Söyleşi

Bir sosyal medya bilmecesi: Sahte paylaşımların amacı ne?

Sosyal medya son günlerde başkalarının paylaşımlarını kendine ait gibi gösteren hesapları konuşuyor. Twitter’da sahte paylaşımları ortaya çıkaran RULING hesabı ise kısa sürede popüler hale geldi. Biz de hesabın hikayesini RULING’e; hepimizin aklına gelen “Bir insan bunu neden yapar ki?” sorusunu uzman psikologlara sorduk.

Başkalarının pişirdiği yemekleri  “elime sağlık” diye paylaşanlar, kendini doktor diye tanıtanlar, sahte fotoğraflarla profil açanlar hatta evcil hayvanları bile sahiplenenler derken sosyal medyada ‘çalma’ işi serumlu kol ve mezar taşı fotoğrafı çalmaya dek uzandı. Sahte paylaşımları ortaya çıkaran RULING (@atavrattroll) hesabı ise kısa sürede büyüdü. Biz de hesabın ortaya çıkışını, nelerle karşılaştığını merak ettik. Sözü RULING’e bırakıyoruz.

RULING nasıl ortaya çıktı?
Yaklaşık 8-9 senedir Twitter kullanıcısıyım. Daha önce bu kadar popüler olmasam da futbol üzerine paylaşımlar yapan biriydim. Sahte hesapları ve gönderileri ortaya çıkarma olayı ise bir anda başladı. Uzun yıllardır Twitter’dayım, bu süre içinde gözlem yapabilir ve bazı şeyleri fark edebilir hale geliyorsunuz. Ben de sosyal medyanın nasıl bir “batak” olduğunu anladım diyebilirim. Bir gün sahte olduğunu tahmin ettiğim bir hesap, takipçilerinin hediye ettiğini söylediği bir oyuncak ayı fotoğrafı paylaştı. Tweet’i kısa sürede çok sayıda insana ulaşınca, gerçekliğini araştırmak istedim ve fark ettim ki hem hediye fotoğrafı hem de kullanıcı sahte. Bu olaydan sonra hesap insanların ilgisini çekmeye başladı, görüntülenme sayım arttı. Bu durum hem hoşuma gitti, hem de insanları bilgilendirmek için paylaşımlara devam ettim.

‘Dolandırıcılar hoşlanmıyor’

Nasıl tepkiler alıyor?
Bunlarla uğraşacak kadar işsiz diyenler oluyor. Aslında günde 10 saat çalışıyorum. Artık bazı paylaşımların sahte olup olmadığını anlamam yalnızca saniyeler sürüyor. Sahte paylaşımlar yapan, bu işi dolandırıcılık boyutuna taşıyan hesaplar elbette benden hoşlanmıyor.

Sahte paylaşımları nasıl tespit ediyor?
Sahte paylaşımları araştırırken hangi yöntemi kullandığımı şimdilik açıklamak istemiyorum. Ancak pek çok kişinin sandığı gibi Google Görsel Arama üzerinden yapmıyorum. Zaten Google emoji konmuş, pikselleriyle oynanmış, kırpılmış görselleri taramıyor.

Bugüne dek karşılaştıkları arasında en çok neye şaşırdı?
Öğretmen olduğunu bildiğim bir kullanıcı Google’dan bulduğu bir serumlu kol fotoğrafını kendi hesabından paylaşmıştı. Sahte olduğu ortaya çıkınca “Herkes yapıyor, ben de yapıyorum, yapmaya da devam edeceğim” şeklinde bir açıklama yaptı. Paylaşımı profilimde de görebilirsiniz. Şu ana kadar beni en şaşırtan olay buydu.  Bunu genç ya da eğitimsiz biri değil de, çocuklarımızı emanet ettiğimiz bir öğretmenin yapması beni çok şaşırtmıştı.

