Bilimsel olguların medyada abartılı bir dille, kamuoyunu yanlış yönlendirerek aktarıldığını sıkça görüyoruz. Gazetecilik açısından bu konuda dikkat edilmesi gerekenleri, örnek haberler üstünden, bilim insanlarının görüşlerini alarak inceledik. Ortaya 3 maddelik bu kısa rehber çıktı:
1. Eksik bilgiden ve çarpıtmadan kaçının
Bir haberin en çok dikkat çeken kısmı başlığı ve girişi (ya da spot). Türkiye’de yaygın olan “tık avcılığı” nedeniyle haberin özellikle bu bölümlerinde hatalı bir dil kullanımı çoğu kez bir “taktik” gibi görülüyor. Oysa gazeteciler; içerikle uyuşmayan, abartılı ve toplumu yanlış yönlendiren ifadelerden özellikle de halk sağlığı söz konusu olduğunda kaçınmalı.
Örneğin birçok haber sitesi ve gazete bu yıl başında şöyle bir haber yayımlamıştı:
Yeni Akit gazetesinde yayımlanan ve Google Haberler üstünden geniş bir kitleye ulaşan bu içeriğin girişinde “aşıların faydadan çok zararının olduğu yapılan bir araştırmayla kanıtlandı” iddiası öne sürülüyor, birtakım yan etkiler sıralanıyordu.
Benzer bir haber Yeniçağ‘da da yayımlandı. Bu haberin başlığında da COVID-19 aşılarının “kalp ve beyin hastalıklarını artırdığının ortaya çıktığı” ABD basınına dayanılarak “flaş iddia” diye aktarıldı. Haberin girişine göre bu alanda bugüne kadarki en büyük araştırma yapılmış ve mRNA aşılarının “beyin ve kan bozuklukları hastalıklarıyla ilişkilendirildiği” açıklanmıştı.
Tüm bu Türkçe haberler yanlıştı. Aynı araştırmanın doğru biçimde haberleştirilmiş bir sunumunu, Forbes dergisinin İngilizce haberinde görüyoruz:
Bu haberin başlığı, yeni ortaya çıkan bilgiyi, bağlamıyla birlikte sunuyor ve şöyle diyor: “COVID aşılarının kalp ve beyin hastalıklarında küçük bir artışla bağlantısı araştırmada saptandı – Ancak COVID enfeksiyonun getirdiği riskler hâlâ çok daha fazla.”
Merkezi ABD’de bulunan dergi, haberin girişinde de olguları saptırmadan ve abartmadan sundu: “Yakın zamanda yapılan hakemli bir araştırma; Pfizer, Moderna ve AstraZeneca gibi şirketlerin COVID-19 aşılarının nâdir görülen kalp, beyin ve kan hastalıklarıyla bağlantılı olduğunu ortaya çıkardı. Ancak uzmanlar, COVID-19’un risklerinin aşıların risklerinden çok daha ağır bastığını söylüyor.”
Tüm olguları bağlamıyla birlikte aktarmalısınız
Aşının nâdir de görülse yeni ortaya çıkan yan etkileri bir haber değeri taşıyor. Ancak hastalığın kendisinin aşıdan çok daha büyük tehlikeler getirdiğini okurun bilmesi gerekiyor. Zira bu aşılar, tüm kanıtlara göre hastalığın ağır geçirilmesini ve hastaneye yatışları azaltırken ölümleri önlemede etkili oldu. Forbes’un kullandığı dil ve yaklaşım sayesinde hem haber verilmiş oluyor, hem de gazetecilik ilkeleri gereği insanlar potansiyel zararlardan korunuyor. Halk sağlığı gibi kritik konularda bu tutum çok daha önemli.
Kaldı ki bu araştırmanın haber değerini sorgulayan uzmanlar da var. Virolog Semih Tareen’in uzun tweet zincirine göre araştırmada yeni bir bulgu sunulmuyordu. Bu aşıların myokardit ve perikardit gibi ender yan etkilere yol açabildiği önceden de biliniyordu. Üstelik Tareen şuna dikkat çekmişti: Bu yan etkilere aşının içindeki bir madde değil, insanın bağışıklık sistemi yol açıyordu. Öyle ki COVID gibi enfeksiyonlara yakalananlarda da aşı olmasalar bile bu etkiler görülüyordu. Aşı olanlarda aslında bu etkilerin riski artmıyor, azalıyordu.
