Söyleşi

Gözden ırak, gazetecilikten ırak: Uzaktan çalışma dönemi medyayı nasıl etkileyecek

Fotoğraf: Kristin Wilson
Yeni hayat felsefemiz, “Pandemi sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak,” ilk olarak medyada etkisini gösterdi. Ofissiz, uzak mekânlarda gazete, internet sitesi hazırlama dönemine bugünlerde yavaş yavaş geçiyoruz.
Demirören Grubu basılı ve dijital mecralarında, “uzak mesafeli” çalışma modelini daimi hâle getiren en büyük medya kuruluşu oldu. Mynet de dijital gazeteciliğini ofissiz olarak sürdüreceğini açıkladı.
Peki uzaktan çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler? Türkiye Sözlü Basın Tarihi’nin yazarlarından, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Suat Gezgin’le mesleğin geleceğine bir bakış attık.
“Siz bir editörü, redaktörü, sayfa sekreterini evden çalışma düzenine adapte edebilirsiniz belki ancak bir muhabiri edemezsiniz. O muhabirin gazetecilik heyecanını yok edersiniz” diyor Prof. Dr. Gezgin…

11 Mart 2020’den beri gündelik dilimizde bazı kelimeler daha fazla yer işgal eder oldu. Mesela pandemi, maske, dezenfektan, karantina, mutasyon… Aynı dönemde bazı kavramlarla haşır neşir olduk: Sosyal mesafe, kısa çalışma ödeneği, uzaktan çalışma, HES kodu… Tabii bir de dilimize pelesenk olan cümleler var: “Önümüzdeki iki hafta çok kritik,” “Sosyal mesafeye dikkat edelim,” “Pandemiden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…”

Saydıklarım arasında sarf edilme yoğunluğu ilk günden beri değişmeyen, “Pandemiden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesi. Gündelik ilişkilerden uluslararası ilişkilere, ev ekonomisinden küresel şirketlerin ekonomilerine kadar her konuda bu cümle kullanılıyor ve gelecek hakkında ekseriyetle karamsar çıkarımların kapısını aralıyor.

Pandemiden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı alanlardan biri beklenildiği üzere medya oldu. Dijital medya kuruluşları evden çalışma düzenine çabuk uyum sağlarken, geleneksel medyada da buna yönelik değişimler yaşanıyor.

‘Basında evden çalışma devrimi’

Bunun ilk işaretini Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, 20 Mayıs 2020’de, ‘Hürriyet’in Arka Köşesi’nde, “Basında evden çalışma devrimi” başlıklı yazısında şu ifadelerle vermişti:

“Şu virüs belası bize gösterdi ki… Hürriyet, evden çalışmayla da çıkabiliyormuş. Toplantılarımızı yapıyoruz, iletişimde hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Sayfa yapım aşamalarının her anını izleyebiliyoruz, manşetleri belirleyebiliyoruz. Trafikte iki saat geçirmiyoruz, ofis hayatının yol açtığı sorunlarla boğuşmuyoruz… Hepsinden önemlisi, kurumsal yapımıza inanılmaz ölçüde tasarruf imkânı sağlamış oluyoruz. Daha önce de söylemiştim, yine söylüyorum: Bu bir devrimdir. Ve biz bu devrimi, pandemi olayı bittikten sonra da herhangi bir karşı devrime fırsat tanımadan sürdürmenin yollarını konuşuyoruz, tartışıyoruz, belirlemeye çalışıyoruz.”

Hürriyet ile beraber Demirören Grubu’na bağlı diğer medya kuruluşları da uzaktan çalışma sistemine geçti. Aynı gün Webrazzi’de yayımlanan habere göre Mynet, uzaktan çalışmayı kalıcı hâle getirdiğini açıkladı. Mynet Genel Yayın Yönetmeni Tarkan Temur, uzaktan çalışmanın üretkenliği yüzde 15 daha olumlu etkilediğini ortaya koyduğunu, iki aylık uzaktan çalışma deneyimlerinin bunu doğruladığını belirtti.

Evden çalışma düzeni gazeteciliği nasıl etkileyecek?

Peki bu durum gazetecilik mesleğini nasıl etkileyecek? Doğası gereği aslında binalara hapsolmaması gereken gazetecilik/muhabirlik, bu yeni düzende ne gibi zorluklarla karşılaşacak? Yaşadığı dönüşümle yoğun olarak masa başı mesaisiyle gerçekleştirilen dijital gazetecilik bundan nasıl etkilenecek?

Esra Arcan ve Veli Polat’la beraber üç ciltlik Türkiye Sözlü Basın Tarihi’ni hazırlayan; İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin 1993-2000 arası Dekan Yardımcılığını, 2000-2010 arası Dekanlığını yapan, hâlihazırda aynı fakültenin Gazetecilik Bölümü’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Suat Gezgin’le mesleğin geleceğine bir bakış attık.