Ortaya çıkan sahte paylaşımlara şaşırmakla beraber hepimizin aklına “Bir insan bunu neden yapar ki?” sorusu geliyor. Uzmanların cevapları şöyle:

‘Ahlâki bir kırılma’

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebi Sümer, başkalarına ait fotoğrafları paylaşmanın altında birçok farklı motivasyonun olabileceğini söylüyor. Ancak bu durumun kendini iyi sunma isteğinin ötesinde bir yaklaşım olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Başkasının fotoğrafına ‘benim’ demek aslında ileri düzeyde hem ahlâki bir sorun, hem de sosyopatiye yakın bir davranış. Sürekli fotoğraf paylaşma, fotoğrafı gereğinden fazla filtreleme-düzeltme anlaşılabilir. Bu durum da kısmen daha iyi görünme, kısmen de masum narsistik özelliklerden kaynaklanabiliyor.”

Durumu yalnızca psikolojik nedenlerle açıklamanın yetersiz olduğunu da sözlerine ekleyen Sümer, “Bu durum psikolojik kırılmadan çok ahlaki kırılmayla, vicdan ve değerler sistemindeki erozyona ilgili olsa gerek” diyor.

‘Algı yanılmasına neden oluyor’

Uzman Psikolog Aylin Gündoğdu durumu şöyle özetliyor: “Bireylerin ‘kendilik’ algıları bozulmuşsa yani kendilerini oldukları gibi tanımlamakta ve görmekte sıkıntı yaşıyorlarsa; hayalini kurdukları ve görünmek istedikleri bir yaşantıyla var olma çabası içine giriyorlar.”

“Bu duruma dış referans odaklılık diyoruz. Başkalarının gözünde nasıl göründüğü ile ilgili kaygısı yüksek bireyler, imajlarıyla meşgul olur. Bunu da başkalarına ait fotoğraflar ya da yaşantıları paylaşarak, başkalarının gözündeki imajlarını kontrol ettiklerini düşünerek ve ihtiyaçları olan duygusal yoksunluğu doyurduklarını varsayarak yaparlar. Gelen beğeniler ve olumlu yorumlar da bu girişimlerinde haklı oldukları görüşünü pekiştirir ve devam etmek isterler. Bu durum uzun vadede kendi benliklerinden gittikçe uzaklaşmalarına neden olabilir. Ve asıl ihtiyaçları olan duygusal yakınlık da asla tatmin edilemeyeceği için daha da yalnızlaşır, izole olur ve sanal bir gezegende sanal bir karakteri canlandırırlar.”

Sosyal medya paylaşımlarının anlık birer kesit olduğunu söyleyen Gündoğdu, “İnsanların hayalini kurduğu şeyleri sanki varmış gibi yansıtmasının en kolay yolu sosyal medya paylaşımları. Kişi yaşantısından anlık kesitler verir, takipçileri ‘o an’ın ne öncesini ne de sonrasını bilir ve yalnızca o ana göre değerlendirme yapar. Yani çok eğlendiğiniz bir ‘an’ı fotoğraflayıp paylaştığınız zaman diğerlerinin algısında hep eğleniyormuş gibi görünürsünüz. Bu da bir algı yanılmasıdır” diyor.

‘Sosyal medyada onaylanmak istiyoruz’

Uzman Psikolojik Danışman Ayşegül Ülkü Uslu, bu paylaşımların birçok psikolojik sebebi olabileceğini ve kişiden kişiye değişkenlik gösterebileceğini söylüyor ve ekliyor: “Bu konu ile ilgili en çok karşılaşılan durumlar arasında bireyin özgürlük ihtiyacı olduğu düşünülmekte. Özgürlüğün yanında ilgi görme, dikkat çekme gibi hissetmeyi beklediği duygular da olası. Esas düşünülmesi gereken nokta ise, bireyin bu duyguların eksikliğini neden yaşadığı sorusudur. Genellikle bu durumun altında bastırılmış davranışlar yatıyor. Günümüzde özgürlük denildiğinde herkesin aklına istediği her şeyi yapabilme ve sınır tanımama kavramları geliyor. Bireyler, başka isimle açtıkları hesaplarda sınır tanımadan, akıllarına her geleni yapabiliyor ve kendisine gelen eleştirileri de umursamıyor.”

