ve iyi bir öyküyü konu alıyor.
Tekrar birkaç adım geriye dönerek Humans’ın ilk sahnelerine dönmek istiyorum. Mia’nın evi tertemiz etmesi veya evin ufak çocuğuna masallar okuması tartışmasız hayatı kolaylaştıran bir unsur. Dizinin daha ilk bölümlerinde ortaya attığı tartışma, toplumsal roller üstüne ilk bilinmezi ortaya atıyor. Evin ‘annesi’ Laura Hawkins geri döndüğünde karşılaştığı manzara hiç de hoşuna gitmiyor. Çünkü evin küçük kızı Sophie, Mia’nın masal anlatmasını sevdiği için artık annesini istememeye başlıyor. Evet belki Laura kendisini yoran bir etkinlikten kurtuluyor ama bir annenin çocuklarıyla zaman geçirmesinin robotlaşması onu fazlasıyla rahatsız ediyor. Başka bir eve konuk oluyoruz, dizinin önemli karakterlerinden George Milican yaşlıca birisi. Çeşitli ihtiyaçları var. En basitinden tansiyon sorunu var. Devlet ona bir robot veriyor. Robot günün belli saatlerinde Milican’ın tansiyonunu ölçüyor, diyetine bağlı olarak yemekler yapıyor ve yürümediğinde Milican’ı uyarıyor. Önüne az tuzlu, az yağlı, sağlıklı ama görece lezzetsiz yemek geldiğinde ise Milican yemeğini yemek istemiyor ve yardımcısından tost istiyor. Talebi robot tarafından reddediliyor ve Milican itiraz ettiğinde, bu konuda ısrarcı olursa doktora sinyal göndereceğini belirterek ‘sahibini’ tehdit ediyor. Üstelik Milican’ın yasal olarak bu robota karşı çıkma şansı da yok. Devletin sosyal güvenlik önlemi olarak bu robot kendisine zorla veriliyor.
Farkındaysanız işler biraz daha komplike hale geliyor. Yeniden Hawkins ailesine döndüğümüzde robotların yarattığı kusursuz dünyanın bir kusuru daha karşımıza çıkıyor. Evin küçük çocuğu Sophie, robota duygusal bir bağlılık gösteriyor ve Mia onun için rol model oluyor. Çocuğun davranışları, ailesine hitap şekli tamamen robotun yansıması halini alıyor. Ve öğreniyoruz ki robot olan ailelerin bir kısmında çocuklar bu tip psikolojik rahatsızlıklar yaşamaya başlıyor.
Robotlar sadece evde mi kullanılıyor derseniz yanıt tabii ki hayır. Market alışverişinde, çağrı merkezlerinde hatta madenlerde de kullanılıyor. Robotlar insanlar gibi yorulmadığı için, sadece zaman zaman şarja ihtiyaç duyduğu için günde 16-17 saat mesaiyi zerre yorulmadan tamamlayabiliyor ve sermaye için büyük bir maliyet tasarrufu sağlıyor. Robotların kıdem tazminatı yok, robotların iş cinayetine kurban gitme riski yok, hatta robotların maaş beklentisi ya da sağlık hakkı talebi de yok. Bunun somut çıktı tablosunu ise bir sahnede fazlasıyla gerçekçi bir halde yaşıyoruz. Karakterlerden biri işine geliyor ve şirket genel müdürü, halkla ilişkiler biriminin yöneticisinin işten kovulduğunu söylüyor. Gerekçe ise yerine gelecek robot. Karakter diyor ki, iyi de biz seninle aile dostuyuz, çocuklarının doğum gününü bile biliyorum birlikte yıllar geçirdik. O anda robot devreye giriyor ve müdürün çocuklarının neredeyse tüm geçmişini anlatıyor. Geriye sadece yeni bir iş aramak kalıyor. Tabii bulmak mümkünse.
Humans yukarıda bahsettiğim ve çok daha fazla toplumsal tartışmayı içine alarak robotların hayatımıza girişini büyük bir başarı ile anlatıyor. Dizinin ana öyküsünde, temposunda zaman zaman düşüşler yaşanıyor elbette ama kafada yarattığı sorular gerçekten tartışmaya değer. Dizinin başrol oyuncuları arasında son dönemin yükselen yıldızlarından Gemma Chan, The IT Crowd’dan tanıdığımız Katherine Parkinson ve Matrix’in Trinity’si Carrie-Anne Moss var. Dizinin her bölümü yaklaşık kırk, kırk beş dakika sürüyor. Sezonlar ise sekizer bölümden oluşuyor. Aralık 2016’da ikinci sezonu bitiren dizi için üçüncü sezon hazırlıkları ise devam ediyor. Westworld ile sıkça kıyaslansa da daha farklı bir açıdan robotları ele alan diziyi özellikle yaptığı tartışmalar ve toplumsal açıdan ele aldığı konular nedeniyle tavsiye ediyorum.