Prof. Dr. Gezgin, hem yeni kuşak gazetecileri yetiştirmesi, hem de bu mesleğin tarihine ilişkin en kapsamlı çalışmalardan birinin mimarı olması hasebiyle mesleğin karşı karşıya olduğu durumun resmini en net çekebilecek kişilerden birisiydi.

Büyük emek içeren Türkiye Sözlü Basın Tarihi, medyanın gelişimin ve dönüşümünü aktarırken, bu mesleğe emek verenlerin yaşamlarına ilişkin de çarpıcı değişimi gözler önüne seriyor. Gazetecilerin dönem içerisinde değişen imkânları, maddi durumları geleceğe de ışık tutuyor. Şimdi medya tekrar bir dönüşüm içerisinde. İlk etapta, medyanın pandemiyle beraber uzaktan çalışma düzenine geçmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum: Bir medya kuruluşu birden çok iş tanımına sahip kişilerin bir arada bulunduğu bir ortam. Muhabirler, televizyoncular, sunucular, yazarlar, okur temsilcileri, editörler, redaktörler, sayfa sekreterleri, yazı işleri ekibi… Bu alanı oluşturan kişilerin birçoğu da ofisteki zamanlarının çoğunu masa başında geçiriyorlar. Bazı çalışanlar da; yazarlar, okur temsilcileri gibi, süreci evden rahatlıkla yürütebiliyorlar, sürekli gazete ortamında olmalarına gerek kalmıyor.

Pandemi sürecinde sabit bir çalışma alanı olan kişilerin evden çalışma düzenine geçmesinde bir sorun görmüyorum ancak burada altının önemle çizilmesi gerektiğini düşündüğüm bir nokta var ki, o da şu: Haber üretimi çok aşamalı bir süreç. Yani bir haber fikrinin oluşmasından haberin araştırılmasına, haber kaynaklarıyla görüşülmesinden haberin yazılmasına, düzenlenmesine ve yayınlanmasına kadarki süreçte yukarıda saydığım gibi farklı iş tanımındaki herkesin katkısı oluyor.

Siz bir muhabirsiniz diyelim, bir haber fikriniz var; bunu önce şefinizle paylaşıyorsunuz, şefiniz gündem toplantılarında bunu paylaşıyor, farklı deneyim ve tecrübedeki meslektaşlar tarafından tartışılıyor, habere farklı bir açıdan yaklaşılabiliyor belki, sonra haberin yapılmasına karar veriliyor, muhabir araştırmaya başlıyor, kaynaklarla görüşmeler vesaire derken haberin yazıldığı andan sonraki süreç de editörlerin, sayfa sekreterlerinin işi oluyor.

‘Muhabirin evden çalışması mümkün değil’

Bu aşamaların tek bir mekânda, konuşularak tartışılarak gerçekleştirilmesi çok önemli. Ayrıca haberi araştıran, yazan muhabirin evden çalışmasının da mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü muhabir klasik gazetecilik tanımına göre bir haberi yerinde izleyen, dışarıda araştıran, kaynaklarla bir araya gelip görüşmeler yapan ve yine sürekli gözlem yaparak haberi arayan kişi.

Öte yandan gazetecilik, doğası gereği dinamik bir iş. Gezmeyi, görmeyi, araştırmayı, insanlarla temas etmeyi gerektiren bir meslek. O nedenle diğer mesleklerden ayrılıyor. Sınırlı bir zamanı, mekânı olan bir meslek değil çünkü. Gazeteci her an her yerde olabilir. Bu da bu mesleğin ruhunu koruyor.

Prof. Dr. Suat Gezgin

Ancak son yıllarda teknolojideki inanılmaz gelişmeler haber üretim sürecinin boyut değiştirmesine neden oldu, pandemiyle birlikte bunu daha net gördük.

Bir muhabir masa başından haber kaynaklarına ulaşabiliyor, görüşmelerini masa başından yapabiliyor, haberde kullanılacak fotoğrafı bile haber kaynağından isteyebiliyor. Siz bir editörü, redaktörü, sayfa sekreterini evden çalışma düzenine adapte edebilirsiniz belki ancak bir muhabiri edemezsiniz. O muhabirin gazetecilik heyecanını yok edersiniz.

Ve pandemi sürecinde farklı medya kuruluşlarında çalışan öğrencilerimle iletişim kurduğumda birçoğu evden çalıştıklarından; bunun bir yandan iyi, bir yandan kötü olduğundan bahsettiler.

