Görüş

Yazmanın kuralları: Fakir Baykurt’un 10 ilkesi

Nasıl yazmalı? Bu sorunun yanıtı, edebiyatımızın dev ismi Fakir Baykurt’un 24 yıl önce Emek gazetesinde sıraladığı 10 ilkede gizli. Okay Gönensin’in Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde 1985’te aktardığı bir bilimsel araştırma ise hem Baykurt’un tavsiyeleriyle benzeşiyor hem de “uzun haber mi kısa haber mi” sorusuna yanıt veriyor.

Selda Bağcan, çok sevilen “Yaz Gazeteci Yaz” adlı şarkısında, gazetecilerden Türkiye’nin neredeyse eskimeyen pek çok sorununu yazmasını ister. Ülkeyi tozpembe gösteren konuların yanı sıra gazetecilere asıl neleri yazması gerektiğine ilişkin dileklerde de bulunur. Peki, nasıl yazmalı? Doğallıkla bunun muhatabı söz konusu şarkı değil!

Evet, nasıl yazmalı? Çoğu gazeteci, hele mesleğe başlayalı birkaç yılı geçmişse baskıya maruz kalmadığı bir ortamda, haberini, yazısını yayınlanacak biçimde kolaylıkla yazar. Artık normal biçimde, bisiklete binmek gibi bir alışkanlıkla kayda geçirir haberini. Ancak, bu olgunluğa erişinceye kadar gazeteciliğe başladığı ilk yıllarda, pek çok haberinin, “yeniden yaz” denilerek geri çevrildiği de olmuştur.

Gazeteci, böyle bir kıvama gelinceye kadar, deneyimli büyüklerinin yazdıklarını okuyarak ya da öneri ve öğütlere kulak vererek kendisini geliştirmeye çabalar. Ne ki hiçbir zaman, “Ben artık oldum” yanılgısına düşmeyen gazeteciler, başarılı olmayı becerir ve başarılı meslek yaşamlarını sürdürür. Çağın yeniliklerine her zaman açık olan gazetecilik de zaten bunu gerektirir.

Bu durumda, “Nasıl yazmalı” konusu, ayrı bir önem kazanıyor. Bu konuda yıllar önce kaleme alınan iki metin, aydınlatıcı bilgi içeriyor ve geçerliliğinin yanı sıra kalıcı bir özellik taşıyor.

Bunlardan ilkinde, ünlü yazar Fakir Baykurt, yazmak isteyen genç işçilerden gelen istek üzerine, “Yazmanın On İlkesi Nedir?” başlıklı bir yazı kalemle alır. 13 Ocak 1998 tarihli Emek gazetesinin “Sora Sora” köşesinde yer alan yazısında Fakir Baykurt, şunları kaydeder:

* * *

Geçen yılın sonunda bir seminere katıldım. Yazar olmak isteyen genç işçiler benden deneyimlerimi, açık seçik kurallar biçiminde açıklamamı istiyordu. Onlar kural deyince durdum. Yaşamda pek çok işin kuralı olabilir, ama yazmanın yoktur sanırım. Gene de onlara aşağıdaki ilkeleri söyledim.

Yazı nedir? Eğer yazıyı ille bir nesneye benzetmem istenirse ben onu ağaca benzetirim. Şimdi siz de ince, uzun bir fidan düşünün. Bir ağaç, en iyisi kavak ağacı. Bu sağlıklı ağacın kabuğunda mantar, yara bere yok. Sağlam yazının da buna benzer bozukluklardan kurtulması gerekir. Özellikle bilgi vermek için yazılmış yazılarda bunu sağlamak için göz önünde tutacağınız ortak ilkeler vardır. Ben bunlara on ilke diyorum. Kendim bu ilkelere yalnız bilgi vermek için yazdığım yazılara değil, bütün yazılarıma uygularım:

