“Yargı Reformu Strateji Belgesi” kapsamında hazırlanan ilk yasa tasarısı paketi TBMM’de kabul edilmesinin ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu sayede cezaevlerinde bulunan birçok gazetecinin tahliye edileceği öngörüsü bugünlerde yayımlanan haberlerde yer aldı. Gazetecilik meslek örgütlerine göre söz konusu pakette haberciliğe “sınır” getirme söylemi yeni bir sansür mekanizması doğabilir.
Hükûmetin ilan ettiği ‘yargı reformu’nun basın özgürlüğüyle ilgili kritik maddesinde, “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz” ifadesi yer alıyor. Gazetecilik meslek örgütleri bu nedenle basın özgürlüğünün daha da gerileyeceğini savundular. Demokrat Yargı Eşbaşkanı ve hâkim Orhangazi Ertekin ise söz konusu madde için, “Basit bir röportajın suç olarak sunulduğu böyle bir ortamda ne yasadan ne de kurumlardan bahsedebiliriz. Yasalardan ve kurumlardan bahsetmediğimiz yerde de gazetecilere yapılan her şey yasal ve meşru hale getirilir” dedi.
TGS Genel Başkanı Durmuş: Anayasa bu garantiyi zaten veriyor
İktidarın hazırladığı ‘yargı reformu’nu süsleyerek pazarladığını belirten Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, yürürlükte olan anayasaya göre düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olmadığını söyledi. Anayasada yer alan, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir” hükmünü hatırlatan Durmuş, bu maddenin Türkiye’de uygulanmadığının altını çizdi. Şu an cezaevlerinde bulunan gazeteciler düşünüldüğünde tamamının anayasada yer alan madde nedeniyle zaten çoktan serbest bırakılması gerektiğini söyleyen Durmuş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda gazeteciliği suç sayan, ifade özgürlüğünü kabul etmeyen bir iktidarın, adına ne kadar reform derse desin yaptığı çalışmanın özgürlük getirmeyeceği düşüncesindeyim. Zaten hazırladıkları reform paketinde yer alan ‘Sınırları aşmayan’ ifadesi de bunun açık göstergesidir. Ortaya çıkacak yeni tabloda da verilecek cezalara ‘Sınırları aştı’ denilerek kendilerini haklılaştırmayı amaçlamaktadırlar. Üzülerek belirtmeliyim ki bu reform paketi sonrasında hiçbir gazeteci özgürlüğüne kavuşamayacak. Anayasa çiğnenerek hukuksuz bir biçimde içeride tutulan gazeteciler yine hukuksuz bir biçimde içeride kalmaya devam edecekler. İktidarın öncelikle gazeteciliği suç olarak görmemesi gerekiyor. Bu adım atıldıktan sonra zaten içerideki gazeteciler özgürlüğüne kavuşacaktır.”
TGC Genel Sekreteri Güneş: Gazetecilerin beklentisini karşılamıyor
Paketin gazetecilerin beklentilerini karşılamadığını belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş şu yorumu yaptı:
“Sınırları aşmayan ifadesi bir belirsizliği ve yoruma açıklığı tarif ediyor. Gerçek bir yargı reformu için şiddet içermeyen her türlü eleştirinin suç kapsamından çıkarılması gerekiyor. Cezaevinde şu an 135 gazeteci bulunuyor. Bu gazeteciler terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne destek vermekle suçlanıyorlar. İktidarın hoşuna gitmeyen her türlü haber nedeniyle bir gazeteci terör faaliyeti iddiasıyla cezaevine atılabiliyor. Yargı reformu gazetecilerin cezaevine gönderilmesi ile ilgili bu keyfi süreci ortadan kaldıracak bir farklılık getirmiyor. Türkiye’deki basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için gazetecilik faaliyetinin suç gören anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Gazeteciliğin siyasetçilerin istediği haberleri yapma mesleği olmadığının halkın haber alma hakkına ve bilgilenmesine hizmet eden bir meslek olduğunun kabul edilmesi şart.”
Basın Konseyi Başkanı Türenç: Sorunu çözeceğine inanmıyorum
Kabul edilen maddenin demokrasinin olmazsa olmazı ve gazeteciliğin doğası olduğunu söyleyen Türkiye Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç şunları ekledi:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istediği ve aradığı budur. Ne var ki hakim ve savcılara güven eksikliği duyuluyor ise buna yeniden ihtiyaç duyulmaktadır. Var olması gerekenin yeniden hatırlatılmasıdır. Yeni paketlerin yaşanan sorunu çözeceğine pek inanmıyorum. Yasalar pratiği beslemeyince, uygulamaya geçmeyince ne fayda.”