Bu değişimin iyi yanları; büyük şehirlerde yaşıyorsanız, trafik, kalabalık, gürültü gibi durumlardan uzaksınız, zamanı daha iyi yönetebiliyorsunuz ancak yine de ofis ortamındaki çalışma disiplinini evden sağlamak pek mümkün değil. Çünkü iş dediğimiz şey, bir mekânın varlığıyla anlamlı. Mekânı kaldırırsanız işten alacağınız verim düşer. Gazetecilik başta olmak üzere iletişim odaklı tüm mesleklerde bu sürecin mesleğin doğasına zarar vereceği kanaatindeyim.

Türkiye Sözlü Basın Tarihi’nin Esra Arcan ve Veli Polat tarafından kaleme alınan sunuşunda, “Gazetecilikte Kaybolan Uzmanlık” bölümünde bir zamanlar gazetelerde yer alan ‘Beyoğlu Uzmanlığı’ndan söz ediliyor. Günümüzde bakınca imkânsız görünen bu uzmanlıklar, uzaktan çalışma düzeniyle beraber hangi noktaya evrilecek?
Teknolojinin bu denli gelişmesiyle ve herkesin her bilgiye anında erişebilir hâle gelmesiyle gazetecilikte uzmanlık kavramı oldukça zayıfladı. Şu anda gazetenin istihbarat servisinde çalışan bir muhabir her türden haber yapabiliyor. Bazen sağlık, bazen çevre, bazen kültür-sanat. Oysa hâlâ gazetelerde haber birimleri var, ekonomi biriminde çalışıyorsanız ekonomi alanında uzman bir kişisinizdir ve ekonomi ağırlık haberler yapıyorsunuzdur ya da kültür-sanat biriminde iseniz kültür-sanat ağırlıklı haberler…

Fakat gerçekten uzmanlaşmanın çalıştığınız birimlerin de ötesinde bir yanı var. Mesela Türkiye’de nasıl bilim-teknoloji haberciliği yapılıyor ya da sağlık haberciliği? Kaç tane yabancı dil bilen, sadece bu konuda uzman bilim-teknoloji gazetecisi var? Gelişen teknolojiyle aslında gazetecilikte uzmanlık kavramının güçlenmesi sağlanabilir. Bununla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum.

‘Bu sürecin uzaktan yürümesi mesleğin ruhunu kaybetmesine neden olur’

Muhabirin alanı elbette gazete binasının içi değildir, onlar dışarıda haber peşinde koşmalıdır. Ama yazı işleri-muhabir ilişkisinin uzak mesafeli (dijital olarak ya da telefon üzerinden) ilerlemesi, meslekte nasıl sonuçlar doğurur?
Demin vurguladığım gibi yazı işleri-muhabir ilişkisinin uzaktan ilerlemesi haber üretim sürecinin sekteye uğramasına neden olabilir. Özellikle haber fikrinin ortaya çıktığı andan haberin yazıldığı ana kadarki süreç sürekli istişare edilip bilgi paylaşımı yapılarak yüz yüze ilerlemelidir. Bu sürecin uzaktan yürümesi mesleğin ruhunu kaybetmesine neden olur diye düşünüyorum.

Yine, Türkiye Sözlü Basın Tarihi’nde, ‘Teknolojik Yoksunluk’tan bahsedilen bölümde Hıfzı Topuz, zamanında Cumhuriyet gazetesinde tek daktilo sahibinin Yaşar Kemal olduğunu belirtiyor. Bugün imkânlar hiç olmadığı kadar fazla ama o günkü gazetecilik yok. Eksik olan nedir?
Tabii ki geçmişteki gibi bir gazeteciliğin olmamasını konuşurken bugünün şartlarını da göz önünde bulundurmak lazım. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı eskiye kıyasla çok azaldı.

Klasik bir bakış vardır, gazetecilik; demokratik ülkelerde dördüncü güçtür. Gazeteci; halk adına denetleyen, sorunları, eksiklikleri çıkarandır, diye her zaman altını çizeriz.

Gazetecilik günümüzde gerçekten dördüncü güç mü, işlevlerini yerine getirebiliyor mu? Bu soruyu sormak lazım. Belki hiçbir dönemde tam anlamıyla işlevlerini yerine getirebilen bir meslek olmadı ancak gazetecilikteki tekelleşme olgusunun ortaya çıkması, sahiplik yapısının homojen olmaması, iktidar müdahaleleriyle birlikte meslekteki sorunlar da çoğaldı.

‘Gazetecilik, sosyal ağların rüzgârında savrulur bir hâle geldi’

Diğer taraftan teknoloji geliştikçe, imkânlar çoğaldıkça eksiliyoruz. Çağımızın hızlılık, gelişmişlik yarışında gözden kaçırdığımız çok şey oluyor. Bilgi çağını yaşadığımız şu dönemde, teknolojideki ileri gelişmişlik mesleğin mecrasını değiştirdi ve mesleğin etik ilkeleri de ihlal edilir oldu.