2. Uzmanlara başvurun, umut tâcirlerine âlet olmayın
Batı medyasının aksine Türkiye’de bilim ve teknoloji haberleri çoğu haber kuruluşunun pek önemsemediği bir kategori. Bu kategorilerde haber yazan editörler, genelde alanın uzmanı kişiler olmuyor. Gündemdeki diğer konularda içerikler üreten editörlerin ‘boş vakit’lerinde bilim haberlerine şöyle bir bakıp hızlıca yazdıklarını görüyoruz. Haberlerin birçoğu uzman görüşü olmadan, genellikle ajanslardan birebir alınan içerikler.
Üstteki örnekte de görüldüğü gibi bir uzman (virolog), ilgili konudaki bilimsel literatüre hâkimdir. Bu alanda neyin “yeni” olduğunu, hangi gelişmeye “çığır açıcı” denebileceğini uzman olmayan bir muhabir veya editörden çok daha iyi bilir. Bu yüzden bilim haberlerinde mutlaka uzmanlara danışmak gerekir. Sadece aşı gibi kritik konularda değil, bilim haberlerinin genelinde, bir değil, birden fazla uzmandan görüş almak gazeteciliğin kalitesini artırır.
Beslenme konulu haberlerden birkaç örnek verelim:
İlk ikisi Yeni Akit, üçüncüsü Sabah‘ta yayımlanan bu haberlerin ortak özelliği, kanseri hızla iyileştiren ve “kanser hücrelerini yok eden” bitkilerin “keşfedildiğini” öne sürüp bunların ilaçlardan bile etkili olduklarını savunarak “büyük umut” gibi ifadelerle duyurması.
X’te (Twitter) kanser çalışmalarına ilişkin paylaşımlar yaparak halkı bilgilendirmeye çalışan radyoloji uzmanı Prof. Dr. Güner Sönmez’e bu tür haberler hakkında ne düşündüğünü sorduk. Prof. Dr. Sönmez, “Kanser tedavisi maalesef en çok suistimal edilen konulardan biri” diyerek başladığı açıklamasında bunun birkaç nedeni olduğunu söyledi:
- Bu hastalığa yakalanmış insanlardan ekonomik kazanç sağlama peşinde olan umut tâcirleri
- Sosyal medyada paylaşılan kirli bilgilerin hızla yayılması
- Ülkemizde sağlık okuryazarlığının zayıf olması
Bilinçsiz tavsiyeler faydadan çok zarar verebilir
Sönmez, bu tür haberleri şöyle değerlendirdi:
- Bitkiler bilinçli, doğru zaman ve miktarda kullanılırsa elbette bazı rahatsızlıklarda faydalı olabilir. Birtakım ilaçların etken maddesinde bitkilerden elde edilmiş moleküller bulunur. Ancak bir otun kendisini, kökünü, çayını vs. “mucize” gibi sunmak hastalara yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bitki diye tüketilen bir ürün masum görülmemeli. Bazıları hastanın kanamaya yatkınlığını arttırır. Bazıları böbreklere, bazıları da karaciğere ekstra yük bindirir. Kemoterapi alan hastaların kullanmasının son derece sakıncalı olduğu ve ilaçlarla etkilenen bitkiler de var.
Sönmez, özellikle şiddetli bir hastalığı olan kişinin hekim tavsiyesi olmadan bir bitkisel ürünü veya takviyeyi alıp kullanmasının faydadan çok ona zarar verebileceği uyarısında da bulundu. Avustralya merkezli kanser araştırmaları yürüten Cancer Council Victoria’nın da bu konudaki araştırmalarında dikkat çektiği bir durum bu: “Bazı şifalı bitkiler geleneksel kanser tedavisi veya ilaçlarıyla etkileşime girebilir ve tedavinin işleyişini veya dozun emilim şeklini değiştirebilir. Büyük miktarlarda alınan otlar toksik olabilir.”
3. Keşiflerin güncel haber değerini sorgulayın
Bazı türlerdeki bilim haberlerinde kalıplaşmış bir dil gözlemleniyor. Bir zamanlar haber değeri olan bir yenilik, sık sık tekrarlanınca aslında bunu yitirmiş olsa bile, dildeki bu kalıplaşma ve medyanın alışkanlıkları nedeniyle bir müddet sonra hatalı sunulabiliyor.