ÇGD Genel Başkanı Güleryüzlü: Cezalandırmalara haklılık kazandırma girişimi
1991 yılında yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK), amacının dışında uygulanan bir kanun halini aldığı belirten Çağdaş Gazeteciler Genel Başkanı Can Güleryüzlü, yeni yasada yer alan “haber sınırlarını aşmayan” ifadesi ile anayasadaki özgürlüklerin yeniden sınırlandırıldığını vurguladı. “TMK 7/2’ye dayalı olarak verilen cezaları azaltma ve önüne bir süzgeç koyma amacı taşıdığı ifade edilen bu hüküm, tam tersini düşünce ve ifade özgürlüğünü cezalandırmayı daha da meşrulaştıracaktır. Uygulayıcılar yani mahkemeler ne yazık ki özgürlükleri genişletici değil kısıtlayıcı yönünde kararlar oluşturmaya eğilimde olup, bu hükümle de kendilerine meşru dayanak da bulmuş olacaklardır” diyen Güleryüzlü şöyle devam etti:
“Halkın haber alma hakkı yolunda faaliyet yürüten gazetecilerin en önemli beklentisi haberin değil haberi sansürleyenin, haberciyi engelleyenin, tehdit edenlerin cezalandırılmasıdır. Bu paket ile bir değişiklik olmayacaktır. Olumsuz bir içerik barındıran bu düzenleme, cezalandırmalara haklılık kazandıracaktır. Türkiye temel özgürlükler açısından çıkmaz bir sokağa girmişti. Her yeni günde anayasa ilan edilerek çıkmaz sokağı sızan ışık huzmeleri de kesilmekte. Öncelikle anlayış değişikliği gerekiyor. Gerçeklerden ve gerçeklere aracı olanlardan korkmamak; hatta gerçeklerin ortaya çıkması için mücadele veren bir toplum noktasına ulaşamadığımız sürece, bu ve bunun gibi özgürlükleri kısıtlayıcı daha çok düzenlemeyle karşı karşıya kalırız.”
IPI: Reform süsü verilmesi büyük hayal kırıklığı yarattı
Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nden (IPI) Renan Akyavaş yasaya eklenen cümlenin TMK’da yıllardır sorun teşkil eden “belirsiz ve yoruma açık tanımlamalara bir yenisini eklediğini” söyledi. “Bu ifade, son derece genel ve yoruma açık bu haliyle, gazetecilerin hangi haberi ne şekilde verebileceği üzerine adeta yeni bir sansür mekanizması yaratıyor” diyen Akyavaş, şunları söyledi:
“Maalesef üzülerek izliyoruz. Yüzlerce gazetecinin bugün terör suçlamalarıyla yargılandığı Türkiye’de TMK’ya bir cümle eklenerek reform süsü verilmesi büyük hayal kırıklığı yarattı. Ne yazık ki, bu düzenlemeyi gazetecilerin hedef alınmasını önleyecek bir düzenleme olarak görmek mümkün değil. Yasaya eklenen madde, yargılanmakta olan gazetecilerin durumuna ve adil yargılanmasına etki edecek nitelikte ne yazık ki değil. Aksine endişemiz gazetecilere haber yapmanın bir ‘sınırı’ olduğu dayatılarak yeni bir korkutma politikasının uygulanmasıdır.”
DİSK Basın İş-Genel Başkanı Eren: Dağ fare doğurdu
Paketin reform olarak görülemeyeceğini olmadığını söyleyen DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, “İktidar şu ana kadar kimsenin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı cezaevinde olmadığını söylüyordu. Hazırlanan pakette insanların yaptıkları haberden, eleştiriden dolayı cezaevinde olduklarının itirafı var” dedi. Eren şöyle devam etti:
“Özellikle Cumhuriyet davasında gazetecilerin durumu o kadar abuk bir durumdu ki Adalet Bakanı bile ‘olmaz böyle bir şey’ demişti. Ama buna rağmen gazeteciler aylarca cezaevinde kaldı. Onu düzeltmeye çalıştılar. Şimdi bu maddeye gelirsek, eleştiri sınırını kim belirleyecek, burada da bir keyfiyet olacak. ‘Bu bir haberdir’ diyoruz savcıya, ‘Hayır propaganda’ diyor. Hâkimler de savcılara uyup ceza veriyor. Şimdi haberin sınırını kim belirleyecek veya bize göre belli gazetecilik ama savcı ve hâkimlere nasıl anlatacağız. Dolayısıyla dağ fare doğurdu. Buradan bir şey çıkacağını zannetmiyoruz ama tek tesellimiz, birkaç meslektaşımız cezaevinden çıkarsa bunu da bir kâr olarak göreceğiz. Ama hiç güven vermiyor.”
Hâkim Ertekin: Yargı organlarının yorumuna göre değişecek
Maddenin muğlaklığını vurgulayan Demokrat Yargı Eşbaşkanı Hâkim Orhangazi Ertekin de şunları söyledi:
“Gerçekte Türkiye’de gazeteciliğin önündeki sınırlar yasal değil. Diğer meseleler açısından da geçerli bu. Yasal olmaktan çok doğrudan uygulamaya dönük. Hatta yasaya karşı kültürle karşı karşıyayız… Cumhuriyet gazetesi davasına, Gezi davasına, ÇHD davasına bakın… Örneğin en son bir gazeteci Selahattin Demirtaş ile röportaj yapmış ve bu suç unsuru sayılmış. Bunlarla hiçbirinin TMK’nın getirdiği özgürlüğü sınırlandırıcı temellerle bir alakası yok. Bunların hepsi yasaya karşı oluşturulan bir kültürle alakalı. Dolayısıyla bu müdahaleden bir sonuç beklemek iktidar açısından pek akıllı gelmiyor. Bu madde tamamen yargı organlarının kendi yorumuna, hâkim ve savcıların ideolojik kimliklerine, gündeme, gündem içindeki hassasiyetlere bağlı olarak değişecek. Türkiye’de ‘haber sınırı’ her defasında yeniden değerlendirilecek. Zaten bu güne kadar bu yasal sınır belirlenemedi. Eğer muhalifseniz bu aleyhe yorulan bir durumdur. Basit bir röportajın suç olarak sunulduğu böyle bir ortamda ne yasadan ne de kurumlardan bahsedebiliriz. Yasalardan ve kurumlardan bahsetmediğimiz bir yerde gazetecilere yapılan her şey yasal ve meşru hale getirilir.”