Bir konuyla ilgili fikir belirtmek için araştırma yapma geleneğimizi kaybettik. Bunun için trol kavramının ilk anlamıyla söze başlamakta fayda var: ‘Trol’, İskandinavya folklorunda genellikle dev ya da cüce olarak resmedilen, mağaralarda yaşayan efsanevî, çirkin bir yaratıktır. Modern çocuk hikâyelerinde Troller genellikle köprülerin altında bekleyen, yolcuları çeşitli işlerle oyalayan veya haraç kesen karakterler olarak resmedilmektedir.
Söz konusu siber ağlarda trollük yapmak olduğunda tanım şöyle yapılır: İnsanları tahrik etmek için ve “kendi eğlencesi adına”, grubun diğer üyelerini ya da üyelerinden birini kızdırarak reaksiyon vermeye zorlayan kullanıcılar. Troller kendi eğlencelerinin peşindedirler.
Trollük üzerine birçok akademik makale var; genel kanı karşıt görüşe sahip olma, sert bir tarzda taraflı yazı yazmaya çalışma gibi eylemlerin kendi başlarına trollük sayılamayacağı yönünde. Aksini kabul etmek oldukça mantıksız olurdu, zira sizin gibi düşünmeyen herkesi trol ilan etmek -bugünlerde siyaset sahnesinde ne kadar trend olsa da- yatay ve demokratik olarak tanımlanan sosyal ağların ruhuna aykırı. Dahası, trol kavramı bir insanın samimi şekilde -ne kadar korkunç olursa olsun- görüşlerini ifade ettiğinde kullanıldığında durumun vehametini tanımlamaktan da oldukça uzağa düşüyor. Bu ise bizim sosyal ağlarda sık sık kullandığımız bir ‘münazara’ taktiği hâline geldi.
Parodi hesaplar bazen birilerini ‘trollemek’ için kullanılsa da aslen bu hesaplar trol hesaplar değiller. Üstelik parodi olduklarını da Twitter politikalarına göre belirtmek zorundalar. Tabii bazen belirtseler de bu Türkiye örneklerinde inadına dava ile sonuçlanabiliyor. Zaten en büyük kavramsal karmaşa da burada başlıyor. Devlet gibi düşünmeyi çok sevdiğimizden adını soyadını kullanmayan, hesabında ikametini vermeyen, kendi fotoğrafını kullanmayan herkesi ‘potansiyel birer trol’ olarak tanımlamaya eğilimliyiz.
Tıpkı bu şekilde trol olarak nitelenemeyecek başka kullanıcılar da var zira yıkıcı eylemler yapan ama trol olmayan kullanıcılar da olabilir, buna ek olarak bir platformda kendi ideolojisini dayatmak için ısrarla sayfanın diğer kullanıcılarının itiraz ettiği içeriği paylaşanlar, tartışmadan kaçınıp rasyonel olmayan bir düzeyde tartışma yürütenler de trol değildir. Zira Vikipedi’de bile ‘ısrarlı ve kaba’ olarak tanımlanan bu kullanıcıların gri bölgede olsalar da trol sayılamayacakları söyleniyor. Bizim eğilimlerimiz ise hızla bir kategorizasyona gitmekten yana.
İnternet argosunun bir parçası olarak tanımlanan trol sözcüğü her ne kadar bu alandaki anlamına sadık kalsa da günümüzde politika da dahil olmak üzere birçok alanda kullanılır hâle geldi. Kısacası trollemek için bir ‘yeni medya mecrası’ ihtiyacı yok.
Trollük ve anonimlik
Troller ile ilgili düşüncelerimizin başında trollerin kimliklerine öyle kolay kolay ulaşamayacağımız insanlar olduğu geliyor. Hatta bazı insanlar trollere ‘anonim’ diyor. Elbette anonim olmak için çaba sarf eden troller de var ancak birincisi bu şart değil, ikincisi de anonimlik meselesinde bazı kuşkular var. Örneğin öyle ya da böyle anonimlik dediğimiz şey tam manasıyla size internet servisi sağlayan şirketten devlete, arkadaşlarınızdan tanımadığınız herhangi birine kadar birçok aktörden kimliğinizi saklamak anlamına geliyor. Ama Türkiye’deki ‘geniş gözetim politikaları’ özellikle devlet ve şirketten uzakta bir yerde erişim sağlamanın özel yöntemler kullanmadıkça imkansız olduğunu söyleyebileceğimiz boyutta. Birkaç yıl önce master tezim için yaptığım araştırmada birçok troll olarak anılan kullanıcının -ki onların da çoğu trol değildi- kesinlikle bu tür özel güvenlik sistemlerini kullanmadıklarına şahit olmuştum. Dahası bu insanlar kendilerine trol denmesinden hoşnut da değildiler, zira sistemli bir sosyal medya kullanımı içerisinde olsalar da bunu ‘zevk için’ değil belirli bir politik ideal etrafında yapıyorlardı.
Aktroller trol mü?
Burada asıl cevaplanması gereken soru kimin trol olduğu değil elbette; ama en sık kullanılan kavramlardan biri olan ‘Aktrol’ü işlemeden geçmek istemiyorum. Öncelikle şunu söylemek şart, yeni medyada Adalet ve Kalkınma Partisi’ne sempati duyan ve AKP’nin iletişim birimleriyle yakın ilişki içerisinde çalışan gönüllü/ücretli kullanıcıların olduğu artık bir sır değil. Ancak ‘bunu da yaptılar’ gibi bir ruh hâline girmenin alemi yok; zira Rusya başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sosyal medyayı manipüle etmek için geniş kitlelerin yarı profesyonel ya da gönüllü olarak seferber edildiğini yakından biliyoruz. Hatta Efe Kerem Sözeri hem Türkiye’nin hem Rusya’nın iç ve dış siyasette trol denen insanları nasıl kullandığını örneklemişti. Yine Efe Kerem Sözeri fenomen anonim hesapların nasıl dijital özel harekat ekiplerine döndüğünü de anlatmış, mahlaslarla açılan hesapların içeriklerinin sonraki dönemde nasıl manipüle edildiğini göstermişti. Yani ortada keskin bazı stratejiler var.
Kısacası ‘Aktrol’ olarak adlandırılan insanlar çoğu zaman belirgin bir stratejinin sonucu olarak bazı içerikler oluşturuyor ve dolaşımına katkı sağlıyor. Bu içerikler için herhangi bir mantık aramadan içeriklerin anlamı üzerinde diretmeye de maksatlı olarak devam ediyorlar. Ama burada bir ‘eğlence’ amacı çoğu zaman yok. Buradaki eğlenceyi yaratan ise bizzat bu kavramı kullananların akılları. Zira ciddi ‘yeni propaganda teknikleri’ söz konusuyken kolay kolay eğlenilemeyeceği de bir sır değil.