  1. Cümleleriniz kısa olsun. Kısa cümle uzun cümleden iyidir. Arada bir anlaşılır, orta uzunlukta cümleler yazınıza devinim getirebilir. Başarılı yazarlar genellikle kısa cümle kullanmıştır.
  2. Dilbilgisi açısından basit cümleler, bileşik cümlelerden iyidir. Basit cümle yalnızca bir iş, bir durum, bir yargı bildiren cümledir. Birçok bileşik cümleyi bölerek basit cümle yapmayı deneyin.
  3. Okuyucunuza tanıdık gelen sözcükler kullanın. Onun yabancı olduğu sözcüklere fazla el atmayın. Zorunlu olmadıkça hiç yabancı sözcük kullanmayın.
  4. Cümlelerinizi gereksiz sözcüklerden, yazıya katkısı olmayan fazlalıklardan arıtın.
  5. Elverdiğince etken çatılı eylem kullanın. Etken çatılı eylem, öznesi edilgen eylemden iyidir.
  6. Elden geldiğince konuştuğunuz gibi yazın. Ama konuşmanız genel düzen, cümle yapısı, bilgi akışı yönünden kolay anlaşılır değilse bu sizi kurtarmaz. O zaman en iyisi halk içinden birini kendinizi örnek seçin, onun konuştuğu gibi yazın.
  7. Okuyucunun kafasında resim yaratacak sözcükler kullanmaya çalışın.
  8. Okuyucunuzun deneyimleriyle ilgi kurmaya bakın. Onun deneyimlerinden, bildiklerinden yola çıkmak işimizi kolaylaştırır. Bunlar ortak deneyimler olsun, ama beylik olmasın.
  9. Yazınızı başkalarına okuyun. Okurken kendi sesinize kulak verin. Takılan, aksayan, bulanık bölümleri sezmeye çalışın. Sonra bunları düzeltin. Fazlalıkları atmayı bir daha deneyin. Bir genel inanç şudur: iyi yazar, taslağını yeterince makaslayan yazardır.
  10. Yazınızı biraz beklettikten sonra, yani o biraz başkasının yazısı olduktan sonra bir daha okuyun. Beğenmediğiniz yerleri çizin atın, gerekiyorsa birkaç sözcük katarak düzeltin. Kattığınız attığınızdan az olsun. Bundan sonra yazınızı yeniden temize çekin.

On ilke dedim ama bir ek yapacağım. Sabrınız varsa, basılan yazınızı birkaç gün okumayın. Çünkü gene de birkaç kılçık kalmıştır, keyfiniz kaçar.

Fakir Baykurt (1929-1999)

* * *

Bu on ilkeden belki son ikisi, zamanın önem taşıdığı haberler yazan gazeteciler için pek geçerlilik taşımayabilir, ama zaman sorunu taşımayan yazılar için önemlidir.

İkinci metin ise beş yıl önce aramızdan ayrılan deneyimli gazeteci Okay Gönensin’e ait. Cumhuriyet başta olmak üzere, yazı işleri müdürü, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı ve başyazarlık eden Gönensin, 11 Kasım 1985 tarihli gazetede, “Cumhuriyet’ten Okurlara” köşesindeki “Berraklık” başlıklı yazısında, “uzun haber-kısa haber” tartışmasını konu edinir.  “Oysa” der Gönensin, “Berrak olmayan, kötü yazılmış her haber, ister kısa ister uzun olsun, okuyucuyu iten haberdir.”

Batı’da gazetecilerin yeni üslup geliştirerek “en teknik ve kuru konuları bile basit, berrak” biçimde sunmaya çalıştıklarına işaret eden Gönensin, Washington Journalism Review dergisinde yer alan bir araştırmada, bu amaçla uygulanan teknikleri şöyle sıralar:

  • Genel bir dinleyici topluluğu tahayyül etmek. Genel bir topluluk için yazan bir gazetecinin dili daha saf ve temiz bir hâle gelecektir. “Genel bir topluluğa yazmaya çabaladığımda, annemle karşılıklı konuştuğumuzu hayal ederim” diyor bir Amerikalı gazeteci.
  • Kısa, yoğun paragraflara çok bilgi tıkıştırmamak, yazının temposunu düşük tutmak.
  • Yeni kişileri ya da güç kavramları sunarken art arda yığmamak, okuyucuya dinleme, düşünme, anlama şansı tanımak.
  • Can alıcı noktaları sıkmadan ve ilgiyi dağıtmadan tekrarlamak.
  • Giriş cümlelerine kafa karıştırıcı istatistikler, teknik bilgiler ve bürokratik adlar doldurmamak.
  • Basit cümleler kullanmak.
  • Rakamların uyuşturucu etkisini unutmamak.
  • Özel sözcükleri ya da kısaltmaları açıklamak.
  • Anlatılan olaya uygun bir kronoloji geliştirerek okuyucunun olayı rahat izlemesini sağlamak.
  • Güç kavramlar için önceden uyarmak, okuyucuyu hazırlamak.
  • Gereksiz bilgileri atmak.
  • Uzun haber ya da yazı da ilginçtir, ilgiyle okunur, yeter ki okuyucuya gerektiği gibi sunulabilsin.
Okay Gönensin (1950-2017)

* * *

Fakir Baykurt’un “Yazmanın On İlkesi” ile Amerikalı gazetecilerle yapılan araştırmanın sonuçlarından çıkarılan yazma teknikleri arasında ne kadar çok benzeşen ilke var değil mi?

  • Konuştuğunuz gibi yazın — Anneyle konuşur gibi
  • Kısa cümle — Basit cümle
  • Tanıdık cümle — Genel dinleyici topluluğu

Birbirini çağrıştıran bu ilkeler, haberin, yazının evrenselliği özelliğine vurgu yapıyor.