Bunun örneklerini zaman zaman astronomi haberlerinde, “yeni bir dünya keşfedildiği” iddiasında görebiliyoruz:
Cumhuriyet, NTV ve daha onlarca medya kuruluşunun yayımladığı bu haberlerdeki sorunun temelinde yine gazetecinin uzmanlık eksikliği var. Her haberi yazarken derinlemesine araştırma vaktini bulamayan gazeteci, geçmiş haberlerin dilini ve biçimini tekrarlayınca hataya düşüyor. Çarpıcı sunum ve tık avcılığı arayışı bu hatayı daha da büyütüyor. Oysa uzmanlara sorulursa işin doğrusu öğrenilebileceği gibi, neredeyse her gün “yaşanabilir” gezegenler keşfedildiğinden artık bunun haber değeri dahi sorgulanabilir.
Astrofizikçi Dr. Tuğça Şener, bu haberlere kendisinin tıklayıp tıklamadığını sorduğumuzda, ilk olarak gezegenleri yaşanabilir kılan koşullardan bahsetti:
- Bunu çok basite indirgeyecek olduğumuzda artık çoğu kimsenin de bildiği gibi suyun sıvı formda bulunabiliyor olması var ilk olarak. Sonra karmaşık organik molekülleri barındırması ve bir metabolizmayı besleyebilecek ya da varlığını sürdürmesine imkân verecek enerji kaynaklarının bulunması yer alıyor.
Bunlar 20 sene öncesine kadar haberdi, artık değil
“Bu maddeleri bu şekilde sayınca epeyce muğlak kaldığı için birçok yer bu muğlaklıktan faydalanarak günümüzde ‘click-bait’ denilen, sırf tıklama almak için dikkat çekmeye çalışan içi boş içerikler üretiyor” diyen Şener şöyle devam etti:
- Bir gezegenin etrafında dolandığı yıldızın yaşanabilir bölgesinde yer alması artık bilim insanlarını heyecanlandırmaya yetmiyor. Tamam, bu gezegen yaşanabilir bölgede, yani suyu sıvı formda bulundurabiliyor, peki buna ek olarak herhangi formda bir canlının oluşmasına vey bunu barındırmaya uygun koşulları var mı, asıl soru bu.
- Çok değil bundan 20 sene kadar öncesinde bir yıldız etrafında dolanan gezegenlerin keşfi bile çok heyecan verici ve hatta akıl almaz gelirken günümüzde 5.000’den fazla ötegezegen, 1.000’den fazla aday ve hatta 60 civarında da yaşanabilir bölgede gezegen olduğunu biliyoruz. Bu sayılara bakınca bir bilim insanının herhangi bir gezegende yaşam bulundu haberine sevinmesi veya heyecanlanması için artık basit koşulları sağlamasının ötesinde daha derin bilimsel analizler gerekli.
- Bahsettiğin türde haberler görünce heyecanlanmak veya tıklamak şöyle dursun bu haberi yapan kaynağı, özellikle Twitter gibi ortamlarda doğrudan engelliyorum. Şahsen ben zaten çoğu bilimsel dergiye ve web sitesine aboneliklerim sayesinde herhangi bir konuda heyecan verici bir gelişme olduğu zaman doğrudan ilgili bilimsel makalenin e-posta kutuma düşmesi sayesinde erkenden haberdar oluyorum. Gerçekten heyecan verici bir haberi doğru bir başlıkla haber yapan bir yer gördüğümde de ne kadar doğru aktarılmış, eksik kalan bir şey var mı diye bakmak için tıklıyorum.
Bilim haberleri nasıl yazılır, bilim gazetecisi nasıl olmalıdır?
Merkezi Katar’da bulunan yayın kuruluşu Al Jazeera’nin, “Bilim gazeteciliği nasıl doğru yapılır” sorusunu yanıtlayan tavsiyeleri şöyle:
- Konuyu anlayın (Bilimsel yazım mutlaka akademik uzman olmanızı gerektirmez ama iyi bir araştırmacı olmalısınız).
- Bilimsel verileri tespit edin, sahte haberlerden ayırın.
- Güvenilir bilgileri bir araya getirin.
- Farklı kaynakları karşılaştırın.
- O alanda çalışan uzmanlardan görüş alın.
- Daha önce yapılan benzer çalışmaları gözden geçirin.
- Hedef kitlenin kim olduğunu belirleyin.
Al Jazeera’ye gören ‘bir bilim habercisinin sahip olması gereken özellikler‘le bitirelim:
- Araştırma ve inceleme yeteneği
- Hem genel halkla hem de bilimsel toplulukla aynı anda iletişim kurabilme kapasitesi
- Analitik beceri
- Bilime ilgi
- Titizlik ve kesinlik
- Tarafsızlık ve objektiflik
- Bilimsel yazım anlayışı
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: BİLİM HABERCİLİĞİ
Elizabeth Holmes: Theranos şirketinin yükselişi ve düşüşünden almamız gereken dersler