Gazetecilik, gerçek gazetecilerin mesleği olmaktan çıktı, bir heves haline dönüştü. Yeni tanımlar hayatımıza girdi; yurttaş gazeteciliği gibi… Gazetecilik, sosyal ağların rüzgârında savrulur bir hâle geldi. Tüm bunlar mesleğin doğasını etkiledi maalesef.

Ayrıca önemli bulduğum bir noktada örnek vermem gerekirse, işleri teknolojinin nimetlerinden faydalanarak ve uzaktan yürüterek insana olan ihtiyacı da azaltmış oluyorsunuz.

‘Mesleki dayanışma güçlenebilir’

Le Monde gazetesi yıllardır aynı matbaalarla basım yapıyor. Yeni matbaa teknolojilerine geçilmesi demek birçok emekçinin de işten çıkması demek. Ve Fransa’da sendikalaşma olgusunun ön planda olması basın kuruluşlarının bu konulardaki hassasiyetlerini de artırıyor, emekçinin haklarını gözetmek durumunda kalıyorlar.

Biz ise tam tersi bir konumdayız, en son teknoloji matbaayı satın alıp emekçilerin işlerine son veriyoruz ve ne yazık ki mesleki sendikalaşma olgusu çok zayıf ülkemizde.

Uzak mesafeli çalışan, birbiriyle bir araya gelmeyen gazeteciler, mesleki dayanışma açısından ne gibi tehlikelere açık hâle gelirler?
Bu konuda bir tehlikenin ortaya çıkacağını düşünen tarafta değilim çünkü günümüzde mesleki örgütlenme, dayanışma sosyal ağlar aracılığıyla çok daha rahat gerçekleşebiliyor.

Kısa sürede binlerce meslektaşınızla iletişim kurup düşüncelerinizi, başınızdan geçenleri aktarabiliyorsunuz. Mesleki pratikler anlamında gazetecilerin birbirinden uzak olmaları sorunlar doğurabilir ancak iletişimin mekândan ve zamandan bağımsız şu hâli, mesleki dayanışmayı güçlendirebilir.

Mesleğe yeni başlayan bir gazeteci, bu mesleği en iyi gazete mutfağında deneyimleyerek, gözlemleyerek öğrenebilir sanıyorum. Yeni düzende ofissiz gazetecilik yaygınlaşırsa, yeni mezun bir iletişim öğrencisi ya da gazetecilik heveslisi, mesleği nasıl öğrenecek, uzmanlaşacak?
Pandemiyi tam anlamıyla atlatıp normal yaşantımıza döndüğümüz vakit tüm bu uzaktan çalışma sisteminin son bulmasını diliyorum fakat bu durum yaygınlaşırsa birçok sorunu da beraberinde getirecektir.

Günümüzde yeni mezun olmuş iletişimciler ya da bu mesleğe gönül vermek isteyenler zaten “dijital yerliler” olarak adlandırdığımız Z kuşağından. İletişim anlamında yalnızca dijitalden besleniyorlar. Dijital adaptasyonları ve dijital becerileri çok gelişmiş. Dolayısıyla bu yeni düzen, uzaktan çalışma süreci, onlar için herhangi bir dezavantaj olarak görülmeyebilir ancak daha önce de vurguladığım gibi mesleğin doğasını tanımaları, ruhunu anlamaları için tabii ki ciddi bir dezavantaj.

* * *

Gazete binaları ortak çalışma alanlarıyla sürekli bir iletişim sağlayarak canlı bir varlık gibi gazetenin zengin içerik sunmasına fayda sağlıyor.

Ortak alanlardaki konuşmalar, kulak misafiri olunan haber tartışmaları, zaman zaman kavgalar bile, daha iyi haber ve haber alma hakkına fayda getiriyor.

WhatsApp gruplarında, Zoom odalarında, Teams görüşmelerinde sürdürülecek bu ilişki nereye varacak, haberciliği nasıl dönüştürecek sonunda bu uzaklaşma medyaya nasıl etki edecek, zaman içerisinde göreceğiz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ÜNSAL ÜNLÜ: ‘EVDEN ÇALIŞMAK YAN GELİP YATMAK DEĞİL’

 

Burak Kuru

Radikal'de başladığı gazeteciliğe Hürriyet Ekler'de devam etti. 2015'ten itibaren serbest gazeteci olarak çeşitli yayınlara yazı, dosya, haber hazırladı. 2024 itibarıyla Gazete Oksijen'de görev yapıyor.

Journo E-Bülten