Haber, gazeteciler için sözlük tanımı dışında çok şey ifade eder. O yüzden, bu mesleğe gönül vererek ilk adımı atanlara, haberin unsurlarını kapsayan bir tanımını da adım adım anlatmak gerekir.

Haberin unsurları: Kapsayıcılık, ilgililik, önem ve ilginçlik

Haber, en başta kapsayıcı bir güce sahiptir. Bu güce çevremizde tanık olabiliriz. Okul içi yayınlarda; kendimizi ve çevremizi ilgilendiren konular işlendiğinde, bu kapsayıcı unsurun mutlaka farkına varırız.

Eğer dikkat edilirse bir de “ilgilendiren” sözü geçti. Öyleyse şöyle diyebilir miyiz: Bir haber, kapsayıcı bir etkiye sahip olması için, büyük bir kesimi ya da hitap ettiği kesimi ilgilendirmelidir.

İşte gazeteci, bu kapsayıcı etkiyi ve ilgilendirmeyi sağlamak için, haberde önem ve ilginçlik unsurlarını gözetir. Yani haber; sunulan okuyucu kitlesi üzerinde ilgi uyandırması ve kapsayıcı bir etki yaratabilmesi için, bu kitle açısından önem taşımalı ve onlara ilginç gelmelidir.

Ama haberi önemli ve ilginç kılacağım diye gerçeklerden ve doğruluktan hiç uzaklaşılmamalıdır. Çünkü haber, gerçek ve doğru bilgiye dayanırsa haberdir. Bunu tersi masaldır, hikâyedir; en kötüsü uydurmacılıktır!

Gazetecinin en önemli özelliklerinden biri: Merak

İşte haberin gerçek ve doğru bilgiye dayanmasını sağlayabilmek, gazetecinin en önemli niteliğidir. Bunun için de bir gazetecinin bilgi donanımında altyapısının çok sağlam olması gerekir.

Medya, gazetecilik eğitimi görenler, eğitim-öğretim kurumlarında zaten altyapısını sağlam oluşturmaya başlamışlardır. Bu aşamadan sonra artık önemli olan kendi kendini geliştirmeye yönelik çaba göstermektir. Genç gazeteci, yalnızca başkalarından; okuldan, çevresinden öğrendikleriyle yetinmemeli, birçok şeyi merak etmelidir.

Bakın, yine ilgi çıktı karşımıza ve buna bir de merak eklendi. İşte gazetecinin en önemli özelliklerinden biri de budur: Merak…

Merak ettiğiniz bir konu, neden birçok kişiyi ilgilendirmesin ya da bu ilgilendirme toplumsal bir faydayı beraberinde getirmesin? Sorunları ve nedenlerini merak ettiğiniz ölçüde araştırabiliyor, gerçek ve doğru biçimde topluma yansıtabiliyorsanız “toplumsal fayda”yı da yerine getiriyorsunuz demektir.

İşte o zaman haber; gerçek ve doğru bilgiye dayanacak ve toplumsal bir yarar sağlayacak unsurlardan oluşmalıdır.

Medya sektöründe habercilikle uğraşmak isteyen gazeteci adayları, bunları yerine getirmenin henüz eşiğindedir. Adım adım çıkacağı merdivenlerin her basamağında bir bilgi, bir gerçek, bir doğru, bir önem, bir merak, bir ilginçlik, bir toplumsal fayda ve yaşadığı topluma yararlı olmanın hazzını duyacaktır. Ve önündeki merdivenlerin basamakları, öğrenmeyi; bilgiye, gerçeğe ulaşmayı istedikçe hiç tükenmeyecektir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Haber dili: Muhabirin El Kitabı’ndan uyarılar ve öneriler

Hasan Safa Tekeli

Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden (Gazetecilik) -şimdiki adıyla Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi- 1982’de mezun oldu. Aynı yıl Nokta haber dergisine girdi. 1985’te muhabirliğe başladığı Anadolu Ajansı'ndan 2010’da ayrıldı. 2004-2010 yıllarında, Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük ve Yazım Kılavuzu Çalışma Grubu’nda AA’yı temsil etti ve Türkçe Sözlük’ün son (11’inci) baskısını hazırlayanlar arasında yer aldı. Gaziantep Telgraf Medya’da Genel Yayın Koordinatörlüğü (2010), Arkadaş Yayınevi’nde editörlük yaptı (2011-2016). Sonsöz gazetesinde “Son Kitapçı” köşesinde kitap eleştiri ve tanıtım ile bazı araştırma, dizi yazılarına imza attı. Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Varlık, Popüler Tarih dergilerinde makaleleri yayımlandı. "Atatürk ve Anadolu Ajansı" adlı prestij kitabını yazdı.

Journo E-Bülten