Sosyal medya kullanmanın da hayatın her alanında olduğu gibi onaylanma beklentisi ile kullanıldığını belirten Uslu, “Kişi gerçek hayatından memnun değilse, kendine güvenmiyorsa, hayatının büyük bir kısmında kendisine hep yapması gereken söylendiyse ve istediği gibi davranmadıysa, başka isimle sosyal medya hesabında, olmak istediği profilden de abartılı davranış ve düşünceleri yansıtabilir” diyor.

Bağımlılığa dönüşürse tehlikeli

Gündemle ilgili fikirlerimiz, yediğimiz yemekler, gezdiğimiz yerler, evcil hayvan videoları, selfie’ler derken sosyal medya paylaşımları günlük rutinimiz haline geldi. Beraberinde de beğenilme, ‘like alma’ gibi kavramları getirdi. Uzmanlar bağımlılık noktasında uyarıyor.

Gündoğdu, sosyal medya paylaşımlarımızda öncelikli amacın başkalarının beğenisini kazanmak olduğunu hatırlatarak ekliyor:  “Bu gayet normal, herkes beğenilme arzusu içinde ve bunu başkalarından duymak gurur okşayıcı. Yaptıklarımızın onaylanmasına, fotoğrafımızın ilgi çekmesine, gittiğimiz gördüğümüz yerlerin merak uyandırmasına hepimiz ihtiyaç duyarız. Buradaki sıkıntı bu ihtiyacı bağımlılık haline dönüştürmektir. Yani paylaştığınız bir selfie yüzlerce like aldığında sizin eyleminiz onay almış demektir. Ve kendinizi çok iyi, güzel, dünyanın en güzel-yakışıklı insanı hissedersiniz, bu durumdan haz alırsınız. Bu hazzı almadığınız durumda bu hazzın peşinden koşmaya başladığınız anda onay bağımlılığı çukuruna düşmüşsünüz demektir. Yani fotoğrafı yayınladığınız andaki ‘anlık iyi oluş hali’ sizin aradığınız ve açlığını hissettiğiniz şey haline dönünce her gün ya da günde 5-6 kez selfie yayınlamaya başlarsınız. Böylece kendinizi tıpkı alkol, madde, karbonhidrat bağımlılığı gibi bir bağımlılık sarmalında bulursunuz.”

Utanma ve ayıplanma duygusu azalıyor mu?

Uslu, insanların gerçek hayatında yaşayamadığı tüm davranış ve duyguları başka kimlikle yapmaya çalıştığını ve sosyal medyanın bunun için uygun bir ortam olduğunu belirterek, “Kendi hayatında bastırdığı, eleştirilmekten endişe duyduğu ve hangi tepki ile karşılaşacağını bilmediği tüm davranış ve düşünceleri başka kimlik ile sosyal medyada kolayca yapabiliyor” diyor.

Sümer suç işleyene “yüzüme bak, gözüme bak” dendiğini hatırlatmadan edemiyor ve ekliyor: “Kimlik gizli kalabildiği için ve yüz yüze gelme, yüzleşme, ihtimali az olduğundan öz-bilinçli duygular dediğimiz utanma, suçluluk, mahcubiyet duygularını görece az hissettiğimizden öz kontrolümüz gevşeyebilir.”

Gündoğdu ise  “İnternet ortamını gerçek sosyal ilişkilerle kıyasladığımızda değerlendirici kitlesi ile yüz yüze olmadığımız için anlık mimikler, bakışlar ve yorumlarla karşılaşmadığımızdan yargılanma olasılığını gözümüzde minimize etmiş oluruz. Bu da daha rahat kendimizi sergileyebileceğimiz algısı doğurur”  diyor.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: SOSYAL MEDYA DELİRTMİYOR, ORADA İYİLEŞMEYE ÇALIŞIYORUZ

Ilgaz Gökırmaklı

1994, Antalya doğumlu. Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunu. Marmara Üniversitesi’nde Gazetecilik yüksek lisansı yapıyor. Çeşitli haber mecralarında serbest gazeteci olarak haber üretmeye devam ediyor.

Journo E-Bülten